Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Uluslararası Kadın Konferansı

Uluslararası Kadın Konferansı

09 Ekim 2018, 19:00

Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı ikinci gün boyunca devam etti. Konferansın bugünkü oturumunda Rojava deneyimi ele alındı. Rojava ve Kuzey Suriye'den gelen delegeler tecrübelerini paylaştı.

Uluslararası konferans: Kadın sömürge olmaktan çıkarılmalı

Frankfurt'ta düzenlenen "Yapım aşamasındaki Devrim" konulu konferansta konuşan Debbie Boockhin, "Kapitalizmi yıkmaklı, ekolojik, feminist bir dünya yaratmak istiyorsak mücadeleyi yükseltmeliyiz" dedi.

Dünyanın farklı ülkelerinden yaklaşık 500 kadının katılımı ile düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı'nın ilk oturumunda kadının, coğrafyanın, suyun, ormanın, gölün sömürge olmaktan çıkarılması konuları ele alındı.

Her toplumdan kadınların kendi rengi ile katıldığı konferans, renkli bir açılış ile start aldı.

Kürt, İspanyol-Güney Amerikalı, Afrikalı, Kuzey Amerikalı, Afgan, Êzidî, Arjantin, Brezilya, Tamil Elam tek tek verdikleri mesajlarla direnişe, kadın mücadelesine dikkat çekti.

Katılımcıları selamlayan her kadın kendi ulusal kıyafetleriyle ana dillerinde konuşmalar yaptı.

Kadınların kısa konuşma ve kareografisinden sonra hazırlık komitesinden Dilber Aydın, açılış konuşmasını yaptı. Kadınların şu anda tarihi fırsatlar ile karşı karşıya olduğunu belirten Aydın, sistemin krizlerinin kadının özgürlüğü için fırsat sunduğunu belirtti.

Kadının mücadelesi yükseldikçe erkek egemenlikli sistemin saldırılarının da arttığına vurgu yapan Aydın, "Önder Abdullah Öcalan 21. yüzyılı kadın yüzyılı olarak nitelendirdi. Kürt kadınları da bunun mücadelesini yürütüyor" dedi.

"Kadının özgürlük mücadelesi, bütün mücadelelerin merkezine konmalı" diye devam eden Aydın kadının devrimi sahiplenerek, mücadelesini sürdürmesinin önemine dikkat çekti.

Mısır'dan Avrupa'ya, Avrupa'dan Güney Amerika'ya, Avustralya'ya kadar kadın mücadelesinin büyüdüğünü vurgulayan Aydın, yan yana mücadeleden ziyade ortak mücadelenin önemine dikkat çekti.

İlk uluslararası konferans ile kadının perspektifini belirlemek istediklerini söyleyen Aydın, "Örgütlenme ve örgütlenme şekilleri üzerinde durmak istiyoruz" dedi.

İLK OTURUMDA KADININ DEKOLONİZASYONU ELE ALINDI

Konferans açılış konuşması ardından "Ataerkil sistemin kadınlara karşı sistematik savaşı" başlıklı oturumla devam etti. Oturumun moderatörlüğünü gazeteci Debbie Bookchin yaptı.

Cinsiyetçilik, ırkçılığın hakim olduğu bir toplumda yaşanıldığına dikkat çeken Bookchin, "Kapitalizmi yıkmalı, ekolojik, feminist bir dünya yaratmak istiyorsak mücadeleyi yükseltmeliyiz" dedi.

Honduraslı siyahilerin örgütlenmesi olan OFRANEH isimli örgütten olan Miriam Miranda, "Ataerkilliğin yoğunluğu: Kapitalizmin mizojinliği" konulu bir sunum yaptı.

Miranda, medeniyet, ekonomik, vb. kriz konusunu değerlendirdi. Havaalanında yiyecek almaya çalıştığını, ancak "Özür dileriz, sizin banka kartınız çalışmıyor, yiyecek satamayız" biçiminde bir yanıt aldığını söyledi. Kapitalizmin bu sistemi kadınların sömürüsü üzerine kurduğunu vurgulayan Miranda şöyle konuştu: "Krizler döneminde biz kadınlar diğerlerinden iki ya da üç kez daha fazla acı çekiyoruz. Erkekler krizler döneminde bütün öfkelerini kadınlara yönlendiriyor. Biz her türlü şiddete maruz kalıyoruz. Kadına yönelik şiddet kaynağını sistemin şiddetinden alıyor. Orta Amerika en çok kadın katliamının olduğu bölgedir de aynı zamanda."

