PİRHA- Pir Zeynel Kete, Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’na dair “Yönetime seçilenler hak kelamını söyleyeceklerse öncelikle taliplerinden rızalık almalıdır” diyerek Alevi hakikatini yok eden hususları da ‘Şii, dernek ve tarikat hattı’ olarak sıraladı. Kete ayrıca Alevilerin kutsal mekanlarında yürütülen doğa talanına da dikkat çekti.
Şıx Çoban Ocağı Pirlerinden Zeynel Kete, Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’na yönelik eleştirilerini PİRHA ile paylaştı. Ankara’da temeli atılan kurul için “Öncelikle her canın kendi piri, talibi, mürşidi ile ikrarlaşması lazım” diyen Kete’nin ilgili aktarımları şöyle oldu:
Alevi kurumlaşması son 30 yıl boyunca ağırlıklı olarak cemevi yaptırma ve elektrik su faturalarını ödemeye harcandı. Milyonlarca Alevinin enerjisi mevcut birçok kurum yöneticisi ile beraber buna harcandı, heba edildi. Bu kadar hakikatçi, bu kadar hak kelamı, bu kadar Xızır aklının olduğu bir inançta gelinen aşama Alevileri en aza razı etmedir. Bu bir devlet aklıdır maalesef kurumlarda bunun ortağı olmuştur. İnancımız kesindir, nettir. Aleviler dönem dönem darda, zorda olduklarında ocak pirleri bir araya gelmiş, dar cemleri yapmışlar müşkülat giderilmiştir. Eğer bir yönetim oluşturulacaksa bu ister inanç yönetimi, isterse bir dernek yönetimi olsun, öncelikle her canın kendi piri, talibi, mürsiti ile ikrarlaşması lazım. Pire, talibe, mürşite gitmeyen, erkan yürütmeyenler kentlerde adeta cemevi hocası gibi hizmet görüyor, bunlar erkan’ı asimile ediyorlar, dışardakiler değil.
“DERNEKLER SİYASİLERİN ARKA BAHÇESİ OLDU”
Alevi hakikatinin üç şekilde yok edildiğini söyleyen Pir Zeynel Kete “Biri; Şii hattı, biri dernek hattı, bir de tarikat hattı” diyerek şöyle devam etti:
“Dernek hattı, kentleşmeyle beraber Alevilerin özellikle cenaze erkanlarını yürütme konusunda hizmet sunabilir. Tabiri caizse bir sosyal tesis ya da siyasilerin arka bahçesi haline getirilmiş. Biz avcıyı bile cem erkanına almayan bir gelenekten gelirken arsız, nursuz, pirsizler sırtında silahla ceme gelmeye başlamış.,
“ALEVİLİK ADINA KONUŞANLAR YOLU ARSIZLIĞA DÜŞÜRDÜ”
“Kendi talibini arsıza, pirsize, nursuza uğratıp, ceplerinde gri pasaportlarla gezenler, Aleviler adına söz söyleyemez” ifadelerini kullanan Kete, Alevi derneklerinin nitelik sorunu yaşadığını da şu sözlerle aktardı:
Zaman Alevi süreklerinde hak kelamını söyleme zamandır. Sözü ibadet sayan, kelamı ibadetten gören bir gelenekten geliyoruz. Ama baktığımızda Alevilik adına söz söyleyenler, hem ciddi boyutuyla bu yola, ikrara talip olmamışlar, hem de yolu arsızlığa düşürmüşler. Yolumuzun kavramları, erkanları, inançları adeta modernizmin pençesinde kıvranmakta. Buna mevcut dernek anlayışı sebep olmuştur. Derneklerde eğer Alevi hakikati inşa edilip, her can birbirine el atsa, buralar birer akademi gibi çalışıp her talip kendi piri ile didar olsa, o zaman dernekler bir amaca hizmet ederler.”
