Ankara’daki eylemlerden sonra bir kez daha gündeme giren TAK isimli örgütü irdelemekte fayda var. Aslında TAK’ı Kürtlerin değil, devletin izah etmesi gerekiyor. Çünkü TAK adlı bir oluşumun bugün var olması, doğrudan devlet politikalarının sonucudur. Biz yine de bu yapının genel çerçevesine bir göz atalım.
Teyrêbazên Azadiya Kurdistan-TAK yani ‘Kürdistan Özgürlük Şahinleri’nin internet sitesindeki bilgilere göre, örgütün oluşumu 2004 yılının başlarına dayanıyor. Sitede örgütün 2004 ile 2005 yılına ait herhangi bir eylem açıklaması bulunmuyor. Fakat 2006 yılında, özellikle Türkiye metropollerinde çok sayıda eylem yapıldığına dair açıklama ve bilgiler yer alıyor.
Örgütün en çok bilinen birinci eylemi ise 2007 yılında yapılmıştır. 22 Mayıs 2007 yılında Ankara Ulus Anafartalar çarşısında yapılan bu eylem, Güven Akkuş (Erdal Andok) tarafından yapılmış. Aslen Maraşlı, İstanbul’da doğup büyüyen ve Avrupa’dan örgüte katılan Akkuş’un asıl hedefinde dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt olduğu ancak hedefine tam ulaşamadığı söyleniyor.
Bu eylemin yapıldığı tarihlerde, bugüne benzer bir siyasal gerginlik vardır. Zira Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı adasında zehirlendiğine dair bulgular ortaya çıkmış ve dünyanın her tarafındaki Kürtler arasında bu haber infiale yol açmıştı.
TAK’ın sitesindeki verilere göre, örgütün eylemleri 2006’dan 2012’ye kadar devam etmiştir. Yapılan eylemlerin bilgileri detaylıca paylaşılmıştır. Fakat 2013 ile 2014 sürecinde TAK hiçbir eylem yapmamıştır. 23 Aralık 2015’te Sabiha Gökçen Havalimanı ve 2016’daki bilinen son Ankara eylemleri yapılmıştır.
TAK, 30 Aralık 2015’te yaptığı yazılı açıklamada, PKK ve diğer Kürt örgütlerinin yürüttükleri savaşta hedef perspektifleri, eylem tarz ve taktikleri itibariyle fazlasıyla yumuşak ve etkisiz bir karakterde olduklarını belirtmiş, bunun “TC faşizminin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşa” gereken cevabı veremediği değerlendirmesinde bulunmuş ve yeni süreç başlattığını ilan etmiştir.
TAK, ‘İmralı’da devam eden görüşmeler sürecinde herhangi bir eylem yapmamış’ ancak bu sürecin bitmesinden sonra aktifleşeceğini deklare etmiştir.
Örgütün aynı açıklamalarında, Kürt halkına yönelik baskı ve katliamların intikamı alınacağı vurgulanmıştır.
Yani TAK kendini ‘bir intikam örgütü’ olarak tanımlayıp konumlandırmıştır. Kürtlere ve Kürt Önderliği Öcalan’a yönelik tehdit ve baskılara aynı yöntemle cevap vermek üzere kendini örgütlendiğini açıklamıştır.
Son Ankara eylemlerinin ardından birçok çevre TAK’ın PKK etkisinde olduğu tespitinde bulundu. TAK, PKK değildir. PKK defalarca TAK’la ilişkisi olmadığını söylemiştir. PKK siyasal ve toplumsal perspektifi, projeleri olan bir harekettir. Hayatın birçok alanında örgütlenmiştir. Ve tabi ki binlerce gerillası vardır. Zaten askeri yapıları olan bir hareketin başka bir askeri yapı kurması mantıklı değildir. Askerlere ve militarist güçlere karşı eylem savaş hukuku açısından bir terslik arz etmemektedir. PKK, sivillere yönelik saldırıları bir savaş suçu olarak değerlendirmektedir. 1994 yılında Cenevre savaş sözleşmesini imzalamıştır. 1980’li yıllarda bazı sivillerin ölümüyle sonuçlanan eylemler konusunda bu eylemleri yapan sorumlular hakkında soruşturmalar açmıştır. Bu eylemleri de mahkum etmiştir. Kaza vb. nedenlerden dolayı sivillerin ölmesini ya da zarar görmesini kınamış ve kendi bünyesinde yaptırımlara gitmiştir.
