Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-13

Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-13

02 Ocak 2018, 19:55

Mevcut örgütlenme düzeyinin Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini, veremiyorsa çözüm önerilerinin ne olduğunu tartışmaya açtığımız yazı dizisinin 13. bölümünde Demokratik Alevi Derneği İzmir Şube Eş Başkanı Hüseyin Ozan’ın görüşlerine yer verdik.

Ocaklar ve Dergahlar sistemi üzerinden yüzyıllarca kendi kendisine yeten ve bu anlamda demokratik, çoğulcu karakterini koruyup günümüze kadar getiren Alevi toplumu kent kültürüyle birlikte yeni sorunlar ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlarla karşı karşıya kaldı.

Buna cevap üretmek için özellikle 1990’lardan itibaren günümüze kadar çok sayıda dernek, vakıf, cemevi, dergah, federasyon gibi yapılar kurarak inancıyla birlikte toplumsal varlığını sürdürmeye çalıştı. Ancak artan asimilasyon ve tekçi politikaların yoğunluğu da dikkate alındığında bu örgütlenme düzeyinin hem Alevi toplumunun ihtiyaçlarına hem de ülkemizin genel sorunlarına cevap olmada yetersiz kaldığı aşikar.

Bu bilgiler ışığında aynayı kendi yüzümüze yani Alevi örgütlenmesine tutarak mikrofonu Alevi pirlerine, kadınlarına, kurum temsilcilerine ve bilinen isimlerine sorduk.

Dizi yazımızın 13. bölümünde sorularımızı Demokratik Alevi Derneği İzmir Şube Eş Başkanı Hüseyin Ozan’a sorduk.

İşte Ozan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar…

Sayın Ozan, Alevi örgütlenmesine genel anlamda baktığımızda tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap veriyor mu? Yeterli görüyor musunuz, eğer görmüyorsanız neden?

Hüseyin Ozan: Alevi örgütlülüğüne genel bir bakışla baktığımızda görülen durum bir kaos halidir. Güncel Alevi örgütlülüğü dönemsel ihtiyaçlara ve Alevi toplumsallığının yaşatılıp geleceğe taşınması amacına hizmet işlevinden oldukça uzaktır. Bu anlamda mevcut örgütlülük oldukça yetersiz olduğu gibi Aleviliği kemiren, tarihsel toplumsal gerçekliğinden koparıp eriten bir karakterdedir. Bu sonuca yol açan nedenleri irdelersek;

“DÜŞÜNSEL OLARAK ALEVİ TOPLUMSALLIĞINDAN KOPULDU”

1- Alevilik, düşünsel-toplumsal bir formasyonu ifade etmektedir. Her toplumsallık düşünsel bir zemin ve kaynağı bu düşünsel zemin olan anlam dünyası üzerine inşa edilmiştir. Uzun bir tarihi kapsayan çok yönlü ve sistematik saldırılar Alevi toplumsalığında önemli tahribatlar yaratmıştır. Özellikle merkezi ulus devlet inşası ve tek tip iktidar alanı yaratmayı hedefleyen tek tipçi ideoloji ve politikalarla beraber, Aleviler, Alevi toplumsallığını mümkün kılan düşünsel zeminden ve anlam dünyasından büyük ölçüde koparılmıştır. Bu kopuş, günümüzde Alevi tarihsel toplumsal gerçekliğinden uzaklaşmaya ve kendini tanımlayamama gibi sonuçlara yol açmıştır.

“DÜŞÜNSEL KOPUŞ SAVRULMANIN ÖNÜNÜ AÇTI”

2- Düşünsel kopuş, bağlı olarak anlam dünyasının yitimi toplumsal perspektifin yitimi anlamına gelmiş; her türlü yabancılaşma ve savrulmanın önünü açmış, yaşama, insan ve doğaya yönelik sorunlara kendi penceresinden, anlam dünyasından bakma yeteneğini yitirmeye yol açmıştır. Sonuç olarak Alevi halklar her türlü manipülasyona açık duruma düşmüş, toplumsal sorunlar karşısında tarihsel gerçekliklerine uygun reaksiyon ve konumlanma yetenekleri sekteye uğramıştır.

