Başlıktaki, Osmanlı döneminde Dersim bölgesine yapılan sayısız seferin ardından Dersimlilerin söylediği sözdür. Dersim, Osmanlı’dan Cumhuriyete hep ‘çıban başı’ olarak görüldü.
Çünkü Dersim özgün, için de sayısız kez ezilmeye çalışıldı. Osmanlı’da böyleydi Cumhuriyet’te de böyle oldu.
Yine Dersim; Her yönden farklı, Özgün, Özgür ve Özerk bir yapıya, bir yaşam biçimine sahip idi.
Özellikle Kürt ve Alevi Reya Haq (Hak Yolu) coğrafyası olmasından ötürü Dersimliler bu inancın gereği olarakta ‘yasama, yürütme ve yargısı’ dahil sosyal, kültürel vb işleyişini Ocax-Dergah, Mürşid, Pir, Talib ve Cemxane erkanında sürdüregeliyordu.
Bundan ötürü bir çok kez saldırıya, katliam ve soykırım’a tabi tutuldu. Dersim coğrafyasına sayısız seferler düzenlendi. Ağır kayıplar verdirildi. Kutsal coğrafyası ve ziyaretleri bombalandı, Ormanları ateşe verildi.
Dersim, her türden ve zamana yayılmış sistematik asimilasyon politikalrına, inanç yolu ve ‘İçten’ çabalar dahil büyük bir kuşatma altına alındı ancak her defasında onurluca direndi..
Demografik yapıya, inancına, dil vb kültürel dokusu üzerinde ‘yeni’(!) ve farklı yöntemlere başvuruldu. Devletin kendisi bizzat bu saldırılarda sonuç alamayınca bu kez bazı sözde demokrat(?) düzen partileri devreye girdi. Buda olmayınca bu kez inanç yolu-cemevine mercek tutuldu ve ‘düşkünller’ ile kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılıyor.
Peki günümüzde Dersim’e yönelik seferler bitti mi?
Elbette hayır!
Bütün bunlara ek olarakta kendisine devrimciyim-sosyalistim veya komünistim diyen (bazı) kesimler zaten 70’li yıllardan günümüze Dersim coğrafyasında ‘Türk Solu’ adına siyaset yürüttüler, yürütüyorlar.
Bu arada AKP'nin, CHP'nin ve bazı solcuların konuştuğu Dersim Soykırımına ilişkin şunu da hatırlatmak gerekir. 8 Temmuz 1937 tarihinde TKP’nin; "İki ayı aşkın bir zamandan beri Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki Kürt aşiretlerin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Feodal unsurlar, Kemalist Parti tarafından gerçekleştirilen burjuva reformlarına karşı geliyor. Dersim, feodalizmin ilkelerine uygun tam bir kapalı ekonomiye sahiptir. Sadece toprak değil, üzerinde bulunan her şey, hayvanlar, üretim araçları, kulübeler ve evler, karısı ve çocuklarıyla köylünün kendisi, şeyhe ve ağaya ait mülktür. Tarımla uğraşan insanlar, engelsiz yaşamak için bu şeyh ve ağalara vergi vermek zorundadır’’ açıklaması ve yaklaşımı (Ermeni Soykırımı dahil) günümüzde nasıldır acaba?
Üstelik Alevi idiler ancak ‘Ateistim’ diyorlardı. Kimlik olarak büyük çoğunluğu Kürt idi ancak ‘Enternasyonalistim’ diyerek işin içinden çıkıyorlardı. Bununla birlikte evinde yatıp-kalktığı, örgütüne her türden lojistik desteğnin yanı sıra oğlunu-kızını örgütüne kattığ halde; tamamına yakını Alevi olan Dersimlilere ve inancına yönelik ise, ‘Alevilik dindir, afyondur, dolayısıyla gereksizdir, bundan vazgeçin’ diyebilecek kadar ileri gidiyorlardı. Hatta yakın bir dönemde Dersim’deki sol ve sosyalist, komünist akımlar, fraksiyon veya gruplar her nedense sayısal olarak neredeyse Türkiye genelinden çok daha fazla idi..
Dersim merkez, ilçe ve köyler dahil nüfusu 2018 yılına göre 88.198'dir. Üstelik fabrika, tersane vb hiç iş-üretim vs Dersim’de yok. Oysa Türkiye nüfusu 82 Milyon ve batısında metropollerde; körfez’de, ege’de, İstanbul-marmara’da, Adana, Kayseri vb merkezlerde fabrikalar var ve işçiler, emekçiler mevcut düzen partilerinin kulu-kölesi haline düşürülmiş iken hala kalkıp Dersim’de (üstelik türk solu adına) komünizm, sosyalizm veya devrimden bahsetmek bir yana ‘havuz medyası’nın 100 belediyesi kayyum tarafında gasp edilenlere karşı sürekli olarak Ovacık-Dersim merkez ekseninde propaganda yapması, ‘komünizm sevicisi’ kesilmesi yeni bir ‘sefer’in başlangıcı değilde nedir?
31 Mart yerel seçimlerine gidilirken aslında durum bundan önceki ‘seferlere’ bakıldığında bir benzeşme arz etmektedir. Fiziksel bir soykırım olmasada her bakımdan bir kez daha Dersim’e çok daha kapsamlı ve sincice bir ‘Tunçeli’ seferi-darbesi indirilmek istenmektedir.
Bir başka deyişle Dersim, ‘Tunçeli’ anlayışı ve kültürü ile fetih edilmek istenmektedir ve bütün planlar bu fetihin sonuç alması üzerine kurgulanmaktadır.
Ancak bu ‘sefer’de diğer ‘seferler’ de olduğu gibi bir zafer’e dönüş(e)meyecektir ve Tunçeli siyasetinin Dersim’i teslim alamayacağı 31 Mart’ta bir kez dosta düşmana gösterilecektir.
Çünkü Dersim halkı kayyum yolu ile gasp edilen beldiyesi’ni, kutsallıklarını, ocax ve ziyaretlerini kayyumdan geri alarak Dersim halkına kaldığı yerden hizmet vermeye devam edecektir.
Kutsal coğrafyasındaki İnanç merkezleri, Ocakları ve Ziyaretlerinin tekrardan özgürlüğüne kavuşması için Dersim’e yönelik Tunçeli seferlerini engelleyerek onurlu duruşunu bir kez daha göstererek; ‘Dersim’e sefer olur zafer olmaz’ diyecektir. Xızır, yeni seferlere çıkanların değil, baharın ve yaşamın yeniden dirilişe ve direnişe geçtiği Newroz günlerinde haq mücadelesi veren Dersimlilerin yar ve yoldaşıdır.
Halklarımızın ve inançlarımızın özgürleşmesi temennisi ile..
Can KASAPOGLU / Dersim Gazetesi Mart 2019 sayısından