“Dersim Alevi Kürt kimliğinden rahatsız olan devlet erkanı soykırım öngörmüşlerdi. Yavuz Sultan Selim Dersim’e girememiş, Türkleri katletmiştir. Soykırımın tasarlandığını görüyoruz. Soykırım kelimesinin ilk çıkışı Dersim’e tam uygundur. Çocuklar evlatlık verilmiş, insanlar sürgün edilmiş, insanlar katledilmiştir.
Organize edilen soykırım 37’den başlayıp 38’e kadar sürdü. Mecliste belgeler var, hiçbirini alamadık. Ama önce elimizdeki belgeler soykırımı niteliyor. Mustafa Kemal’in imzaları vardır. Seyit Rıza asildiktan sonra Seyitli Köprüsünü açmıştır.”
“KATLİAM TARİHİNİ ERKEK ÜZERİNDEN TAŞIDIK”
HDP 25.Dönem Milletvekili Çilem Küçükkeleş ise şunları kaydetti:
“Kadınların 38’deki yerine değinen Küçükkeleş, hem erkek üzerinden taşıdık hem de devlet zihniyetiyle taşıdık. 2014 MGK kararlarıyla 1935 kararları arasında fark yoktur. Şu kadar insan ölecek, sürgüne gönderilecek, kentler yıkılacak deniyordu. Basın alt üst edilecek, o gün eşkıya var bugün de hendek bahane edilecek. Mesele eşkıya değildi, şimdi hendek olmaması gibi. Devletin var olan gücüyle topluma saldırması değil demokrat yollarla çözülmesi gerektiği kanısı vardır. Dersim’i anlatamıyorlardı biz de Cizreyi suru anlatamayacağız. Bu inancı bugünlere getiren Alevi kadınlardır. Dersim’in kayıp kızları işte toplanıp yok edildi. Alevi katliamların ortak noktası büyük nüfus kaybı, büyük bir asimilasyon, coğrafyadan uzaklaştırmak en büyük yöntemi barajlar HESler. Daha sıkı bir sıkıyönetim ile karşı karşıya Dersim. Dersim’e geri dönüş eğilimi vardı. Sistem dur dedi, bu coğrafyaya geri dönüp yaşamana izin vermem.”
Biz Xızır’a inandığımız sürece en demokratik sistemler bile bize karşı çıkacaktır” diye konuşan Küçükkeleş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğayla uyum içerisinde yaşayacağımızı kanla çözüm olmadığını bilen bir toplumuz. Bizde ceza sistemi yoktur. Vicdanına, toplumun düşüncesinde mahkum olmak en büyük cezadır. Bir toplum kadının üzerinden şekillenir.