Dedelerinin ikisinin de saz şairi olmasının etkisiyle küçük yaşta bağlama çalmasını ve aşıklık geleneğini öğrendi. Ancak ilk ustası Aşık Davut Sulari’dir. Yaklaşık 10 yaşında Davut Sulari’nin yanında çıraklığa başlayan Daimi, 2,5 yıl kadar birlikte dolaşarak geleneğe, şiire ve türküye ilişkin bilgisini pekiştirdi.
Aşık Daimi, 1950 yılında İstanbul’dan ayrılarak Tercan’a yerleşti. Özellikle bu yıllar yörede duyulduğu ve sevildiği dönemdir. Aynı zamanda kendisinin de aşıklık geleneğini yörede pekiştirmesine fırsat oldu.
1962’den sonra yeniden İstanbul’a dönen Daimi ölümüne dek orada yaşadı. Geçmişi dolayısıyla Daimi Baba, Tercanlı Daimi gibi adlarla anıldı.
Önceleri usta malı türküler söyleyen Aşık Daimi daha sonra kendi deyişlerine ağırlık verdi. 1948 yılında »Bir seher vaktinde indim bağlara« dizesiyle başlayan ilk şiirini yazdı, müziklendirdi ve yaşamı boyunca arşivlere yüzlerce türkü kazandırdı.
Özellikle yaşamının son 20 yılında birçok genç aşığı etkiledi. Uzun yıllar birçok sanatçı ve aşığa bağlama dersleri verdi.
Şiirlerinde sevgi, doğa ve her türden ayrımcılığı eleştiren, insan öğesini öne çıkaran konuları işledi. Ana dili olan Kürtçe ile de şarkılar yazdı, söyledi.
Oğlu Kazım Aydın 1981 yılının Kasım ayında, bir ihbar sonucu Dersim, Pülümür, Kırmeş’de kaldıkları evde 3 hevali-yoldaşı ve ev sahipleri ile birlikte öldürüldü. Bu olay üzerine eşine bugün dilden dile dolaşan „Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım“ parçasıyla seslendi.
Türkiye ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde konserler verdi, birçok albüm hazırladı.
Yadigar Aydın Orhan tarafından hazırlanan Daimi’nin tüm şiirleri/türkülerinin toplandığı kitap »Aşık Daimi, Hayatı ve Eserleri« (1999) adıyla yayımlandı.
ŞİİRLERİNDE;
Ağlama
Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti figanım ahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Bir gülün çevresi dikendir hardır
Bülbül har elinden ah ile zardır
Ne olsa da kışın sonu bahardır
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Daimi’yem her can ermez bu sırra
Gerçek kamil olan yeter onura
Yusuf sabır ile vardı Mısır’a
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Dünya
Aşıklar neylesin seni
Bir ismin var yalan dünya
Haramiler kol kol olsun
Etsin seni talan dünya
Yaş ağaçları kuruttun
Bunca canları çürüttün
Eline geçeni yuttun
Dev ejderha yılan dünya
Daimi konan göçüyor
Bahar geldi gül açıyor
Çirkin güzelden kaçıyor
Kargalara kalan dünya
Pekala
Yolu çıkmaz bir menzile kervanı
Gezdirmekten gezdirmemek pekala
Bir namert bağında gülü reyhanı
Bitirmekten bitirmemek pekala
Ben hakkı aramam Çin’de Maçin’de
Gevher vardır aşıkların göçünde
Varıp namert ile bir cem içinde
Oturmaktan oturmamak pekala
Bakmaz mısın Daimi’nin virdine
Derman olmaz aşıkların derdine
Çekip de namerdi hakkın yurduna
Getirmekten getirmemek pekala
İmdat Eyle
Bir niyazım vardır pirler pirine
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Gerçek erenlerin hüsn-i nuruna
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Horasan elinden Uruma gelen
Cümle düşmüşlerin eynini alan
Cümle evliyaya hem rehber olan
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Şimdiki insanlar yoldan azarlar
Haktan korkmayıp da ahkam bozarlar
Adem düşürmeye kuyu kazarlar
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Geldi gaflet çöktü bu zaman kula
Hiç giren kalmadı erkana yola
İmanı satarlar akçeye pula
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Softalar ters anlar mana hecesiz
Nideyim dünyada varı yücesiz
Daimi bir güldür gezer goncasız
Yetiş Hacı Bektaş sen imdat eyle
Madem ki Ben Bir İnsanım
Kainatın aynasıyım
Madem ki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Madem ki ben bir insanım
İnsan hakta hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Hiç eksiklik yok insanda
Madem ki ben bir insanım
Bunca temenni dilekler
Vız gelir çark-ı felekler
Bana eğilsin melekler
Madem ki ben bir insanım
Tevratı yazabilirim
İncili dizebilirim
Kuranı sezebilirim
Madem ki ben bir insanım
İlim bende kelam bende
Nice nice alem bende
Yazar levh-i kalem bende
Madem ki ben bir insanım
Enelhakkım ismim ile
Hakka erdim cismim ile
Benziyorum resmim ile
Madem ki ben bir insanım
Daimi’yim harap benim
Ayaklara türap benim
Aşk ehline şarap benim
Madem ki ben bir insanım
Birgün
Deli gönül sana bir çift sözüm var
Göç eder kervanın göçersin birgün
Kimse bu mekanda edemez karar
Ecel şerbetini içersin birgün
Deli gönül dalga vurur coş gibi
Geçer gider ömrün hayal düş gibi
Can dediğin bu kafeste kuş gibi
Sen de bu kafesten uçarsın birgün
Ey dertli Daimi sen de gidersin
Şu yalan dünyayı ya sen n’idersin
Helal haram demez alıp yutarsın
Emel defterini açarsın birgün
Çadır Kurdum
Çadır kurdum yüce dağlar başına
Yarin yaylasını yaylayamadım
Düştü gönlüm dalgasına coşuna
Deli göllerini boylayamadım
Ferhat gibi koyaklarda ünledim
Yankılandı kayaları dinledim
Yar yanında inim inim inledim
Ben aşkımı ona söyleyemedim
Daimi’yim gam doldurdum testime
Gitti canan eremedim mestime
Ben kaçtıkça dertler gelir üstüme
Ben bu dertlerimi paylayamadım