Bölge halkının tepkisine rağmen Munzur Nehri üzerinde kurulmak istenen Konak Tepe 1 ve 2 HES projelerinin ön hazırlıkları tamamlandı. Bu projelerle Dersim’in bir bütünen ortadan kaldırılmasının amaçlanıyor.
Sahip olduğu endemik bitki türleri ve yaban hayatı bakımından en zengin bölgelerin başında gelen Dersim coğrafyasında, bugüne kadar yapılan 5 büyük baraj ve HES’in yanı sıra yapılmak istenen 27 baraj ve Hidroelektrik Santrali (HES) projeleri ile yıllardır tehdit altında. Kentte yapılmak istenen bu baraj ve HES projelerinden 4’ünden şirket tarafından vazgeçildiği açıklandı.
Bölge halkının baraj ve HES’lere karşı mücadelesi devam ederken, Bakanlar Kurulu tarafından 1971 yılında “Milli Park” olarak ilan edilen Dersim kent merkezi ile Pulur (Ovacık) ilçesi arasındaki Munzur Vadisi boyunca uzanan Munzur Nehri üzerinde yapılmak istenen Konak Tepe 1 ve 2 HES projelerinin hayata geçirilmesi için yakın zamanda harekete geçileceği öğrenildi.
Munzur darda
Geçtiğimiz hafta Dersimliler “Munzur darda” başlığıyla İstanbul’da büyük bir yürüyüş ile projeye tepki gösterdi. Mezopotamya Ajansı’na konuşan Doğa aktivisti Haydar Çetinkaya, 1967’den bu yana vazgeçilmeyen projelerin yol açacağı tahribatlara dikkat çekti.
Dersim’de yapılan ve yapılmak isten HES projeleri arasında en büyük projesinin Konak Tepe olduğunu dile getiren Çetinkaya, projenin yaratacağı tahribatlar konusunda şunları söyledi: “Munzur Vadisi’nde endemik olan çok sayıda bitki türü mevcuttur. Baraj bu bitki türlerini yok edecektir. Yaban hayvanlarının geçiş yerleri, orman arazileri, birçok köy ve inanç merkezleri sular altında kalacak.
Ovacık-Dersim bağlantısı kesilecek
Bu da doğal olarak orada yaşayan halkın göç etmesine neden olacak. Yine merkezden Ovacık ilçesine giden karayolu da ortadan kaldırılacak ve Ovacık’ın Dersim merkez ile bağlantısı kesilecek. Projenin hayat bulması halinde Ovacık merkezin bir kısmı da sular altında kalacak. Ovacık’ın bu proje ile gelecekte başka bir yere taşınabileceği ön görülüyor.”
Dersim bölünecek
Çetinkaya, “Dersim doğası üzerinde yapılmak istenen projeler 1800’lere dayanıyor. Bu proje ile Ovacık ilçesinin merkez ile bağı koparılmak isteniyor. Yine Dersim’in bölünerek farklı illere bağlanacağı söylentileri var. Bu projeler de bunların önünü açacak. Baraj ve HES projeleri daha çok Dersim’in ortadan kaldırılmasını amaçlıyor” diye konuştu.
Karagöz Yaylası yok ediliyor
Dersim’in Pülümür ilçesinde yer alan ve Hel Dağları’nın güneyini oluşturan Karagöz Yaylası’nda bin 900 hektar büyüklüğünde krom maden projesinin hayata geçirilmek isteniyor.
Eşsiz güzellikteki bitkilerin ve çengel boynuzlu dağ keçilerinin (şamua) en önemli yaşam alanlarından olan Karagöz Yaylası’nda böylesi bir projenin hayat bulması durumunda geri dönüşü imkansız tahribatların yaşanacağı belirtiliyor. 2017’nin kasım ayında Tunceli Valiliği tarafından onaylanan ve “ÇED gerekli değildir” kararı verilen Karagöz Yaylası’nda Dimin Madencilik şirketine peşkeş çekildi.
Doğayı talan etme üzerinde hazırlanan projede 24 hektarlık alan için izin alınmış, ancak şirketin 2 bin hektarlık alanda da çalışma yürütmesi bekleniyor.
