Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-27

Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-27

01 Mart 2018, 19:15

PİRHA- Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışmaya devam ediyor. Mevcut örgütlenme düzeyinin Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini, veremiyorsa çözüm önerilerinin ne olduğunu tartışmaya açtığımız yazı dizisinin bu bölümünde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı Tarsus Şube Başkanı Cuma Erçe’nin görüşlerine yer verdik.

Ocaklar ve Dergahlar sistemi üzerinden yüzyıllarca kendi kendisine yeten ve bu anlamda demokratik, çoğulcu karakterini koruyup günümüze kadar getiren Alevi toplumu kent kültürüyle birlikte yeni sorunlar ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlarla karşı karşıya kaldı.

Buna cevap üretmek için özellikle 1990’lardan itibaren günümüze kadar Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere çok sayıda dernek, vakıf, cemevi, dergah, federasyon gibi yapılar kurarak inancıyla birlikte toplumsal varlığını sürdürmeye çalıştı. Ancak artan asimilasyon ve tekçi politikaların yoğunluğu da dikkate alındığında bu örgütlenme düzeyinin hem Alevi toplumunun ihtiyaçlarına hem de ülkemizin genel sorunlarına cevap olmada yetersiz kaldığı aşikar.

 

 

Bu bilgiler ışığında aynayı kendi yüzümüze yani Alevi örgütlenmesine tutarak mikrofonu Alevi pirlerine, kadınlarına, kurum temsilcilerine ve bilinen isimlerine sorduk.

Dizi yazımızın bu bölümünde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı Tarsus Şube Başkanı Cuma Erçe’ye mikrofon tuttuk.

“ALEVİ ÖRGÜTLENMESİ BİRİNCİ AŞAMASINI TAMAMLADI”

Sayın Erçe mevcut Alevi örgütlenmesine genel anlamda baktığımızda tabloyu nasıl görüyorsunuz? Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap veriyor mu? Yeterli değilse neden? Çözüm önerileriniz nelerdir?

Cuma Erçe: Alevi örgütlenmesi var olduğu günden buya süren bir örgütleme biçimi. Ancak Türkiye’de özellikle Sivas Katliamı sonrasında daha da ete kemiğe bürünen bir yapıya dönüştü. Sivas Katliamı’ndan sonra Alevi dernekleri daha kendini var etme ve topluma anlatma noktasında bir aşama kaydetti.

Birkaç aşamadan oluşan bir örgütlenme biçimi olduğunu düşünüyorum. Birinci aşamasını tamamladığına inanıyorum. O da derneklerin kurulması, belli noktalarda şubelerini açmaları boyutundaydı.

İkinci aşamasında ise bu işin artık inanç boyutu ayağı vardı ki, Cemevlerine olan ihtiyacın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bir döneme denk geldi ve var olan Alevi örgütlenmeleri inanç bazında Cemevlerini var etti.

Üçüncü aşamada da talep noktada buluşturan gelişmeler yaşanması gerekiyordu. Bunu da sanırım ABF çatısı altında kurulan ve hali hazırda çalışmalarını sürdüren inanç kuruluyla bu eksikliğini tamamlayacaktır diye düşünüyorum.

“BİR ORTAK ÖRGÜTLENMEYE İHTİYAÇ VAR”

Ancak en önemli ayağını henüz tamamlayabilmiş değil. Bunun bir tanesi, birbiriyle aynı düşünen aynı düzlemde hareket ettiğine inandığımız ama dağınık bir biçimde olan Alevi örgütlenmelerinin mümkün olduğunca tek çatı altında toplanması ve dağınıklığın giderilmesi.

 

 

İkincisi de kitleler ile olan bağın sağlamlaştırılması noktasında bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Bunun her türlü nesnel gerçekliğinin, şartlarının uygun olduğunu düşünüyorum. Özellikle ABF içerisinde var olan bu çatı altında toplanmış ortak mücadele yürüten ilkeleri amaçları noktasında hemen hemen aynı düşünen örgütlerin artık bir noktada buluşması Türkiye’nin ve Türkiye dışındaki tüm Alevilerin umudu olabilmesi için bir ortak örgütlenmeye ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

“DIŞIMIZDAKİ GÜÇLERLE BİRLEŞİP MÜCADELEYE YOL ALDIRTABİLİRİZ”

Bu noktada hemen hemen bütün derneklerin iç çalışmalarında dillendirilen pratikte henüz kendisini hissettiremeyen bir durum olduğu ortada. Ben bu aşamanın sonrasında bizim gibi düşünen yine bu ülkenin aydınlanması için, laikliğin tam anlamıyla tüm kurumlarıyla kendini iyiden iyiye var edebilmesi için ciddi bir laiklik mücadelesi için sadece Alevi örgütlerinin değil, Alevi örgütlerinin dışındaki diğer sol, sosyalist kesimlerin örgütlenmelerinde de direk ve organik bağlar oluşturmak, bu birlikteliği yani Alevi örgütlerinin kendi içinde oluşturduğu birlikteliği kendi dışındaki güçlerle de birleşerek çok daha önemli bir noktaya evrileceğine inanıyorum.

