Muharrem günlerini derin iç sorgulama ile geçiren Aleviler vardır. Bazı Alevilerin bu önemli inanç günlerinin anlamını çocuklarına ne kadar ve nasıl anlattıkları bir sorunsa da bu günleri iç muhasebe yaparak, nefisi terbiye ederek ve Kerbela acısını hissederek geçirenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Muharrem’in anlamı nedir? Bir direniş neden oruç ile anılıyor? Örneğin Eba Müslüm’ün Emevi halife-saltanat düzenini yıktığı gün neden bayram olarak kutlanmıyor? O zaferde şehit düşenler neden oruç ile anılmıyor? Trajediyle sonlanmış Kerbela direnişi etrafında neden böyle bir anma kültürü yaratılmış olabilir? Kerbela’yı Alevi inanç ilkelerine bu kadar sağlam ve güçlü bağlayan neden nedir?
Emevi halife sultanı Yezid, Hz. Hüseyin’den biat etmesini istemiştir. Hz. Hüseyin Emevilerin İslam adına yaptıklarını doğru bulmadığı için biat etmemiştir. Ve Emevilere zalim diyerek direnişe geçmiştir. Bunda tereddüt yoktur.
Emeviler İslam’dan devlet çıkarmış bir hanedandır. Emeviler de Hz. Peygamberin amcazadeleridir. İçlerinden halife Osman gibi ilk Müslümanlardan kişiler, İslam davasında yaşamlarını yitirenler çıkmıştır. Özcesi Yezid ile Hz. Hüseyin arasındaki fark kan bağına dayanmıyor, temsil ettiği dünya görüşüne dayanıyor. Emevileri Hz. Hüseyin çizgisinden ayıran şey devletleşmiş olmalarıdır. Yezid hanedan devletinin lideri, Hz. Hüseyin halkın ve hakkın kendisidir. Fark budur. Hz. Hüseyin direnişinin Eba Müslüm’ün zafer kazanan direnişinden çok daha fazla inançsallaştırılmasının sebebi burada gizlidir. Eba Müslüm, Emevileri yıkmış direnişin büyük komutanıdır. Ancak Emeviler yerine Abbasîleri devlet yapmıştır. Abbasîler de en az Emeviler kadar halklara ve Ehlibeyte zulüm etmiştir. Eba Müslüm direnişinin yeni bir devletle sonuçlanması, Hz. Hüseyin’den farklı ele alınmasında bir neden olmuştur.
Kerbela devlet dışı en radikal meydan okuma olduğu için Aleviler onu anmaktadır. Kerbela yüzde yüz böyle bir direniş değilse de Aleviler böyle yorumlamıştır. Yezid’e boyun eğmemek dönemin devletine boyun eğmemek ile özdeştir. Devlet dışı olmak basit bir duruş değildir. Devlet dışı olmak ayrı bir ideoloji, inanç ve yaşam demektir. Toplumsal gerçeklikte genel anlamda iki çeşit düşünce ve yaşam vardır. Biri devlet diğeri demokratik toplum düşüncesi ve yaşamıdır. Adı ve akımı ne olursa olsun tüm düşünce sistemleri ve yaşam biçimleri bu iki ana düşünce ve yaşamın versiyonlarıdır. Şimdiye kadar böyle düşünülmediği için tüm muhalifler ya yenilmiş ya da iktidar-devlet düşünce ve yaşamına teslim olmuştur. Bunun son örneği reel sosyalist düşünce ve yaşam biçimidir.
Alevilik de böyle ele alınmalıdır. Aleviler Kemalist Türk ulus devletine kadar da devlet dışı demokratik toplum olarak yaşamıştır. Yani kendi değerleri ile yaşama başarısını göstermiştir. Alevilikteki güzelliklerin kaynağı devlet ve iktidar dışı olmasıdır. Devlet, yalan, hile, kir ve suç demektir. Devlet dışı olmaksa bunun tam tersi olmak demektir. Bunun için devlete bulaşmak sorunlara bulaşmak demektir.
