Yapılan açıklamada, “Dersim, İttihatçı-Kemalist politikalar bağlamında, tek tip iktidar alanı yaratmaya koşullu kıyımlar zincirinin halkalarından biridir. Dersim isyan etmemiş, üstüne gelen bir zulüm dalgası karşısında her canlının yaptığı gibi yaşam hakkını ve yaşam alanını savunmak için çok sınırlı olanaklarıyla direnmiştir” denildi.
“Bilindiği gibi Avrupa merkezli olarak yaşanan gelişmeler bağlamında İmparatorluk tipi hegomonyalar dağılmakta, yerine kapitalist hegomonyanın tahakküm biçimi olan ulus devletler inşa edilmekteydi. Osmanlı imparatorluğu Avrupa karşısında gittikçe gerilemekte, milliyetçi akımlar Osmanlının tahakküm alanlarında da etkisini göstermekteydi. Osmanlının çözülüş ve çöküşünü önleme arayışlarının sonucu olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulmuş, bu cemiyetin faaliyetleri sonucu 1908 de 2. Meşrutiyet ilan edilmiş ve iktidar esas olarak İttihatçıların eline geçmişti. 1. Paylaşım savaşıyla birlikte İttihatçılar Osmanlı imparatorluğunu Alman devletinin müttefiki olarak savaşa dahil etmiş; Almanların akıl hocalığı, destek ve teşviği ile savaş yıllarında gayri müslimlerden başlayarak etnik ve dinsel tekleştirme politikaları uygulamışlardır. Bu sürecin ve tek tipçi politikaların sonucunda antik dönemlerden beri bu topraklarda yaşayan birçok halk adeta yok edildi. İttihatçılar 1. Paylaşım savaşından yenilgiyle çıkmalarına karşın kadro ve ideolojilerini Cumhuriyet olarak iktidarlaştırmış, tek tipleştirme politikalarına kaldıkları yerden devam etmişlerdir. Artık sıra din kardeşliği söylemi ve özerklik vaadiyle ikna edilen Müslüman Kürt kardeşe ve Alevi halklara gelmişti”
“DERSİM’E KATLİAM, GÖÇERTME VE ASİMİLASYON SACAYAĞI UYGULANDI”
Dersimin ise kendi tarihsel-toplumsal gerçekliğinde fiili bir özerkliği yaşamakta olduğunu söyleyen Ozan, Dersimlilerin Osmanlıyla ilk karşılaşmaların 16. Yüzyılda Osmanlı-Safevi savaşları döneminde gerçekleştiğini ve bu tarihten sonra ise Osmanlıyı karşılarında hep elde kılıç üstlerine gelen bir güç olarak gördüklerini hatırlattı. Cumhuriyetin kurulması ile verilen mesajlar ve vaatlerin aksine Dersim’in payına katliam düştüğünün altını çizen Ozan,“Cumhuriyetin kuruluş sürecinde Dersimlilerle diyaloglar kurulmuş, birşeylerin değiştiği mesajları verilmiş, kimi Dersimli ileri gelenlerden destek sağlanmış, bu yeni süreçte hak ve özgürlüklerin herkesi kapsayacağı vaadedilmiştir. Dersim’de gelişen uzlaşma eğilimi ve silah tesliminin karşılığı ise hazırlıkları tamamlanan, katliam, göçertme ve asimilasyon sacayaklarından oluşan 1937-38 seferleri olmuştur” dedi.
“OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE SALDIRILAR ALEVİ VE KÜRT KİMLİĞİMİZEDİR”
“Osmanlı döneminde saldırılara Alevi kimliğimiz gerekçe gösterilirken, Cumhuriyet döneminde buna birde Kürt kimliğimiz eklenmiştir” diyen Ozan, asıl amacın ise toplumsal kimliklerinin hedef alınması olduğunu belirtti. Ozan, şunları kaydetti:
“Uçak filoları ve büyük askeri güçler harekete geçirilmiş, neredeyse tamamen silahsızlandırılmış durumda olan insanlarımız kitleler halinde yok edilmiştir. Neredeyse tüm yerleşim birimlerimiz yakılmış, halkımızın varına yoğuna elkonulmuş, sağ kalanlar aileler parçalanarak Anadolu’nun dört bir yanına sürgün edilmiş, özellikle kız çocuklarımız gasp edilerek götürülmüş ve akıbetlerinden haber alınamamıştır. Dersim, İttihatçı-Kemalist politikalar bağlamında, tek tip iktidar alanı yaratmaya koşullu kıyımlar zincirinin halkalarından biridir. Dersim isyan etmemiş, üstüne gelen bir zulüm dalgası karşısında her canlının yaptığı gibi yaşam hakkını ve yaşam alanını savunmak için çok sınırlı olanaklarıyla direnmiştir. Dahası, Dersim tarihte yaşanmış ve dünde kalmış bir vaka değildir. Toplumsal varlığımız, kimliğimiz hala kabul görmemekte, tek tipleştirme politikalarıyla sistematik bir şiddet sarmalında tüketilmeye devam edilmektedir. Osmanlı döneminde saldırılara Alevi kimliğimiz gerekçe gösterilirken, Cumhuriyet döneminde buna birde Kürt kimliğimiz eklenmiştir.”
“SEYİT RIZA’LARIN CENAZELERİ TESLİM EDİLMELİ, NAKLİNE ENGEL OLUNMAMALI”
Tek tipçi politikaların bu toprakları cehenneme çevirdiğini, nice acılara yol açtığını söyleyerek demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Cumhuriyet’in ancak inançlar ve farklı kimlikleri tanıyarak yaralarına sarabileceği vurgulayan Ozan, Dersim halkının taleplerini şöyle sıraladı;
-Dünyada ki benzer örneklerden yola çıkarak devlet Dersimle yüzleşmelidir.
-Seyit Rıza ve diğer canlarımızın cenazeleri halkımıza teslim edilmeli, Dersim’e nakline engel olmamalıdır.
-Ailelerinden koparılarak götürülen kayıp çocuklarımızın akıbeti açıklanmalıdır.
-Toplumsal kimliğimiz tanınmalı, şiddet ve asimilasyon politikalarına son verilmelidir.
Ersin ÖZGÜL- Semra ACAR / İZMİR