Açıklamada, son yüzyıllık tarihin katliamlarla dolu olduğuna vurgu yapılarak, “Özellikle Kürtler ve Alevilerin yaşadığı coğrafyalar, devletin resmi ideolojisi “Türk-İslam sentezi” çerçevesinde sürgünler, etno-dinsel arındırma ve asimilasyon politikaları ile darmadağın edilmiştir. Tek tip toplum yaratmak adına Türk İslam çemberi dışında kalan bütün etnik ve inanç kimliklerini yok sayılmıştır” ifadelerine yer verildi.
“Devletin “Tek devlet, tek millet, tek din” anlayışı ile devam eden katliamcı politikalarını sergilediği aylardan biri de Aralık ayıdır” denilen açıklamada, “Aralık ayı farklı tarihlerde Alevilerin, Kürtlerin ve Devrimci tutsakların cezaevlerinde hunharca katledildiği tarihtir” diye belirtildi.
“MARAŞ KATLİAMI İLE ALEVİ KÜRT NÜFUSU TASFİYE EDİLMEK İSTENDİ”
“Maraş Katliamı, ötekileştirilen bir kimlik olarak Alevi-Kürt kimliğine yönelik, devlet destekli sivil-faşizan birimlerin yürüttüğü bir katliamdır” vurgusu yapılan açıklamada, “Katliam adım adım hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Maraş Katliamı devlet tarafından sistematik olarak yapılan diğer katliamlar gibi politik açıdan hakim gücün toplumu yeniden dizayn etme politikasının bir parçasıdır. Devlet, bu coğrafyada Ermenileri nasıl soykırıma uğrattıysa, aynı şekilde Maraş Katliamı ile Alevi-Kürt nüfusunu tasfiye etmeyi amaçlamıştır. Özellikle istihbarat ve güvenlik birimlerinin öncülüğünde faşizan sivil-siyasi birimler de araç olarak kullanılmıştır” diye belirtildi.
“KATLİAM OLARAK TANIMLANMADI”
“Sıkıyönetim mahkemesi, Maraş Katliamını bir katliam olarak tanımlamamış, iki topluluğun; Alevi ve Sünnilerin birbirleri arasında bir çatışması olarak tanımlanarak, devlet aklanmış ve olası uluslararası bir yargılamanın önü alınmıştır” denilen açıklamada, “Mahkemelerde sanıkları beraat ettirilmiş, kaynaklar, bilgiler, belgeler gizlenmiş ve adeta bir katliam yaşanmamış gibi hukuksal kararlar alınmıştır. Son tahlilde dava dosyaları “devlet sırrı” ilan edilmiştir. Katliamdan yıllar sonra Terolar’da Kürt Alevi köylerinin ortasına, mültecilerin barındırılacağı yalanı ile DAİŞ’lileri yerleştirmek amacıyla, gizli-saklı, alelacele bir kamp kurulmuş, bunun yanında çevresel tahribatlar devam ettirilmiştir” şeklinde belirtildi.
“KATLAİMLAR BUGÜN DE DEVAM EDİYOR”
Bugün AKP tarafından OHAL ve KHK’lerle yönetilen ülkede, katliam politikalarının olduğu gibi devam ettirildiğine dikkat çekilen açıklamada, ” Maraş Katliamı’nın 39. yıldönümü arifesinde Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde Alevilere ait 13 evin kırmızı boya ile işaretlenmesi, Adana’da Arap Alevilerin mezarlarının tahrip edilmesi, Manisa’da Alevi bir yurttaşın evinin duvarına çarpı işareti konulması faşist zihniyetin katliamcı politikasının devamı niteliğindedir” diye belirtildi.
“ROBOSKİ DAVASININ TAKİPSİZLİK KARARI AYNI ZİHNİYETİN ÜRÜNÜDÜR”
Roboski katliamına da dikkat çekilen açıklamada, “Dersim, Koçgiri, Kırıkhan, Malatya, Çorum, Elbistan, Sivas/ Madımak, Gazi katliamları Roboski, Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Silopi ve Gewer’de yapılan katliamlardan farklı değil, bilakis aynı zihniyetin ürünüdür. 28 Aralık 2011’de Roboski’de 34 sivil ve 50’den fazla katırın savaş uçakları ile bombalanarak katledilmesi, katliama ilişkin ortaya çıkan hukuki bilgi ve belgelere rağmen dosyanın, özel yetkili savcılık, askeri savcılık ve askeri mahkeme tarafından olağan bir yargısal süreç işletilmeden takipsizlik kararı verilerek kapatılması yine aynı zihniyetin ürünüdür.Öyle ki, Meclis Başkanlığı’nın, çoğunluğu çocuk 34 sivilin katledildiği Roboski Katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması talebiyle HDP tarafından verilen araştırma önergesi içerisinde geçen ‘katliam’ kelimesini ‘kaba’ ve ‘yaralayıcı’ bularak işleme koymaması, katliamcı zihniyetin yanında duran tutumu pekiştirmiştir” denildi.
STRASBOURG MİTİNGİNE ÇAĞRI
Açıklamanın devamında katliamcı zihniyet kınanarak, tüm duyarlı kamuoyu, demokratik kurum ve bireyler 16 Aralık 2017 Cumartesi günü Fransa-Strasbourg’ta yapılacak, ‘Maraş’tan Roboski’ye Katliamları unutmadık, unutturmayacağız’ merkezi yürüyüşüne katılmaya çağırıldı.