Her seçim döneminde olduğu üzere 24 Haziran erken yada ‘baskın seçim’ öncesinde siyasal partilerin dikkatlerinin yine Aleviler üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
Üke’de ve diasporada yaşayan milyonlarca Alevinin seçimlerde alacağı tavır bir bakıma halklarımızın ve inançlarımızın geleceğinde önemli bir yön vermesi bakımından büyük bir öneme sahiptir.
Diğer yandan geçmişten günümüze ise bazı Alevilerin 'pazarlama-simsar' yaklaşımı ile kendi kişisel egoları gereği 'aday' oldukları bilinmektedir.
Her şey bir yana nedense Alevilere karşı uygulanan ‘pozitif ayırımcılıktan’ (özellikle düzen partileri) kimse söz etmemektedir.
Oysa Aleviler, İslamiyet, Osmanlı ve TC’de sistematik, bilinçli ve hep ‘öteki’ olarak tanımlanan bir toplum olmuştur.
İslamiyetin ortaya çıkması ile ‘inanç farklılığı’nın ortaya çıktığı, Osmanlı döneminde ‘Ümmet dışı’ çok farklı, yasaması, yargısı ve yürütmesi ile ‘Özerk’ bir yaşamı olduğu ve TC döneminde ise ‘Sistem dışı’ olduğundan ötürü bilinen, soykırım ve katliamlara, asimilasyon politikalarına, ayırımcılığa ve her türden baskılara mağruz bırakılmıştır Aleviler ve Alevilik..
Özellikle cumhuriyetle birlikte Alevilerin ‘sözde laik’ TC’yi sahiplenmesi sağlanmış ancak hiçte laik ol(a)mayan, başta Aleviler olmak üzere Mezopotamya-Anadolu’da Kürtlere, Alevilere ve diğer kadim azınlık halklar ile inançlarına adeta ‘kan kusturan’ bu sistem, ne Aevileri nede diğer halkların ve inançlarını sahiplenmemiştir.
Zaten genel olarak Kürtlerin ve özel olarak ta Alevilerin tasfiyesi üzerine şekillenmiş cumhuriyetin siyasal parti yada partileri; Ne zamanki seçimler zamanı gelmiş, işte o zaman mevcut sistem ve onun düzen partileri Alevilere ‘şirin’ görünmek adına tekrardan sinsi, çıkarcı, asimilasyoncu ve diğerini ‘öcü’ gösterip kendini ise ‘şefkatli’ gösteren sahte ve yalancı siyaseti ile Alevilerin karşısına çıkmaktan utanmamıştır.
Giderek su yüzüne çıkan bu siyasetleri ve deşifre olmalarından ötürü cumhuriyetin ‘köklü’ partileri ise başından beri olduğu üzere son dönemlerde ‘yine Alevi Aday’ adı altında ikinci bir kuşatmaya yöneldikleri gözlemlenmektedir.
Gerek ‘dış etmenlerden’ kaynaklı ve gerekse ‘iç etmenlerden’ kaynaklı Alevilerdeki ‘parçalı’ duruş, kafa karışıklığı ve farklı siyasal görüşleri de buna katıldığında Aleviler açısından durumun çokta iç açıcı olduğu söylenemez..
Diğer yandan Alevilikte ‘Yol bir Sürek Bin-Bindir’ gerçeğni de göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Yukarıda ana başlıklar ile bahsetmmeye çalıştığım nedenlerden ötürü (istenmese de) ‘Aleviler ile Alevilik’ arasında bir anlamda bir kopuş süreci de malesef yaşamıştır..
Alevileri sistematik olarak öteleyen, salt seçimden seçime hatırlayan ancak bunu yaparken dahi ‘kendi Alevisi’ni yaratma çabası içinde bulunan düzen partileri, ne Alevilerin sorunlarını çözmüş nede Alevilerin taleplerini görmezden gelerek bilinen ‘inkar, ret ve hatta imha’ politikalarını sürdüre gelmişlerdir.
Ancak 7 Haziran 2015 seçimlerinde farklı bir durum yaşanmış, Halkların Demokrasi Partisi (HDP) bizzat Alevilere, Alevi federasyon veya şahsiyetlerine, ‘gelin kendinizi temsil edin, kendi adınıza siyaset yapın’ diyerek yeni bir yaklaşım göstermiş ve olanak sunmuştur.
Kaldı ki HDP içerisinde zaten oldukça önemli sayıda Alevi inançlı milletvekilleri var iken HDP bunu yapmıştı ancak bunlar daha çok ‘genel’ anlamda bir siyaset yapıyorlardı. Yani bir bakıma HDP, Alevilere ‘Kontejan’ vererek bir kapı açmıştı.
Hatırlanırsa o süreçte federasyon yada konfederasyon’lar tarafından yada kamuoyunun yakından tanıdığı Aleviler HDP’den aday adayı oldular ve bu adaylar 25. dönem milletvekili olarak ta çoğu seçildi.
HDP bu anlayışını diğer halklar ve inançlar dahil, toplumun ‘ötelenen’ kesimleri içinde göstermiş ve bu anlamda 7 Haziran seçimlerinde 80 milletvekili çıkartarak ‘yeni yaşam’ projesinin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Ancak, bilinen gelişmeler sonrası durumlar değişti, 1 Kasım seçimleri vs derken şimdi önümüzde 24 Haziran seçimleri geldi çattı diyebiliriz.
HDP’nin 7 Haziran öncesi ‘yeni yaşam’ projesi, anlayışı ve yaklaşımının 24 Haziran seçimleri iiçinde geçerli olduğu görülmektedir.