“ALEVİLER ULUS DEVLETİN TOPLUMSAL TABANI OLARAK GÖRÜLDÜ”

3- En büyük tahribat ulus devlet inşasıyla beraber ittihatçı-kemalist ideolojik sızmayla gerçekleşmiştir. Bir yandan modernist söylem, bir yandan da canlı tutulan şeriat tehlikesi söylemi, ulus devlet sürecinde ihtiyaç duyuldukça gerçekleştirilen Alevi katliamlarıyla Alevi halklar ulus devletin toplumsal tabanı olarak konumlandırılmaya çalışılmış, bir ölçüde başarı da sağlanmıştır.

“ETNİSİTE İNKARI ALEVİ HAKİKATİNE AYKIRIDIR”

4- Aleviliğin tarihsel, toplumsal, düşünsel gerçekliğine taban tabana zıt olan tek tipçi ittihatçı-Kemalist ideolojik sızma ve dayatmalar Alevilik gerçeğinde ciddi çarpılmalara yol açmıştır. Tek tipçi sızma Türk Alevilerde egemen ulus milliyetçiliği etkilenmesine, başta Kürt Alevileri olmak üzere diğer Alevi etnisitelerinde ise etnisitesini inkar eğilimine yol açmış olup bu hal Alevi hakikatine aykırı bir durumdur.

“YAŞAM ALANLARINDAN KOPUŞ TEHDİTLERE AÇIK KILMIŞTIR”

5- Alevi halklar tarihsel yaşam alanlarından sistematik bir şekilde koparılmış, metropollere ve dünyanın birçok yerine savrulmuştur. Bu durum toplumsal yapıyı ve özgüveni olumsuz yönde etkilemiş, Alevilerin kendilerini daha güvensiz ve tehditlere açık bir durumda hissetmelerine, daha da içe kapanmalarına yol açmıştır.

“ERİL YÖNDE BİR SAPMA ÖRGÜTLÜLÜĞE DE YANSIDI”

6- Alevi yolu, “Ana Yolu”, Alevi toplumsallığı Ana toplumsallığı olarak tarif edildiği halde (Mürşid-i Kâmilullah Ana’dır. -rehber, pir, mürşit Ana Yolunun memurları, görevlileridir- eril yönde bir sapma gerçekleşmiş olup bu olumsuzluk toplumsal yaşamda olduğu gibi güncel Alevi örgütlülüklerinde de yansımasını bulmaktadır.

Tarihsel toplumsal hakikatını esas almayan, bu zemin üzerine inşa edilmeyen bir Alevi örgütlülüğü en baştan sakat bir doğum gerçekleştirecek, karşıtına dönüşecek ve iktidarcı-hegomonik bir karaktere bürünecektir. Böyle bir yapı ise Alevi toplumsallığının çöküşüne katkı sunmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir.

“RIZAYA DAYALI TOPLUMSAL ÖRGÜTLÜLÜK ŞART”

Alevi yolu rıza yolu, toplumsallığı ise rıza toplumsallığı ise örgütlenme biçimi de rızaya dayanan bir karakterde inşa edilmelidir. Toplumsal irade her koşulda esas olmalıdır. Hali hazırdaki örgütlenme biçimleri ise rızayı değil, hegemonik sistemin sunduğu, dayattığı biçim üzerine kurulu olup manipülasyon ve istismarlara açık bir durumdadır.

“ÖRGÜT DEYİNCE ALEVİ TOPLUMSALLIĞI ANLAŞILMALIDIR”

Bugünkü tabloyu yeterli görmüyorsanız, neler yapılabilir? Önerileriniz var mı?

Alevi örgütlülüğünden esas olarak Alevi toplumsallığı anlaşılmalıdır. Bu toplumsallık ise dört temel kurum üzerine inşa edilmiştir. Bu kurumlar; Musahiplik, Rayberlik, Pirlik ve Mürşitlik kurumlarıdır. Alevi toplumsallığı kaynağı Alevi öğretisi olan bu dört kurum üzerinden mümkün olmaktadır. Bu kurumlar işlevsel ise Alevi tarihsel-toplumsal gerçekliğinden söz edebiliriz.

