Almanya’nın Frankfurt kentinde Êdî Bes e Platformu tarafından hafta sonu organize edilen Uluslararası ‘Temel Haklar ve Özgürlükler’ konferansında Avrupa’da Kürtler, Türkiyeli demokratlar ve Almanlara yönelik artan baskı ve hukuksuzluklara karşı ortak mücadele edilmesi kararlaştırıldı.
Frankfurt’ta Saalbau Stadthalle Bergen’de Cumartesi ve Pazar günleri devam eden konferansın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, konferansta planlandığı gibi Avrupa devletleri ile Türk devleti arasında uzun zamana dayalı sürmekte olan çok yönlü ilişkiler, bu ilişkilerin özellikle ekonomik, politik, askeri ve diplomatik yönleri, toplumsal mücadeleler üzerindeki bir dizi olumsuz yansımaları ve buna karşı demokratik, birleşik mücadeleyi geliştirmenin yol ve yöntemlerinin tartışıldığı belirtildi.
Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde demokratik Kürt kurumları ve aktivistleri ile göçmen demokratik kitle örgütleri ve Türkiyeli devrimci örgüt ve bireylere yönelik politik baskıların arttığına dikkat çekilen bildirgede, G20 protestolarına da işaret edilerek, Alman ilerici, devrimci, anti-faşist, barışsever örgütlenme ve bireylere yönelik de baskılarda hızla artış olduğu kaydedildi. “Takibat, bilgi toplama, tutuklama, yargılama pratikleri üzerinden kazanılmış temel hak ve özgürlüklerimize yönelik kapsamlı saldırılar söz konusudur. Özellikle de fikir beyan etme, örgütlenme ve harekete geçme, yürüyüş ve miting yapma haklarına yönelik yasaklayıcı iktidar politikalarının ve anti-demokratik tutumların yoğunlaşarak sürmekte olduğunu gözlemlemekteyiz” ifadelerine yer verildi.
Savaş suçuna ortaklar
Türk devletinin Efrîn’de uluslararası hukuk açıdan savaş suçu sayılabilecek militarist bir girişimle, uluslararası egemen güçlerin onayı ve icazeti çerçevesinde yeni bir soykırım süreci içinde olduğunun da altı çizilen bildirgede, “Sorumlu olan sadece Türk devleti değildir. Türk devletine silah ve mühimmat veren, kontrolleri altındaki hava sahalarını açan ve işgalin/ilhakın gerçekleşmesine destek veren Rusya, ABD, AB üyesi ülkelerden Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere, tümü bu saldırganlık savaşının siyasal sorumluğu altındadır” denildi.
Açık ve gizli örgütlenmeler
Türkiye ve Kürdistan’daki baskıların devamı olarak ülke dışında da açık ve gizli örgütlenmeler kurularak muhalif kesimlerin hedef alındığına vurgu yapılan bildirgede, şöyle denildi: “Özellikle Almanya ile Türkiye arasındaki kirli bir işbirliği sonucunda Almanya’da birçok insan hakkında dava açılmış, bir çoğu tutuklanarak uzun yıllara varan cezalar verilmiştir. Türk devletinin Almanya’daki istihbarat ve ajan örgütlenmesinin, bizzat AKP’li milletvekilleri ve konsolosluklar aracılığıyla MİT üzerinden yapıldığı defalarca ispatlanmıştır. Özellikle de Osmanen Germania, UETD ve DİTİB camileri gibi örgütlenmeler içinde faal olan bu vurucu timler finansal ve lojistik olarak beslenmekte ve özellikle de bunların içinde gizli istihbarat örgütlenmesi yapılmaktadır.”
Bu örgütlenmelerin sadece Alman’da değil tüm Avrupa’da geliştirildiğine de vurgu yapıldı.
129 a/b davaları
Almanya ceza yasasının 129. paragrafının a ve b bendine dayanarak Kürt politikacılar, ATİK ve Anadolu Federasyonu üye ve taraftarlarına açılan davalara da işaret edilen bildirgede, “Bu davaların iki ana işlevi bulunmaktadır. Birincisi kişileri cezai soruşturmalar sonucunda cezalara çarptırmak, onlar şahsında politik şahsiyetleri ürkütmek, geri adım attırmak, ikincisi de soruşturma konusu olan kişi ve kurumları, kendi bilgileri dışından gizli takibe alarak, telefonlarını dinleyerek soruşturmayı aşan bir hak denetim ağı kurmaktır” vurgusu yapıldı.
Mutabık kalınan başlıklar
Politik iktidar hukuku çerçevesinde yaşanan olumsuz gelişmelere karşı ortak mücadelenin geliştirilmesinin önemine işaret edilen konferansta üzerinde mutabık kalınan başlıklardan bazıları ise şöyle:
* Düşünce özgürlüğü, örgütlenme hakkı, eylemsel harekete geçme hakkı, propaganda hakları gibi temel hak ve özgürlükleri koruma, kazanma ve geliştirme görevi bugün dünden daha çok önemlidir.
* Bu eksende varlık gösteren eylemler, kampanyalar, hareketler ve yeni mücadele metod ve yöntemlerini birleştirme göreviyle karşı karşıyayız.
* Almanya’da egemen politik iktidar zihniyetiyle yapılan takibatlara, yasaklara, yargılamalara ve baskılara hep birlikte Êdî Bes e demek bir elzemdir.
* Politik tutsakları sahiplenme artırılmalı, gözaltı sürecinden özgürlüğüne kadar dayanışma ve sahiplenme ısrarla sürdürülmelidir.
* Temel haklara yönelik tüm saldırılar en ince detaylarına kadar belgelenip kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
* Bugüne kadar gerçekleşen tüm saldırılar arşivlenerek, düzenli olarak bilançosu çıkarılmalı.
* Bu baskıcı politikaların aktüel hedefi olan NAV-DEM, ATİK gibi örgütlenmelere ve bir başka örgütelenmeye yönelik somut baskılar gerçekleştiğinde anında dayanışmak çok önemlidir. Herhangi birimize yönelik saldırı hepimize yöneliktir ve böyle karşılanmalıdır.
* Kriminalizasyona, cezai ve hukuki saldırganlıklara karşı çalışma yürüten Kızıl Yardım, AZADİ gibi kurumlarla daha fazla dayanışma içinde olunmalı. Bu kurumlara üye olunarak ve bağışlar yapılarak ortak çalışmalar örgütlendirilip güçlendirilmeli.
* Temel haklara ve özgürlüklere yönelik saldırılara karşı daha düzenli, istikrarlı, genişlemeyi esas alan özgün bir Temel Haklar ve Özgürlükler için Daimi Komite gibi kalıcı örgütlenme oluşturulmalıdır. Bunun biçimini Êdî Bes e bileşenleri somutlaştırmalıdır.
* Almanya Parlamentosu’na sunulmak üzere temel hak ve özgürlükler mücadelesini politik kamuoyu nezdinde güçlendirebilecek bir imza kampanyası başlatılmalıdır.
* Faşist AKP hükümeti ve Almanya Büyük Koalisyon hükümeti arasındaki kirli ve baskıcı ilişkiler daha fazla teşhir edilmelidir.
* Politik iktidar baskılarına, devlet terörizmine, gerici ve yasakçı güvenlik politikalarına, toplumsal muhalefet sürdüren kesimler hakkında hukuk dışı ve anti-demokratik yöntemlerle bilgi toplama, takip etme, yıldırma, yargılama-cezalandırma politikalarına ve pratiklerine karşı hep birlikte ve daha güçlü bir sesle ‘ÊDÎ BES E’ denmelidir.
Politika