HDP Grup Başkanveli Filiz Kerestecioğlu, "Ne yaptınız nasıl ettiniz de Cem Küçük gibi, Ali Ağaoğlu gibi, Reza Zarrab gibi hatta Sedat Peker gibi adamlara itibar kazandırdınız!" diye sordu.
2018 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı kapanış konuşmasını yapan Kerestecioğlu, geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de bütçenin, Meclis’ten halk iradesi hiçe sayılarak geçirildiğini söyledi. Kerestecioğlu, "Toplumun geniş kesimlerinin katılım sürecinden dışlandığı, halkın kaynaklarının sermaye kesimleri, yandaş kurumlar ve güvenliğe aktarıldığı bu tasarıya Hayır diyoruz! Toplumsal ihtiyaçlar için bir ekonomi, halk için bütçe istiyoruz!" dedi.
Yapım maliyeti 5 milyar TL olarak tahmin edilen Cumhurbaşkanlığına bağlı 1000 odalı Saray’ın 2016 yılı harcamasının yaklaşık 1.5 milyon liraya vardığı ortaya çıkınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “İtibarda tasarruf olmaz” dediğini anımsatan Kerestecioğlu, şöyle devam etti:
"Peki itibar nerede? Bu trajik, ama kapitalist ülkelerdeki eşitsizliğin yarattığı eşitsizliğin olağanlaştırdığı bu fotoğraf, sosyal medyada “halk yüzde 11 büyümeyi arıyor” diye paylaşılmıştı. İtibar bu fotoğrafta mı? (Kerestecioğlu, yaşlı iki insanın çöplerden yiyecek aradığı fotoğrafı, Meclis Başkanının odasının fotoğrafını ve Saray’ın fotoğrafını gösterdi.)
Yoksa itibar Meclis Başkanının odasını gösteren bu fotoğrafta mı ya da bu 1000 odalı sarayda mı?
“Zarfa değil, mazrufa bak” Ya da Nasrettin Hoca’nın kürke itibar edilmemesini pek güzel anlatan “ye kürküm ye” hikayelerinden buralara geldiysek yazık bize! İtibar akılda, yürekte, adalette, eşitlikte arkadaşlar...
Hiçbir sosyal devlet ve demokratik rejim, kendi yurttaşlarını işsizliğe ve yoksulluğa terk edemez. Oysa, Türkiye’de her 8 kişiden biri sosyal yardımlara gereksinim duyuyor. Ekim 2017’de açlık sınırı 1.544 TL, yoksulluk sınırı ise, 5030 TL. Bırakın yoksulluk sınırını, milyonlarca asgari ücretli açlık sınırına yakın, milyonlarca emekli bahsedilen açlık sınırı rakamının altında maaş alıyor."
MECLİSİN BU TARİHTEKİ ENN BÜYÜK AYIBI
Parlamentonun 10 üyesinin cezaevinde 'rehin' tutulduğunu ifade eden Kerestecioğlu, şöyle dedi:
"Bir yılı aşkın süredir Selahattin Demirtaş’ın mahkemelere çıkması engelleniyor. Tutuklu vekillerimiz içerideyken bütçenin hiçbir şey yokmuş gibi geçmesi bu Meclis’in bu tarihteki en büyük ayıbıdır ve utancıdır.
Bu ülke hani Mevlana’nın Yunus Emre’nin Pir Sultan Abdalın; Halide Ediplerin Nezihe Muhittinlerin, Şeyh Bedrettinlerin, Feqîyê Teyranların, Ayşe Şan’ların ülkesiydi!
Ne yaptınız nasıl ettiniz de Cem Küçük gibi, Ali Ağaoğlu gibi, Reza Zarrab gibi hatta Sedat Peker gibi adamlara itibar kazandırdınız! Nasıl oldu da bu adamlar televizyonlara çıkıp, “bak işkence yöntemi var boğma” diye ortalığa çıkıp adamdan sayılıp, konuşturulur oldular! Nerede Yunus Emreler, Nerede Pisr Sultan Abdallar.
Kim bunlar? Ne üretmiş, bu toplum için ne yapmışlar! Bir ağaç mı dikmiş, bir çocuğu mu evlat edinmiş, bir şiir mi yazmış, bir insana eli kalbi mi değmiş, kendinden ve reisinden başka kimi sevmiş de ortalığa pelesenk olmuşlar!
Ne ettiniz de bu ülkenin en yaratıcı siyasetçileri, gazetecileri hapiste, bunlar meydanları boş bulur oldular! "
'KAVGA FİKİRLERLE OLSUN'
Kerestecioğlu, daha sonra bir arkadaşlarının ölümü üzerine en büyük hasımlarından birinin onun arkasından verdiği gazete ilanını anlatarak Demirtaş'a özgürlük istedi:
"70’li yıllarda Ankara Hukuk’ta okurken çok sevdiğimiz bir arkadaşımız vardı: Ümit Öncül. Ümit, 80 öncesinde dahi, o günlerin insanlarının bileceği DAL denilen emniyet birimine götürülüp işkence görmüş, mücadeleci, dürüst, devrimci bir arkadaşımızdı. Çok hasmı vardı. Ciddi çatışmalar yaşanan bir dönemdi. Biz onu, o dönemde değil ama çok yıllar sonra, 2004 yılında, çok sevdiği halı saha maçını yaparken beyin travmasından kaybettik. Ölümünden sonra bir gazete ilanı gördük. En büyük hasımlarından bir ülkücünün verdiği bir ilandı bu. Size o ilanı okumak isterim:
Galiba milattan önceydi,
Ancak her şey katı bir gerçekti
Kışlar uzun, dersler zor, yaşam çetin,
Kentler ise yorgundu
Ülkemiz sancılı, gençlik hep uykusuzdu
Kahramanlıksa çok pahalıydı…
Kuyruklar sadece dolmuş ve Sana yağı içindi
Daha popstar kayıtları başlamamıştı
Ucuz mafyacılık henüz moda olmamıştı
Bankalar daha sağlam, bakkallarsa yaygındı
Çoğu insan dizüstü yaşamayı bilmiyordu
Keskin bir rakip, kararlı bir muhataptı.
Mutlaka fikrinin namuslusuydu
Ne inkar ne methiye ne de serzeniş!
Dönemin sessiz ve onurlu sanıkları,
Günümüz görgü tanıkları
Belki biraz delikanlıca bir söylem olacak ama dostluk da düşmanlık da “mertçe” olmalı. Bu nedenle Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın! Demokratik siyaseti serbest bırakın, Bu Meclis sıralarından yolu geçen tüm arkadaşlarımızı serbest bırakın! Dostluk da düşmanlık da mertçe olsun. Kavga, olacaksa yalnızca sözlerle fikirlerle olsun!"