“TOPLUMSAL BİLİNÇ VE AİDİYET DUYGUSU KORUNMALI”

Güncel örgütlenmeler Alevi toplumsallığının korunup yaşatılması, geleceğe taşınması amacına hizmet ediyorsa anlamlı olacaktır. Bu bağlamda;

1- Toplumsal bilinç canlandırılmalı, aidiyet duygusu korunmalıdır. Bu durum Alevi öğretisinin açığa çıkarılması ve Alevilerle yeniden buluşturulmasıyla mümkün olacaktır. Böylece kendini tanımlayamama sorunu ortadan kalkacağı gibi manipülasyonların önüne geçilebilecek, toplumsal varlığın yaşatılması ve sürekliliği için temel adımlardan biri atılmış olacaktır.

2- Bu başlığın girişinde vurgulandığı üzere, Alevi toplumsallığını mümkün kılan dört temel kurumun önemine dikkat çekilmeli, tarihsel hakikatine bağlı olarak canlandırılmalıdır.

“HİYERARŞİK MODELLER MAHKUM EDİLMELİ”

3- Ana Yolu ve Rıza toplumsallığı olarak tarif edilen Alevi yolunun hegemonik-iktidarcı hiyerarşik her türlü sistemle taban tabana zıt bir düşünsel-toplumsal sistem olduğu Aleviler ve dostlarınca bilince çıkarılmalıdır. Bu bağlamda kapitalist hegemonyanın araç ve sonuçları olan milliyetçilik ve tek tipçi ulus modelinin rızasız yolun sonuçları, araçları olduğu güncel Alevi örgütlülüklerince vurgulanmalıdır.

“ÇOK KÜLTÜRLÜ KARAKTERE DÖNÜLMELİ”

4- Alevi öğretisinin temel karakteristiği “varlık birliği” olduğundan, varlığın tüm hal ve formlarının “hak aynası”, yani varoluşa yol açan kaynağın bir hali olduğu kabulü güncel Alevi örgütlülüklerince bilince çıkarılıp “çok kültürlülüğün” Alevi yolu ve öğretisinin karakteristiği olduğu dile getirilmeli, Alevi örgütlülükleri Alevi öğretisinin bu kabulüne uygun söylemde bulunmalı, konumlanmalıdır.

“TEK TİPÇİ KİRLİLİKTEN ARINMALIYIZ”

5- Bütün güncel Alevi kurumları tek tipçi kirlilikten arınmalı, aleviliğin birçok sürekten ve etnik bileşenden oluşan “ikrarlı bir toplam” olduğunu bilince çıkarmalı, eylem ve söylemini bu kabul üzerinden gerçekleştirmelidir.

6- Ritüellerde de tek tipleşme ret edilmeli, süreklerin tarihsel geleneğine saygı duyulmalı, esas alınmalıdır. Aksi tutum dinselleşme ve şekilciliğe yol açacaktır.

“DERGAH VE OCAKLAR, ESAS ALINMALI”

7- Örgütlenme anlayışımız, “her sürek özelinde tarihsel yaşam alanlarına odaklı” olmalıdır. Merkezi yapılanma (genel merkezler vb.) her süreğin tarihsel olarak yoğunlaştığı, kutsallarının, dergah ve ocaklarının olduğu alanlarda olmalıdır.

“ANADİLDE İBADET ESAS ALINMALI”

8- Diller her halkın tüm tarihsel birikimini içerdiğinden ve yetmiş iki millet bir bilinip cümle diller de “hak aynası” olarak bilindiğinden “ana dilde” ritüellerin gerçekleştirilmesi güncel Alevi örgütlülüğünce esas alınmalı ve teşvik edilmelidir.

“ALEVİ YOLU ANA YOLUDUR”

9- Güncel Alevi örgütlülüklerinde kadın tali plandadır. Oysa Alevi yolu “Ana yolu” olarak tarif edilmektedir. Anaların cem-cemaat yürütmeleri, kadının yaşamın her alanında etkin kılınması, güncel demokratik talep ve mücadelelerde kendi özgün yapılanmasını gerçekleştirmesi teşvik edilmelidir.

