BİRCAN DEĞİRMENCİ / POLITIKA
Havalar ısınmaya başlamışken muhteşem doğasıyla bahar ayının tüm güzelliklerini göreceğimizi sandığımız bu masalsı kent bize sürpriz yaparak kıştan kalma bir havayla karşılıyor. Lapa lapa kar yağıyor, tedarikli gelmediğimiz için bedenimiz bir türlü bu duruma alışamıyor.
Soğuk iliklerimize kadar işliyor. Kentin girişine birkaç kilometre kala kontrol noktasında araçların kuyruk oluşturduğunu görüyoruz. HDP konvoyu bu. Dersim’deki Seyit Rıza Meydanı’ndaki miting için bekliyorlar.
Görkemli Munzur vadisini izleyerek girdiğimiz kentte sanki senaryosu çekişmeli belediye seçimleri olarak yazılmış bir film platosunda buluyoruz kendimizi. Yanyana sıralanmış billboradlarda 4 ayrı partinin iddialı cümlelerinden oluşan reklamları göze çarpıyor.
Polislerin arkasında bekleyen HDP görevlileri tıpkı evine gelen misafirini ağırlarcasına gülen yüzleriyle ‘hoşgeldiniz’ diyorlar. Kara kıyamete rağmen kendinizi sımsıcak bir iklimin içerisinde buluyorsunuz. Sıkı giyinerek önlem almış insanlar miting sonuna kadar alanı terk etmiyor. Doğru ya Dersim burası. Bu direngen insanlar iki parça kar yağdı diye kaçacak değillerdi. Meydandaki çay ocağına gidip biraz ısınmak için çay almaya çalışıyoruz. Dışarıdan geldiğimizi anlayan canayakın bir amca bize ısmarlamak istiyor. Çayocağı sahiplerine şaka yollu fırça kaymayı da unutmuyor. “Her zaman bir liraya sattığınız çay neden 2 lira bugün?” Mahçup oluyorlar.
Az sonra Devrimci Güç Birliği adayları sahneye çağrılıyor. Alışılmışın dışında görüntüler. Mitingde kadınlar ön planda. Hem alandaki fiziki varlıkları hem konuşmalardaki haklarıyla ilgili kadının varlığını hissediyorsunuz. Zaten konuştuğumuz bir kent sakininin “burası İzmir’den sonraki tek kadın dostu şehir” demesi de tescilleniyor. Dersim’e her geldiğimde bunu çok iyi hissediyorum ve bir kadın olarak burada güvenle yaşayabilirim diyorum. Yaşamadan bilinmez elbette. Benimkisi romantik bir öngörü diyelim.
Kılıçdaroğlu aşireti CHP’ye oy vermiyor
Neyse seçimleri anlatacaktık değil mi? Açıkçası siyasetçilerin söylemlerinden çok halkın ne düşündüğü önemli olduğu için kiminle karşılaşsak konuşmaya çalıştık. Dersim’de akademisyeninden dolmuş şoförüne, evde çalışan kadınlardan çocuklara varıncaya kadar kime dokunsanız adeta diplomat gibi konuşuyor.
Ne istediğinin farkında, kime neden oy vereceğini sebepleriyle açıklayan bilinçli bir toplumla karşı karşıyasınız. Bu kez ilk defa Dersim’in bu kadar karışık olduğunu söylüyorlar. Eskiden az çok kimin kazanacağı belli olurdu ama bu kez netlik yok deniliyor.
22 bin seçmeni olan kentin 8 bini dışarıdan gelen yani asker-memur kesimi. Gerçi artık Kılıçdaroğlu’nun aşiretinin bile oy vermek istemediği CHP’nin ise özellikle yaşlılar tarafından verilen kemikleşmiş bir oyu var. AKP’nin kayyuma karşı tepkiler nedeniyle oy alması pek mümkün gözükmüyor. Aslında bu tabloyla HDP açık ara önde götürerek kazanacakken Türkiye Komünist Partisi adayı Mehmet Fatih Maçoğlu adaylığını koyarak oyları bölmüş oldu.
