Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / PKK’nin görev ve sorumluluğu (2)

PKK’nin görev ve sorumluluğu (2)

24 Ekim 2017, 16:54

Hafta sonu yayımlanan “PKK’nin görev ve sorumluluğu" başlıklı yazıya kaldığı yerden devam sadedinden söze başlamak gerekiyorsa PKK ruhunu, el konulmuş ülkesini kurtarmaya adayan fedailer, halkının hür geleceği için öne atılan serdengeçtiler hareketidir.

Bu yönüyle, yer yüzündeki bütün ulusal kurtuluş hareketleri gibi milliyetçi, ama en yakından tandıkları Türkler benzeri, asla ırkçı olmayan…

Suriye’de, Irak’ta emsaline tanıklık ettiğimiz üzere, onuru çiğnenen, hak ile hürriyetleri ayak altı edilmiş kavminin kurtuluşu için savaşırken, öte yandan benzerine nadir rastlayan bir hümanizma örneği ile başka halk ve dini topluluklara da kol, kanat geren kurtarıcıdır. 

Kürt ulusal haraketi, Türk ve IŞİD (DAİŞ) İslamı gibi asla ilkel (vahşi) milliyetçi (ırkçı) olmadı.

O nedenle kimse, Kürt hareketinin kendisinden olmayanı “düşman" gördüğünü, şehir sokaklarında üç, beş sivil bir araya gelince yalnız gördükleri düşmanı (Kürdü) linç ettiğini, komşunun malını çaldığını, mülkünü talan ettiğini kimse söyleyemez.

Türklerin yıkım, yangın ve insan kırımına rağmen Amed’de, Van’da, Ağrı ya da başka bir şehirde tek bir sivil Türkün burnu kanamadı. Kimseciğin evi soyulduktan sonra ateşe verilmedi.

Kürt milliyetçiliğinin ruh yapısını kısaca özetledikten sonra, öteki konuya geçersek, Türk devleti, tastamam 40 senedir, NATO’dan, alış-veriş üzere ilişki kurduğu bütün ülkelerden yardım alarak, PKK hareketini bitirmeye çalışıyor. Bu amaçla, kendince “şahlanıp" katliamlar yapıyor, hırsını alamayınca sivilleri diri diri yakıyor, ölüye de işkence ediyor, köyleri, şehirleri yok ederek, insanları kitle halinde göçertiyor, ama başa çıkamıyor.

Hareket, her kırım, kıyım ve yangından sonra, bahar söğütleri misali daha da gürleşiyor, dünyanın dört bir yanı, beş kıtada oluşan yandaşlarıyla ses ve görüntü veriyor…

Bu girişten sonra, gazetenin günlük yazısı boyutu nedeniyle, özetin özetiyle asıl konuya geçiş için söz açmak gerekiyorsa eğer, kuzeyde filizlenen Kürdistan kurtuluş akımı, yerinde hapsolmadı. Kısa süre sonra, Kürdistan’ın dört parçasında, örnek örgütlenmelerle yayıldı. Felsefik bir deyişle, hareket büyüdü.

Ancak, her toplumsal hareket için geçerli değişim kendini göstermeye başladı. Ana gövde, tahminlerin üstünde bir hızla büyüdü. Yayıldı. 

Söz gelişi, siyasi partilerin amaçları belli bir görüş ve bakış açısını ön görür. Bu doğaldır. Ama, aynı zamanda ulusal kurtuluş hareketleri renkler, farklı görüş ve bakışlar mozayığıdır.

Farklılıkların, temel amacı kapsayıp odağa oturtmasıyla, aynı çatı altında toplanması gibi…

Düzenin iktidarına talip siyasi partilerde, toplumsal bir sınıfın çıkarlarını önde tutup belli bir ideolojiye bağlılıkla hedefe yürümek mümkündür.

Ama, ırkçı, sömürgeci tahakküme karşı mücadelede, toplumsal zemin renkliliklerle farklıdır. Başarı ise bunları bir arada tutmakla elde edilir…

Hindistan’da, Afrika’da, İrlanda, Katalonya’da olduğu gibi, işgal topraklarında temel amaç, birincil öncelik toplumu teşkil eden bütün sınıf ve katmanları, aynı mücadele zemininde toplamaktır. Onları bir arada kanalize etmeyi başarmaktır.

Kuzey Kürt hareketi, bunu başardığı için büyüdü. Toplum ırkçılığa karşı birleşti. Dahası, örnek hareket olarak öteki parçalara sıçrama yaptı.

Diyaloglar kuruldu. Söz gelişi Kuzey hareketi, Rojava, Şengal ve Rojhilat, uzun zaman var ki, dayanışma şartlarının tartışılacağı bir ulusal kongrenin toplanması için ısrar ediyordu.

Tabii ki Kürt düşmanlarının istemediği bir oluşumdu bu. Güney ise yıllar var ki, Türk devletinin kolları arasındaydı. Onlarla, “dost ve kardeş" hayatı yaşıyordu.

Türk dostluğu beşiğinde tıngır mıngır sallanmaktan memnundular. Huzur huzur içinde yiyip içerek yaşıyorlardı. “Kardeşleri" ile çelişen Kürtler de düşmandı.

"Kardeşleri" ruhlarını almak için, tank ve toplarla üstlerine yürürken bile, namluları hala dost ve kardeşlerinin düşmanlarına çevriliydi. 

Her neyse, birlik sağlanırsa, işgalcilere altın tepsi içinde sunulan Kerkük ve öteki bütün toprakların kurtarılması hayal değildir.

Bu arkadaşları ikna etme görev ve sorumluluğu da, galiba PKK’ye düşüyor. Bunu başarmak imkansız değildir.

Bu arada, yerim bitti. Asıl söylemek istediklerim başka zamana kaldı…

Ö.Politika / Ahmet Kahraman

Bu haber 542 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..