“BÜTÜNLÜKLÜ BİR PROGRAM YOK”

Alevi toplumunun eşit yurttaşlık, inanç ve ibadet özgürlüğü, zorunlu din derslerinin kaldırılması, ibadet merkezleri ve kutsal mekanlarının kabul görmesi ile demokratik toplum gibi temel talepleri konusunda yeterli bir mücadelenin verildiğini düşünüyor musunuz? Daha güçlü bir sonuç almak için bu konuda neler yapılabilir?

Öncelikle güncel Alevi örgütlülüklerinin (dernek, federasyon, vakıf vb.) bütünlüklü bir program ve hedefi olmadığını belirtmek gerekir. Başta Alevi kurumları olmak üzere diğer demokratik kitle örgütleri de sorunu bütünlüklü tarif edememekte, bütünlüklü çözüm önerileri sunamamakta ve yeterli bir mücadeleyle Alevi sorununu sahiplenememektedirler.

“İKTİDAR OLGUSU VE KURUMLARIYLA BİR ARADA OLUNAMAZ”

Soruda zikredilen ve genelde Alevi kurumlarının dillendirdiği bu talepler Alevi sorununun çözümü ve Alevi toplumsallığının yaşatılabilmesi için yeterli değildir. Alevilik derken toplumsal bir varlık, sorun ve gerçeklikten söz ederiz. Sorunun çözümü toplumsal hakların bütün yönleriyle teslimine bağlıdır. Alevilik iktidar ve hegemonik ilişkilerin bulunmadığı, rıza yolu ve rıza toplumsallığı olarak tanımlanan bir komünalitedir. Hegemonik yapı ve onun yoğunlaşmış ifadesi olan devlet aygıtının türlü biçimlerinin reddi üzerinden alternatifi olarak geliştirilen düşünsel-toplumsal bir formasyondur.

İktidar olgusu ve onun kurumlarıyla bir arada bulunamaz. Dolayısıyla rıza yolu ve toplumsallığının komünal bir yaşam gerçeğini ifade ettiği bilince çıkarılmalı, güncel demokratik mücadelenin yanında Alevi yolunun “rıza şehri” ütopyası unutulmamalı ve Alevi kurumlarınca ifade edilmelidir.

“DEMOKRATİK CENAHIN İRADİ BİR BİLEŞENİ OLMALI”

Demokratik mücadeleden daha güçlü bir sonuç almak için Aleviler kendilerinden başlamalı ve bunun için;

1- Toplumsal sorunları üzerinden taleplerini netleştirmiş, iradeleşmiş, tarihsel toplumsal gerçeklik ve çizgisine uygun bir örgütlenme anlayışıyla örgütlenmelidir. Kriter, Alevi öğretisinin öngördüğü rıza hali, toplumsal iradenin tecellisi ve iktidarcı örgütlenme biçimlerinin reddi olmalıdır.

2- Bütün ötekileştirilmişlerle, hak ve özgürlük talebi olanlarla beraber eşitlikçi özgürlükçü bir komünalitenin inşası için buluşmalı; demokratik cenahın “iradi bir bileşeni” olmalıdır.

“SAMİMİ PRATİK MÜCADELE ŞARTI ÜZERİNE İNŞA”

3- Alevilerin ve alevi örgütlülüğünün bir bütün olarak siyasal alanla ilişkilenme biçimi ise toplumsal taleplerinin programsal düzeyde kabulü, deklare edilmesi ve samimi pratik mücadelesi şartı üzerine inşa edilmelidir. Böyle bir duruş Alevilerin kişiler üzerinden manipüle edilmesine ve kişisel istikballere kurban edilmelerine engel olacağı gibi demokratik mücadeleye daha kararlı, güçlü ve istikrarlı katılımlarını sağlayacaktır.

“HEGEMON GÜÇLER İLE ARAMIZA MESAFE KOYMALIYIZ”

Alevi örgütlerinin diğer toplumsal muhalefet ile ilişkilerini ve Türkiye’nin temel sorunlarına karşı mücadelesini yeterli görüyor musunuz? Yeterli görmüyorsanız bu konuda neler yapılabilir?