Kentteki yarış Devrimci Güç Birliği ittifakıyla seçime katılan HDP ve Maçoğlu arasında kızgın bir biçimde sürüyor. Maçoğlu’nun Ovacık belediye başkanlığı yaptığı dönemdeki sosyal projeleriyle öne çıkan çalışmaları ve arkasındaki sosyal medya gücü öne çıkıyor. HDP ise ülkedeki siyasi iklim nedeniyle devrimci gücün iktidarın karşısında birlikte mücadele edilmesini savunuyor.
İnsanlar bu çekişmeli durumdan oldukça rahatsız. İki buçuk yıldır Eskişehir’den Dersim’e gelip yerleşen Dersimli bir kadın bu duruma çok üzüldüğünü söyleyerek, “Devlete karşı birlik olunacağına iki devrimci partinin birbiriyle yarışması çok üzücü. Eğer bu çatışmadan AKP veya CHP kazançlı çıkarsa ben Dersim’i terk edeceğim. Bu bir ihanettir” diyor. Bu çekişme çeşitli spekülatif haberleri de beraberinde getiriyor.
Açıkçası en heyecanlı seçim atmosferi Dersim’de sürerken, HDP’nin seçim bürosuna gidiyoruz. Birazdan seçim çalışmalarını sürdüren HDP Eşbaşkan adayı Nurşat Yeşil geliyor. Okulları dolaşmaktan geliyor, bir çay molasından sonra mahallelere gitmeye devam edecek. Az zamanı var ama bizi kırmıyor.
Ciddi bir oy kaydırma var
İlk soru olarak HDP ve Maçoğlu arasındaki çekişmeyi soruyoruz. Yanıtı çok kesin ve net. “Öyle bir şey yok. Biz HDP camiası olarak seçim yarışının HDP ve AKP arasında geçtiğini düşünüyoruz” diyor. Ve bunun sebeplerini açıklıyor: “Ciddi bir oy kaydırma var. AKP’nin belirli bir oy kalıbı var. Yabancı nüfus fazla. Tabii ki hepsi AKP’ye gidecek değil ama AKP tek başına çalışan bir parti değil. Ciddi bir baskı var. Bir blok oyları var. Kurum amirlikleri, jandarma, valilik gibi kurumların hepsi AKP’ye çalışıyor.
AKP’ye üye olmadan maalesef işe giremiyorsunuz. İş Kur üzerinden çok fazla alımlar var. Sandık başında telefonla oy verdiğinizi fotoğraf çekerek kanıtlayacaksınız. Seçim günü de ne yapılacağını bilemiyoruz. Burada yerelde seçimin aslında AKP’yle HDP arasında geçeceğine inanıyoruz. CHP’yi de hiçbir zaman ötelememek lazım. Çok ciddi bir tabanı var. SMF’nin de ideolojik olarak burada belli bir tabanı var. Tabi ki onlar da bizim için bir rakiptir. Ama burada AKP’nin ciddi bir tehdit olduğunu halkımızın görmesi gerekiyor.”
SMF bunu hep yapıyor
İnsanların iki devrimci yapılanmanın birbiriyle çekişmesinden duyulan rahatsızlığı hatırlatınca da yanıtı şöyle oluyor: “Bizim ittifak amacımız kayyuma karşı yerelin sesini yükseltmekti. Yoksa bir belediyeyi alırsınız, koltuğu alırsınız bu çok önemli değil. Önemli olan halkın gaspedilen bir iradesi var, bir kayyum var, bir faşizm zihniyeti var orada. Ve yereldeki tüm devrimci güçler bu faşizme karşı bir birlik oluşturdular. Burada TKP’nin demiyeyim çünkü yerelde örgütlü bir gücü yok. SMF’nin yapması gereken neydi? Bu devrimci güç birliğinin içinde yer almaktı. Ortaklaşmaktı ama demek ki bu tür şeyler onlar için önemli değil, tali planda kalıyor. Asıl amaç kayyumu yok etmek değil kendi iktidarını kurmak gibi görünüyor. O yüzden bunun dışında kaldılar. O nedenle gidip onlara sormak gerekiyor. Bu beş örgüt burada bir araya geldi paylaşamadıkları bir şey yoktu. Bir ortaklık yakalayabildiler. Siz neden bunun içinde değilsiniz? demek gerekiyor. Yerel yönetimler için bu yeni bir şey değil 4 dönemdir SMF hep bunun karşısında yer aldı. Biz hiç ittifak yapmadık yerel seçimlerde. Bu dönemde de aynı şeyi yaptılar. Başarılar diliyoruz.”