Sosyalist ülkelerde doğa katliamının olduğunu da belirten Miranda, kadının tarihten bu yana toprakta çalıştığını, erkek egemenlikli sisteme karşı mücadele ettiğini de belirtti. Ama kadınların buna rağmen de katledildiğini sözlerine ekledi.

Şu anda ekolojik bir kriz olduğunu da dile getiren Miranda "Yeni dünyayı inşa ederken, bu sorunları hesaba katmalıyız" dedi.

Kadınların yaratıcı olması gerektiğini de kaydeden Miranda şöyle devam etti: "Kapitalizm ve erkek egemenlikli sistemin oluşturduğu sistemde yaşamamız mümkün değil. Bugünden farklı yaşamak istiyorsak, sosyalist sistem olmalı, alternatifimizi oluşturmalıyız. Mültimilyonerler şu anda Ay'da ya da Dünya dışında nasıl yaşayabileceklerinin hesabını yapıyorlar. Biz de sorunlarla mücadele edip, yaşam kurmalıyız. Kendimizi sömürge olmaktan çıkarmalıyız ki yaşayabilelim. Değişmeliyiz, dünyanın farklı yerlerinde kadınların maruz kaldığı muameleleri değiştirmeliyiz. Kapitalist sistemin değerlerinden kurtulmalıyız. Daha az kirlenmiş ve hepimiz için yer olan bir dünya sistemi kurmalıyız."

SÖMÜRGECİLİK HER ALANDA VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR

Arjantinli gazeteci, eğitmen ve feminist Claudia Korol da "21. Yüzyılın yıkılışı: Kadınlar fırsatları değerlendiriyor" başlıklı bir sunum yaptı. Abalala'nın güneyinden Batılıların işgali ardından Amerika olarak isimlendirilen kıtanın güneyinden geldiğini belirten Korol, ataerkil ve kapitalist sistemin etkisinden kurtulmak gerektiğini söyledi. Coğrafya olarak sürekli kapitalizmin ve ataerkil sistemin sömürüsüne maruz kaldıklarını da belirten Karol, kadınların kendi vücutları ve topraklarını özdeşleştirip mücadele etmesinin önemine dikkat çekti.

Orman, hava, su, toprak, nehir, göllerin tamamen sömürgeleştirildiği bir coğrafyadan geldiğini ve sömürgeciliğin ortadan kaldırılması ile çözülebileceğini de sözlerine ekleyen Karol, emperyalizmin çoğrafyalarını her şekilde işgal etmeye devam ettiğini de kaydetti. Askeri üslerle varlıklarını yaydıklarını da kaydetti.

"Barışçıl bir dünya inşa etmek istiyoruz" diyen Korol, Zapatistaların dediği gibi herkes için dünya inşa etmek isteklerini vurguladı. Kadınların hayatı savundukları için öldürüldüğünü de söyleyen Korol şöyle konuştu: "Ama mücadelemizi öldüremiyorlar. Bilim insanlarının, biyo teknoloji, yapay zeka vb. hiçbir şekilde halkın hizmetinde değil. Kadın ve halklara karşı bir sistemdir. Bunlardan dolayı hayatımızı, otonomimizi yıkmaya çalışıyorlar. Kapitalizm üzerine yoğunlaşıyorlar. Ama bu krizle ataerkil sistem ve kapitalizm kendi kendisini boşa çıkarıyor.

Biz bu sisteme karşı örgütleniyoruz, bizi etkilemesini engelliyoruz. Biz direnişçi kadınlar kolektifiyiz. Irkçılara, yerel insanlara karşı olan politikacılara mücadele ediyoruz."

Sevincin kadın devriminin motoru olduğunu da vurgulayan Korol, kırıntılar için pazarlık yapmaya gerek olmadığını vurgulayarak, "Kimliğimizden hiçbir şekilde vazgeçmemek gerekiyor" dedi.