TAK, Türkiye devletinin her türlü kurumunu, ekonomisini vs. hedeflediğini belirtmektedir. Ama sivilleri doğrudan hedeflemediklerini ve Ankara’da ölen siviller için üzüntülerini de açıklamıştır.
TAK’ın son açıklamalarından da anladığımız kadarıyla bu örgüt, PKK’nin savaş çizgisini yetersiz bulmaktadır ve daha radikal bir eylem çizgisine yönelmektedir.
Bazı TAK üyelerinin daha önce PKK ortamında yer aldıklarını açıklamalarında anlıyoruz. Zaten birçoğu PKK’nin mücadele çizgisinin yarattığı toplumsal kesim içinden gelenlerdir. Fakat PKK’nin siyasal çözüm çabaları, TAK ve çevresindeki gençlere yetersiz gelmektedir ve ‘daha fazla mücadele’ diyerek başka bir zeminde örgütlenmeye başlamışlardır.
TAK ile PKK’nin aynı olduğunu söylemek özel savaş propagandası değilse bilinçsizlik ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Peki, PKK isterse TAK’ı durdurabilir mi?
Bu sorunun cevabı hayırdır. Çünkü TAK sitesindeki açıklamasında PKK’yi dinlemeyeceklerini belirtmişlerdir. Öcalan ve Kürt halkı özgürleşene kadar eylemlerini sürdüreceklerini ilan etmişlerdir.
Ayrıca mesele bu kadar basit değildir. Olay bir hiyerarşi veya organik ilişkiler sorunu olmaktan çıkmış durumdadır. Olayın sosyolojik ve duygusal boyutu sanıldığından çok daha derindir.
PKK gibi son derece radikal bir siyasal, askeri ve toplumsal mücadele veren bir hareket varken TAK niye vardır?
Asıl sorulması gereken soru budur. Çünkü; bugün Kürdistan’da on binlerce genç insan Türk devleti ile ancak savaşılarak sonuç alınabileceğini düşünmektedir. Binlerce insan sokaklarda ‘intikam’ diye slogan atmaktadır. Hatta PKK intikam diye bağırıyorlar. Dolayısıyla bazılarının toplumdaki bu intikam duygularıyla hareket etmesinin sosyolojik nedenleri vardır. Bırakalım Kürdistan ve Türkiye’yi Londra, Berlin, Paris, Brüksel sokaklarında yürüyen binlerce Kürt genci TAK’ın Ankara’da eylem yapan militanlarının resimlerini taşıyorlar.
İmralı görüşmeleri devam ettiği süreçte de, binlerce genç PKK hareketini ‘savaşmamakla’ eleştiriyordu. Binlerce kişinin katıldığı herhangi bir Kürt etkinliğine gidin orada TAK ile aynı düşünen çok sayıda insanın olduğunu göreceksiniz. Binlerce gencin değişik mecralarda kendisini bu şekilde ifade ettiklerini de görebilirsiniz.
Yani mesele masa başında, Kürtleri ve Kürdistan’ı uzaktan seyrederek anlaşılmaz. Bugün Kürt sorununa duyarlı olan birçok çevre de mevzuyu halen çözebilmiş değil. Binlerce genç insanın neden TAK üyesi olabilecek duruma geldiklerini bilmiyorlar, bu konuda bir fikirleri yok. Onun için olayın sosyolojik boyutunu değil en basiti olan siyasal denklemine odaklanıyorlar.
TAK sitesinde ve açıklamalarında geleceğe dair bir siyasal proje sunulmamaktadır. Ama her eylemin, her davranışın siyasal nedenleri ve sonuçları olduğuna göre, TAK gibi oluşumların çözümü de siyasettir. Bu tür eylemleri ortaya çıkaran toplumsal ve siyasal koşulların zeminini ortadan kaldırmaktır. Bunun örneği 2013-14’te görülmüştür. Devletin siyasal zemini kapatması ve katliamlara başlaması TAK’ın da aktifleşmesini beraberinde getirmiştir. Siyasal çözüm bu gibi yapıların zemin bulmasına engel olmaktadır.
