“Bütün bu sabır ve inat, sadece insan olmakta ısrar içindir.” A.Öcalan
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Alevilere yönelik operasyonlar teslimiyeti reddedenlere karşı yürütülmektedir. Eğer Aleviler HDP’ye yönelik saldırılara sessiz kalmayarak CHP’nin sinsi politikalarına karşı örgütsel bir tavır alsalardı, kendilerine yönelik bugünkü operasyonlara da cesaret edilemeyecekti. Ne yazık ki, Aleviler ağırlıklı olarak hala AKP-MHP faşist iktidarının Kürtlere ve vekillerine yönelik baskı, katliam ve tutuklamalarına destek veren CHP’nin peşinden gitmektedir. Sık sık bozkurt işareti yapan, göstermelik “adalet“ yürüyüşü sırasında camiye giden, Maraş katliamı yıldönümünde „ülkücüler saygıdeğer insanlardır“ diyen, İzmir’de cemevini yıkan CHP’li belediye başkanına ses çıkartmayan ve Alevileri sağcılaştırmaya çalışan Kılıçdaroğlu’nu sevmeye devam etmektedir. Oysa kendi zıddına alıştırılmak çok sinsi bir kültürel soykırımdır. Kılıçdaroğlu bu soykırımı gerçekleştirmek üzere CHP’nin başına getirilmiş bir projedir. Sur, Cizre, Şırnak gibi kentlerde katliam uygulanmasına sessiz kalan ve onay veren, OHAL (olağan üstü hal) yasasına yol açan, Efrîn katliamı v üe işgali için açıktan destek veren bir partide, insan hak ve özgürlükten yana olanların varlığına ve desteklenmesi gerektiğine inananların olması ise ayrıca üzüntü vericidir. Hala bu partide kalan hiç kimse (bütün radikal konuşanlar ve Erdoğan’a sert sözler söyleyenler de dahil) ilerici demokrat değildir. Halkı en çok yanıltan da bunlardır. CHP’li vekiller ve Kılıçdaroğlu, Alevilere dönük AKP-MHP’nin faşist uygulamalarına karşı sert eleştirilerde de bulunsalar inanmamak ve bunları mitinglere almamak gerekir.
Aleviler CHP’yle tarihsel bir hesaplaşma yaşamadıkça yani Kemalizm tuzağından kendilerini kurtarmadıkça saldırılara uğramaya devam edeceklerdir. Çünkü CHP tarihi Alevilerin soykırıma uğratılmasıyla dolu bir tarihtir. CHP reddiyesi gerçekleşmedikçe AKP’nin Alevi kurumuna kayyum atanmasına ve tutuklanmasına karşı tutarlı bir tavır almakta mümkün değildir. Yani Aleviler sistemle-devletle köklü bir hesaplaşmayı yaşamak zorundadırlar. Çünkü sorun güncel değil tarihseldir.
Türk devletinin Alevilere yönelik stratejik yaklaşım ve zihniyetinin reddedilmesiyle ilgilidir. Meseleye böyle yaklaşıldığında, CHP’nin ittifak yapılacaklar arasında görülmemesi ve artık terk edilmesi gerektiği konusu da netleşmiş olacaktır. Aksi durumda CHP’ye oy veren insanların gözünde CHP meşrulaştırılmakta ve tabanının kendine gelmesi de engellenmiş olmaktadır. CHP’nin ırkçı-inkarcı karakteri teşhir edilmedikçe, AKP faşizminin Alevilere dönük saldırıları ne doğru anlaşılabilir ne de doğru ve güçlü tavır alınabilir. Çünkü bugün AKP-MHP faşist iktidarına en güçlü desteği veren CHP’dir. Bunlar üçlü bir ittifaktır. CHP Alevilerin bağrına saplanmış bir hançerdir. Bu nedenle, AKP-MHP faşizminden kurtulmak için iyi polis rolünü oynayan CHP’ye sarılma politikasından da kurtulmak gerekir. Yani AKP-MHP faşizmine karşı mücadele, CHP’yi de kapsamak durumundadır.
Efrîn katliamını destekleyen CHP’ye karşı sessiz kalan Alevi örgütleri sıranın kendilerine geleceğini ve bunun daha başlangıç olduğunu kavrayamamışlardır. Kendi özgücüne güvenmeyen ve kendi öz savunmasına sırtını dayamayı planlayarak gereklerini yapmayan Alevi örgütleri, gelmekte olan tehlikeyi anlamakta güçlük çekmektedir. Bireysel silahlanma yasasına dayanarak ikiyüz olan mermi sayısını bin mermiye çıkaran AKP-MHP’nin yasal düzenlemesine bakarakta gelmekte olan tehlikeyi anlamak güç değildir.
Bu itibarla, Alevi dergahları kendilerine saldıran AKP-MHP faşizminin arkasındaki gizli ortağı CHP’ye karşı da tavır almadıkça ve bu partinin Alevilerin yüreğine saplanmış bir hançer olduğunu kavramadıkça, gerçekten örgütlü bir güce kavuşmaları ve tutarlı bir mücadele yürütmeleri de imkansızdır.
Hüsnü Çavuş / Politika