Alevilerin yaşadığı sorunlar iktidar-devlet fikrinden kaynaklanıyor. Aleviliğin düşünsel temeli kendini yenileme kabiliyetine sahiptir. Binlerce yılık inanç olması bunu gösteriyor. İnancın yenilenmesi için inananların kendini bilmeleri şarttır. Günümüz Aleviliğinin en ciddi sorunu Alevi gibi görünenlerin Aleviliği devlette çekmelerinden kaynaklanıyor. Bunlar çıkarlarını toplumun çıkarlarının üstünde tutarak Alevileri kullanıyor. Bu elitler Alevilere, inançlar düşmanı kapitalist modernite sınırları içinde hak talep ediyor. Bu yaklaşım Alevilerin bir kesimini adeta arafta tutmaya yol açmıştır. Araf, Kerbela’ya sırtını dönmek demektir.
Araftaki duruş bilinçli bilinçsiz Aleviliği devletin güdümüne sokuyor. Arafçılar, Alevilere devletten hak istiyor. En büyük yanlış buradadır. Alevilerin devletten hak talebi olamaz. ‘Alevi olmak devlet dışı olmaktır’ ilkesini bilmeyen Aleviler bunu yapıyor. Bu bencil ve maddiyatçı kişiliğin siyaset tarzı oluyor. Çocuğuna aldığı sakızda bile devlette vergi ödeyenler, Ocaklarına, Pîrlerine çıralık vermeye üşeniyor. Onu yerine devletten istiyor. Böylece inancının odak noktasını devletin haramına bağlayan yolu döşüyor. Yanlış anlaşılmasın ama Aleviler devletin yemeğini Pîr Sultan’ın köpeklerinin bile yemediğine inanıyor. Pîr Seyit Rıza devlete teslim olmayı onursuzluk saydı ve evladı ‘Kerbelayım’ dedi. Aleviler adına konuşan iyi niyetli canlara bu örnekleri sürekli hatırlatmalarını öneriyorum. Pîr Sultan’ın deyişlerini söyleyenler ve dinleyenler, Pîr Seyit Rıza’nın torunuyum diyenler bu inanç abidelerinin yolundan giderlerse Alevilik yaşanmış olur.
Devletten zorluklardan kaynaklı yardım dilediklerini söyleyen Aleviler, küçümseyici gözle baktıkları İslam’i tarikat ve cemaatlerin kendilerini nasıl koruduklarına ve devleti kendilerine muhtaç hale getirdiklerine bakabilirler. Aleviler bu cemaatler kadar örgütlü olamadığı için zor durumdadır. Aleviler örgütlü olmasını da tam bilmiyor. Alevilikten bahsediliyor ancak Aleviliği güç yapan örgütlerinden kaçınılıyor; Ocaklar terk ediliyor, Mürşit-Pîr-Talip ilişkisi unutulup Alevilik her şeyi ile derneklere hapsediliyor. Dernekler, Cemevleri Aleviliğin örgütü olamaz. Alevi dernekleri Alevi inançlıların sivil toplum kurumlarıdır. Alevi örgütü, ocakları, ziyaretleri, Pîr talip ilişkisidir.
Alevilerden kimilerinin tam da ulus devletlerin Ortadoğu’da yıkılarak dönüşüme uğradığı, Türk ulus devletinin iflas ettiği bir süreçte devlet bize destek olsun demesi, Aleviliği yozlaşmış, iflas etmiş kirli bir yapıyla uzlaştırma gayretinden başka bir anlama gelmez. İnsanlık Alevilerin ‘Rıza Şehri’ne doğru yol almayı tartışıyorken, Alevileri ‘Küfrün Şehri’ne doğru götürme uğraşı verenlerin yaptıkları kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kötü ve çirkindir.
Aleviler devleti eleştirebilirler. Ancak bu eleştiri neden bana vermiyorsun eleştirisi olamaz. Neden demokratik hukuka saygılı değilsin eleştirisi olabilir. Aleviler devlet kendi inancına el atsın istiyor. Oysaki Aleviler, ‘devlet inançlardan elini çek’ demelidir. Zorunlu din dersini, imam hatipleri, Diyaneti kaldırın diyen Alevilerden bazılarının devletten Pîrler için maaş cemevleri için maddi destek talebi ne yaman bir çelişkidir.
Cihan EREN / Politika