Burada irdelenmesi gereken nokta şudur: Henüz 20’li yaşlarında olan insanlar neden bir şekilde kendini feda edecek şekilde örgütleniyorlar? TAK’ı sadece günlük basit siyasal analizlerle tanımlamaktan ziyade sosyolojisini anlamak daha yararlı olacaktır.
Kimdir bu insanlar?
TAK üyeleri; Silopi’de polis tarafından öldürülüp cenazesi 7 gün sokak ortasında bekletilen 60 yaşında 8 çocuk annesi Taybet İnan’ın tanıdıkları, komşuları, akrabaları…
Şırnak’ta cenazesi panzer arkasında sürüklenen Hacı Birlik’in akranları, okul ve iş arkadaşları…
Öldükten sonra cesedi tanklarla ezilen Diyarbakırlı Mahsum’un mahalle arkadaşları…
Varto’da infaz edildikten sonra cenazesi teşhir edilen Kürt kadını Ekin Van’ın arkadaşları…
Şırnak’ta bodrumlarda yakılan onlarca genç, kadın ve erkeğin tanıdıkları, dost ve arkadaşları…
Cizre, Silopi, Sur’da kapısının önünde oynarken vurulan yüzlerce çocuğun abileri, ablaları…
Sur’da evleri yıkılan, zulmün her türlüsüne maruz bırakılan, akrabaları infaz edilen ailelerin çocukları…
‘’Türksen övün değilsen itaat et’’ yazılarının yazıldığı sokakların çocukları…
Özetle; herhangi bir Kürt gencine sorarsanız size TAK üyesi olması için binlerce sebep sayacaktır.
TAK eylemlerinde sivillerin ölmesi asla tasvip edilmez. Buna karşı çıkmak, eleştirmek, kınamak gerekir ve bu herkesin hakkıdır. Daha fazla eleştirmek, sivillerin bir savaşta hedef alınmamasını gerektiğini daha yüksek sesle haykırmak gerekir. Fakat bu durum ‘TAK’ gerçeğini değiştirmez. Çünkü yukarda yazdığımız ve bu insanların duygu ile düşünce dünyasına hakim olmuş başka gerçekler vardır.
Kürt meselesi hakkında ‘Analiz’ yapan kaç Türk aydını bugün Cizre’deki vahşet bodrumlarını bilmektedir, Taybet İnan, Hacı Birlik, Ekin Van, dedesi ve kucağında vurulan Cizreli 3 aylık Miray bebeği tanımaktadır?
Bunları bilmeyenlerin TAK’ı anlamaları da mümkün değildir. Ve bunları bilmedikleri için TAK’a yaptıkları eleştiriler bile gerçekleri gören herhangi bir Kürt insanına itici ve gayri samimi gelmektedir.
TAK’ı güncel bir reaksiyon olarak değerlendirmek hiçbir sonuç vermeyecektir. Bu gibi yapılan aktif olmaması için, tek çözüm yöntemi devletin Kürtlere dönük zulmüne, imha-inkar politikasına son vermesidir. Bu durum olmadıkça bırakalım TAK’ın devre dışı kalmasına yeni TAK’ların doğması bile sürpriz olmayacaktır. Hatta bugün PKK’yi eleştiren bazı AKP’liler daha önce Kürt sorununu çözmezseniz bir PKK gider, birkaç PKK gelir diyorlardı. Durum tam da bundan ibarettir.
Binlerce insan ‘hayatını feda edebilecek’ duruma gelmişse ve artık Kürt toplumunun bir bölümü ‘Türkiye sınırları içerisinde’ çözüme inanmıyorsa, o zaman meseleyi sil baştan tekrar ele almak gerek. Sadece olmuş eylemlerin sonuçlarını değerlendirmek en kolayıdır.
Amed Dicle / ANF