Yolsuzluk ve usulsüzlüklere dikkat çekilen raporda, belediyelerin karakollara dönüştürüldüğü, Kürtçe isimlerin değiştirildiği ve kurumların kapatıldığı kaydedildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 15 Temmuz devlet içi çatışmanın ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerine atanan kayyumlarla ilgili Türkçe ve Kürtçe hazırladığı raporu, 31 Mart yerel seçimler arifesinde kamuoyuna açıkladı.
HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, belediye eşbaşkan adayları, HDP ile ittifak sağlayan Kürt partileri ve yerine kayyum atanan DBP’li belediye eşbaşkanlarının katıldığı toplantı, Amed’in Sur ilçesindeki Demir Otel’de yapıldı.
Devletin utanç raporu
Toplantıda ilk olarak 2016’da belediyelere atanan kayyumları ve devlet saldırılarını anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Ardından HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli konuştu. Temelli, kayyum raporunu tüm dünya ile paylaşacaklarının altını çizerek, devletin utancını tüm dünyaya anlatacaklarını söyledi. “Unutulmasın” diye tarihe not düşeceklerini ifade eden Temelli, kayyumlarla hareket edenlerin “kadim halkların vicdanında yargılansın” diye paylaşacaklarını belirtti. Temelli, “Erdemsizlik dayatılan baskıda ve zulümdedir. 31 Mart’ta bu utançtan herkesi kurtaracağız” dedi.
Halklar asla unutmaz
Darbe mekaniğinin Cumhuriyet tarihinden beri çalıştığını ifade eden Temelli, “O gün özgürlükten bahsedenlerin bir kısmı bugün iktidardalar ve baskıyı, zulmü onlar uyguluyorlar. 8 Şubat postmodern darbesine karşı çıkanlar, 28 Şubat 2015 Dolmabahçe masasını devirerek hafızlarını sildiler” dedi. “Eğer tarih geri aksaydı bunca acı ve zulüm yaşanır mıydı?” diye soran Temelli, Türkiye’nin bugün ekonomik kriz, uluslararası kriz, toplumsal krizle uğraşmak zorunda kalmayacağını belirtti. Temelli, “Bu süreci elinin tersiyle itenler bugün Türkiye’yi kaosa sürüklemiştir. Bu ülkeyi ikiye bölmeye çalışmaktadırlar. Tüm gücümüzle direniyoruz. İnanıyoruz ki 31 Mart’ta bu gidişata dur diyeceğiz” diye vurguladı.
Bir kitapçığa sığımaz
HDP’nin “Kayyum Raporu” Eşbaşkan Yardımcısı Yurdusev Özsökmenler tarafından okundu. Raporda, Öcalan ile 2013 ve 2015 yılları arasında sürdürülen diyalog sürecinin sonlandırılması ardından Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Gever, İdil ve birçok kentte ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonucunda kentlerin yıkıma uğradığı; 368’i sivil 2 bin 500 kişinin hayatını kaybettiği ve 400 bin kişinin göç etmek zorunda kaldığı belirtildi.
15 Temmuz’daki devlet içi çatışma sonrası 20 Temmuz’da OHAL ilan edilerek var olan demokrasinin de askıya aldığı kaydedilen raporda, şunları ifade edildi: “Peş peşe KHK’ler çıkarılmış; Meclis işlevsiz hale getirilmiştir. KHK’lerle on binlerce kamu emekçisi ile 6 bine yakın akademisyen ihraç edilmiştir. 5 binin üzerinde dernek, vakıf, okul, dershane, sendika, üniversite ve medya organı gibi kurum ve kuruluşlar kapatılmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Çeşitli gerekçelerle onbinlerce kişi gözaltına alınmıştır.” denildi.
Belediyelerin gaspı
OHAL kapsamında çıkarılan 674 Sayılı KHK ile Cumhurbaşkanı’na belediyelere kayyum atama, valilere ise belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisi verildiği hatırlatılan raporun devamı şöyle: “Bu KHK’ye dayandırılarak DBP’den seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 tarihi itibarıyla el konularak kayyum atamalarına başlanmıştır. Kayyumlar vakit kaybetmeden asimilasyoncu imha politikalarını uygulamaya koyulmuşlardır. Vatan-millet-güvenlik şemsiyelerine sığınarak başlatılan uygulama; yöntem, tarz ve sonuç olarak devletin yüz yıllık politikalarının bir devamıdır. Te’dib (edeplendirme), Tenkil (ce-zalandırma), Taqtil (katletme), tehcir (göçertme), temsil (asimile etme), Temdin (medenileştirme) ve tasfiye (etkisizleştirme) çalışmaları ile kayyım uygulamaları aynı eksendedir.
