Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Kayıp bir Kürt ve Alevi aydını: Doğan Kılıç

Kayıp bir Kürt ve Alevi aydını: Doğan Kılıç

26 Mart 2019, 12:50

Babası, dedesi, amcası dahil aile efradının çoğunu 1938’de Dersim Soykırımında kaybeden Kılıç ve ailenin geri kalanı Burdur’a sürülür. Çok genç yaşlarda Amerika’ya gider ve Amerika ordusunda askerlik de yapar.

1927’de Erzincan’da doğan Doğan Kılıç’ın babası toprak sahibi ve önde gelen bir Kürt lideriydi. Babası, dedesi, amcası dahil aile efradının çoğunu 1938’de Dersim Soykırımında kaybeden Kılıç ve ailenin geri kalanı Burdur’a sürülür. Çok genç yaşlarda Amerika’ya gider ve Amerika ordusunda askerlik de yapar.

İbrahim BULAK

Uzun zamandır Roja Newe gazetesini merak ediyordum, merakımın bir nedeni gazetenin muhtevası diğeri ise gazetenin sahibi olan Doğan Kılıç’tı. Elimde ona dair bölük pörçük bilgi ve belgeler bile onun döneminin etkin bir Kürt ve Alevi aydını hatta önderi olduğu anlamama yetiyordu. Önemli olan bunları yan yana getirmekti. Nihayet Roja Newe gazetesine araştırmacı Mutlu Can sayesinde ulaşmamla birlikte ona dair araştırmalarımı biraz daha somutlaştırıp bir yazıya dökmek istedim.        

Bir dönemin en çok tanınan, bilinen isimlerinin bir süre sonra unutululduğuna dair çok örnekler var. Özellikle Kürtlerde bunun çok fazla olduğunu düşünüyorum, zira son yıllarda Kürt aydınlarının hayatını ve çalışmalarını yansıtan birçok eser yayımlandı. Doğan Kılıç’ın da unutulduğunu düşünüyor ve hatırlanması gerektiğine inanıyorum. Elbet onu bir yazıyla anlatmak mümkün değil fakat kısa bir girizgahla onu tarif etmeye çalışayım; 1958 yılında Erzincan savcılığına Dersim 38’de öldürülenler için şikayette bulunan, 1960 yılında Çin Edebiyat Antolojisi kitabını ve 1963 yılında Kürtçe- Türkçe olan Roja Newe gazetesini çıkaran, daha sonra ilk Alevi gazetesi olan ‘Ehlibeyt Yolu’nun sahipliğini üstelenen,  Aleviler adına Süleyman Demirel’e telgraf çeken, Mele Mustafa Barzani ile görüşen ‘ilk Türk gazeteci’ sıfatına sahip, Kürt devleti kurmaktan tutuklanmış, Norveç vatandaşı olduktan sonra Türkiye’de tekrardan tutuklanmış ve tutuklanması Türkiye ile Norveç devletileri arasında ciddi bir krize neden olmuş çok yönlü Kürt ve Alevi bir aydın.

Aile efradının çoğu öldürülür

1927’de Erzincan’da doğan Doğan Kılıç’ın babası toprak sahibi ve önde gelen bir Kürt lideriydi. Babası, dedesi, amcası dahil aile efradının çoğunu 1938’de Dersim Soykırımında kaybeden Kılıç ve ailenin geri kalanı Burdur’a sürülür. Çok genç yaşlarda Amerika’ya gider ve Amerika ordusunda askerlik de yapar. Toplamda Amerika’da 9 yıl kaldıktan sonra 1956 senesinde Türkiye’ye döner ve İstanbul Belediyesi İnformasyon Dairesi’nde çalışmaya başlar. Amerika’da yeni fikirlerle tanışan Doğan Kılıç ve Türkiye’ye döndüğünde birçok açıdan ilklere imza atacak bir isim olur.

Dersim için hukuki yolları dener

Doğan Kılıç, Dersim 1938’de suç işleyenlerin açığa çıkartılması için hukuki yolları dener. 1957 yılında İstanbul’da savcılığa verdiği dilekçe ile 1938’de Erzincan köylerinden soru sualsiz pek çok vatandaşın kurşuna dizdirildiği ihbarında bulunur. Bu girişimi ile ilgili dönemim Cumhuriyet gazetesinde çıkan haber şöyledir:

“Doğan Kılıç adında bir şahıs, dün Savcılığa müracaatle, 1938 de Erzincan köylerinden soru sualsiz pek çok vatandaşın kurşuna dizdirildiği ihbarında bulundu.

