Taslak programın 12 başlığından biri olan Aleviler ve siyasetin anlatıldığı Hasbihal taslak raporunda, Alevi kurumlarının siyasetin arka bahçesine haline dönüştüğü belirtilerek, “Alevi kurumlarının siyasete gerçekten donanımlı, yetenekli, Alevilik inancına ve toplumuna gönülden bağlı kadroları hazırlamaları ve desteklenmeleri en acil ihtiyaçtır” denildi.
Alevi Bektaşi Federasyonu’nun öncülüğünde düzenlenen Alevi çalıştay program taslağı toplantısında önemli vurgulamalar yapıldı.
Taslak programın 12 başlığından biri olan Aleviler ve siyaset (Hasbihal) taslak raporu Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Tuncer Baş tarafından açıklandı.
Aleviler ve siyaset (Hasbihal) başlığını tartışan Çilem Küçükkeleş, Tuncer Baş, Nevzat Türkmen, Savaş Hurman, Ali Öztürk, Kemal Yıldız, Zeynel Özen adına açıklama yapan Tuncer Baş, “Birinci Dünya Savaşı’nın kaotik ortamında filizlenen genç cumhuriyet Anadolu’nun işgaline karşı direniş hattını kongreler sürecini takip eden bir meclis örgütleyerek kurmuştur. Bu haliyle cumhuriyet daha kurulmadan yöntem olarak parlamentarizmi seçmiştir. Toplum sorunlarını çözmek için olabildiğince geniş kesimleri de içine alan katılımcı bir meclis kurarak yürütme iradesini ortaya koymuştur. Türkiye’nin demokrasi yolculuğu da bu kurucu meclis ile başlamıştır. İlk meclis formel olarak daha rızalık temelli oluşmuştur. Ardından da kurucu meclisin yürütme organı olarak Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası genç cumhuriyetin partili sisteme geçişinde ilk partisi olmuştur. 1923’te ilan edilen Cumhuriyet 1924’te oluşturulan ikinci meclis ile birlikte politik ve ekonomik hattını çizmeye başlamıştır. Cumhuriyetin ekonomik hattının temelleri 1924 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi ile oluşturulmuştur. Hakeza aynı yıl çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu ve kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı ile de Türk -İslam sentezi eksenli politik hattın temelleri atılmıştır” dedi.
ALEVİLER VE SİYASET
Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile inanç merkezlerine el konulan Alevilerin inanç önderleriyle buluşmaktan da men edildiğini söyleyen Baş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Devletin diyanet işleri teşkilatını oluşturup resmi dinin belirlenmesi ile beraber Alevilerin de payına düşen diğer bütün farklı gruplar gibi asimilasyon, göç ve kırım olmuştur.
Dönüşen dünya konjonkturuyle ihtiyaçlara cevap veremeyen CHP çareyi çok çok partili sisteme geçişte bulmuştur. Aleviler çok partili sisteme geçişle birlikte yeni bir umut olan demokrat partiye büyük oranda destek vermiştir. Demokrat parti süreci 1960 darbesiyle son bulmuş ve bu vesileyle her zaman Türkiye siyasetinde belirleyici bir ağırlığı olan ordu, Milli Güvenlik Kurulunu kurarak siyaset üzerindeki töhmetini kurumsallaştırmıştır. Böylelikle Türkiye hızla gelişen bir darbeler iklimine girmiştir.
Demokrat Parti sürecinde umduğunu bulamayan Aleviler, 1965’te ilk siyasi deneyimleri olan Birlik Partisini kurmuştur. Alevi partisi iddiasıyla kurulan Birlik Partisi dönemin siyasi atmosferinde Alevi inanç ve toplumsal değerlerini yaşatamayıp bir kısmı sağ bir kısmı da sol savrulmalar yaşayarak erimiştir.
1970’li yıllarda da sol siyasetler içinde aktif olarak yer alan Aleviler 1980 darbesiyle birlikte ağır bedeller ödediler. Bir yönüyle 1980 darbesinin toplumda oluşturduğu depolitizasyon diğer yönüyle de yükselen alt kimlik siyaseti dalgası Alevilerİ de etkiledi. Düne kadar gerektiğinde evrensel fikirler ve siyaset için Alevi kimliğini geri plana atan Aleviler, Alevi kimliğine yeniden sarıldılar. Bu kimlikleri ile görünür olmak ve Alevi kimliğiyle siyaset yapma arayışları başladı. Geçmişi 1960’lı yıllara kadar uzanan ve “Alevi” adı resmen yasak olduğu için Alevi yol ulularının adları ile kurdukları derneklerin sayısı 1980’lerin sonuna doğru hızla çoğaldı. 1993 yılında yaşanan Madımak Katliamı Alevi toplumu için bir milat oldu. Katliamın oluşturduğu tepkisellikle Alevi dernekleri ve vakıflarında sayısal bir patlama yaşandı. Bu örgütlülükler ciddi politikalar geliştirmeyip ağırlıkla tepkisel eylemlilikler üzerinden hareket ettikleri için ilerleyen süreçte belli tıkanıklıklar ve yetmezlikler baş gösterdi.
