Alevi Kültür Dernekleri Genel Merkezi’nin açıklaması şöyle:
Alevi hak mücadelesini yürüten kurumlar olarak her platformda “demokratik çağdaş ve hukukun üstünlüğünü savunan laik devletlerin bütün bireylerin inançlarına , temel hak ve özgürlüklerine müdahale etmemesi ,eşit yurttaşlık temelinde herkesin yasalar önünde eşit sayılması kamu kaynaklarından eşit şekilde yararlanması gerektiğini yıllarca dile getirdik.
Yapılan dönüştürme,asimile etme,hak ihlalleri,ayrımcılık,başka inançları ve düşünceleri yok saymak,ötekileştirmek konularında yıllardır hukuksal sorunlar yaşamaya devam ettiğimizi üzülerek söylemek zorundayız.Yıllardır yatırımcı beş- altı bakanlık bütçesinden daha büyük pay ayrılan kendi yurttaşlarını ayrıştıran Diyanetin kapatılmasını, bilgi ve eğitim üretmeyen zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, Aleviliğin bir hak olduğunu ve cem evlerini ibadethane saymayan laik devletin din alanından elini çekmesini veya bütün inançlara eşit mesafede durmasını talep ettik.
Yıllardır taleplerimize kulaklarını tıkayan hükümetlerin bu alanda uyguladıkları politikalar nedeniyle gerek yurt içi gerekse yurt dışı mahkemelerin aldıkları kararları uygulamayarak M.Ö. beşinci yüzyılda Antik Yunanda yaşayan demokrasi ve özgürlüğün simgesi Perikles’den 2500 yıl sonra bile AİHM de bir günde 11 ayrı cezayla karşılaşmasına ,demokrasimizin bu kadar yara almasına diyecek söz bulamıyoruz.
Perikles 2500 yıl önce “devlet düzenimize demokrasi denilir, güç küçük bir azınlığın değil halkın elindedir. Yurttaşlarımız arasında anlaşmazlıkların söz konusu olduğu durumlarda, herkes yasalar karşısında eşittir, kamu görevini kimin üstleneceğinin söz konusu olduğu durumlarda belirleyici olan kişinin hangi sınıfa mensup olduğu değil, kimin işin hakkını verebileceğidir.Hiç kimse fakir diye siyasetten dışlanamaz,günlük yaşamımız, birbirimizle ilişkilerimiz de özgür ve açıktır, istediği gibi yaşayan komşumuzla kavga etmez, ona kötü gözle bakmayız bile, çünkü ona kötü gözle bakmak, zarar vermese bile incitir. Özel yaşantımız özgür ve hoşgörülüdür; ama kamu yaşamında yasaya saygılıyız, çünkü birlikte yaşama kültürü saygı gerektirir.” demiştir.
Eski Başbakanlardan Merhum Bülent Ecevit bir şiirinde özgürlüğü soluduğumuz havaya benzeterek “varlığı duyulmaz, yokluğu dayanılmaz” diye yazmış devamında “oysa kendimize kalsın diye özgürlük,ona bahçelerde duvarlar ördük,uçup gitti kuş misali bahçelerden,ne eller gördü hayrını ne biz gördük..Bir seyirlik oyun saydık devleti bıraktık oyuncuların eline,yok artık dostlar ağlamanın yararı,ellerimizle kazdık özgürlüğün mezarını, kendimizi gömdük içine” diyerek hayıflanmıştır.
Kraldan çok kralcı bürokratlarımız gün geçmiyor ki kime hizmet ettikleri belli olmayan açıklamalar, fetvalar yayınlamakta basından ve sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine yaptıklarını inkar ederek uygulamaları eleştirenleri suçlamaktadırlar.
2016 yılında Mersinde ilkokul öğrencilerinin 2 gün camide,3 gün okulda eğitim projesi yapan, sabah namazında cemaate çorba dağıtan, bir milyonluk Mercedes makam aracına binen eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, AKP’nin 64. Hükümet Programı’nda yer alan, “Cem evlerine hukuki statü verilmesi” konusunda 3 Ocak 2016’da açıklama yaparak, cem evlerini camilerin alternatifi olarak gördüklerini ifade ederek karşı çıkan, başka bir fetvada Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir? sorusuna “evlenirken aranan nokta, evlenilecek kişinin Müslüman olup olmadığının tespitidir. Müslüman olanla evlenilir, olmayanla evlenilmez.” diye açıklama yapan, yine Ocak 2016’da, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” sorusuna verdiği fetva, 6 Aralık 2017 günü Diyanet’e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulunun erkeğin “Telefon, faks, mektup, mesaj ve internetle ile de eşinden boşanabileceğini” açıklamasını yapan diyanetin bu akıl almaz icraatları hız kesmemektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığının geçtiğimiz günlerde internet sitesindeki Dini Kavramlar Sözlüğü’nde yer alan nikah açıklamasında “İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlendiğini, kız çocuklarının 9 yaşında gebe kalabilecekleri, yanlarında veli olmadan da evlenebileceklerini, ancak velisinin de bulunmasının iyi olacağını , erkek çocukların 12 yaşında baba olabileceklerini bildirerek evliliğin kişiyi zinadan koruduğunu ve insan neslinin devamını sağladığını “savunduğu görülmektedir.
