NİCK BRAUNS / YORUM
Anayasa Koruma Örgütü, PKK’ye ilişkin özel bülten çıkardı. Bültende, PKK’nin ideoloji ve hedeflerinin yanı sıra Kürt sorununun tarihsel arka planına da açıklık getirileceği belirtildi.
Bültende geçen bazı noktalar gerçeği yansıtıyor: 1923 Lozan Antlaşması ve Türkiye’de Mustafa Kemal’in politikasından sonra Kürt varlığının inkarı, “Kürt çatışmasının” nedenleri olarak belirtilmiş. Ancak bugüne dair kısaca şöyle belirtilmiş: “Ağırlıklı olarak kültürel alanda taviz veren Türk tarafına rağmen, Kürt çatışmasında aşırılık ve terör eğilimleri sürüyor.”
Hiçbir şekilde Türk ordusu tarafından talan edilen kentler, binlerce HDP üyelerinin tutuklanması ve üç yılda AKP-MHP savaş ittifakının altında 100’e yakın Kürt belediye başkanının yerlerine kayyumlarının atanmasından söz edilmeyen bültende, şiddete sadece Kürt Özgürlük Hareketi sebep oluyor gibi lanse ediliyor. Türk sömürgeciliğine karşı direniş ise ‘terör eylemi’ iftirasına uğruyor.
PKK mücadelesi çarpıtılıyor
PKK’nin ideolojisi ve hedeflerinin yazılı olduğu bölümün ise anlaşılması çok güç. Ciddi, ciddi, “PKK’nin çekiciliği ve başarısı daha çok İslam, farklı kabile ve klan yapıları gibi sıkı değer, ahlak ve şeref anlayışlarından türetiliyor” denilmiş. Bu beyanın bulunduğu bültende PKK’nin ana rakibinin, Türk devleti ile işbirliği yapan feodal Kürtler olduğu da belirtilmiş. PKK’nin mücadelesinin merkezinde kadın özgürlüğünün, hem teori hem de pratikte eşit yaşamın olduğundan ise söz edilmemiş. Oysa PKK’nin kadın mücadelesinin parolasının “Kimsenin namusu değiliz; namusumuz, özgürlüğümüzdür” olması; ataerkil ahlak ve feodal değerlere karşı bir mücadele ettiğinin de kanıtıdır.
Tarih manipüle ediliyor
Kürt tarihi de manipüle ediliyor; PKK’nin lideri Öcalan’ın kaçırılmasının ardından idam korkusuyla fikir değişikliğine giderek, ikinci bir manifesto çıkarıp, silahlı mücadele ile bağımsız Kürdistan’dan vazgeçtiği iddia edildi. Halbuki Öcalan, 1993’te ilk ateşkese gidildiğinde, bağımsız Kürdistan yerine Türk-Kürt Federasyonu’nu önerdi. Kaçırılmasından iki ay önce (Aralık, 1998) bulunduğu Roma’da ise silahlı mücadele yerine siyasi çözüm yolunun hazırlanmasını talep etti.
PKK’nin hala bağımsız devlet kurma isteğinin olduğu ancak bunu taktiksel nedenlerden açık etmediğini iddia eden istihbarat çalışanları, bültende buna dair hiçbir kanıt ise sunamamış. Öcalan ise bu iddiayı çürütüyor; çünkü Öcalan savunmalarında “milliyetçilik tuzağı”ndan söz ediyor; Kürtlerin bağımsız Kürt devleti kurmasının bir anlamı olmadığını açıkça ifade eden Öcalan, ikinci bir devletin adaletsizliği beslediğini ve özgürlük hakkını daha da kısıtlayacağını belirtiyor.
Karalama kampanyası
Aslında devleti korumakla görevli olan iç istihbarat ajanlarının cahil ve PKK’nin devlet karşıtı programından habersiz olduklarını iddia edebiliriz. Ancak istihbarat bu kadar da cahil olamaz. Bilakis, bu bültenle şu hedefin peşindeler: DAİŞ ile başarılı mücadelesinden sonra Kuzey Suriye’de otonom öz yönetim alanları kuran, demokratik ve ilerici çevrelerin sempatisini kazanan Kürt Özgür Hareketi’ni karamak istiyorlar. Basında özgüveni yüksek savaşçı Kürt kadınlarının fotoğrafları paylaşılırken, istihbarat bültenin kapak fotoğrafında İslam ve muhafazakar aşiret geleneklerine bağlı hareketinin bayrağını kullanmayı tercih ediyorlar. Anayasayı Koruma Örgütü, bununla, medyada yaygın, kendinden emin Kürt kadın savaşçıları algısının karşısına, sözde İslam ve aşiret geleneklerinin baskın olduğu bir hareketin karikatürünü yerleştiriyor.
Hedef Alman-Kürt solu
Broşürün bununla doğrudan işaret ettiği, bunun içinde şikayet edilen PKK ve Alman solu arasındaki “Karşılıklı etkileşim ve ideolojik ortak zeminler” rahatsızlığıdır. İstihbarat, “Dünyanın her yerinden hareketin parçalarıyla dayanışan Alman aşırı solcuların uluslararası özeleştirisi”nden şikayet ediyor. Bunun yanı sıra “Tatort Kurdistan” kampanyasından da söz ediliyor. Kampanya, Alman makam ve endüstrisinin Türkiye’nin Kürt sivil halkına karşı sürdürdüğü savaştaki rolünü teşhir ediyor. Yanı sıra Sol Parti’nin (Die Linke) PKK’ye “siyasal etkinlik” sağladığı da iddia edilmiş. Alman devleti, Kürt Özgürlük Mücadelesi ile dayanışmanın, kapitalist çıkar amaçları doğrultusunda Erdoğan rejimi ile silah kardeşliğine zarar vereceğini savunuyor.
Kürtlerin örgütleri karalanıyor
Almanya’daki Kürtlerin demokratik kitle örgütü ve basını bu bültenle karalanmaya çalışılıyor. Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi NAV-DEM, “PKK’ye bağımlı alt kuruluşu” olarak geçiyor. Halbuki Düsseldorf Yerel Mahkemesi böylesi bir tanımlamayı reddetti. Fırat Haber Ajansı (ANF) ise “PKK’nin haber ajansı” ve “PKK’nin bilgilendirme politikasının sütunu” olarak geçiyor. “Almanya’da İslamcı olmayan, yabancı aşırılık taşıyan PKK’nin günlük gazetesi” ile Yeni Özgür Politika hedef alındı. Benzer iddialarla Erdoğan, Türkiye’deki gazetecileri, Kürt haber ajansı ve gazeteleri kapattı.
Tüm Kürtler hedef
Bültende kullanılan kapak fotoğrafı ise ayrı bir konu; kırmızı, beyaz, yeşil ve ortasında sarı güneşin bulunduğu “Ala Rengîn” bayrağı, Kürtler tarafından ulusal bayrak olarak görülüyor. Ancak solcu, anti milliyetçi PKK, bu bayrağı bilerek kullanmıyor. Bu bayrak, feodal Barzani klanının Irak Kürdistan’ında hakim olan bölgesel yönetiminin resmi bayrağı. İstihbarat, bu şekilde Ala Rengîn bayrağının da yasaklı PKK bayrakları arasında olduğunun izlemini vermeye çalışıyor. Böylece PKK yasağının sadece partiye yönelik olmadığını gösterme çabası içine giriyor. Tüm Kürtlerin itibarıyla oynamak, onları kriminalize etmek isteniyor. n
Çeviri: DİLAN BİÇER / Ö.Politika