Ocaklar ve Dergahlar sistemi üzerinden yüzyıllarca kendi kendisine yeten ve bu anlamda demokratik, çoğulcu karakterini koruyup günümüze kadar getiren Alevi toplumu kent kültürüyle birlikte yeni sorunlar ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlarla karşı karşıya kaldı.
Buna cevap üretmek için özellikle 1990’lardan itibaren günümüze kadar çok sayıda dernek, vakıf, cemevi, dergah, federasyon kurarak inancıyla birlikte toplumsal varlığını sürdürmeye çalıştı. Ancak artan asimilasyon ve tekçi politikaların yoğunluğu da dikkate alındığında hem Alevi toplumunun ihtiyaçlarına hem de ülkemizin genel sorunlarına cevap olmada yetersiz kaldığı da bir gerçek.
Bu bilgiler ışığında aynayı kendi yüzümüze yani Alevi örgütlenmesine tutarak mikrofonu Alevi pirlerine, kadınlarına, kurum temsilcilerine ve bilinen isimlerine sorduk.
Dizi yazımızın bu bölümünde Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Fazlı Aslan‘a mikrofon tuttuk.
Sayın Aslan Alevi örgütlenmesine genel anlamda baktığımızda tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap veriyor mu? Yeterli görüyor musunuz, görmüyorsanız neden?
Aslan: Alevi örgütlenmesine genelde baktığımızda 1980 sonlarına doğru dernekler vakıflar ve dergahlar üzerinden örgütlendi. Tabii ki bu devlet anayasası ve hükümetlerinin izin verdiği ölçülerde örgütlenebildi. İçinde bir Alevi sözcüğü geçtiği için bir çok dernek ve vakıf tüzükleri kabul edilmedi ya da tüzüklerden zorla dayatmayla çıkarıldı. Ama o gün bu mücadeleyi yürüten canlar yılarca süren hukuk mücadelesiyle bu engelleri aşarak bu hakları elde ettiler. Onların bu mücadelesinin Alevi hak mücadelesindeki önemi çok değerlidir, emeklerine yüreklerine sağlık.
“MÜCADELE RUHU ESKİYLE AYNI DEĞİL”
Ben 1993 yılında Sivas Katliamı’na tepki olarak Alevi örgütlüğü ile tanıştım. 1994-1995 yılları arasında yöneticilik yaptım. O günden bugüne bakınca hem Alevi örgütlenmesinde hem yönetici profilinde değişikler var. Apartman altlarından gecekondulardan artık devasa cemevleri devasa örgütlenmeler sağlanmış, bütün zorluklara engellemelere karşı.
Bu 30 yılık Alevi örgütlenmesine baktığımızda o günün Alevi kurum yöneticisi ruhuyla bugünün Alevi yönetici ruhu aynı değil. O gün köyünde kasabasında yaşadığı Aleviliğiyle yöneticilik yapıyordu. Bugüne baktığımızda artık profesyonel veya kadrolu yöneticilik ruhu egemen. Tabii ki işini düzgün yapan, bu mücadelede bedel ödeyen çok değerli yöneticiler de var. Onları ayırıyorum.
“SİYASETE OYNAYAN YÖNETİCİ PROFİLİNE GİDİYORUZ”
O günkü kurumlarımızın imkanlarıyla bugünün kurum imkanları asla kıyaslanamaz. Elektrik, su kirasını ödeyemeyen ve bunu ceplerinden ödeyen yöneticilerimiz ve hatta bu yüzden evlerine haciz gelen yöneticilerimiz vardı. Bugüne baktığımızda kadrolu yöneticilik ve özellikle buraları siyasete atlama tahtası gören yönetici profiline doğru gidiyoruz. Alevi kurumlarında Alevi inanç sistemini özümsemiş, yolu gerçek anlamda yaşamında hakim kılan yöneticilere ihtiyaç var ve bu anlamda çok değerli örnek yöneticilerimizde var.