Yaban hayatına darbe
Doğayı Koruma Gönüllüleri’nden Haydar Çetinkaya, hazırlanan projede yaban hayvanlarının olmadığının ve olanların da etkilenmeyeceği iddia ediliyor. Bunun doğru olmadığını söyleyen Çetinkaya, “İlimizde iki farklı dağ keçisi yaşamaktadır. Biri bezuar, diğeri ise şamuadır. Şamua, çengel boynuzlu dağ keçisidir. Bezuar ise, yaban keçisidir. Şamualar, belli bölgelerde yaşamaktadır. Bunlardan biri de Karagöz Yaylası’nda bulunan Hel Dağları’dır. Aynı zamanda şamualar, nesli tükenmekte olup koruma altına alınan hayvanlardır. Yine boz ayı, vaşak, ur kekliği, akbaba ve birçok kuş türü de, bu alanda yaşam sürmektedir. Proje ile yaşam alanlarına müdahale edilecek” diye belirtti.
Köyler boşaltılacak
Çetinkaya, projeden etkilenen bitkilere ilişkin de, şunları ifade etti: “Etkilenecek bitkilerin bir kısmı Türkiye endemiği, bir kısmı ise; Dersim endemiğidir. Çan çiçeği, horoz leyleği, lilpar, fesleğen, unutma beni çiçeği gibi sayamadığım binlerce bitki, dünya ve Türkiye koruma listesinde yer almaktadır.”
Projede var olan su kaynaklarının yokmuş gibi gösterildiğine işaret eden Çetinkaya, “7 katlı bir şelale var. Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir şelale yoktur. Yine eşsiz güzelliğe sahip olan göllerimiz var. Krom madeni ile doğayı bir bütün olarak zehirlemek istiyorlar” dedi.
Çetinkaya, Kocatepe, Dağbek, Sağlamtaş köylerinin de etkileneceği, proje ile orada yaşayan insanların göç etmek zorunda bırakılacağı tehlikesine vurgu yaptı ve ekledi: “Bu köyler, hayvancılık ile geçimini sağlıyor. Bölgede hayvancılık tamamen bitecek hale gelecek. Köyler terk edilmek zorunda kalınacak.”
Şavaklar yerleşik hayata zorlanıyor
Her işin ortaklaşa yapıldığı yaylalara Nisan ayının başlarında çıkılıyor. Eylül ayının ortalarına kadar sürüyor. Yaylada hayat sabahın erken saatlerinde başlıyor. Kadınlar saat 5’te kalkıp önce yatakları topluyor, sonra su bidonları dolduruluyor peynir, lor, tereyağı çıkarılıyor. Erzak çadırında gerçekleşen onca işten sonra sıra kahvaltı yapmaya ancak geliyor. Sabahın 3’ünde otlatmaya götürülen koyunlar getirilince sağım işleri yapılıyor. Yaklaşık 400 koyunun sütü sağıldıktan sonra kaynatılıyor, yine peynir, lor, tereyağı çıkarılıyor, süzgeçler yıkanıyor, bulaşıklar temizleniyor. Öğlen saatlerinde ise ekmek yapılıyor. Öğleden sonra yeniden otlatmaya götürülen koyunlar sağılmak için getirildiklerinde ise gün yavaş yavaş bitmeye başlıyor. Koyunlar tekrar sağıldıktan sonra akşam yemeği yeniyor ve günün sohbet saatleri başlamış oluyor. Açık havada yakılan soba etrafında dizilen yayla halkı şehirden getirdikleri çekirdeği, bisküviyi odun ateşinde kaynatılan çayın yanında birbirine ikram ediyor. Bir Şavaklı’nın günü böyle. Bu yaşam şimdi tehdit altında.
Türk devleti, Dersim bölgesindeki yaylacılık faaliyetlerinin sonlandırılmak amacıyla Şavakları yerleşik hayata zorlayan politikalar izliyor.
Yağımızı, peynirimizi satamıyoruz
Artık Dersim’in yaylarına yayılmış Şavaklı akrabalarından haber alabilecekleri cep telefonları var ve küçük güneş enerjisi panelleriyle şarj edebiliyorlar. Yollar ise yaylaya sürüleriyle yürüyerek değil kamyonla çıktıkları için daha rahat aşılıyor.