Hetero, ataerkil sisteme karşı mücadelenin daha da yükseltilmesi gerektiğini de Korol sözlerine ekledi.

Sosyolog Nazan Üstündağ "Cinsiyetçilik ve kapitalizmin kutsal teslisi ile bağı" konulu bir sunum yaptı.

Bugün popülizm ve ırkçılığın toplumu yönlendirdiği, kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken Üstündağ, insanların söylemek istediği, kendisini savunmak istediği her şeye devletin el koyduğunu vurguladı.

Kadınların tedavici, alşimist olduğu, toprağı üreten kesimler olduğunu da vurgulayan Üstündağ, devletin tecavüz vb. uygulamaları kadına karşı kullandığını belirtti.

Oturum soru-cevap ile devam etti. Öğleden sonra ise atölyeler şeklinde sürecek konferansta akşam da müzik dinletisi yapılacak.

Uluslararası Kadın Konferansı'nda Rojava deneyimi tartışıldı

Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı ikinci günde büyük bir ilgiyle devam ediyor. Konferansın bugünkü oturumunda Rojava deneyimi ele alındı. Rojava ve Kuzey Suriye'den gelen delegeler tecrübelerini paylaştı.

Uluslararası Kadın Konferansa'nda Rojava devrimi ve geldiği aşama ele alındı. Oturumda bir konuşma yapan Reqa Meclisi Eş Başkanı Khawla El-İsa Ahlamud, DAİŞ'in kadınlara cinsel obje gibi yaklaştığını belirterek, "Ben de DAİŞ'in bu saldırılarına karşı kadın örgütlenmesinde yer aldım. Kadın örgütlülüğü için çalıştım" dedi.

Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı büyük bir ilgiyle devam ediyor. Salonun tıka basa dolu konferansta dünyanın dört bir yanından kadınlar program boyunca attıkları "Jin, jiyan, azadi" sloganıyla Kürt kadınlarıyla ortak mücadeleki kararlığını sık sık dile getirdi. 

"Yapım aşamasındaki Devrim" başlıklı konferans ikinci güne "Fis'ten Kobanê'ye, Minbic'den Reqa'ya kadınların özgürlük mücadelesi" konulu oturumla başladı.

Bu oturumda "Ataerkil sistemin yok oluşunun arkasındaki felsefe", "Kadın konfederal sistemin oluşumunun felsefesi", "Neden kadınların savunulması değil de özsavunma: Mit, ikiyüzlülük ve gerçek" konulu sunumlar yapıldı.

Oturumun moderatörlüğünü Rahila Gupta yaptı. Rojava devrimini konuşacaklarını söyleyen Gupta, konuşmasına "Jin, jiyan, azadi" sloganı ile başladı.

Gupta, "Kürdistan'a barış kadın ittifakı"nın mesajını okudu. Mesajda, Rojava'da kadın devrimine dikkat çekildi. Kadının özgürlüğünün, toplumun özgürlüğü anlamına geldiği vurgulandı.

Jineoloji Avrupa Komitesi'nden Haskar Kırmızıgül, "Ataerkil sistemin yok oluşunun arkasındaki felsefe" konulu bir sunum yaptı.

Kadın özgürlük mücadelesinin 40 yılı aşkın bir süredir devam ettiğini belirten Kırmızıgül, PKK'nin kuruluşundan itibaren kadının mücadele içerisinde yer aldığını söyledi. Kırmızıgül, "Sakine Cansız kuruluştan itibaren PKK içerisinde yer aldı" dedi.

Kürt kadınının mücadelesinin ilk başta özgürlük temelinden ziyade eşitlik temelinde olduğunu vurgulayan Kırmızıgül şöyle devam etti: "Marksizm etkisi ile oluşturulan bütün devrimlerde olduğu gibi, Kürt özgrülük mücadelesi de başlangıçta öyleydi. Ama Kürtlerde bu uzun sürmedi." Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinin gelişiminde çelişkilerle çatışmanın temel olduğunu vurguladı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kadın özgürlük felsefesini geliştirmek için yürüttüğü çalışmalara da dikkat çeken Kırmızıgül, Kürt kadının özgün örgütlenme sürecini anlattı.

