Dersim coğrafyasında Alevi Kızılbaşlara özgü olan Xızır ayında yapılan Qawut İzmir’in Evka 2 Mahallesi’nde Kureyşan Ocağı Piri Hamza Takmaz’ın evinde yapıldı. Metropol şehirlerde bu geleneği sürdürmenin zorlukları olsa da Pir Takmaz, taliplerini ve komşularını toplayarak lokmasını da pay etti. Deyişler söylendi çerağlar yakıldı, komşular ise yıllardır yapmadıkları qawutun taşlarını çevirmenin tadını çıkardı.
Qawut için buğdaylar önce tüpün üstünde kavruldu. Tamamı kavrulduktan sonra ‘Ya Xızır’ deyip taşları çevirmeye başladı. Uzunca bir süre alan qawut yapma işlemi kimi zaman eski anıların anlatılmasıyla, tebessümlerle kimi zaman da duygusal anların yaşanmasıyla devam etti.
Qawut’un Xızır ayında pişirildiğini kaydeden Hatun Takmaz, “Yani kutsal olduğu için her Xızır’da pişirilir” dedi. Eski geleneği anımsayan Takmaz, “Eskiden unu bir gün önce kimsenin girmediği bir odaya koyuyorlardı. Ertesi gün erkenden kalkıp bakıyorlar eğer işaret varsa unda, ahıra gider kapısını açar, hangi hayvan kapının arkasında ise onu getirip kurban kesiyorlardı” diye konuştu.
“ESKİDEN ZİYARETLERİN YANINA VARMADAN TAŞINI ÖPERDİK”
Alevilik inancın metropol şehirlere göç ile zayıfladığını belirten Hatun Takmaz, şöyle devam etti:
“Eskiden dağına taşına inanıyorlardı, ziyaretlerin yanına varamadan o taşları öperlerdi. Ne oldu, küçük mü gördüler yoo hepimizden de üstündüler. Bu memleketlere geldiğimizde baktık ki buradakiler rahat yaşıyorlar, niye biz yaşamayalım dedik. Bizde ayrı ev tutuk, bizde aileden ayrıldık, büyükleri saymaz olduk. Böylelikle kaybettik. Eskiden yaşlılar cem sonuna kadar diz çöküp ceme katılırdı ama şimdi gençler ceme girince ‘niye diz çöküyoruz’ diyorlar. Biz böyle olmuşuz. İnancı olanlar var ama gençlerimiz bunu kabul etmiyor. Hz Ali’nin elinde niye kılıç var gibi şeylerin peşine düşmüşüz, yolumuzu unutmuşuz.”
“METROPOL ŞEHİRLERE GÖÇ GELENEKLERİ UNUTTURDU”
65 yaşındaki Hatun Vural da Dersim’li. Eski geleneklerin kaybolduğundan şikayet ediyor Vural. Xızır ayında üç gün oruç tuttuklarını belirterek, “Bu qawutumuzu yapıyoruz, milleti çağırıyoruz. Herkes gelip qawut yiyor. Bereket mi diyeyim bilmiyorum ama kendimi bildiğimden beri bunu yapıyoruz.” diye konuştu.
Metropol şehirlere göç ile birlikte köylerini unuttuklarını üzülerek söyleyen Hatun Vural, qawutun zahmetli bir iş olduğunu ve şehirlerde öğütme taşları olmadığı için zaman içinde kaybolduğunu, yapılmamaya başlandığını kaydetti.
KÖY YAŞAMINA ÖZLEM DUYUYOR
Gülizar Doğan da 40 yıl önce Dersim’den İzmir’e göç etmiş. Doğma büyüme Dersim’li olduğunu ama 40 yıldan fazla süredir İzmir’e göç ettiklerini söyleyen Doğan, köy ile şehrin aynı olmadığını köylerde hayvanlarının olduğunu, bostan ektiklerini ve işlerinin çok olduğunu söyleyerek o günlere özlem duyduğunu belirtti.