Doğan Kılıç adlı bir şahıs, dün savcılığa müracaat ederek, 1938 senesinde Erzincanın köylerinde içlerinde akrabası da bulunan pek çok şahsın sebeb gösterilmeden kurşuna dizildiğini, zamanın jandarma komutanı ve mülkiye âmirleri hakkında zaman aşımına uğramadan derhal kovuşturulma açılmasını istemiştir.

Halen Fatihte oturmakta olan Doğan Kılıç müracaatinde, 1938 senesinin yaz aylarında Erzincana bağlı Mercan Sürbehan köyünde ikamet etmekte iken bir gün jandarmaların gelerek dedesi Kamber Delice ve amcası Seyid Ali Uygunu, yol yaptırılacağı bahanesile evden alıp götürdüklerini, aynı iddia ile köyden ve civar köyden pek çok kimsenin alınarak Mercan Deresi Boğazına götürülüp kurşuna dizildiklerini bildirmektedir. Muhbir iddiası sonunda, bu şahısların suçlarının açıklanmadığı gibi, yargılanmadan kurşuna dizildiklerini belirterek, önümüzdeki yaz aylarında zaman aşımına uğrayacak olan olayın müsebbiplerinden jandarma konutanı ve mülkiye âmirleri hakkında derhal kovuşturma yapılmasını istemektedir. Savcılık ihbarla ilgili kovuşturma açılması için, dün Erzincan savcılığına yıldırım telgrafı çekmiştir.” (26 Aralık 1957, Cumhuriyet)

İkinci kez dener

Bu girişiminden sonuç alamayan Doğan Kılıç bir yıl sonra yine İstanbul’dan Erzincan Savcılığı’na ihbarda bulunur. Bu kez kendisiyle beraber 4 Erzincanlı müşteki daha vardır. İkinci girişimle ilgili Cumhuriyet gazetesinde çıkan haberde şunlar belirtillir:

“Dâvâcı ve muhbir Doğan Kılıç dün de Erzincan Savcılığına yeni bir ihbarda bulundu.

Erzincan 1938 senesinde pek çok köylünün sebepsiz yere kurşuna dizildiği yolunda ihbar ile iddiayı şehrimiz savcılığı kanalı ile yapan Doğan Kılıç, dün de Erzincan Savcılığına gönderilmek üzere savcılığa bir ihbar dilekçesi vermiştir. Dâvacı ve muhbir Doğan, bu dilekçesinde, Erzincan Valisinin kovuşturmanın açılması üzerine köydeki mağdur ailelerine mânevi baskı yaptığını iddia etmekte ve hakkında bu yolda kovuşturma açılmasını istemektedir.

Aslen Erzincanlı olup, şehrimizin Fatih semtinde oturan Doğan Kılıç’ın 1938 senesinden babası ve tanıdıklarının sebebsiz kurşuna dizildiklerini 1957 senesi içinde ihbar ve iddiasından sonra, Erzincanlı diğer 4 muhbir de aynı şekilde başvurmuşlardır. Şehrimiz ilgili makamları iddia üzerine derhal gerekli işlemleri yamışlardır.” (7 Mayıs 1958, Cumhuriyet)

Çin Edebiyatı Antolojisi

1960 yılların başında İstanbul’da basın ve sanat dünyasında görünür olmaya başlar. 1960 yılında İngilizceden çevirterek hazırladığı Çin Edebiyatı Antolojisi’ni yayımlar. Kitabın girişinde şöyle bir açıklama yapar. ”Bu kitabın çıkışına sebep olan eski reisicumhur Truman zamanındaki Birleşik Amerika Cumhuriyetleri Dışişleri Bakanı Mr. Burns ve Miss Wilma Smith’e, kitabın umumi durumu hakkında kıymetli fikirlerini istifadeli kılan Sayın Hayati Sencer’e, bir sürü yardımlarda bulunan eşim Nurhan Kılıç Şıhhasananlı’ya, desen, tanzim ve basılışta kıymetli fikirlerini ve yardımlarını esirgemeyen matbaacı Sayın Mehmet Sucuoğlu’na, cesaret verici muhterem teşviklerini esirgemeyen Sayın Zeynel Gündoğdu’ya hürmet ve teşekkürlerimi bildirmeyi borç bilirim.”  Bu kısa girişin altına da ‘6/1/1960, Erzincan’ diye bir not düşmüş.1962’de yayın hayatına başlayan Barış Dünyası dergisine de yazar. (1)