Aleviler, kendi toplumsal hakikatleriyle yaşadıkları sürece hegemon odaklarla arasına mesafe koymuştur. Ulus devlet inşasından bu yana ise hegemon güç içerisinde gelişen imparatorluk yanlılarıyla modern devlet söylem ve eylemiyle gelen klik arasında” tercihe zorlanmış, yeninin yanında kerhen yer almışlardır veya yer almak zorunda kalmışlardır. Direnen Koçgiri ve Dersim ise ulus devlet tarafından ezilmiştir. Aleviler, özellikle yetmişli yıllarda gelişen devrimci demokratik mücadelede, devrimci mücadelenin temel dinamiklerinden olmuş, 1980 darbesiyle beraber en çok ezilen toplumsal kimliklerden biri olmuşlardır.

Bu yenilginin ardından ise bir geri çekilme söz konusu olmuş, içe kapanma yaşanmıştır. Hali hazırdaki durum iç açıcı değildir. Diğer başlıklarda ifade etmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı ülkede ki toplumsal muhalefete yeterli bir katkı sundukları söylenemez.

“KEMALİST ETKİLENME ZAAFİYETE YOL AÇTI”

Bu durumdan Alevi örgütleri de büyük ölçüde sorumludur. Vurgulandığı üzere Aleviliğin tarihsel toplumsal gerçekliği ve çizgisi üzerine oturtulmuş bir örgütlülük söz konusu değildir. Temel sorun anlayış düzeyindedir. Tarihsel hakikatından kopunca özellikle ittihatçı-Kemalist ideolojik etkilenme ciddi zaafiyete yol açmaktadır.

“GÜVENLİK KAYGISI VE EKONOMİK KISKAÇ”

Alevilerin içe kapanmasında ki diğer etkenler ise süreklilik arz eden şiddetle iradelerinin kırılmış olması, katliam tehditlerinin canlı tutulup gerek gördükçe yinelenmesi, toplu yaşadıkları tarihsel yaşam alanlarından koparılarak dağıtılmaları sonucunda güvenlik kaygılarının artması, ekonomik kıskaca alınarak özellikle CHP’li belediyelere adeta muhtaç duruma düşürülmeleri, yine aynı belediyelerin kültürevi diye inşa edip anahtarını ellerinde tuttukları cemevleri üzerinden uyguladıkları baskılar sayılabilir.

Uzun yılların sistematik politikalarıyla yaratılan çok yönlü tahribatlar olarak genellemek gerekir.

“İKTİDAR MAKAMLARI DEĞİL HİZMET MAKAMLARI”

Alevilerin bu durumu aşması, Türkiye’nin temel sorunlarına daha fazla ilgi gösterip demokratik muhalefetle diğer başlıklarda vurgulanan temel ve kriterlerde buluşması, toplumsal varlıklarının demokratik mücadeleye ve bütün ötekileştirilenlerle buluşmaya bağlı olduğu gerçeğinin anlatılmasıyla mümkün olacaktır. Şu vurgularda gereklidir düşüncesindeyim;

1- Alevilik rıza yoludur, alevilik iddiasını, aidiyetini koruyan talip rızasız yolun farklı versiyonlarına itibar etmez.

2- İnsanlık hegomonik-iktidarcı sistemin versiyonlarından mağdurdur, insanlık dünyanın her yerinde kurtuluşu bir rıza toplumsallığında (komünalitede) arar ve tarif ederken Alevilerin ağır bedellerle günümüze taşıdıkları değerlerinden, düşünsel-toplumsal modellerinden vaz geçmesi yanlış ve tarihlerine ihanettir.

3- Rayberlik, Pirlik ve Mürşitlik makamları iktidar makamları olmayıp, rıza yolu ve toplumsallığının hizmet makamlarıdır. Bu makamlarda hizmet sunanlar yolun kurbanıdır. Işık ve öncü olmak, toplumsallığımızı hakikate bağlı kalarak savunmak, rızasız yolun versiyonlarına yem etmemek zorundadırlar.

Turabi KİŞİN/PİRHA

YARIN: DOSYA 14
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Kurucu Başkanı Ali Kenanoğlu, Alevi örgütlenmesine ilişkin görüşlerini belirtiyor. 

Bu haber 557 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..