Seçimleri kazandıktan sonra yapacakları projelerine ilişkin sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:
“Öncelikle yapacağımız her şeyi belediye bünyesinde kadın, gençlik meclisleri kurarak mahallelere gidip, halkın içinde olarak, halka dokunarak, tartışarak hayata geçirmek istiyoruz. Daha önceki projeleri bu dönemde de sahiplenerek hayata geçireceğiz. Katı atık artıma tesisi projemiz var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şerh koymuştu. Onu yaşama geçireceğiz. Biliyorsunuz Dersim doğasıyla meşhur. Çöpsüz ve temiz bir doğa istiyoruz. Belediyecilik hizmetleri zaten devam edecek. Kooperatifçiliği destekleyeceğiz. Kadın ve gençler için üretimlerini destekleyecek istihdam alanları yaratmaya çalışacağız.”
HDP’li belediyelerin hizmetlerine yönelik eleştirileri ise Yeşil, şöyle anlatıyor: “Bizim önceki belediyelerimiz 2004’te devraldığında sular akmıyordu. Kanalizasyon Munzur’a dökülüyordu. Borçlu belediye devraldık. Atık su arıtma tesisi yaptılar, borçları ödediler. Dağları taşları delerek su kanalları açtılar. Çok güzel projeler için para biriktirmişlerdi. Bunu da kasada tutmaları gerekiyordu ve kayyum gelip el koydu. Çalmadan, çırpmadan halktan geleni halka vererek yaptılar. Ama yaptıkları hiçbir projeyi halka anlatamadılar. Bir bostan projesi yapıp oradan elde edilen ürünleri ihtiyaç sahiplerine dağıttılar. Başka bir belediye yapsa medyada sürekli görürüz. “Bunlar zaten yapmamız gereken şeyler” diyerek anlatma gereği duymuyorlardı. “Bunları övmeye gerek yok” diyorlardı ama devir artık o devir değil. İnsanlar o övülmeye bakıyor maalesef.”
Belediye halkın kalesidir
Yeşil, kayyum atandıktan sonra kentte ne gibi değişikliklerin olduğu sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Belediyelere kayyum atanmadan önce sahil projesine başlamıştık. Çevreci ve doğa dostu bir projeydi bizimkisi. Araçlar girmeye başlamıştı. Kayyum geldikten sonra projeyi tamamen değiştirerek hayata geçirdi. Tamamen her taraf beton, Munzur’un doğasına hiç uygun değil. İnsanlar nehirden uzaklaştırılmış. Hizmet için değil rant için yapılan bir proje. Belediye tamamen karakola dönüştürüldü. Karakola bile daha rahat girersiniz.
Dersim’de kayyum geldikten sonra yerel yönetimlerin halk nezdinde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Belediye halkın kalesidir oysa ki. Halk kendi içinden seçtiği insanları oraya gönderdiği için kendi yeri olarak görüyor. “Benim belediyem” diyor.
Valiliği ya da atamayla olan başka bir devlet kurumunu kendi kurumunuz olarak görmezsiniz. Onlar devletin kurumlarıdır. Belediyede böyle bir atanma olunca halkta bu oluştu. Belediye sizin kurumunuz olmaktan çıktı, önüne bir duvar örüldü. Baskı, kamu kurumlarından çıkıp belediyeye gelince daha fazla yayıldı. Ve siz her alanda bir baskılanma içerisine girdiniz.”
