Erdoğan’ın güç kaybetmesi her parçada Kürtlere yönelik tutuklama, katliam ve şiddet girişimlerine büyük darbedir. Onun etrafında oluşan savaş konseptinin planlarını sekteye uğratmıştır. Kürtlerin ve muhaliflerin yeniden toparlanmaları içinde büyük fırsattır, korku yıkılmıştır.
Ancak, derin devletin neo-kemalist bir reorganizasyona gitmesi ve Kürt sorununu 20 yıl daha çözmeden, Kürtleri oyalaması ve asimilasyonla eritmesi için de büyük bir fırsat oluşmuştur.
Tabii Kürtler gerekli tedbirleri almaz yakın dönem tarihten ders çıkarmazlarsa… Kemalistler 1970’lerde jandarma operasyonları 1980 askeri darbesi ve sıkıyönetimler, 1990larda katliam ve köy boşaltmalarla Kürtlere soykırım uyguladı. Öcalan’a komplo ile de zirveye ulaştılar. Ancak takatlari de kalmamış ve nefes almaları gerekiyordu.
Siyasal İslam, Erbakan, özellikle de Erdoğan Kürt sorununda yeni bir umut olarak piyasa sürüldü. Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması, AB reformları, Oslo görüşmeleri, Öcalan ile görüşme süreci siyasal İslam eliyle devlete 20 yıl kazandırdı. Ama artık onlar da tükendi. Bu süre zarfında Kemalistler Balyoz, Ergenekon ve 2014 uydurma darbe ile kendi içlerinde bazı kesimleri tasfiye ettiler. Özellikle 1980’lerde ortaya çıkardıkları Gülen, 1980 ve 1990’lı yıllarda Kürtlere karşı katliam yapan güçler, kalıplaşmış siyasetleri tasfiye edildi.
Şimdi Neo-Kemalizm dönemi. Sanıldığı gibi Rusyacı değiller. Aksine ABD-AB yanlısıdırlar. Hatta Perinçek ve öteki Avrasyacılar, Erdoğan ve siyasal İslamcıların tasviyesi için Rusya ilişkileri bahane edilecek. Bunun için de içeride Kürtlere dışarıda ABD-AB’ye ihtiyaç var.
Siyaset sahnesinde de CHP yeniden yapılandırılıyor. Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı ilk deneme oldu. Umut verdi. Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu ve sahneye çıkacak yeni adaylar ve söylemleri çok farklı olacak artık. Yoksa Öcalan’ın projesi, Demirtaş ve HDP toplumun halkın öncüsü oluyor. Kürt siyasetinin önünü kesmek ve iktidarın devletin merkezi yapısının belirlediği kesimlerin dışında güçlerin eline geçmesini önlemek için tıkanan siyasetin kendini yeniden imal etmesi zorunluydu. Neo-Kemalizm teşhir olmuş, yıpranmış, ırkçı klasik Kemalizmin yerine tayin edildi.
Eğer Kürtler 1993 ateşkesiyle başlayan devlet beklentili çözüm arayışlarına devam ederlerse Neo-Kemalistleri beklemek zorundalar. Hatta desteklemelidirler. Bu durumda en az 20 yıl beklemeliler ve sonunda kaybedeceklerini görmeliler.
CHP belediyeleri Kürt Kültür Merkezleri, sokaklara Kürt büyüklerinin isimleri, Kürtçe kurslar ve Kürtlere iş konularında açılımlar yapabilir. CHP Milletvekilleri HDPlilerden daha radikal önerilerle Kürt sorununun tartışabilir, hatta devleti AKP’yi eleştiren yeni raporlar sunabilir. Tabela partisi olduğu Kürdistan’da Kürtler eliyle yeni bir söylem ve umutla örgütlenecek, sendika ve STK’larda Kürtler ve HDP ile ortak hareket edecek. Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP desteğini isteyecek. Hatta parlamentoda koalisyon bile oluşturmak zorunda kalabilir. En azından gündemleştirir. İktidara varıncaya kadar Kürtlerin CHP’yi desteklemesi gerektiği fikri de toplumda iyice yerleşecek. Yoksa Erdoğan-Bahçeli hatta Akşener sopası gösterilecek ve farklı düşünen Kürtler milliyetçilik, gericilik tutuculuk ve çözüm karşıtlığıyla suçlanarak marjinalize edilecek.
CHP’nin iktidara gelmesi adeta Kürt sorunun çözümünün olmazsa olmazı gibi lanse edilecek. Kürtler de buna mecbur bırakılması için ne gerekirse yapılacak. CHP’nin iktidara geldiğini varsayalım. Bu kez AKP’nin tahribatlarının giderilmesi, toplumun rahatlaması, AB ve Batı ile ilişkilerin düzenlenmesi ve Kürtlerin uyum yasalarını beklemesi, Kürt silahlı güçlerinin tasfiyesi/pasif kalması, Başur ve Rojava’da sorun çıkarmaması istenecek.
Hatta umudun kırılmaması için valiliklerin halk tarafından seçilmesi, medya, kültür ve eğitim alanında bazı reformların yapılması, muğlak bir özerklik olabilir. Ama bunların kullanılmaması için de Kürde dair siyaset, ekonomik, sosyal, kültürel cazibe kırılacak, CHP parlatılacak. Yani devlet gözleyecek. Kürde hak verecek ama bunu kullanacak Kürdün marjinal kalmasına özen gösterecek. Eğer hakları kullanan Kürd sayısı fazla ise şiddet, tutuklama, bölücü jargon devreye girer. Koyun Kürtten sorun çıkmaz, destekler.
Ortadoğu’daki anlık gelişmeler, Kürt hareketinin beklenmedik hamleleri, Türk siyasetindeki kırılmalar farklı gelişmelere de yol açabilir. Buradaki varsayımlar sadece Neo-Kemalist planlama ve CHP’nin yapılandırılmasına ilişkin hedeflere dair bir analizdir. Kanaatimce Kürt siyaset aklı bu hesabı bozar. Kendi içinde gelişen ve işbirliğine yatkın orta sınıf siyasal çizgiyle başedebilirse sıkıntı yaşamaz. Aksine zor olur. Ayrıca Kürt siyaseti coğrafi kitlesel ve felsefi olarak TC sınırlarını aşan opsiyonlara sahip.
TC’nin en çok güvendiği ve ısrarla sürdürdüğü asimilasyonun dile etkisini Rojava ve Başur’daki anadil eğitimiyle, teknoloji ve medyanın gücüyle ve örgütlenmeyle yıkmak mümkün.
Bilince etkisini ise Kürt tarihi, siyaset felsefesini ve Kürtlerin global ilişkilerini güçlendirerek aşar.
EHMED PELDA – ARYEN HABER