Hawar ve Roja Newe

Ve 15 Mayıs 1963 yılında Kürt gazeteceliğinde önemli bir yeri olan ve ilk modern Kirmanckî metinlerin yer aldığı Roja Newe gazetesiyle karşımıza çıkar. 15 Mayıs Kürtler ve Kürt yayıncılığı için önemli bir tarih. Zira Celadet Bedirxan 1932 yılında Şam’da o gün Hawar’ı yayımladı. Roja Newe’ni böyle bir günden çıkmasının tesadüf olacağını düşünmüyorum. Doğan Kılıç gibi Kürtçe üzerine çalışmış ve birkaç lisan birisinin bu tarihi bilinçli olarak tercih ettiğine inanıyorum.

Kürt devleti kurmak isteyen 13 kişi

Roja Newe’nin çıkmasının üzerinden henüz bir ay geçmişti ki Doğan Kılıç ve 12 kişi daha sonra 23’ler Tutuklanması diye anılacak davada tutuklanır. Dönemin İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata büyük bir zafer edasıyla ‘Topraklarımızda bir Kürt devleti kurmak isteyen 13 kişi yakalandı’ diye basına demeçler verir. (29 Haziran 1963, Cumhuriyet) Daha sonraki tutuklamalarla 23 kişiye ulaşacak olanlar için idam cezası istenir. Basına fotoğraflarıya beraber servis edilen ilk 13 kişiden biri olan Musa Anter, anılarında olayın iç yüzünü mizahi bir dille anlatır:

“Yine tutuklanmıştık. Tutuklanmamıza şu enteresan bahaneyi buldular. Abdulsettar Hamavendi adlı dolandırıcı, acayip bir adla Bağdat’a bir emlak bürosu açmış, sahte vesikalarla şunun bunun arsalarını satmış. Yaptığı işler anlaşılınca da, Suriye’ye kaçmış. Şeytani bir kültürü vardı. Kendisi aynı zamanda gazeteci, imam ve avukat! Yakalandığı zaman üzerinde Berzani ve Cemal Abdulnasır’la çekilmiş bir fotoğraf ”İhvanı Müslimin” (Müslüman Kardeşler)’lerin bir mührü bulunmuştu. Resmi hüviyeti şuydu; El Hac Huseyn Mahammi Abdulsettar Hamavendi. Tabii, önem denirse, yanında ağzına kadar dolu yedi bavul eşya ve hatta televizyonla yakalanmıştı. Hapishaneye üç yerden karılarının çocuklarının resim ve mektupları geliyordu. Maşallah! Biri Musul’da, biri Bağdat’ta, biri de Kahire’de üç karısı vardı. Yüz otuz kilo ağırlığındaydı. İşte bu adam televizyonunu Halep’e tamire götürürken, orada Nuri Dêrsimi’yi görüyor. Kendisini, Nuri Bey’e gazeteci olarak tanıtıyor. İstanbul’a gideceğini söylüyor. Nuri Bey de diyor ki, ”Mademki İstanbul’a gideceksin, orada gazeteci iki yeğenim var. Onları gör, sana yardımcı olurlar.” Bunlardan biri ben, diğeri de Doğan Kılıç. Önce Doğan Kılıç’ı görüyor. Doğan Kılıç da Dêrsimli olduğu için, ”Doğru, Nuri Dêrsimi benim amcamdır. Sana gerekli yardımda bulunurum; Musa Anter’e de lüzum yok” diyor. Doğan Kılıç, Hamavendi’ye ne istediğini soruyor. Hamavendi, Müslüman Kardeşler üyesi olduğunu, İsrail Başkonsolosu ile görüşüp kendisinden para, silah ve deniz botu vermelerini isteyeceğini söylüyor. Doğan ”İyi, konuşuruz da; yalnız benim için de listeye bir matbaa koy” diyor. İsrail Konsolosuna telefon ediyorlar. Taşlık Gazinosu’nda randevulaşıyorlar. Meğer kendileri ile konuşanlar MİT’miş. Ertesi gün randevuya giderken ikisi de yakalanıyorlar. Üst ve eşyaları aranıyor. Benim adresim de üzerlerinde çıkıyor. Gazetelerde, Hamavendi’nin acayip kıyafetli resmi altında, ”Barzani’nin bana gönderdiği adam” diye haber yer aldı.” (2)