Türk Medeni kanununa aykırı bu ifadelerin “çocuk istismarı” içerdiğini belirten tepkiler üzerine diyanetin anlamsız yorumlar yaptığı görülmektedir.Yine ‘Yılbaşı bileti almak günah mı?’ sorusuna 21 Aralık 2017 günü “Piyango bileti almak kumardır ve haramdır” şeklinde yanıt verip “Bu tür oyunların hasılatından bazı kuruluş ve hayır kurumlarının yararlanması, onları meşru hale getirmez ve haramlık hükmünü değiştirmez.”diyerek aldıkları maaşların haram olduğunu kabul eden bu kurumun ne kadar yararlı işlerle uğraştığını görmekteyiz.
Diyanet cephesinde mantığa ve hukuka aykırı faaliyetler devam ederken eğitim cephesinde aynı yozlaşma ve kirlenme yıllardır devam etmektedir. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ‘in istişare toplantısı için geldiği Adana’da 29 Kasım 2016 Sabancı Merkez Camii’nde kılacağı sabah namazına, katılım sağlanması için öğrencilere duyuru yapılması konusunda Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 25 Kasım 2016 tarihli resmi yazıyla okullara talimat verebilmiştir.
Yine geçtiğimiz günlerde İstanbul/Fatih Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne ilçedeki tüm resmi ve özel okullara gönderilmek üzere ‘Sabah namazı programı’ başlıklı bir yazı göndererek “İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi ve Fatih İlçe Öğrenci Meclis Başkanı M.F.T 15.12.2017 Cuma günü Pertevniyal Valide Sultan Caminde Fatih ilçesinde eğitim öğretim gören tüm öğrencilerle beraber sabah namazı programı yapmak istemekte ve programın Müdürlüğümüze bağlı tüm okullara duyurulması talep etmektedir. Talepleri Müdürlüğümüzce uygun görülmektedir.” talimatını vermiş Kaymakamlıktan gelen yazı üzerine Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ilçedeki tüm özel ve devlet okullarına 13.12.2017 tarihinde yazı göndererek gerekenin yapılmasını istemiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve okullar aracılığı ile .“ uygulamadaki müfredatla Laik ve bilimsel eğitimi tamamen gözden çıkaran hükümet politikalarının okullarda,yurtlarda yaşanan tecavüz vakalarını, çocuk istismarının ve çocuk gelin sayısını artırmasından ve Konya’da imam hatip lisesinde bir öğretmenin beden eğitimi dersinde eşofman giyen öğrencilerle ilgili taciz açıklamalarından endişe duymaktayız.
Her türlü eğitim ve öğretimin erdemli ve ahlaklı insan yetirmek amacıyla akıl ve bilimi esas alması gerektiği açıkken İnsanlarımızın inançları üzerinden sorumsuzca yapılan bu açıklamalardan ve uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.Yakın komşularımızda kadın ve çocuklara tecavüz edip yerinden yurdundan eden ,Din adına,Allah adına insan boğazlayan ,binlerce masum insanı katleden İSİD benzeri selefi terör örgütlerinin yaptıklarından yeterince ders almayan ,yaşanacak olumsuzlukların vebalinin devleti yöneten kişilerin omuzlarında olduğun hatırlatmak isteriz.
Laik ve demokratik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun olmaması gerektiğini, bu sorumsuz uygulamaları yapan bürokratların ücretlerini ayrımcılık yaptığı halkın vergilerinden aldıklarını unutmadan birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz olağanüstü bir dönemden geçerken herkesin üzerine düşen duyarlılığı göstermesini ve toplumsal barışı ve huzuru bozucu davranışlar sergileyen kişi ve kurumlar hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz.
Yöneticiler geçici ama devlet ve kurumları kalıcıdır. Toplumsal barış,huzur,özgürlük adalet hepimizin hakkıdır.Biz haklı taleplerimizi dile getirmeye ve tepkilerimizi demokratik bir anlayışla göstermeye devam edeceğiz. Kamuoyuna saygı ile duyururuz.