Devletin uzantısı yapma
Devlet, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürdistan coğrafyasındaki belediyelere ‘hizmet’ çerçevesinde bakmamıştır. Tüm gücüyle bu belediyeleri ve onların şahsında ortaya çıkan tüm temsil ilişkilerini devlete eklemleme tutumu ile yaklaşmıştır. Belediyeler, devlet için ideolojik bir mesele olmuştur. Bu açıdan kayyım atamaları son derece planlı, ideolojik bir hamle olup bölgedeki yerel yönetimleri merkezi devletin uzantısı haline getirme çabasının da önemli bir parçasıdır. Batı’da görevden alınan belediye başkanlarının yerine yine meclis içinden seçilmiş bir kişi atanırken, Kürdistan’da görevden alınan belediye eşbaşkanlarının yerine vali ve kaymakamlar doğrudan devletin yerellerdeki temsilcisi olarak atanmışlardır.
Kayyumların ilk işi
Kayyum sonrası belediyelerin taşınmaz mülkleri haraç mezat yandaşlara peşkeş çekilerek satılmış ve sadece 2 yılda belediyeler yine borç batağı içine itilmiştir. Kayyumların hizmette değil, rantta yarıştıkları Sayıştay raporlarıyla da ortaya dökülmüştür. Kayyumların en önemli diğer pratikleri ise asimilasyon ve hafıza kırımıdır. İşgal eder gibi büyük bir polis gücüyle girdikleri belediyelerde ilk işleri çok dilli belediye tabelalarını indirmek olmuştur. Belediye binaları karakollara çevrilmiş, Kürtlerin pek çok tarihsel ve kültürel değerine ve hafıza mekânlarına çeşitli saldırılar gerçekleştirilmiştir.
Geçmişin devamıdır
‘Kayyum Rejimi’ geçmişteki inkâr, asimilasyon ve imha politikalarının bir devamıdır. ‘Kayyum Rejimi’ ifadesi, kayyımların, belediye yetkilerini önemli oranda aşan yetkilerle donatılarak, ortak bir amaç çerçevesinde ve planlarını sistemli bir şekilde hayata geçirmeleri nedeniyle kullanılmıştır. Kayyumlar eliyle bir anlamda sömürge hukuku uygulanmıştır.
Şark Islahat planı
Raporun devamında DBP’li 102 belediyede uygulanan “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetim” anlatılırken, kayyum uygulamalarının tarihsel arka planı ve Cumhuriyet tarihinde yaşanan benzerliklere yer verildi. Şark Islahat Planı ve Umumi Müfettişlikler’e dikkat çekilen raporda, kayyum atamaları öncesi Kürt siyasetçilerine dönük 2009 yılında “KCK” adı altında gerçekleştirilen operasyonların perde arkası özetlendi.
Raporun üçüncü bölümde ise Kürt halkının seçme-seçilme hakkı ve bunun sonucu olarak belediyelere kayyum atanmasıyla kadın kazanımları başta olmak üzere bütün tarihsel kazanımlara müdahaleler örneklendirildi. Ayrıca kayyumların kadın kazanımlarına yönelik uygulamalarının yanı sıra dil, sosyal, militarist, rantçı politikalar ile belediyelerin içinin nasıl boşaltıldığı tek tek sıralandı.
“Demokratik siyasetin kısa bir kronolojisi”, “Tutuklu ve hüküm giyen eşbaşkanlar listesi” ve “Kayyım atanan belediyelerde 2014 seçimlerinde DBP’nin aldığı oy oranları ve atanan kayyumların” açıklandığı raporun devamında, “Büyük bir kararlıkla kendimize, halklarımıza, inançlarımıza, demokrasiye, belediyelerimize, değerlerimize sahip çıkacağız. Halklarımızla birlikte irademizin gasp edilmesine asla izin vermeyecek, kaldığımız yerden daha büyük bir güçle devam edeceğiz” denildi.
104 belediye
BDP’nin “Özgür İnsan, Özgür Toplum, Özgür Doğa!” sloganı ile girdiği 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, 3 büyükşehir (Mardin, Amed ve Van), 8 il (Ağrı, Batman, Bitlis, Hakkâri, Şırnak, Iğdır, Dersim ve Siirt), 67 ilçe ve 24 belde belediyesi olmak üzere 102 belediye kazandığı hatırlatılan raporda, şunlar belirtildi: “30 Mart 2014 seçimlerinde bir ilk olan eş başkanlık sistemi ile birlikte, meclis üyeliklerinde fermuar sistemi hayata geçirildi. BDP, 11 Temmuz 2014’te isim değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı.”
Kayyum politikaları
DBP’li belediyelerin anlayışı ve yaptıklarının anlatıldığı raporda, atanan kayyumların politikaları da sıralandı. Bazı maddeler şöyle:
AMED / MA