Nuri Dersimi’den mektup

Aslında 23’ler Tutuklanması Deng, Roja Newe gibi Kürtçe- Türkçe süreli yayınların çıktığı ve Güney Kürdistan’da Mele Mustafa Barzani öncülüğünde gelişen hareketin Kürt aydınları arasında milli bilinci güçlendirdiği bir dönemde, devletin olası Kürt aydınlanmasının önünü almak için kurduğu bir tezgahtı. Ard arda gelişen tesadüfler sonucu Doğan Kılıç tutuklanmanın baş aktörlerinden biri olur. 23’ler Tutuklanması’nın iddianamesinden anlıyoruz ki polis arama esnasında Doğan Kılıç ile Nuri Dersimi birbirine gönderdiği mektuplara suç delili olarak el koyar. Nuri Dersimi Doğan Kılıç’a gönderdiği br mektupta, iddianamede yer alan kısmıyla şöyle der: ”Zulüm payidar olamaz ve olmayacaktır. Şehitlerimizin ruhunu yâd edeceğimize emin olmalısınız. Milyonlarca kardeşlerimizin sinesinde şeref ateşi volkanlaşmıştır. İşte ben de bu gurbet ellerinde o şeref için yaşıyorum.” Aynı iddianamede geçen şekliyle Doğan Kılıç’ın sorgu esnasında Barzani hareketine sempatisini gizlemediğini öğreniyoruz. (3)

İlk Alevi gazetesinin sahibi

Bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Doğan Kılıç bu kez Türkiye’de Alevilerin ilk gazetesi olan Ehlibeyt Yolu gazetesinin sahibliğini üstlenir. 1966’da yayına giren dergi, haftalık olarak basılmıştır. Dönemin Alevi baskılarını gündeme getirmiş ve gerici kesimlerin Alevilere yönelik görüş ve söylemlerini eleştiren yazılar bizzat Doğan Kılıç tarafından yazılmıştır. (4)

Demirel’e çekilen telgraf

Aleviler adına dönemin başbakanı Süleyman Demirel’e telgraf çeker. Cumhuriyet gazetesinin söz konusu telgraf hakkında haberi şöyledir:

“İstanbul’da Alevilerin dün başbakan Süleyman Demirel’e çektikleri telgrafta, ”Biz Alevilere karşı bulunan Diyanet İşleri Reisi İbrahim Elmalı’yı azletmenize teşekkür ederiz.” denilmektedir.

250 bin Alevi adına ”Ehlibeyt Yolu” gazetesi sahibi Doğan Kılıç Şeyhhasanlı tarafından çekilen telgraf şöyledir:

“Biz Alevilere karşı bulunan Diyanet İşleri Reisi İbrahim Elmalı’yı azletmenize teşekkür ederiz. Biz Aleviler bu kimseyle sonuna kadar mücadeleye kararlıydık. Hilâfetci, gerici, ırkçı zümrelerin hükümete yaptıkları baskıyı görüyoruz. Dirayetinizi kullanmanızı istiyoruz. Diyanet İşlerini cumhuriyetçi ve medeniyetçi ahkâma göre muhafaza etmenin tek çaresi bu teşkilâtta Alevilere yer vermekle olacaktır. Alevilik bu teşkilâtta temsil edilmezse eninde-sonunda hilâfetçiler buraya hâkim olacaklardır. Hürmetlerimiz sunarız.” (11 Ekim 1966, Cumhuriyet)