'JİNEOLOJİNİN ÜÇ TEMEL HEDEFİ VAR'

Jineolojinin önünde üç hedef olduğunu söyleyen Kırmızıgül, bunları şöyle sıraladı: "Kadının sömürgeliştirilmesi tarihinin açığa çıkarılması, devrimi oluşturma mücadelesinin sürmesi, toplum ile sözleşmenin hazırlanması."

'DENEYİMLERİN BİR ARAYA GETİRİLMESİ ÖNEMLİ'

Rojava’dan konferansa katılan Kongreya Star Sözcüsü Avin Sweed ise "Kadın konfederal sistemin oluşumunun felsefesi" başlıklı bir sunum yaptı. Kürt kadının özgürlük ve kimlik mücadelesi verdiğini söyleyen Sweed, kadının tarihten bu yana maruz kaldığı baskılara dikkat çekti. Demokratik konfederalizm sisteminin devlet artı demokrasi sisteminin kadın öncülüğünde, direniş deneyimlerinin toparlanması ile gerçekleşebildiğini söyledi.

Rojava'da kadınların öz yönetimin yürütücüleri olduğunu da kaydeden Sweed, kadınların bütün alanlarda rolünü oynadığını da vurguladı. Savunma alanında kadının aktif bir şekilde yer aldığını belirten Sweed, özgürlük mücadelesinin devam etmesinde görevini yerine getirdiğini kaydetti.

'DAİŞ'İN BASKILARINA KARŞI DİRENİŞİ ÖRGÜTLEDİK'

Reqa Halk Meclisi Eş Başkanı Khawla El-İsa Ahlamud ise DAİŞ egemenliği altında yıllarca yaşamak zorunda kaldığı tecrübesini paylaştı. DAİŞ'in kadınları sadece siyah girmeye zorladığını, kadınların cinsel obje olarak ele alındığını belirten Ahlamud, "Ben de DAİŞ'in bu saldırılarına karşı kadın örgütlenmesinde yer aldım. Kadın örgütlülüğü için çalıştım. Kadınlara ders verdim, böylece kadınları DAİŞ'e karşı örgütledim" diye konuştu.

Kadınların örgütlendikçe ataerkil sistemden sıyrılabildiğini vurgulayan Ahlamud, ataerkil sisteme karşı anaerkil sistem oluşturmak için çalıştıklarını söyledi. Kadınların taş devrinden bu yana insanlığa hep katkısı olduğunu belirten Ahlamud, tarımı kadınların bulduğunu sözlerine ekledi.

Tarım devriminde kadınların önemli bir rol oynadığını, bilimin gelişmesinde kadınların katkısı olduğunu hatırlatarak, ekonomi, iş idaresi konusunda da kadının birçok gelişmeye imza attığını belirtti.

Sanayi devriminin erkekleri köle konumuna getirdiğini ve erkekleri kadına karşı örgütlediğini vurgulayan Ahlamud, "Komünal yaşama geri dönmeliyiz" dedi. Kadın konfederalizminin devrim aşaması olduğunu söyleyen Ahlamud, sosyalizmin değerlerine dikkat çekerek, ilerleme sağlamak için eşit, komünal bir sistem kurulması gerektiğini ifade etti.

'KADINLARI, ÇALIŞMALARI VE ENERJİYİ BİR ARAYA GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ'

Reqa'da kadınları, çalışmalarını ve enerjilerini bir arada toparlamaya çalıştıklarını da kaydeden Ahlamud, inşaatta, tarımda, ekolojide kadınların ortak çalıştığını söyleyerek, "Genç kadınların jineolojiden, kadın bilimi, komünal yaşam bilimi, modern demokrasi biliminden çok faydalanmasını sağlamalıyız" dedi.

