Merhaba Ahmet Bey,
16 Mart tarihli Hürriyet`teki köşe yazınızın „Bir Şey Yapmalı“ başlıklı bölümünü okudum. Bana kalırsa bahsettiğiniz konuyla ilgili olarak bir değil bir çok şey yapmak gerekir. Bu bakımdan milyonları, Kızılay`da toplanmaya yönelik çağrınızı destekliyorum ancak bence çizdiğiniz çerçevede bir belirsizlik var. Sizin yazdığınız gazete de dahil basına baktığımda, kitlesel katliamlara yaklaşımda açık bir çifte standart, bir iki yüzlülük göze çarpıyor. Örneğin Roboski katliamından sonra olanlar ortada. „34 sivil insanı niye öldürdünüz?“ diye hiç bir sorumluya bu güne kadar bir tek soru sorulmadı. Yine Ankara`daki son iki canlı bomba eylemiyle ilgili olarak ortaya konan haklı tepki, öteki canlı bomba eylemlerine karşı gösterilenden çok farklı. Şu sıralar vahşet sadece Ankara`da yaşanmıyor Ahmet bey. Kürdistan`nın önemli bir kesiminde manzara aynı, hatta daha da kokunç iken basın orada yaşananlarla ilgili tam bir suskunluk içerisinde. Kulaklar, Sur`un, Cire`nin, Nusaybin, Silopi ve daha nice yerin çığlıklarına kapalı. Televizyona çıkıp iki gözü iki çeşme „Bu gün onların* çöpleri arasında çocuklarımızın kopmuş elleri çıkıyor“ diye haykıran Cizreli kadını duyan yok.
Benim önerim, hiç bir ayırım yapmaksızın son yılların belli başlı tüm kitlesel katliamlarını içerecek bir çerçeve ile meydanlara çıkmaktır. Örneğin Roboski`den başlayarak Suruç, Diyarbekir , Sur, Ankara, Sultanahmet, Cizre ve ikinci Ankara katliamlarını, bu sonuncusu ile bir arada ele alabiliriz. Yani, bu tür insanlıkdışı eylemleri, katilin kimliğine, katliamın gerçekleştiği yere ve hedef kitlenin kim olduğuna bakmaksızın ilkesel bir duruşla kınayalım. Bu bakımdan örneğin, protesto eylemi sayısını ikiye çıkartablilir ve yer olarak ta sizin öneriniz olan Kızılay`ın yanısıra Diyarbekir`i de seçebiliriz.
Böyle bir çerçeveyi esas almayıp protestoyu bir ya da bir kaç olayla sınırlı tutmanın, eyleme gölge düşüreceğine inanıyorum. Bazı katliamlara karşı duyarsız kalmak, düzenleyenleri, „Benim cenahtan olan katil iyi katildir“ ya da „Bazı insanların yaşam hakkına değer verip bazılarınınkini es geçmek“, hatta „ırkçı ayırımcılık yapmak“ gibi suçlamalarla yüz yüze bırakabilir.
Eğer belirttiğim çerçevede bir eylemler dizisi gerçekleştirilirse hiç kuşkunuz olmasın, sizinle kol kola olacağız Ahmet Bey. Yanıtınızı bekliyorum.
Selamlar.
17.03.2016
* Devlet kurumları kast ediliyor.
Not: Bu bir açık mektuptur.
Munzur ÇEM