“QAWUTA XIZIR ADINI VERİYORUZ”
Doğan, qawutun hazırlanışını şöyle anlattı:
“Çarşamba günleri qawut yapıyorduk. Perşembe günü ise oruç tutup kurbanlarımızı keserdik. Kurban kesemeyen de lokmasını verirdi. Qawutu Xızır adına veriyoruz. Sonbahardan buğdayı hazırlıyorduk. Qawut yaptığımızda insanlar bir araya geliyor. Öyle az da pişirmiyoruz bir teneke buğday öğütüp yapıyorduk.”
“XIZIR’DA TUZLU LOKMALAR YENİLİR RÜYA GÖRÜLÜRDÜ”
Gülizar Doğan, Xızır günü gençlerin tuzlu gıdalar alarak su içmediğini o gün kim rüyada su verirse onunla evleneceğine inandıklarını söyledi.
Gülerek gençliğinde gördüğü rüyayı anlatan Doğan, rüyada amcasının evinin önünde su içtiğini ve gerçekten de amcasının oğluyla evlendiğini ifade etti. KiDoğan son olarak, Alevi toplumuna güzel dileklerde bulundu.
“HAKKIN VARLIĞININ XIZIR’DA OLDUĞUNA İNANIRIZ”
Kureyşan Ocağı Pirlerinden Hamza Takmaz da, Xızır ayının önemine dikkat çekerek, özellikle Dersim yöresinde Xızır’ı anma açısından Kızılbaş gelenekleri daha fazla yaşatıldığını belirtti.
Kızılbaş anlayışında Xızır’ın hakkın kendisi olduğunu vurgulayan Takmaz, “Alevi Kızılbaşlar özellikle Xızır’ın anlayışıyla darda, zorda olana yetişen Aleviler açısından bir semboldür. Xızır’ı çağırdığında ya Pirini görür ya mürşidini görür ya rehberini görür. Xızır kalu beladan beri gelen kah Ali’dir kah Veli’dir diyoruz ya ona bir tanrı misyonu da yüklemişiz. Hakkın varlığının orada olduğuna inanırız” diye konuştu.
Eskiden köylerde çocukların Alevi olarak doğup büyüdüklerini söyleyen Pir Takmaz, “Ama şimdi öyle değil. Metropollerde İslamcı bir yapıya sahip. Bu devletin de katkılarıyla gittikçe yoğunlaşıyor. Bu da bizler için bir tehlike. O sebeple biz Xızır’ı biran önce hayata geçirmek zorundayız. Biran önce bunu gençlerimize anlatmak zorundayız” dedi.
“XIZIR DARDA OLANSA SURİYE’DEKİ SAVAŞI DEDE GÖRMEK ZORUNDA”
“Xızır eğer darda zorda olansa Suriye’deki savaşı elbetteki biz dede ve yol önderleri bunu düşünmek zorunda. Hatta her talibin de bunu düşünmesi gerekir” diyen Takmaz, Aleviler bir temenni yaptığında önce çevresi için eder daha sonra çocukları için dilekte bulunur gerçeğine işaret etti.
Takmaz, konuşması şöyle sürdürdü;
“Bizim derdimiz bir cennet cehennem kargaşasında beklediğimiz bir şey değildir. Bizim derdimiz çevre, bitki, doğa, insan, evrensel her şey doğallığıyla yaşıyorsa incitilmiyorsa işte bizim için haktır.
Alevilerin ikinci yanlışı da devlete teslim olmak. Çevresindeki İslamcı kanatları özellikle şeriat örgütlerin Suriye’nin kadınlarını Türkiye sınırlarına satanlardır. Bunu görmüyorlar mı? Peki biz dedeler olarak ne yapmamız lazım, sessiz mi kalalım? İşte orada Xızır’a çağırmamız lazım. Bunu yaparken de o sınırda olmamız lazım.”
“XIZIR ORUCU MUHARREM ORUCUNA GÖRE DAHA DEMOKRATTIR”
Alevilerin en kutsal ayının Muharrem ayı olduğunu söyleyen Hüseyin Karakoç, “Muharrem orucu ağırdır. Ama Xızır ayı öyle değil. Eskiden nenelerimiz derdi ki orucu ne kadar geç açarsan o kadar iyi derlerdi. O sebeple İmamlara göre Xızır daha demokrattır.” dedi.