YUSİF ÖRGÜTLENME MODELİNİ AKTARDI

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Foza Yusif da Rojava'da kadın örgütlenmesinin şekline ilişkin bilgilendirme yaptı. Akademiler oluşturulduğunu kaydeden Yusif, "Toplumsal cinsiyetçilik" dersleri verildiğini söyledi. Bilinç olmadan devrimin gelişemeyeceğini belirten Yusif şöyle konuştu: "Toplumsal bilinç üzerine çok yoğunlaştık. Kadın akademileri ve toplumsal akademiler oluşturuldu. Ancak, burada sadece kadın üzerinde çalışmanın yeterli gelmediği, erkeklerin bilinçlenmesi çalışması yürütmemiz gerektiğini de anladık. Yoğunlaştığımız diğer bir konu ise toplumun örgütlenmesi idi. Örgütlenme olmadan yaşamın olmadığı gerçekliğinden yola çıktık. Bundan dolayı da komünler, yani köy meclisleri oluşturuldu. Her komün eş başkanlık sistemi ile çalıştığı için binlerce köy komünü eş başkanları bulunuyor. Ayrıca kadın örgütlenmesi de esas alınıyor. Bütün çalışmalarda kadın özgün sistemi mevcuttur."

Kadınlar Frankfurt’ta devrimi örme biçimlerini ele aldı

Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı, "Yürüyen devrim: Geleceğimizi birlikte örelim" konulu oturum ile son buldu.

Dünyanın farklı coğrafyalarından tecrübelerin değerlendirildiği oturum ile konferans sona erdi. Oturum Jineoloji Komitesi'nden Zozan Sima ve PAJK Koordinasyonu üyesi Besê Erzincan'ın mesajları ile başladı.

Moderatörlüğünü REPAK'tan Meral Çiçek'in yaptığı oturumda İngiltere Siyahi Kadınlar Platformu'ndan Siana Bangura, İngiltere Westminster Üniversitesi'nden Radha D'Souza, Mısır'dan Shereen Ebu El Naga, Kürt Kadın Hareketi'nden Rojda Yıldırım ve Meksika Yerli Halklar Hareketi'nden Sylvia Marcos birer sunum yaptı.

'EN ÖNEMLİ SORUN ÖZGÜRCE KENDİNİ İFADE ETME SORUNUDUR'

Siyahilerin bir direniş parçasını seslendirerek konuşmasına başlayan İngiltere Siyahi Kadınlar Platformu'ndan Bangura, İngiltere ve tüm Avrupa'da en temel sorunun insanların kendilerini ulusal veya cinsiyet gibi kimliklerini özgürce ifade edememesi olduğunu belirtti.

"Bu da tarihin temizlenmesi gereken bir noktası" diyen Bangura, Filistin ve Rojava'daki baskılara dikkat çekti.

Bangura, İngiltere gibi ülkelerde de baskılar olduğunu belirterek, zindanlarda 1080 kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti. Siyahilere yönelik saldırılara karşı verdikleri mücadeleye dikkat çeken Bangura, polis şiddeti ve cezaevlerindeki saldırılara işaret etti. Siyahi Kadınlar Platformunun enternasyonalist dayanışma için önemli bir örnek olduğunu ifade eden Bangura, "Tecrübe ve deneyimlerimizi ortaklaştırmalıyız" dedi.

'GELECEK NASIL ÖRÜLECEK?'

Westminister Üniversitesi'nden Radha D'Souza ise konuşmasında kadınların geleceği örme noktası üzerinde durdu.

D’Souza, "Örgü örmeyi, tarımı kadınlar icat etti. Tarım ve örme işi şimdi dünyadaki multi-nasyonal şirketlere bağlı. Geleceğimizi nasıl örebiliriz konusunu Hindistan'daki mücadele ile örneklendirmek istiyorum (....) Ataerkil sistemin ortadan kaldırılmasını isteyenler, kapitalizm ve sömürgeciliğin sürekli farklı şekillerde baskı sistemi oluşturmayı hedeflediğini unutmamalı” dedi.

Kadınların sürekli özgürlükleri için mücadele ettiğini dile getiren D'Souza, işgalci ve sömürgeciliğe karşı direniş olması gerektiğini söyledi. D’Souza, direniş oldukça kadınların birbirini savunabileceğini de sözlerine ekledi.

D'Souza, kadınların binlerce yıl önce emek sömürüsüne karşı direndiğini belirtti.