Ovacık’lı Alev Demir, kolaylaşan yaşam koşullarına karşılık olarak verilen emeğin karşılığını alamadıklarını söylüyor: “Her şey daha da pahalı bir hale geldi. Önceleri başka şeyler zor geliyordu. Şimdi yağımızı, peynirimizi ederi fiyatta satamıyoruz. Mesela yünlerimiz hep güneş altında, satamıyoruz. Yünümüz bile para etmiyor. Bir kamyon kiralama nereden baksan bin 300 lira. Tek şansımız nedir biliyor musunuz; bu serin güzel oksijenli havada yaşamak, başka şansımız yok.”
Yaylalara ulaşmak artık zor
Şavaklı Hediye Erdoğan, hangi yaylaya hangi tarihlerde çıkılacağına devletin karar verdiğini ve bu nedenle otlakları ve su kaynaklarının daha iyi olan yaylalara ulaşmanın zor olduğunu anlatıyor: “İcralarımız çok yüksek özel mülkiyete ödediğimiz para çok yüksek. Devlet tasarrufu altında olan yaylaların icraları da yüksek. Devlet her yayladan yüzde 20 gibi bir pay alıyor. Önceden meralara para verilmezdi. Elazığ, Erzincan’da hala verilmiyor.”
Askerler ormanları yakıyor
Pülümür’e bağlı Uzunçayır yaylasında da aynı durumlardan bahsediliyor. Makbule Demir daha farklı bir konunun ciğerlerini sızlattığını söylüyor. 61 yaşındaki Makbule, havanın da insanların da giderek daha kötüleştiği tespitinde bulunuyor. Daha önce kışları yarım metreyi aşacak kadar kar yağarken şimdi karın azaldığını söyleyüyor ve ekliyor: “Baraj yapıldığından beri hava değişti. Askerler ormanları yakıyor. Evet buraları etkilemiyor ama dumanı buraya kadar geliyor. Artık herkes sadece para için yaşıyor. İlaç para, motor para, saman para, çoban para… Bir çoban ayda en az 5 bin liraya çalışıyor. Şavaklı olmanın itibarı kalmadı.”
Savaş iklimi bozdu
Kuzey Kürdistan’da bu yıl kar yağışının beklenenin çok daha altında olması beraberinde birçok sorunu getiriyor. İki yıldır özellikle Van’da kar yağışının az olduğunu belirten ekolojist Fatih Şahin, yağışların az olmasının en büyük nedenlerinden birinin devlet tarafından yapılan barajlara bağlı olarak bölgenin ılıman bir iklim havasına bürünmesi olarak gösterdi.
Dağlarda çok az kar var
Küresel ısınmanın doğaya ve canlılara büyük zarar verdiğine işaret eden Şahin, “Van bölgesi dağlık bir bölge olduğu için önceleri kar yoğun yağar ve dağlar yaz aylarında bile beyaz olurdu. Fakat bu yıl itibariyle baktığımızda dağlarda çok az kar görebiliyoruz. Yeraltı suları, dereler ve nehirleri besleyen tek su kar sularıdır. Dağlarda yeteri kadar kar olmayınca neticede kuraklık başlayacaktır. Yeterince endemik bitki ve yeşillik olmayacak ve yeşillik ile besleyen canlıların nesilleri tükenme ile karşı karşıya kalacaktır. Ekosistemin halkaları birbirine etkiliyor. Kuraklık da bu sistemin bir parçası haline geldiğinde tüm mikroorganizmalar ve diğer tüm canlılar zarar görecektir” diye konuştu.
Barajlara engel olmalıyız
Şahin, son yıllarda yapılan barajlar nedeniyle ılıman bir iklimin hakim olmaya başladığını belirtti ve ekledi: “Az kar yağdığı için insanlar rahat bir kış geçirmiş olabilirler ama bu ileriki süreçlerde bizler için bir felaket halini alacaktır. Özellikle buğday, arpa ve diğer ürünlerin hasılatlarında büyük bir düşüş yaşanacaktır. Üreticiler gitgide çoraklaşan bir toprakla karşı karşıya kalacaktır. Bütün ürünlerde verim düşecektir.
Yaşanacak felaketlerin önüne geçmek için bu coğrafyada yüksek kesimlerde yapılan barajlara engel olmamız gerekir. Zaten bu coğrafyada yapılan barajların herhangi bir vasfı yok. Tamamen ‘güvenlik’ nedeniyle yapılan barajlardır. Dolayısıyla bu coğrafya, bu barajlar nedeniyle daha büyük tahribatlar yaşayacaktır.”