Kayyumun yaptığı işlerin tamamen kentin kültürünü asimilasyona yönelik olduğunu belirten Yeşil, uygulanan asimilasyon politikasını da şöyle ifade ediyor:
Kayyum ile kültürel asimilasyon
“İnançsal asimilasyon uzun zamandır cemevi aracılığıyla yapılıyor. Kayyumdan önce de bu vardı. Cemevi yönetimi değişti. Kendilerine yakın kişileri atadılar. Yeni üyeler kabul etmiyorlar. Bizim inancımızda cemevinde olanların dede soyundan gelmeleri lazım ama hocaları dede değil. Şimdi kayyum aracılığıyla kültürel asimilasyon da yapılıyor. Son zamanlarda insanların rağbet etmediğini görünce biraz daha bizim kültürümüze yakın sanatçılar getirmeye çalışıyorlar ama ilk dönemde TRT’deki adamlar söyleyişeler geliyordu. Bizim inancımızla hiç bağlantısı yok. Bizim değerlerimize uygun bazı cadde ve bulvarların isimleri değiştirildi. Mesela Eğitimciler Ormanı, Recep Tayyip Erdoğan Hatıra Ormanı oldu.
Sağlık emekçisi olan Yeşil, hemşirelik görevinden KHK ile ihraç edilmiş. Yıllarca sendikal faaliyetlerde bulunmuş. HDP’nin ön seçimlerinde en yüksek oyu almış. Belediyecilikle ilgili “İnsani ilişkilerime ve teknik ekibime güveniyorum” diyerek, “Dersim’de elbette hizmet bekleniyor ve yapacaksınız ama insanlara dokunmak çok önemli. Onlar için elinizden geleni yapmak, yapamadığınızı da anlatmak gerekiyor” diye konuşuyor.
Sadece komünizmi anlatmakla yetmiyor
Seçim çalışmaları sırasında her kesimden insanla birebir temas ettiklerini söyleyen Yeşil, sosyal medyadaki etkinin yerelde karşılık bulmadığının altını çizerek şöyle devam ediyor:
“Hangi ideolojiden olursa olsun sosyal medya popülerliğine bakmadan kararını verecek insanlar var. Sosyal medyadaki etki yerelde çok geçerli değil. Maçoğlu’nun birçok eksikliğini görsek bile emeğini yadsımayız. Ancak geçmişten gelen bir kooperatif var orada. Sadece Maçoğlu’yla başlamadı. Sürdürülebilir Yaşam Derneği’nin oluşumuydu. CHP’li belediye zamanında da işletiliyordu. Ama bu kadar popüler olmamıştı. Maçoğlu ve arkadaşlarının yaptığı en önemli şey onu görünür kılmak ve alanını genişletmek oldu.
Yerelde bir üretim yok ama pazarlama anlamında ciddi katkısı var. Sadece Ovacık’ta üretilen şeyler değil bölgenin her tarafından ürün alınıyor ve pazarlanıyor. O da kooperatifçilik değil ticarettir. Sadece komünizmi anlatmakla yetmiyor. Gidip yerinde bakmak lazım. Altyapı için yapılan bir şey yok sadece görünen kısım. Belediye otobüsünün ücretsiz olması da zaten bir tane mahalle. O daha önce de ücretsizdi. Gözelerle Ovacık arasına bir ücretsiz hat koyabildi mi? Hayır. Çünkü o zaman da taksiciler izin vermez.
Yeşil sözlerini şu cümlelerle tamamlıyor: “Siz bu şehrin gerçekliğini görmeden de politika yapamazsınız. Sadece nohut ve fasulyeyle olmuyor. Burada süren bir savaş var, güvenlikçi politikalar var. Bunlara değinmeden burada politika yapmaya çalışırsanız bunun ayakları havada kalır. O yüzden de siz barışa dair bir iki laf edemiyorsanız “savaş bitsin” diye bir çift sözünüz yoksa bu komünizmin de sorgulanması gerekiyor”
Dersim’e ilişkin ne kadar anlatsak eksik kalacağa benziyor. Görünen o ki skoru belli olmayan bu seçim yarışında en heyecanlı bekleyiş Dersim’de olacak gibi.