1900'lü yıllarda büyük Ghadar direnişi olduğunu, 5 eyaletteki direnişin 3'ünde kadınların öncülük ettiğini ve İngiliz sömürgeciliğine karşı direniş sergilendiğini dile getiren D'Souza, bu her üç kadının da direnişin şampiyonları olduğunu belirtti.

İkinci Dünya Savaşı'nda ise Kaptan Makşimi'nin İngiliz ordusuna karşı mücadele yürüttüğünü söyleyen D'Sousa "Onun şimdi herhangi bir fotoğrafını bulmak mümkün değil. Çünkü İngiliz sömürgeciler onun bir terörist olduğunu ve fotoğraflarının yayınlanmasının mümkün olmadığını, yayınlamanın suç olduğunu söylüyordu" dedi.

D’Souza, Hindistan'ın bütün eyaletlerindeki direnişe kadınların öncülük ettiğini de sözlerine ekledi. Olup biten her gelişmeden ilk etkilenenin kadın olduğunu dile getiren D'Souza, her yerde hikayelerin aynı olduğunu, kadınların bulunduğu her yerde özgürlüğü için mücadele ettiğini de vurguladı.

'KADINLARIN DİRENİŞ GELENEĞİ SÜRÜYOR'

Hindistan'da kadınların direniş geleneğinin devam ettiğini belirten D'Souza, şu anda, "Su toprak, orman" sloganı ile direnişin sürdüğünü söyledi.

Devletin var olan sorunları çözmek için militarizasyonu kullandığını kaydeden D'Souza, şimdi direnişin kırsal alandan kentlere yayıldığını vurguladı.

"Sömürgeciler topraklarımızı işgal ettikçe, beyinlerimizi de işgal etti. İnsanlar insanlarımızın artık üniversitelerde eğitim almasını istemiyor. Orman, toprak, su mücadelesi bütün çalışmalarımızın merkezinde" diye konuşan D'Souza, kırsal alandaki kadınlar baskıcı devletten bahsederken, şehirlerdeki kadınlar liberal sistemden, kırsaldaki kadınlar silahlı direnişten bahsederken, şehirlerdeki kadınların anayasada değişiklik konusunu gündeme getirdiğini anlattı.

Ataerkil sistemde toprağın da erkeğe ait olduğunu, kadının toprağı işlediği halde sahiplenemediğini de dile getiren D'Souza, "Hiçbir zaman aile içi şiddet, kadın ölümlerinden kimse bahsetmiyor. Yerli toplulukta durum daha farklı. Öğreneceğimiz çok şey var" diye belirtti.

'CİNSİYETÇİLİĞE SON VERMEYİ HEDEFLEMELİYİZ'

İngiliz Literatürü Profesörü Mısırlı Sheerin Ebu El Naga, "Örmekten bahsetmek istiyorum" dedi.

Bütün kadınlarla büyük bir gösterinin şeklini oluşturulduğunu vurgulayan El Naga, cinsiyetçiliğe son vermek gibi bir hedefin olması gerektiğini kaydetti.

Sosyal adaletin, kadın vücudunun objeleştirilmesini engellemesinin önemine dikkat çeken El Naga, feminist olarak, Mena bölgesindeki cinsel politikaları görmemezlikten gelemeyeceğini vurguladı. El Naga, kadın sünnetinin kadına yönelik ciddi bir işkence olduğunu belirtti.

Kadınların, her daim farklı şekillerde süren bir savaşa maruz kaldığını dile getirmek için delile ihtiyaç olmadığını söyleyen El Naga, akademik feminizm ve aktivist feminizmin net bir şekilde birbirinden ayrılmasının feminist bir projeyi hayata geçirmek açısından önemli olduğunu sözlerine ekledi.

Sudan'da kadınların toplu bir şekilde sistematik işkenceye maruz kaldığını ve tecavüze uğradığını da hatırlatan El Naga, Nijerya'daki kadınların durumuna da dikkat çekti.

Suriye'de DAİŞ'in eline düşen kadınları da hatırlatan El Naga, "Kolektif bir gücümüz olmalı. Topluluklarımızın bilinç ve gücünü açığa çıkarmalıyız. Kabuslarımızın bütün hikayelerini yazmalıyız. Yalnız olmadığımızın bilincine vararak, ortaklaştıkça gücümüzü açığa çıkarmalıyız" dedi.

