Dersim kırım ve katliamı en başından beri planlı, programlı bir kırım ve katliam idi. Dersim'e yönelik onlarca Rapor hazırlanmıştı. Bu Raporlardan biri de Dersim Eyalet Sancağı Mutassarrıfı Arif Beyin (Arif Paşa) Raporuydu. Arif Bey 1903-1904 yılları arasında Dersim Eyalet Sancağı Mutasarrıf'ı iken hazırladığı rapordur. Dersim üzerine hazırlanan bu ve sonrası raporlar sonucu 1937-38’de soykırım gerçekleştirilmiştir.
Osmanlı döneminde sonuç alamayan ve yarım kalan bu planın uygulanması Atatürk ve önderliğinde oluşan yeni Türk devletine kalmıştır.
Türk devleti tarihte işlediği insanlık suçuyla yüzleşmeyen tek devlet, Türk milleti ise, işlemiş olduğu bu insanlık suçuna rağmen devletini koruyan tek millettir.
Devlet Dersim de insanlık suçu işledi. Türk toplumu 81 yıl sessiz kaldı. Bir 81 yıl daha sessiz mi kalacak? İşlenmiş insanlık suçunun unutulması ve unutturulması mümkün değildir.
Uluslararası halklar hukukunda affı olmayan, zaman aşımı olmayan tek suç insanlığa karşı işlenen suçlardır.
Dönemin gazetelerinden Tan Gazetesi, 1937 de uçaklar, Dersim'i bombalarken; "Kemalin kuşları geldi," "cesur Türk kızı memleketi kurtardı" diye başlık atmıştı. Bu başlık adeta Türk Milletinin medar ı iftarı olarak propaganda ediliyor, coşkuyla kutlanıyordu.
Oysa Sabiha Gökçen her ne kadar Atatürk’ün manevi kızı olarak anılsa da, Sabiha Ermeni soykırımında alınıp götürülüp Türkleştirilen yüzlerce Ermeni kızlarından sadece bir tanesi idi. Bu trajedi daha sonra, Dersim soykırımından sağ kurtulan Dersimin kayıp Kız ve Erkek çocuklarının da hikayesi olarak karşımıza çıkar.
Seksenbir yıl önce Devlet Dersim'e soykırım yaptı. Türk devletinin elindeki uçakların bombaladığı ilk yer Dersimdir. Bombaları Dersimin başına yağdıran ise Sabiha Gökçen'di. Sabiha’nın Dersimi bombalaması bir paradoks gibi görünse de, bu, Türk devletinin Osmanlıdan devir aldığı iğrenç bir uygulamadır.
Yeni Çehri orduları, savaş ganimeti olarak kabul edilen, işkal savaşıyla ülkesi yerle bir edilen, anası babası öldürülen kimsesiz çocuklardan oluşuyordu. Bu ordular sadece başka halkların katliamında askeri bir güç olarak kullanılmadı, aynı zamanda kopartılıp getirildikleri ülkelerde katliamdan kurtulan halkların özgürlük mücadelesini kanlı bir şekilde bastırmak içinde kullanıldı.
1937-38’de yaşanan için Dersimlilerin bugün yaptığı hala bir anma değildir. Anma, faili ve mağduru açısından, failin işlediği suçun cezasına mahkum edildiği, kurbanın maddi ve manevi olarak rehabilite edildiği aşamadan sonra, yaşanan trajedinin bir daha yaşanmaması için toplum ve Dünya insanlığının hafızasını tazeleme amaçlı bir ritüaldir. Mesela Yahudiler gibi...
Dersimlilerin 1937-38 hakkında yaptıkları, unutmama kurban açısından, unutturmama suçlu açısından, bir eylemdir. Ermenilerin bu tarz eylemi ancak yüz yıl sonra hedefine ulaşabilmiştir.
Böyle bakıldığında, Dersimlilerin önünde uzun ve zahmetli bir yol vardır. Bu yolun sonuna varmak, kırılmayan bir azim ve yılmayan bir mücadele gücü gerektirir.
Başta Dersimliler olmak üzere, bu insanlık suçunun mahkum etmek bütün insanlığın ortak sorunudur.
Seyit Rıza şahsında bütün Dersim şehitlerini saygıyla anarken, bu insanlık suçunu o gün işleyen ve bu suçu bugün işlemeye devam eden bütün sorumluları, Devletin devamlılığı ilkesinden hareketle, devletin şahsında nefretle lanetliyoruz.
Dersimi Yeniden İnşa Cemiyeti
Başkanı Ali Çatakçin