Ocaklar ve Dergahlar sistemi üzerinden yüzyıllarca kendi kendisine yeten ve bu anlamda demokratik, çoğulcu karakterini koruyup günümüze kadar getiren Alevi toplumu kent kültürüyle birlikte yeni sorunlar ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlarla karşı karşıya kaldı.
Buna cevap üretmek için özellikle 1990’lardan itibaren günümüze kadar Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere çok sayıda dernek, vakıf, cemevi, dergah, federasyon gibi yapılar kurarak inancıyla birlikte toplumsal varlığını sürdürmeye çalıştı. Ancak artan asimilasyon ve tekçi politikaların yoğunluğu da dikkate alındığında bu örgütlenme düzeyinin hem Alevi toplumunun ihtiyaçlarına hem de ülkemizin genel sorunlarına cevap olmada yetersiz kaldığı aşikar.
Bu bilgiler ışığında aynayı kendi yüzümüze yani Alevi örgütlenmesine tutarak mikrofonu Alevi pirlerine, kadınlarına, kurum temsilcilerine ve bilinen isimlerine sorduk.
Dizi yazımızın bu bölümünde CEM Vakfı Malatya Şube Başkanı Ağuçan Ocağına mensup Eşref Doğan’ın görüşlerine yer verdik.
“CAMİ YAPIMI BÜTÜN HIZIYLA DEVAM EDİYOR”
Sayın Doğan Alevi örgütlenmesine genel anlamda baktığınızda tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterli görüyor musunuz? Görmüyorsanız neden?
Eşref Doğan: Türkiye’de bir defa şunu kabul etmek lazım, ‘Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini İslam’dır, Yüzde 99’u Müslüman’dır’ deniyor. Halbuki, Devletin dini olmaz, devlet laiktir, kişilerin ve şahısların dini olur veya olmaz. Bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1924’lerden itibaren kurulması ile beraber, belki kuruluş amacı o değil ama bugün geldiği nokta itibari ile Anadolu’da Türkiye Coğrafyasında, Sünni Hanefi mezhebe hizmet eden kamusal bir örgüt haline gelmiş oldu.
Bir bütçesi olan, 180 bin kişilik bir kadrosu olan bir yapı. Büyük kesim olan, geçen gün televizyonlarda bir alt yazı geçildi, 9500 kişilik bir kadro tahsisi söz konusu. 100 bini aşan bir cami var, camileşme mıntıkası bütün hızıyla devam ediyor.
“KAMU HİZMETLERİNDEN EŞİT YARARLANILMALI”
Bu arada da ülkede belirli bir Alevi İslam anlayışını taşıyan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik herhangi bir ciddi atılım görmüyoruz. Bu zaten, sivil toplum örgütleri kapsamında bir Alevi örgütlenmesini meşru ve mecbur hale getiriyor. Bunun da öncülüğünü, Diyarbakır yapmıştır.
Burada amaç, ileriye doğru hedeflenen, Türkiye’nin birlik ve beraberliğe ihtiyacı varsa, mezhepsel üstü bir anlayışla bütün vatandaşların, kamu hizmetlerinden, eğitim de dahil olmak üzere, eşit miktarda yararlanmalarıdır.
“SİYASİ OTORİTE ALEVİLERİN VARLIĞINI KABUL ETMİŞTİR”
Türkiye’de, CEM Vakfına bağlı şubeler kurulmuştur, yeterli mi yeterli olduğunu sanmıyorum. Çünkü halen, Avrupa’da da belirli bir örgütlenme var. Fakat bu örgütlenmeye hiç gerek olmasaydı da, devlet eşit mesafede, yerine getirecek kurumları kendisi organize etmiş olsaydı.
Alevinin cemevi, Sünninin camisi, tabiri de olmasaydı ama maalesef bugüne gelmiştir. Amacına ulaşmış mıdır? Şu şekilde amacına ulaşmıştır: En azından devleti yöneten siyasi otorite, Türkiye’de Alevilerin varlığını kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Cem Vakfı Kurucu Genel Başkanımız İzzettin Doğan, Türkiye’de Şafilerin de olduğu gerçeğini açıklayarak, Türkiye’deki Şafi kardeşlerimizi de biraz, varlıklarını en azından CEM Vakfıyla yöneticilere duyurma şansına sahip olmuşlardır.
“ÇAKMA ALEVİ ÖRGÜTLERİ VAR”
Örgütlenme diyoruz, tek elden bir örgütlenme söz konusu olmamıştır. Bu da maalesef bir örgüt çeşitliliği kanısı yaratmıştır. Hani düşünün bir yerde CEM Vakfı gibi hareket edipte, Alevilik İslamın özüdür diyenlerin yanı sıra, Alevilik İslam dışıdır diyen, sözde çakma Alevi örgütleri, ben Aleviyim, Ateistim diye gururla söyleyen, sözde Alevi örgüt liderleri olmuştur.
En son Tunceli’de yapılan, Dersim Aleviliği sempozyumunu düzenleyenlerin sonuç bildirgelerinde belirttikleri gibi, “Biz Arap Ali’yi tanımıyoruz” diyebilen sözde Aleviler bunu bir kaos haline getirmişlerdir.
Aleviliği Ateizme doğru kaydıran birçok çakma Alevi örgütlerinden de bahsetmek lazım. Bunu tamamen projeler bazında, Alevi birliğini sarsmak, Türkiye’deki kaosu da biraz hızlandırmak açısından, çeşitli mercilerce de finanse ve organize edilen örgütler diye görüyorum.
“AİHM KARARLARI UYGULANSIN”
Alevi toplumunun daha güçlü sonuç alması için çözüm önerileriniz var mı?
Doğan: Önerimiz yine birliğe ve beraberliğe yönelik projeler arasında, CEM Vakfının AİHM’de açıp kazandığı davaların, biran evvel siyasi otorite tarafından, yürürlüğe konulmalarıdır. Biz şimdi AİHM kararlarının, milli hukukumuzun üstünde olduğunu kabullenmişiz. Kabullenmişiz ama o zaman neden gereğini yapmıyoruz. 15 Temmuz darbesi bahanesi ile akabinde OHAL’den dolayı bir sıkıntı yaşanmaktadır.
Bu açılan ve kazanılan davalar, özellikle ağırlık itibari ile Devlet Alevilere ayrımcılık yapıyor. Alevi inanç önderlerinin yaptıkları hizmetler kamu hizmeti olarak kabul edilmelidir. Alevileri inançlarını, gelecek kuşaklara anlatabilmeleri için, Sünni İslama ayrılan paralar, Alevilere de ayrılmalıdır, şeklinde.
“AİHM KARARLARI UYGULANIRSA PROBLEM BÜYÜK ÖLÇÜDE ÇÖZÜLÜR”
Cemevleri Alevilerin ibadethaneleridir, diğer ibadethanelere tanınan imkanlar, Cemevlerine de tanınmalıdır. Alevilerin içerisinde farklı görüşlerin olması, Devleti, Alevilere karşı sorumluluklarını yerine getirmekten alıkoyamaz.
AİHM’de açılan ve kazanılan 3 davanın gereğini, siyasi otorite yaptığı zaman, problem büyük bir ölçüde hem hukuken, hem de bilimsel olarak çözülmüş olacaktır.
Turabi KİŞİN/PİRHA
SONRAKİ DOSYA 24: PSAKD’nin önceki başkanlarından Kemal Bülbül, Alevi örgütlenmesini değerlendirdi.