'KÜRT KADIN HAREKETİ, DÜNYA DENEYİMLERİNDEN FAYDALANDI'

Kürt Kadın Hareketi aktivisti Rojda Yıldırım ise kadınların ataerkilliğin bütün biçimine itirazı olduğunu belirtti.

Dünyadaki en sistematik savaşın kadın üzerinde yürütüldüğünü dile getiren Yıldırım, "Kadını günlük olarak sosyal psikolojik, ekonomik olarak kıran bir savaş var. O yüzden savaş derken, sistemin sistematik olarak üzerimizde savaş yürüttüğünü bu konferans ortaya koydu" diye konuştu.

Dünyadaki kadın örgütlerinin yeni bir aşamaya geldiğini, yeni bir hamleye ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Yıldırım şöyle konuştu: "Dünyada kangrenleşen, kadın kırımına dönüşen bu sistemi kırmak için ne yapabiliriz..

Biz Kürt kadın hareketi olarak yeni bir hamleye başlarken, geçmiş sürecin bir kritiğini yaparız. Biz, sadece topu erkeğe atarak, sürekli ataerkillikle kendimizi açıklamaya çalışan bir hareket değiliz. Önce özeleştiri yapıyoruz, eleştiri, özeleştiri dinamiği Kürt hareketinin sürekli kendini yenilemesini sağlayan sistemdir."

Kürt kadın hareketlerinin anarşist, sol, sosyalist örgütlerin deneyimlerinden faydalandığını kaydeden Yıldırım "Onların hatalarından da ders çıkararak, aynı hatalara düşmemeye çalışıyoruz" dedi.

Kadın kimliğini inşa etmek için devletlerin anayasasına asla bel bağlayamayacaklarını belirten Yıldırım, konferanstaki bütün konuşmalarında dikkat çektiği bir noktanın ise öz savunma olduğunu vurguladı.

"Cinayete uğrayan her kadın bizim açımızdan bir özeleştiri çağrısıdır" diyen Yıldırım, daha evrensel bir kadın örgütlenme ağını oluşturabilmek gerektiğini söyledi.

'ZAPATİSTLER VE KÜRT HAREKETİ KARDEŞ ÖRGÜTLER'

Meksika Yerli Halkları Hareketi'nden Sylvia Marcos, 1960'lı yıllarda 60 kadının Zapatist Kadın Hareketi'ni temsil ettiğini belirtti. Kürt hareketi ile Zapatist hareketinin kardeş olduğunu dile getiren Marcos, "Bu her iki hareketin politik düşünceleri birbirine yakın. Özellikle de kadınlar açısından. Kadın hakları açısından bu her iki hareket birbirine çok bağlı" diye konuştu.

Kadınlar arası ve Kürt hareketi arasındaki paylaşımın önemine dikkat çeken Marcos, Kürt hareketi ve Zapatista hareketinin birçok noktayı paylaştığını dile getirdi.

40 yıldır feminist olduğunu söyleyen Marcos, 25 yıl önce Zapatistalar ile tanıştığını anlattı. Zapatistaların, Meksikalı yerli bir halk hareketi olduğunu vurgulayan Marcos, akademilerin yerli halklara karşı çok ayrımcılık yaptığını, elit kaldığını belirtti. Bunun da çeşitliliğe, yeni bir dünya yaratma hayali ile uyuşmadığını kaydeden Marcos şunları söyledi: "25 yıllık hayat boyunca öğrendiğim, sosyal adalet için mücadele konusunda en çok Kürt kızkardeşlerimi seviyorum. Kürt yerli halkları ve Meksika yerli halklarının hak mücadelesi de örtüşüyor."

Kolektif bir şekilde hareket etmenin gerekliliğine dikkat çeken Marcos, "Bir şey yapacaksak, ortak yapmalıyız. Paylaşmalıyız iletmeliyiz" dedi.

Konferans kapanış konuşması ile sona erdi.

ANF

Bu haber 616 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) Kadın Meclisi Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve F..