Kuraklık tehlikesi
Kuraklık ve iklim değişikliğinin önüne geçmek için yüksek kesimlere baraj yapılmasının önlenmesi gerektiğini söyleyen Şahin, kuraklığın böyle devam etmesinin insanlık için büyük tehlike arz ettiğini söyledi.
Şırnak’ta Çöl Varanı
Şırnak’ın Cizre ilçesine bağlı Bozalan köyünün Girikova mezrasında yapılan yol çalışması sırasında çevredeki yurttaşlar tarafından boyu 1 metre uzunluğunda olan ve nesli tükenmekte olan Çöl Varanı (Dev Kertenkele) bulundu. Sayıları doğal yaşamlarının tahrip edilmesinden dolayı azalan ve genellikle Urfa ve ilçeleri ile ve Şırnak kırsalında yaşamını sürdüren Çöl varanlarından (Varanus Griseus) geçtiğimiz sene Urfa’da öldürülmüş halde bulunmuştu.
Dicle Vadisi yok oluyor
Dicle Nehri’nin büyük bir bölümü kumla doldurularak canlıların yaşam alanı yok ediliyor. Binlerce balık da nehir üzerinde devam eden çalışmalar nedeniyle öldü. Son olarak On Gözlü Köprü’de binlerce balık suyun kirlenmesi ve akış yönünün değiştirilmesi nedeniyle öldü. Dicle Vadisi ekosistemi üzerine 22 yıl çalışan akademisyen Zeki Kanay, Dicle Vadisi’nde 51’e yakın balık türünün baraj nedeniyle tehdit altında olduğunu söyledi. Kanay, ‘’Baraj nedeniyle Dicle’nin suyu hiç akmayacak seviyeye geliyor’’ dedi.
Kayyum sazlıkları kuruttu
Yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan Van Gölü çevresindeki sulak alanlar, bilinçsiz kentleşme projeleri nedeniyle bir bir kurutuluyor. Bu alanlardan biri de Van’ın Edremit ilçesindeki sazlıklar. Van Gölü etrafında bulunan kilometrelerce sazlık alan, kayyum atanan Edremit Belediyesi tarafından yok edildi. Yok edilen sazlık alanlarda, özellikle tehdit altında olan Dikkuyruk adlı yabani ördekler barınıyordu.
Nükleer atık depolanacak!
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), Meclis gündemindeki “torba tasarının” ekoloji üzerinde tahribat yaratacağına dikkat çekerek, tasarıya ilişkin önemli uyarılarda bulundu. ZMO, tasarı ile ormanlarda nükleer atıkların depolanmasının önünün açılacağına, ormanların kiralanabileceğine, tek geçim kaynağı orman olan orman köylüsünün haklarının kısıtlanacağına dikkat çekti. Yangın söndürme çalışmalarına katılımın zorunlu olmaktan çıkarılacağına işaret eden ZMO, arazi toplulaştırılmasına da darbe vurulacağı uyarısında bulundu.
Pazarcık’ta petrol rafinerisi
Maraş’ın Narlı ilçesine bağlı Terolar Mahallesi’ne tüm tepkilere rağmen yapılan 25 bin kişilik mülteci kampının ardından bir çevre katliamı da Pazarcık’ın Nefsidoğanlı Mahallesi’ne yeni bir petrol rafinerisi ile planlanıyor. Rafineri Alevilerin yaşam yaşam alanlarının yeniden daraltılması anlamına geliyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Maraş’a kurulacak yılda 1.4 milyon ton ham petrol işleme kapasitesine sahip Ersan Rafinerisi’ne lisans verdi. Rafinerinin 2022 yılında bitirilmesi planlanıyor.
Kayyumdan ağaç kıyımı
Dersim Belediyesi’ne atanan kayyum Tuncel Sonay’ın, kentte başlattığı projeler hem halka hem de doğaya zarar vermeye devam ediyor. Dersim merkezde Demiroluk boyunca uzanan dere üzerinde yol yapım çalışmaları başlatıldı. Halkın isyan ettiği yol yapım çalışmaları kapsamında yol boyunca sıra sıra dizili ağaçlar ise kesildi. Kıyıma ilişkin konuşan belediye çalışanları “Biz bilmeyiz. Deredeki bütün canlı bitkiler kesilecek. Mevcut yol genişletilecek. Dereden akan su da yapılan yolun altından geçirilecek” dedi.
(Politika)