Doğal olarak duyarlı Alevilerde buna tepki gösterdi. Dede adı altında bu tür çirkinliklere meydan açanları eleştirdi. Akabinde diyanetin başındaki zatın Tunceli’deki ‘cemevi’ ziyareti gündeme giriverdi. Bu ziyaret esnasında Aleviler adına kendinde söz söyleme hakkını bulan bir takım kişilerin diyanetten memur atamasını istemesi, imam hatip lisesi eğitimini talep etmesi bir bakıma bardağı taşıran son damla oldu.
Aleviler on iki imam orucunun başladığı günlerden itibaren daha yoğun bir tartışma yürütüyorlardı. Örneklediğim olaylar bu tartışmaların merkezine girmeye başlayınca da bu tartışmalar hem olumlu hem de olumsuz denilebilecek içerik ve düzeylerde halen de sürmektedir. Bu tartışmalardaki olumluluk daha önce devletle ilişkilenmeye sıcak bakan kimi Alevi çevrelerin de devletle ilişkilenmenin tehlikeli olduğunu daha çarpıcı görmesi ve dillendirmeye başlamasıdır. Olumsuzluğu ise kimi Alevilerin İslam ve Sünni iktidarı özdeş sayarak konuya eğilmelerinde görülen darlık ve yer yer saldırılara zemin verecek bir dil kullanmalarıdır.
Erdoğan ve AKP gibi Aleviler hakkında negatif algıyla yüklü bir zihniyetin Aşure lokmasına müdahale etmesi, cemevine diyanetin başını göndermesi gerçekten de derinlikli bakılması gereken bir politikadır. Alevi toplumu bu müdahaleyi doğru okumaz, saldırı politikalarını iyi analiz etmezse sonuçları zarar verici boyutlara varabilir. Bunun için Alevilerin, AKP-MHP’nin Alevi siyasetini doğru tartışması çok önemlidir. Bu siyasete CHP’nin verdiği desteğin anlaşılması da bir o kadar gereklidir.
Aleviler doğru tartışmalı dediğimiz husus, Alevilikle iktidar İslam’ını yakınlaştıran söylemi kullanarak, Aleviliği Şiiliğin bir versiyonu haline getirmeye çalışanlar karşısında önce kendilerini sorgulamalarıdır. Aleviler, ‘nasıl oluyor da cemevi gibi kutsal bir mekanın başındakiler, Alevilikte yüzlerce yıl önce hal olmuş bir sorunu yeniden gündeme getirme cesaretini gösterebiliyorlar’ sorusunu merkez alan bir tartışma içinde olurlarsa doğru sonuçlara ulaşılabilirler. Çünkü sorun yaratan dil, yenilenme adı altında öneri yapanlar Alevilerin kendi içinden çıkmaktadır. Görüldüğü gibi doğrudan Diyanet değil Diyaneti görünce abuk sabuk konuşanlar ‘ben Aleviyim’ diyenlerdir. Bilebildiğimiz kadarıyla İslam adına konuşanların ile de Alevilik şudur ya da budur türünde bir söylemleri yoktur. Zaman zaman Erdoğan gibileri bir takım safsatalar ileri sürse de gerçeğin başka olduğunu hepimiz biliyoruz.
Aleviler, Aleviliği yeniden tanımlamaya kalkışanların kahir ekseriyetinin ya CHPye ya da bu partinin diğer versiyonlarına oy verdiğini görürlerse, daha doğrusu itiraf ederlerse doğru tartışmanın güncel boyutunu da yakalayabilirler. Diyanet başkanına konuşup talepte bulunan Tuncelilerin görüşleri, CHP zihniyetinin eseridir. CHP’nin Alevi politikasının nihai amacının Türk olmayan Alevileri Türk yapmak, Alevi inancını da ya anlamsızlaştırıp ortadan kaldırmak ya da diyanetin İslam çizgisine yakınlaştırıp Şii renk vermeyi hedeflediğini son gelişmeler yeterince göstermiştir. Aleviliği bu noktaya çekenin, utanç verici sözleri söyletenin CHP zihniyeti olduğu artık daha açık ve net dile getirilip eleştirilmelidir. CHP’nin Alevi politikası ‘kurtla öldürüp çobanla yeme’ politikasıdır.