Devlet destekli ilk katliam provası

Ehlibeyt Yolu gazetesi öncülüğünde 1967 yılında Elbistan’da ‘Ehlibeyt Gecesi’ düzenlenir. Aşık Mahsuni Şerif, Kul Ahmet gibi halk ozanlarını katıldığı gecede Doğan Kılıç, Alevi yurttaşların sorunlarıyla ilgili bir konuşma yapar ve bu konuşma ilçede gericilerin Alevi avına dönüşür. Araştırmacı yazar Mehmet Bayrak’ın ‘Dersim katliamından sonra Alevilere karşı yapılan devlet destekli ilk katliam provası’ dediği olayı 3K’ye yani Kürt, Kızılbaş, Komünist olanlara karşı yapılan bir katliam girişimi olarak tanımlar.(5) Konuşmanın yapıldığı gecenin sonunda Doğan Kılıç gericiler tarafından linç edilmek istenir. Ertesi gün de Elbistan’da Alevilere karşı sürek avı başlar. Bu gecede yaptığı konuşmadan dolayı tutuklu yargılanan Kılıç daha sonra Mersin’de yapılan duruşma sonucu beraat eder.

Nihal Atsız  hedef gösterir
Doğan Kılıç bu tarihlerde Irak ile Kürtler arasındaki savaşı Türkiye kamuoyuna anlatmak için Mele Mustafa Barzani ile görüşmek üzere Irak’a gider. Bu sebeble Doğan Kılıç Mele Mustafa Barzani ile görüşen ‘ilk Türk gazeteci’ ünvanına da sahiptir. Yeni Gazete’de 8-29 Mart 1967 tarihleri arasında yayınlanan yazı dizisi bazı çevreleri rahatsız eder. Kürtçülük konusunda ‘sabıkalı’ olan Doğan Kılıç’a Nihal Atsız Ötüken Dergisi’nin 45. sayısında, Eylül 1967’de kaleme aldığı bir yazı ile cevap verir. Yazısından Doğan Kılılç’ı hedefe koyan ve onu iyi tanıdığı anlaşılan Nihal Atsız yazı dizisi için ’Bu tefrika her bakımdan bir Kürtçülük propagandasıdır’ der.

Bir Türk milliyetçisinin gözünden Doğan Kılıç

Doğan Kılıç ile ilgili en ilginç ve detaylı kaynak bir Türk milliyetçisi ve aynı zamanda Nihal Atsız’ın öğrencilerinden olan Altan Deliorman’ın kitabı. (6) Kitabında birçok Türkçü portreyi tanıtan Deliorman hiç isim vermeden ’Yedi Peçeli’ başlığıyla ayrıksı bir isimden yani Doğan Kılıç’tan bahseder. ”Büyük bir kabiliyet”, ”Erzincanlı bir genç”, ”Roja Neveci” gibi sıfatlarla tanımladığı Kılıç’ın, ne denli ’bölücü, mezhepçi, komünist’ biri olduğunu yazar. Yine Altan Deliorman’ın anlatımlarından Doğan Kılıç’ın Türkiye’de Alevilerin ilk siyasi deneyim olan Türkiye Birlik Partisi’nin kuruluşunda yer aldığını, o yıllarda Türkiye’de federatif bir sistemi savunduğunu ve daha başka birçok ayrıntıyı öğreniyoruz. 1982 yılında yazılmış bu birkaç sayfalık portre yazısı Türkçü ve devletçi bir bakış açısıyla yazılmış olmasına rağmen Doğan Kılıç’ın Kürtler ve Aleviler adına siyaset ve yayın dünyasında ne kadar aktif biri olduğunu anlamamıza yetiyor.

Türkiye Norveç ilişkileri kopma noktasına gelir

Türkiye’de kaldığı sürede yıllarca hapis yatan Doğan Kılıç, 1973’de ülkeyi terk eder. 12 Ocak 1974’da Norveç’te ikamet etmeye başlayan Kılıç 26 Ocak 1982’de Norveç vatandaşlığını alır. 3 Şubat 1984’te ise Alexander Bertelsen adıyla kendisine yeni bir Norveç pasaportu verilir.