“ÖNCELİKLE TALİPLERİNDEN RIZALIK ALMALARI LAZIM”
Kete, oluşturulan Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’nun yöntemsel yanlışları olduğuna da vurgu yaptı. “İnanç kurulları sadece üç beş derneğin yönetici kadrolarının bir araya gelerek oluşturabileceği bir kurul olmamalıdır” diyen Kete sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim söyleyeceğimiz kelam hak kelamıdır ve bütün kainatı bağlar. Bundan dolayı öncelikle taliplerinden rızalık almaları lazım. Kendilerinin pir ü pak olmaları lazım. Geçmiş tarihsel arka planlarıyla ilgili bir kem sözün olmaması lazım. Bulundukları kurumları finanse ederken hakkın sofrasına gitmemeleri lazım. O kurumları birer iktidar aracı haline getirmemeleri lazım. Eğer inanç kurulu varsa resmi ideolojinin bu kurulda filizlenmesine hizmet etmemeleri lazım. Burada masumu pakların hakkı vardır. Halk meydanı kurulur, hak kelamını söyleyenler bütün ocak mensupları o derneğe ait ne kadar talip, pir, mürşit varsa hepsi bir araya gelir, hak kelamı söylenir. Dar didar olunur. Orada gerçekten bu kemaleti yürüten arif ve derviş olanlar, zalimin zulmüne karşı dik duranlar, Xızır aklını kendine rehber edenler bunda görev alabilir. Ama bunu bir iktidar aracı haline getirip, sistemin seçimleri gibi her seçimde çeşitli siyasi parti ve kişilerin arkasından giderek, Alevilerin var etmiş olduğu değerler üzerinden sadece ve sadece Alevileri bir cemevine, bir elektrik su parasına ikna etmek, bence Xızır aklıyla yek olmamaktır.”
“ALEVİ ERKANLARININ GİTTİKÇE ŞİİLEŞTİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Kete’nin dikkat çektiği bir diğer konu da Alevi erkanlarında Şiileşme eğilimi noktası oldu. Yeni yönetim kurulları ve dedelerin bu çaba karşısında dik durması gerektiğini söyleyen Kete şöyle devam etti:
“Kurum yöneticileri, inanç kurulları, dedeleri, en zor şartlarda ancak ve ancak Xızır aklıyla yek olup kurtuluş yolu ararlarsa bir anlam ifade eder. Xızır; zorda, darda iken, kendi umudunu yitirmemek, zalimin zulmü yanına gitmemektir. Eğer hak edilmeyen bir lokma ile bu erkanlar yürütülüyorsa, o zaman gelinen aşamada gerçekten de Alevi erkanlarının gittikçe Şiileştiğini görüyoruz. Çok yoğun bir şekilde misyoner gibi çalışan Şii bir ekip var.”
“İNANÇ KURULU KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR YAPI OLUŞTURMALI”
Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’nun başta kadın özgürlükçü bir yapıyı inşa etmeleri gerektiğini, söyleyen Kete, farklılıkların bir arada yaşatılması vurgusu da yaparak şöyle devam etti:
“Eğer, gerçekten de inanç kurulu bir hizmet görecekse, başta kadın konusunu kendisine ilke edinmelidir. Rahim olmadan hak tecelli etmez. Buradan başlayarak tekrar kadın özgürlükçü bir yapı ve ekolojik bir modeli inşa etmeleri lazım. Toplumsal bir ahlakı inşa etmeleri gerekir. Musahiplik erkan’ıyla beraber gençlik örgütlenmelerini önüne koymaları lazım. 72 millete bir nazardan bakarak bütün farklılıkların bir arada dostça yaşamalarını önlerine koymaları lazım. Eğer hak kelamını söyleyeceklerse hak meydanı kurulmalıdır. Bu halk meydanında yaşanan sorunlar Nemrut-i zihniyete karşı ruhsal ve bedensel olarak kendi ikrarlarını aşmalarını ve Hüseyini duruşu sergilerlerse Alevi aklı sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümünde perspektif olur.”
“ALEVİ COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL KATLİAM”
Alevi coğrafyasının katliam tehlikesi altında olduğunu da söyleyen Kete, dergah ve kutsal yerlerin yakınlarında yakılan tahribatları da şöyle sıraladı:
“Bu ülkede nerede bir Alevi kültür havzası varsa sadece fiziki olarak değil, kültürel olarak da katliamdadır. Antalya’da, Elmalı’da dergah var yanı başında taşocağı mevcut. Amasya’daki dergahın yanında baraj yapılıyor. Erzincan bizim için kutsal iken orada da baraj yapılıyor. Balıkesir Alevi havzasıdır ama orada da siyanürle altın aranıyor. Hani toprak hakkın görünür kılındığı mekandı, hani Ana Fatma’ydı? Bunlar bizim sorunlarımız olmalıdır.”