1980 ‘den sonra siyasetin özellikle toplumdan kaçırılarak meclise hapsedilmesiyle, siyaset arenasının daralması, bu alanın sistem tarafından kriminalize edilmesi Alevilerin ilgisinin kendi inanç ve kimlik siyasetine yönelmesine sebep oldu. Yasa ve tüzüklerin sınırlılığı içinde Alevi örgütleri, inanca, kimliğe, iç eğitimden sosyal ve siyasal ihtiyaçlarına varana kadar birçok konuda çözüm üretmek gibi bir sorunla karşı karşıya kaldılar. Ofis ve büro gibi mekanlar üzerinden yürütülen faaliyetler artan sayıda cemevinin kurulması ile birlikte mekânsal bir dönüşüm de yaşadı.”
ALEVİ KURUMLARINA OLAN GÜVEN KAYBI
Cemevlerinin sunduğu cem, cenaze; kurban, kurs ve eğitim faaliyetleri üzerinden toplumsal bir güç merkezi olmaya başladığını söyleyen Baş, düne kadar Alevilerin önemli bir kısmının diyanetten ve devletten yardım almayı reddetmelerine rağmen gelinen süreçte cemevleri inşa edilirken oluşan yüksek maliyetler ve cemevlerinde yürütülen hizmetlerin finasmanında yaşanan sıkıntılar nedeniyle Aleviler ve belediyeler arasında ayni ve nakti bir ilişki trafiğinin oluştuğunu vurguladı.
Alevi kurumlarının Alevi toplumunun gözünde ciddi bir güven kaybı yaşadığına dikkat çeken Baş, “Alevi kurumlarına getirilen en büyük eleştiri kurumları ele geçiren yöneticilerin bu kurumları kişisel menfaatleri için siyasete giden yolda sıçrama tahtası olarak kullandığı yönünde oldu. Kısaca alevi kurumları alevi toplumunun gözünde de ciddi itibar kayıpları yaşadı” dedi.
“YÖNETİMLER PROGRAMLI, KATILIM VE ŞEFFAF OLMALI”
Alevi kurumlarının toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilir bir hale gelebilmesi için Alevi inancına ve geleneklerine uygun bir yapılanmaya girmesinin acil bir ihtiyaç olduğu söyleyen Baş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kurumlar hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de güçlenebilmesi için Alevi toplumuyla ilişkilerini yeniden gözden geçirmelidir. Bunun için öncelikli olarak yönetim bazında ve üyelik bazında daha geniş bir Alevi kitleye ulaşması gerekmektedir. Yönetimlerin daha programlı, daha katılımcı ve şeffaf olmaları gerekmektedir.
Siyaset kurumları ile ilişkilenirken daha ilkeli ve toplumsal temsiliyeti öne alan bir tutum içerisinde olmaları gerekmektedir. Bu ilişkiyi adaylık temelli değil siyaset temelli kurmalıdır. Böylelikle partilerin kapısında bekleyen değil, partilerin kapısına geldiği siyaseti danıştığı kurumlar oluruz. Alevi kurum yöneticileri siyasetle ilişki kurarken toplumun ve kurumlarının rızalığı temelinde hareket etmelidir.
Siyaset için Alevi olanlar değil, Alevilik için siyaset yapanlar birbirinden ayrılmalıdır. Bu ayırım sağlanmadığı takdirde Alevi kurumları siyasetin arka bahçesi haline dönüşmektedir. Bireysel siyasal hırslar Alevilerin hak mağduriyetine uğramasına ve toplumsal anlamda güçsüzleşmesine neden olmaktadır. Bu doğrultuda Alevi kurumlarının siyasete gerçekten donanımlı, yetenekli, Alevilik inancına ve toplumuna gönülden bağlı kadroları hazırlamaları ve desteklenmeleri en acil ihtiyaçtır.”
Pirhaber