Fakat bu süreçte üstünde önemle durulması (Aleviler açısından belirtiyorum) gereken bir-iki nokta’ya vurgu yapmakta yarar vardır.
Elbette başvuru şartları bulunan her Alevi kişinin başvuru hakkı vardır ve ‘Aday-Adaylığı’ süreci yaşanacaktır.
Başvuru sonrasında ise komisyonlar tarafından demokratik bir şekilde değerlendirilen ‘Aday-Adaylarının’ durumu netleşecek ve yarış başlayacaktır.
Burada önemle üzerinde durulması gerektiğine inandığımız bir-iki başlığa dikkat çekmekte yarar var.
Bunlar;
Bürokratik vb sorunları olmayan aday-adaylarının başvurularını değerlendiren ‘komisyonların’ adaylardaki (Alevilerle ilgili) hangi kriterleri göz önüne alıp-almadığıdır. Bu anlamda ‘komisyon’da görev alanlarında başta ‘Alevilik ve Aleviler’ olmak üzere genel olarak ‘inançlarımızı’ ne kadar tanıyıp-tanımadığı elzemdir. Bazı durumlara ‘özgün’ yaklaşmak önemlidir.
Diğer bir deyimle herhangi bir kurum yada federasyon-konfederasyon tarafından ‘önerilen’ adaylar önemli olduğu kadar bu tek başına yeterli olmayabilir.
Esas belirleyici olanın ise adayın olduğu kadar ‘Aday-Adaylığı’ başvurusu yapan yada önerilen kişinin yukarıda adı geçen ana başlıklara nasıl yaklaştığı, bu anlamda birikimi, deneyimi vb yetenekleri, çözüm önerileri varmıdır, yokmudur meselesidir.
Yani mevcut durumda Alevilerin ve Aleviliğin durumu nedir?
Sonuçta Anadolu ve Mezopotamya’da farklı ancak kendilerini ‘Tahtacı, Çepni, Bektaşi, Arap veya Türkmen-Alevi, Kürt-Kızılbaş Alevi yada Dersim merkezli Réya/ Raa Heqi inancı (Yol’un takipçileri) kozmogonisi, felsefesi, tarihi, dili, etnisitesi, coğrafyası, ideolojisi ve ritüellerini bilmek, bunları bilmek ve ifade etmek çok önemlidir.
Hatta bu özgün hususa dikkat edilerek mümkün ise ‘Aday-Adayları’nın içinde Ocaxzâdeler’in de olması önemlidir.!
Unutulmamalıdır ki; Dersim merkezli Réya/ Raa Heqi itikatı, Aryenik antik kültürün son halkasıdır! Dersim, bu inancın son kalesi ve son Kâbesidir! Alevi aday-adaylarının ve komisyonların bunu dikkate alarak karar alması önemlidir.
Meclise taşıyacağımız Alevi temsilcimiz bütün değerlerimizi sahiplenmelei, kucaklamalı ve 'Yol bir sürek Bin-Bindir' anlayışı içinde olmalıdır.
Xızır kültü, Ocak(lar), Rayver, Musayib, Dergah, Pir, Mürşid, Cem, Semah, Otantik anlamda Alevilik vb değerlerimizi içselleştirmiş, bununlada kalmayıp başta ortadoğu olmak üzere bir çok bölgedeki inançları, dinleri az-çok incelemiş, sentezlemiş ve de mitolojik bilgiye de sahip olan, bütün bu değerlerimizin nasıl korunacağı konusunda ise ‘çözüm’ü olan kişi yada kişilerin ‘Adaylaşması’ elzemdir..
Yanlış anlaşılmasın, burada ne herhangi bir kişi yada federasyon-konfederasyonun ‘aday-adayı’na ve ne de ‘şu kişi olsun, bu olmasın’ biçiminde bir isim’den falan bahsettiğim yoktur.
Sonuçta adaylığı kesinleşip ‘aday statüsü’ alan canlarımızı 24 Haziran’a değin canla başla destekleyeceğiz..
Burada sadece 'önemli' olduğuna inandığım bir kaç başlığa değinmek istedim hepsi bu..
Diğer yandan aday adayları arasındaki yarış son vb yaklaşımlar ise şimdiden belirtelim doğru olmayacağı gibi Aleviliğe de hiç ama hiç sığmayacaktır.
Başka bir deyimle salt ‘Alevidir’ yerine, Aleviler içinde veya yapılan ‘Aday-Adayları’ başvuruları arasında yukarıda belirttiğimiz sıfatlara, birikime sahip, bu anlamda bedel de ödemiş yada ödemeyi göze almış, gerek ülke’de ve gerekse diasporada Alevi kurumlarında hizmet veren akademisyen canlarımızın olduğuna inanıyorum.
Sonuç olarak bir bütün olarak bu değerlerimiz, devletin resmi dini statüsündeki İslamiyetin hem tesiri ve hemde esiri altındadır!
24 Haziran 2018 seçimlerinde hem Alevilerin ve hemde Aleviliğin kendi temsiliyetini meclise taşıyacak, Aleviliğin tarihsel onurlu duruşunu sahiplenerek zalimlerden hesap soracak olanlar çıkmalı 'hak meydanına..
Seçim komisyonlarının değerlendirmelerinde bu kriterleri de dikkate alması temennisi ile..
Bütün ‘aday adayları’na şimdiden başarılar..
Xızır yoldaşları, heq yardımcıarı ola..
10.05.2018
Can KASAPOGLU