Diktatör Erdoğan “Kudüs riyakarlığı” ile zulmünü örtmeye çalışıyorken, Türkiye ve Kürdistan’ı cehenneme dönüştüren faşizminin amacını Aleviler bakımından deşifre etmek, mücadele uyarısı ve Maraş katliamının 39.yıldönümünde tarih bilinci açısından önemli.
Erdoğan faşizmi, devrimci ve demokratik harekete saldırırken, hedef aldıklarından biri de ezilen inanç sahibi Alevi halkı ve Demokratik Alevi Hareketi.
Hızır Paşa rolü oynayan Cem Vakfı, Ehlibeyt Vakfı yöneticileri, ulusalcı faşizmin Alevi yazarları gibilerini, Erdoğan faşizmiyle birlikte tarihin çöplüğüne atmak gerekir. Çünkü, onlar, Erdoğan’la işbirliği yaparak halklarımıza yapmaya devam etiği zulme ortak oluyorlar.
Alevi derneklerinin büyük bölümü Demokratik Alevi Hareketi’nin (DAH) içinde yeralıyor. Bu içerde ve diasporada da geçerli.
DAH kapsamındaki federasyonlar ve bağımsız dernekler, zaman zaman kitlesel mücadeleler yükseltmelerine rağmen değişik nedenlerle şimdi suskunluğu öne çıkardılar. Adeta ölü taklidiyle Erdoğan’ın faşist zulmünden kurtulacakları yanılgısını yaşıyorlar. Ölü taklidi yapak yanılmak gibi zararsız bir hatayla kalmaz. Erdoğan faşizmi, gücü hedeflediği tüm devrimci ve demokratik güçleri zamandaş olarak ezmeye yetmediği için ‘salam politikası’ izliyor. Demokratik Alevi Hareketi’nin ölü taklidi, Erdoğan faşizminin, devrimci ve demokratik güçleri dilim dilim “yeme”, sırayla tasfiye etme politikasını kolaylaştırıcı rol oynuyor.
Vurgulamak gerekir ki, Erdoğan faşizmi, “Alevi açılımı” oyalamasıyla uzun süre oynadıktan sonra, diktatörlüğünü korumak için politik İslamcı faşizmi inşa etmeye başladı.
Genç kuşakların eğitiminde İslami dersleri yoğunlaştırdı. 2002-2003 yılında: İHL’nde okuyan öğrenci sayısı 71.100’den 2015-2016 eğitim-öğretim yılında 555 bin 870’e yükseldi. Açıköğretim İmam Hatip Lisesinde (İHL) okuyan 121 bin 335 öğrenciyi de eklediğimizde, toplamda İHL’lerde okuyan öğrenci sayısı 677 bin 205’e ulaşmakta. Türkiye’de liseye giden her 100 öğrenciden 15’i İHL’ye gitmektedir. Bu oran artmaya devam ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı (DİB) ve 100 bini aşan kadrosunu etkili kullanıyor. Bu kadro ordusunu cami ve Kuran kursunda kullanmakla yetinmiyor, evlere sosyal olayları çözümleme eğitmenleri olarak da göndermeye başladı, kitle çalışmasının daha yoğun aracı yapıyor. Dini nikahı getirerek Sünni sosyokültürel kuşatmanın aracı yapıyor.
Askeri personelin yetiştirilmesinde, müfredatını diktatörlüğün belirleyeceği yeni bir sistemi kararlaştırdı. Subay yetiştirme mekanizmasını Politik İslamcı ve Türkçü içerikle dolduracağından şüphe duymamak gerekir.
Erdoğan faşizmi, devletin bütün ideolojik aygıtlarını daha etkili tarzda kullanarak politik İslami ideolojiyle kitle desteğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Tekelindeki büyük medya ile de bu ideolojik inşayı daha geniş kitleye yaymaya çalıştığını belirtmeye gerek yok.
Erdoğan faşizmi, politik İslamcı kitle desteği inşasıyla, aynı zamanda Alevi inanca sahip halkı hedefliyor.
Erdoğan faşizminin devlet ve sivil faşist İslamcı-Türkçü vurucu güçlerle estirdiği açık terörist diktatörlüğün en acil ve güçlü hedefi Kürtler ise, yine acil olarak devrimci hareketi imha ve zindanla tasfiye etmek için saldırıyorsa, salam taktiği gereği bu güçlerden sonra sırayı Aleviler’e saldırıya getirecektir.
2015’te başladığı kitlesel katliamlar zinciri, Kürtlere Cizre-Sur vahşetiyle soykırımcı saldırıları dehşetle teslim almayı amaçlıyordu. Bunun yıldırıcı etkisi Aleviler’de de yansımıştır.
Fakat Erdoğan, direnişçi güçlerden sonra sırayı Alevileri getirecek, onları da kitlesel katliamlarla teslim almayı deneyecek sonrasında kitlesel asimilasyonla Aleviliği bu topraklardan silmeye çalışacaktır. Elinde devletin devasa militarist aygıtı ve PÖH, JÖH, Osmanlı Ocakları, HÖH, Ülkü Ocakları, IŞİD, Nusra, Ahrar ve diğer katiller sürüsü var. 16 Temmuz’da katiller sürüsünü Gazi halkının üzerine sürmeyi denedi. Direnişçi güçleri yenemediği için devamını getirmeyi sonraya bıraktı.
Ayrıca, dün kır toplumunda mümkün olmayan asimilasyonun bugünün kentli toplumda olanaklı hale geldiğinin bilinci Erdoğan’ın aklında ve hocalarında var.
İşbirlikçisi vakıflar ve ulusalcılar, Erdoğan faşizmini destekleyerek katliamlarına suç ortağı olduklarını dikkate alırsak, doğrudan Aleviler’e yönelik katliam ve asimilasyona da suç ortağı olmaya devam edecekler.
Aleviler, Maraş katliamındaki rolüne rağmen Kemalist orduya örtük olarak güveniyordu. Modernist olmasından hareketle TÜSİAD’a dolaylı güveni vardı. Kemalist generaller ve ulusalcı tetikçileri “devlet bekası” için uzun zamandır varlıklarını Erdoğan faşizmine siper yapmış durumdalar. TÜSİAD, siyasi krizi atlatmak için onunla işbirliği çıkarcılığını seçmiş durumda.
Aleviler ve DAH, ne ölü taklidi yaparak Erdoğan faşizminden kurtulabilir, ne de boş hayallerle güvendiği güçler onu korur!
Aleviler ve DAH, Erdoğan faşizmi zafer kazanmadan, ölü taklidini ve sıranın kendilerine gelmesini beklemeden, antifaşist mücadeleyi kendi cephelerinden canlandırmalı, yükseltmelidir. Bunu yapamazlarsa Erdoğan faşizminin Aleviler için hazırladığı üzücü sonu istemeden yakınlaştırırlar. Fakat bunu başarırlarsa, yeni Maraş ve Gazi’leri önleyebilir, direnişçi güçler çok zayıflamadan mücadeleye güç katabilir ve faşizmi yenmeye katkı sunabilirler, sunmalıdırlar!
Ziya Ulusoy / Politika