“LİYAKATİ, EMEĞİ ÖNE ALAN MEKANİZMALARA İHTİYAÇ VAR”
Bir diğer sorunumuzda bugün bir kurumumuza üye bir kişi bile kısa süre içinde örgütlerimizin en tepe noktalarında genel merkez yöneticisi ya da genel başkan olabiliyor. Mutlaka liyakati, emeği öne alan mekanizmaları geliştirmemiz lazım. Kurumlarımız bu tarz yöneticilerin elinde bazen kalabiliyor. Bu da yılarca emek verilerek oluşturulan taleplere ve politikalara ciddi zararlar veriyor.
“MAALESEF DİKEY ÖRGÜTLENME MODELİ UYGULANIYOR”
Alevi toplumunun eşit yurttaşlık, inanç ve ibadet özgürlüğü, zorunlu din derslerinin kaldırılması, ibadet merkezleri ve kutsal mekanlarının kabul görmesi ile demokratik toplum gibi temel talepleri konusunda yeterli bir mücadelenin verildiğini düşünüyor musunuz? Daha güçlü bir sonuç almak için bu konuda neler yapılabilir?
Aslan: Örgütlenme modelimizde özellikle şubeli dernek, şubeli vakıflar, çok az sayıda bağımsız cemevlerinin üzerinden örgütlenmişiz. Bunlar maalesef genelde merkezlerin yukarıdan aşağıya dizayn ettiği, yani dikey örgütlenme modeli olarak uygulanıyor. Bu da bizim bir gerçeğimiz. Bir çok kurumumuza baktığınızda genel merkezlerin politikasına ya da genel merkezi yönetenlerin doğru veya yanlış oluşturduğu politikalarla yönetiliyor. Böyle bir durumda olan kurumların gerçek anlamda Alevileri temsil etmesi, Alevi toplumunun tamamını kapsaması düşünülemez.
“AKP VE MHP’Lİ BELEDİYELER DE CEMEVİ YAPTIRIYOR”
Maalesef bir gerçeğimiz de bu devasa büyük cemevlerimizin, vakıflarımızın, dergahlarımızın bir kısmının asimilasyonun merkezi haline gelmeye başlamasıdır. Biz Aleviler, Alevi kurum yöneticilerinin görmesi gereken bir gerçek de bu. Devlet ve iktidarlar cemevlerinden rahatsız değil. Hatta bu anlamda belediyeler eliyle ciddi destekler sağlıyor. Bırakın CHP ve HDP’li belediyeleri, AKP ve MHP’li belediyeler de cemevlerine arsa, cemevi yapma ve personel desteği veriyor.
“DEVLET TEK TİP BİR ALEVİ YARATMAK İSTİYOR”
Maalesef devlet tek tip bir Alevi yaratmak istiyor. Bu cemevlerini Alevilerin tabir caiz ise toplumsal muhalefetinin gazını almak, muhalif yanlarını törpülemek, uğradıkları haksızlıkları ve hukuksuzlukları bir alanda tutma alanları, kontrol etme alanları üzerine inşa ediyor.
“İNANCIMIZ AYRI, SİZİN GİBİ DÜŞÜNMÜYORUZ DİYEBİLMELİYİZ”
Bu durum cemevlerinde başka bir inanca ait olan cenaze erkanlarının yapılmasına, hayır yemeklerinde Kuranı Kerim okunmasına, cemevlerinde kadının ayrı oturmasına, cem erkanları içinde Kuranı Kerim’den ayetlerin okunmasına, hatta bazı cemevlerinde Kuranı Kerim eğitimini vermeye kadar ulaşmıştır. Biz Aleviler ve Alevi kurum yöneticileri ne zaman ‘bizim inancımız ayrı, sizin gibi inanmıyoruz, sizin gibi düşünmüyoruz, size ait olan ritüeller bize ait değil’ dediğimizde gerçek anlamda cemevlerimizi, toplumumuzu asimilasyondan kurtarmış oluruz.
“YATAY ÖRGÜTLENME MODELİNE UYGUN MECLİSLER OLUŞTURMALIYIZ”
Bugünkü tabloyu yeterli görmüyorsanız o halde neler yapılabilir? Önerileriniz var mı?