“EŞİTLİKTEN KASTIMIZ ADALETTİR”

Alevi toplumunun eşit yurttaşlık, inanç, ibadet, eğitim özgürlüğü ve demokratik toplum gibi temel talepleri var ve bu uğurda yıllardır verilen bir mücadele söz konusu. Bu mücadeleyi yeterli görüyor musunuz? Daha güçlü sonuç almak için  neler yapılabilir?

Erçe: Ciddi bir çabanın olduğuna inanıyorum. Ancak yeterli görüyor musun sorusuna; Hayır, yeterli görmüyorum diyeceğim. Çünkü aslında taleplerimiz 5 maddede ortaklaşmış durumda.

Ancak bu taleplerin biraz daha açılarak içeriklerinin doldurulması gerektiğine inanıyorum. Örneğin eşitlik talebinin tek başına bizi kesmediğini, Alevilerin sadece eşitlikle, eşitlik talebiyle yol yürümesinin esasında bizi kapsamadığına inanıyorum. Çünkü eşitliğin daha ötesinde adalet talebinin daha önemli olacağına inanıyorum. Yani şöyle bir algının topluma yerleşmeye başladığının üzüntüsünü yaşıyoruz. Bu da nedir; okullarda din dersi var, Alevilikte o din dersinin içerisinde yer alsın, ya da Aleviler içinde din dersi konsun biçiminde. Bunun adına birileri eşitlik diyebilir ama biz bunu istemiyoruz. Bizim istediğimiz adalettir.

Adalet talebini öne çıkartmak gerektiğine inanıyorum. Sonuçta toplumda eğitim alan Sünni inancın, egemen olan Türk-İslam sentezinin içerisinde yer alan Hanifiliğin egemen olduğunu görüyoruz. Bu anlamıyla bir eşitlik talebiyle burayı doldurmanın ihtiyacı gidermenin yetmeyeceğine inanıyorum.

“TALEPLERİMİZ SULANDIRILIYOR”

İkincisi Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması meselesinin de gittikçe sulandırılmaya başladığını görüyoruz. Biz Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasından şunu anlamıyoruz; Cemevlerinin ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasını anlamıyoruz. Ya da dedelere maaşlarını diğer din adamlarına uygulandığı biçimiyle karşılanmasını anlamıyoruz. Buna dair biz bunu murad etmemize rağmen böyle bir algının toplumda yayılmaya başlamasının aslında Alevilerin taleplerinin bir kez daha gözden geçirip, içerisinin de doldurarak topluma yeniden anlatması gerektiğine inanıyorum.

Cemevleri bizimdir, Alevilerindir. Aleviler vardır, Alevilik haktır. Bize karışmayın, bizi tarif etmeyin, bizim yapacaklarımızı siz belirlemeyin anlamındadır bu talep. Yasal, anasayal statüye kavuşması budur. Yoksa Cemevleri yasal statüye kavuşmadan önce vardı. Toplumun içerisinde cemevleri de vardı, köylerde cemlerde yapıyorduk. Yasaklara, engellemelere ve tehditlere rağmen yürüyordu, bugünde yürüyecek. Bizim sadece istediğimiz Anayasal güvence altına alınmasıdır.

“DİYANETTEN PAY TALEBİ BİZİM ARZUMUZ DEĞİLDİR”

Onun dışında diyanetin kaldırılması meselesi asla yumuşatılmaması gereken bir meseledir. Dünyanın kimi çağdaş, demokratik ülkelerinde uygulandığı biçimiyle devletin din işlerinde elini eteğini tamamen çekmesi noktasında buna yönelik yüksek sesle ifade etmek zorundayız. Alevi örgütlerinin içerisinde kimi örgütlerin (onların kim olduğunu Aleviler çok iyi biliyor) bunların Diyanet’ten pay talebi, diyanet bizi içine alsın ya da diyanete paralel başka örgütlenme değil, bizim arzumuz. Diyanet İşleri Başkanlığına benzeyen İslamı tarif eden, hurafelere dayalı bir sistemin bir benzerinin Alevileri içerisine çeken örgütlenme karşı da mücadele etmek durumundayız.

“DOSTLARIMIZ ALEVİ MESELESİNE DİĞER MESELELER GİBİ BAKAMIYORLAR”

Alevilerin diğer toplumsal kesimlerle birlikte verdiği mücadeleyi yeterli görüyor musunuz? Bu konuda neler yapılabilir?

 

Bu haber 499 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..