Aleviliği iktidar İslam algısına yakın bir noktaya çekmeye çalışanların yaklaşımı çok tehlikelidir. Bu tehlikeli yaklaşım kendi içinde birden çok yalan ve yanlışı barındırmaktadır. Bunların söylemleri Alevilerin içine düşürüldüğü durumla bağlantılı ele alınmazsa sonu olmayan boş tartışmaların sonu gelmez. Diyanet başkanına konuşan Tuncelilerdeki eğilim gibi Alevi inancını terk edip Müslüman ya da Hıristiyan olmak isteyenlere bir şey denilemez. Fakat yaşadığı kafa karışıklığını görüp gidermek yerine suni gündemler yaratmak, Alevilik yeni bir inançmış gibi ona kılıf biçmek Aleviliğe de Aleviliğe inanan milyonlara da hakaret etmek demektir.
Dikkat edilirse bu tip kişiler özelikle Aleviliğin İslam ve Kur’an’la ilişkisi net değilmiş gibi konuşmaktalar. Kendisine Aleviyim diyen bir takım kişilerin bu konuyu bilmiyor olmaları onların sorunudur. Alevilerin Muhammedî İslam’la sorunları olmamıştır. Olmaz da. Alevilerin Muhammedî İslam ile bağını anlatan Kırklar Cemi mitolojisi ve çok sayıdaki Alevi kutsal söz ve söylemi zaten mevcuttur. Alevilik Kur’anla ilişkisini de Muhammedî İslam ile bağı üzerinden kurmuştur. Aleviler Kur’an’daki ahlak yüklü ayetlere hiç bir zaman karşı çıkmamıştır. Tam tersine Emevilerle birlikte Kur’an’ın bu yanının değiştirildiğine ve unutturulduğuna inanmaktalar. Aleviler Kur’an’a saygılıdır. Alevilerin Sünni ya da Şii iktidar İslamcıların kutsal kitaptan anladıklarını anlamadıkları, onlar gibi inanmadıkları doğrudur. Bu da normaldir. Çünkü Müslümanların kendi içinde de Kur’an ayetlerine getirilen yorumlar farklı farklıdır. İslam tarikat ve mezhepleri bu farklı yorumların ispatıdır. Tarikat ve mezhepler bu farklılıklara dayanarak cemaatlerini kurmuştur. Yani Kur’an’ı farklı ele alma ona kendi ilkelerine göre yaklaşıp anlam verme sadece Alevilere mahsus bir şey değildir.
Bu günlerde Aleviler içinde bir takım insanların gündeme soktuğu Aleviler İslam ve Kur’an ilişkisi tartışması, Erdoğan ve AKP’ye hoş görünmek amaçlı olduğu için çirkincedir. Dolayısıyla bu tartışmanın teoloji, felsefe, tarih ve sosyoloji ile zere kadar ilişkisi yoktur. Aleviler son gelişmeleri doğru tartışmak durumundadır derken böylesi kişilerin tuzaklarına düşmemeye dikkat çekmek istiyoruz. Birileri kendi maaşı ve makamı için ‘Hıdır Paşalık’ edebilir. Alevilerin bunlara karşı tutumu Pîr Sultanca olmak durumundadır. Bazı Tunceliler Rayber tayfası olmayı seçip çirkince sözler sarf edip kirli emeller peşinde olabilir. Bunlar karşısında Alevi duruş Dersîmli olmayı ve Pîr Seyit Rıza’ya talip ve yoldaş olmayı ister.
Cihan EREN / Ö.Politika