Aldığı yeni isim ve pasaportla Türkiye’ye ailesini ziyaret gitmek isterken 16 Şubat 1984’te Ankara’da tutuklanır. Norveç’te iken Torstein Kongslien’le Kürtler ile ilgili hazırladıkları ‘Kurderne, et folk i Midt-Østen’ adındaki Norveçce kitaptan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca yargılanır. Norveç vatandaşı olduğu için tutuklanması Norveç ve Türkiye arasında bir krize neden olur. Durumu sık sık Avrupa Konseyi ve Norveç Parlementosu’nda gündeme gelen Doğan Kılıç’ın tutukluluğu Türkiye’yi zor durumda bırakır. Doğan Kılıç yazdığı kitaptan dolayı beş yıl hapse mahkum edilir. (13 Mart 1985, Milliyet) Türkiye’nin ”uzak dostumuz” dediği Norveç ile krize dönüşen olayı ‘tatlıya bağlamak’ için Doğan Kılıç Türk vatandaşlığından çıkarılır ve 18 aylık tutukluluktan sonra Norveç’e dönmesine izin verilir. (18 Ağustos 1985, Milliyet)

Hatta Norveç İşçi Partisi üyesi parlementerler Kılıç’ın tutuklanmasını ve Türkiye’de yaşanan diğer hak ihlallerini gerekçe göstererek, Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi’nin 30 Haziran-3 Temmuz (1986) tarihleri arasında İstanbul’da yapılması planlanan yaz dönemi toplantısını boykot kararı alır. (26 Mayıs 1986, Milliyet)

Doğan Kılıç Norveç’e dönüşünden sonra yaşadıklarını Norveçce kalame aldığı ‘Fange i Ankara’ kitabında anlatır.

2004 yılında Norveç’te sessizce bu dünyadan terki diyar eyler ve orda gömülür.

Eserleri

Torstein Kongslien ile birlikte, ’Kurderne, et folk i Midt-Østen’, Forlag Grøndahl og Dreyer, 1979

Fange i Ankara, Forlag Cappelen, 1986

İngilizceden çevirileri

Çin Edebiyat Antolojisi, Karlıova yayınları, İstanbul, 1960

Mc. Carus- Minorsky, Kürtlerin Menşei ve Kürt Dili İncelemeleri, Dersim Yayınevi, İstanbul, 1963

William Eagleton, Barzani ve Mahabad Kürdistan Cumhuriyetinin Kuruluşu, Yörük Matbaası, İstanbul, 1968

İsim karmaşası

Doğan Kılıç 60’lı yıllarda isminin yanına aşiretinin ismini de ekler. Bu isimle Roja Newe’yi ve kitaplarını yayınlar. Fakat gazetelerde ve kitaplarda farklı biçimlerde yazılır;

Doğan Kılıç Şıhhasananlı (Çin edebiyat antolojisi kitabı)

Doğan Kılıç Şıhhesananlı (Roja Newe)

Doğan Kılıç Şehhesananlı (Deng sayı 2, 15 Mayıs 1963)

Doğan Kılıç Şayhhasananlı (Barzani ve Mahabad Kürdistan Cumhuriyetinin kuruluşu kitabı)

Doğan Kılıç Şıhhesanlı,Şeyhhasanlı (Cumhuriyet)

Doğan Kılıç Şıhhasenanlı, Şıhesananlı, Seydişıhhasan (Milliyet)

Kaynakça:

(1) Malmîsanij&Mahmûd Lewendî, Li Kurdistana Bakur û li Tirkiyeyê Rojnamegeriya Kurdî-1908-1992, Öz-ge yayınları ikinci baskı, Ankara,1992

(2) Musa Anter, Hatıralarım, Aram yayınları üçüncü baskı, İstanbul, 2013

(3) Yaşar Kaya, Yirmiüç Kürt Aydını, Avesta yayınları üçüncü baskı, İstanbul, 2017

(4)Gülistan Elmacıoğlı, Alevi Medyası Üzerine Betimleyici Bir Analiz (Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016)

(5)Mehmet Bayrak, Alevi Katliamları, Öz-ge Yayınları, Ankara, 2011

(6) Altan Deliorman, Kırık Kanatlı Jöntürk, Bayrak Basım Yayın ikinci baskı,İstanbul, 2009

(Özgür Politika)

Bu haber 517 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..