Aslan: 30 yılık örgütlenme modelimiz genel anlamıyla dikey örgütlenmedir. Bizim inancımıza uygun olan yatay örgütlenmedir. Bizlerin cemevleri birer halk meclisleridir. Bizler de inancımıza uygun olan bu modeli günümüze uyarlamalıyız. Yerel meclisler, bölgesel meclisler ve bir genel meclis oluşturmamız lazım. O zaman gerçek anlamda bir temsiliyet olur, birlik beraberlik sağlanabilinir. Yerelde ve bölgesinde kendi rengini kokusunu dilini yaşatır, yol bir sürek bin bir düsturu egemen kılınır. Alevilerin temel hak ve özgürlükleri ortaklaştırılırsa güçlü bir örgütlenme sağlanır.
“KURUMLAR SİYASAL ARKA BAHÇE OLARAK KULLANILMAMALI”
Alevi örgütlerinin diğer toplumsal muhalefet ile ilişkilerini ve Türkiye’nin temel sorunlarına karşı mücadelesini yeterli görüyor musunuz? Yeterli görmüyorsanız bu konuda neler yapılabilir?
Alevilerde toplumsal muhalefete gelince maalesef can alıcı sorunlarımızdan birisi. Alevi kurum yöneticilerimiz ve bazı kurumlarımızın örgütlenme biçimi maalesef siyasal, etnik aidiyetler üzerinde ifade ediliyor. Bu sorun da Alevilerin gerçek anlamda kendi inançları ve hakları için ortak örgütlenmesini ve toplumsal bir muhalefetin örgütlenmesini zorlaştırıyor. Bu aidiyetlere bağlı olarak bazı siyasi partiler, siyasi yapılar, kurumlar, örgütler bazı cemevlerine kendilerinin arka bahçesiymiş gibi davranıyorlar. Bunlar asla kabul edilemez, buna asla izin verilmemeli.
“SİYASAL YAPILAR İNANCIMIZA SAYGI DUYMALI”
Elbette ki siyasi partiler de, siyasal örgütler de Alevilerle bir arada olmalı, mücadele etmeli fakat bu konuda bir hukuk da oluşmalıdır. Bu hukukta şu olmalı; Aleviliği bir inanç olarak görmeleri, Aleviliği bir çiçek bahçesi gibi rengiyle, diliyle, kokusuyla kabul etmeleri ve saygı duymaları gerekir. Alevi kurumlarında yönetici olmak isteyen canlarımız da bu siyasal etnik aidiyetlerini asla bu kurumlara taşımamalılar. Aleviler toplumsal muhalefeti örgütleyebilecek en güçlü muhalif yapıdır. Yeter ki kendilerine inansınlar, kurumların etrafında daha fazla kenetlenebilsinler, kurumlarına ve yöneticilerine sahip çıkabilsinler.
“RENGİMİZE DEĞER VERENLER BİZİ YANLARINDA GÖRÜR”
Aleviler inançları gereği hep mazlumun yanında zalimin karşısında olmuştur. Bu anlamda Aleviler ciddi bedeller ödemiştir, hala da ödüyor. Demokrasi güçleri, siyasi yapılar, siyasi partiler bizleri Alevi Kızılbaş Bektaşi olarak etnik aidiyetlerimiz, rengimiz ve kokularımızın üzerinden bir çiçek bahçesi olarak görürlerse, saygı duyar kabul ederlerse Alevileri zaten yanlarında göreceklerdir. Bu anlamda Aleviler açısından toplumsal muhalefeti örgütlemek, içinde yer almak çok kolay olur. Başka bir dünya mümkün, başka Türkiye mümkün bizler hep barışın sevginin mazlumun dili olmaya devam edeceğiz.
Turabi KİŞİN/PİRHA
YARIN:DOSYA 16
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Önceki Genel Başkanlarından Kazım Genç, Alevi örgütlenmesini değerlendiriyor.