Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Acun Karadağ’ın yargılandığı davada karar verildi. Verilen aradan önce son sözleri sorulan sanıklar Acun Karadağ ve Semih Özakça duruşma salonunda, Nuriye Gülmen ise Numune Hastanesi’nden SEGBİS yolu ile kararı dinledi.
Mahkeme heyeti kararında, Gülmen’in “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına ve tahliyesine, Semih Özakça ve Acun Karadağ’ın beraatına karar verdi.
Semih Özakça savunmasında, öğrencilerine seslenmek istediğini söyledi. “Küçüklerim, canlarım” diye savunmasına başlayan Özakça, “Bu mahkemeden ne çıkar bilmiyorum. Elbette görüşeceğiz diyorum. İşim için ekmeğim için onurum için sizler için direnmeye devam ediyorum. Özellikle yoksulluğu içimi burkan evladım Serhat; o kadar yoksulsun ki yetim halini gördüğümde içim burkulmuştu. Gerçekten büyük bir yetişkin gördüm sende. Annenin o çabalarını fedakarlıklarını gördüm, sanki bütün sorumluluklar senin sırtında. Kendini ve anneni üzme umarım o yoksulluğun sefaletin son bulacak. Bütün yoksul ve aç çocuklar için de mücadele ediyoruz. En çok senin için mücadele ediyorum” dedi.
Nuriye Gülmen konuşmasında henüz esasa ilişkin savunma vermediğini hatırlatarak, “Savunmamı vermedim, savunmamı vermediğim koşullarda mütalaaya karşı savunmamı yapmamı istemenizi çok anlamıyorum. Ben 3. duruşmadır SEGBİS ile bağlanıyorum ancak SEGBİS ile ifade vermek istemiyorum. Bu sefer farklı bir şey oldu. Bana ‘Eğer ölüm riskini göze aldığın bir dilekçe imzalarsan seni mahkemeye götürebiliriz’ dediler. Ben de kendimi kötü hissettim ve ‘hayati risk’ yazayım dedim. Onu dahi kabul etmediler ve ölüm riski yazmam için dayattılar ve bende kabul etmeyerek dilekçeyi geri verdim” ifadelerini kullandı.
Açlık grevinin 268’inci gününde olduğunu hatırlatan Gülmen, “Vücudum her geçen gün lime lime eriyor, 268 gündür buna şahit oluyorum. Her şeyi geçsek, kaldı ki örgüt üyesi olsam beni burada öldürecek misiniz?” diye sordu.
“Nasıl olsa benim hakkımda hüküm verdiniz” diyen Gülmen, “Açlık grevini örgüt talimatı ile yaptığım söylenmiş iddianamede ancak bana talimatı kimin verdiği söylenmemiş. Kimden almışım talimatı böyle bir şeş yok. Ben adalete aç bırakıldım. Bu insanlara yapılanlar benim onuruma dokunuyordu. ‘Şunu yapabiliriz bunu yapabiliriz’ diyorduk ancak kimse bir şey yapmıyordu. Ben küçük bir şey yapmayı düşünmüyorum. Gerçekten bir haksızlığa uğradığını düşünüyorsa insan bu kadar saldırı karşısında sessiz kalmamalıdır” dedi.
Yüksel Caddesi'nde neden oturduğunu anlatan Gülmen, “Yaşadığım birçok şey beni Yüksel Caddesine götürdü. Çok öfkeleniyordum. İşten atılmıştım ve kitap dahi okuyamaz hale gelmiştim. İşinden ekmeğinden edilmek böyle bir duygu. Hiç unutmam ben direnişteyken Kübra bebek açlıktan ölmüştü gözlerim doldu ve kendi kendime söz verdim; Bugün senin içinde slogan atacağım Kübra bebek dedim” şeklinde konuştu.
Konuşması sırasında yorgun düşen Gülmen, “Birazcık müsaade istiyorum” diyerek bir süre dinlendi. Daha sonra devam eden Gülmen, “Kısa süre önce Kürt illerinde yaşananlara tanık olmuştuk. Taybet Ana’nın bedeni sokakta bırakılmıştı. İnsanların haklarının gasp edildiğini gördük, taşeronlaşmayı gördük ve direndik. Varsın tek başına görüneyim ancak haklı taraftayım haklı olan benim. İnsanların geleceğini biliyordum nitekim insanlar gelmeye başladı ve büyümeye başladık” beyanlarında bulundu.
Oturma eyleminin 14. gününde bir Alman kanalına verdiği röportajı anlatan Gülmen, “Gazeteci bana ‘Her gün gözaltına alınıyorsunuz, ne kadar dayanabileceksiniz?’ diye sordu. Bende, ‘Canımı sokakta bulmadım, açlık grevine gidebilirim’ dedim. Açlık grevine girersem kazanırım diye düşünüyordum. Açlık grevi benim kafamda en meşru eylemdi. Açlık grevinin benim kafamdaki yeri budur” dedi.
Gülmen’in avukatı Murat Yılmaz, siyasi iktidarın Kürtlerle ve solcularla savaşırken genel olarak yargıyı kullandığını söyledi.
Yargının hiçbir zaman bağımsız olmadığını söyleyen Yılmaz, “Her zaman yargıda klikler oldu. Yargı bağımsız olmadığı için ceza kanunun uluslararası sözleşmelerin de bir anlamı kalmıyor. Biz niyet sorgulaması yapmıyoruz ancak eğer iktidar böyle bir hesaplaşma yapacaksa en azından kuralına göre hesaplaşsın. Uydurma ihbarlarla insanları tutukluyorsunuz” beyanında bulundu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Gülmen ve Özakça’yı hedef gösterdiğini anımsatan Yılmaz, “Süleyman Soylu bir zamanlar meydanlara çıkıp ‘Tayyip Erdoğan’ın yakasına yapışmayan namerttir’ diyordu. Ancak Süleyman Soylu bugün siyasal iktidarın İçişleri Bakanı’dır. Dolayısıyla Süleyman Soylu’nun sözlerine itibar edilemez, kendisi güvenilir bir kişi değildir. Gülmen ve Özakça hakkında söylediklerine de itibar edilemez” şeklinde konuştu.
Yılmaz son olarak, “Biz avukatlar ve müvekkillerimiz iktidarın yalan ve dolanlarıyla baş edemedik bu bize dert oldu. Ancak müvekkillerimde siyasal iktidar önünde diz çökmedi bu da size dert olsun” dedi.
Mahkeme heyeti avukat beyanlarının ardından karar vereceklerini söyleyerek sanıkların son sözlerini sordu. Acun Karadağ, henüz savunma yapmadığını ve savunma yapmadan mahkemenin karar vereceğini söyledi. Yüksel Caddesi'nde yaşadığı bir anıyı anlatan Karadağ, “Öğrencilerime hep derim Dünya’yı cennete çevirmeye çabalarsanız cennete, cehenneme çevirmeye çalışırsanız cehenneme gidersiniz. Şimdi size söylüyorum yanmayı göze alıyorsanız iktidara uygun karar verirsiniz, ancak iktidara uygun karar verirseniz cehennemde yanmayı göze alıyorsanız, biz size hakkımızı helal etmiyoruz” şeklinde konuştu.
Semih Özakça ise, “Son bir sözüm var ancak bunun henüz zamanı gelmedi. O sözler için önce sizin karar vermeniz gerekir” dedi.
Nuriye Gülmen de Yüksel Caddesi’nde yaşadığı bir anıyı anlatarak, “Yüksel Caddesi direnişçileri olarak, her şeye rağmen direnen insanlar olarak yaşasın Yüksel Caddesi direnişimiz” diye konuştu.