NICK BRAUNS
Avusturya’nın NBZ’si
Avusturya’da ilk kez Avusturya basını tarafından “göçmen partisi” olarak adlandırılan; kendi deyimleriyle “Gelecek İçin Yeni Hareket Partisi (NBZ)”, 15 Ekim’de yapılacak genel seçimlere ilk kez milletvekilleri adaylarıyla katılacak.
1999’dan bu yana Vorarlberg’in İşçi Odaları’nda (Arbeiterkammer) yer alan fraksiyondan oluşan NBZ, Ocak ayında parti olarak resmi kayıtlara geçti. İşçi Odaları’nın 70 vekilinden 4’ü NBZ partisinde yer alıyor. Parti Genel Başkanı Adnan Dinçer “NBZ, Türk ve İslam partisi” olmadığını iddia ediyor. Ancak partinin yönetiminde sadece AKP ve faşist MHP’ye yakın Türkler yer alıyor. Parti başkanı Dinçer ise zaten Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan sempatisini gizlemiyor. Dinçer, Ekim 2015’te “Erdoğan Avrupa’daki Türklere özgüven kazandırdı. Daha önceki hükümetler buradaki (Avrupa’daki) Türkleri unutmuştu. Onları dövüz olarak görüyordu. Erdoğan ise yurt dışında yaşayan Türklere her seferinde ‘Türk olduğunuz için gurur duymalısınız’ diyor” demişti.
NBZ, DİTİB’den besleniyor
NBZ’nin çok sayıda üyesi aynı zamanda Diyanet’e bağlı Avusturya Türk İslam Birliği’nde (ATİB; DİTİB’in Avusturya’daki karşılığı) yer alıyor. Diğer üyeler ise faşist Ülkü Ocakları’na yakınlığı ile biliniyor. NBZ’nin eski Genel Sekreteri olan Vorarlberg Eyalet Başkanı Murat Durdu, aynı zamanda Dornbirn’de Ülkü Ocakları’na yakınlığı ile bilinen Şafak Gençlik ve Kültür Derneği’nin başkanı. Daha önceleri de MHP kurucusu Alparslan Türkeş için bir anma etkinliği düzenlemişti. Partinin Gençlik Sözcüsü Rıza Bozbıyık ise Hörbranz’daki ATİB camiler derneğindeki çalışmalarda gönüllü olarak yer alıyor.
Barajı geçmesi zor
Parti Genel Başkanı Dinçer, NBZ’yi “Avusturya’nın merkez sağ partisi” ve “Unutulanlar için parti” olarak adlandırıyor. Parti programı da muhafazakar değerler ve ekonomik liberal taleplerden oluşuyor. Aynı zamanda daha çok solun talebi olan koşulsuz temel gelir de talepleri arasında! Böylece parti, toplumda sosyal olarak zayıf kalan kesimlere de hitap etmeyi umuyor. NBZ, kuruluş yeri Vorarlberg’in yanında sadece Viyana’da çalışma sürdürebiliyor. Çünkü Viyana’da AKP’nin lobi kuruluşu UETD’nin eski Başkanı Turgay Taşkıran, 2015’te “Birlikte Viyana İçin (GfW)” seçimlere girmiş, ilçe bazında Simmering, Favoriten ve Brigittenau kentlerinde birer vekil çıkarmıştı.
Avusturya’da yaklaşık 300 bin Türkiyeli yaşıyor; bunların 120 binin de 15 Ekim’de seçme hakkı var. 2013’teki genel seçimde Türkiyeli seçmenlerin yarısı SPÖ ve Yeşiller için oy kullanmıştı. Parti Başkanı Dinçer bile NBZ’nin yüzde 4 barajı geçeceğine pek ihtimal vermiyor.
Almanya’nın başarısız partisi: BIG
Federal Almanya’da AKP’nin uydusu sayılacak iki parti var. Yenilik ve Adalet Partisi (BIG), isminden de anlaşıldığı gibi AKP yakınlığı ile biliniyor. Muhafazakar Müslüman Türkler tarafından kurulan BIG, 2010 yılından bu yana seçimlerde yer alıyor ve başarısız kalıyor. Camilere dayanan bu parti, Bonn, Köln ve Gelsenkirchen kentlerinden ağırlıklı olarak çalışmalarını sürdürüyor. BIG’in selefi olan (tarihsel olarak önde olan) Barış ve Adalet İttifakı (BFF), 2006’da Muhammed karikatürüne tepki olarak kuruldu; 2009’da yapılan yerel seçimlerde iki vekil elde etti. BIG’in Başkanı Haluk Yıldız, Bonn Müslümanlar Meclisi’nin eski Sözcüsü. Diğer yöneticiler de AKP lobisi UETD’den gelenler. UETD’nin ağırlamaktan en çok hoşlandığı misafirlerden biri olan Yıldız, katıldığı TV programlarında Türkiye’de yapılan referandumu ve başkanlık sistemi ile Erdoğan’ı ve muhaliflere karşı otoriter yaklaşımını şiddetli savunuyordu.
2013’teki Almanya federal seçimlerinde BIG partisi Almanca, Türkçe ve Arapça afişlerle seçim çalışmalarını homofobik bir dille sürdürmüştü. BİG’in açıklamasına göre, partinin kuruluşundan bu yana girilen 40’a yakın seçimde Haluk Yıldız’ın Bonn Belediye Meclisi’ne tekrar seçilmesinin dışında yeni bir vekil elde edilememiş.
Açık ki, UETD’nin seçim çağrıları Türkiyeli göçmenler üzerinde büyük oranda etkisiz kaldı. 2016’da Berlin Eyalet Parlamentosu seçimlerinde BIG adına giren, Müslümanlığa geçen Erdoğan hayranı Alman aktivist Martin Lejeune, sadece 73 oy almıştı. Bu yıl yapılan Nordrhein-Westfahlen (NRW) Eyalet Parlamento seçimlerinde ise 17 bin 421 (yüzde 0,21) oy alan BIG, Eylül’deki federal seçimlere yönelik boykot çağrısında bulundu. Buna ise Erdoğan’ın Almanya’daki Türklere yapmış olduğu “Türk düşmanı partilere oy vermeyin” çağrısını gerekçe gösterdi. BIG, boykota ilişkin yaptığı açıklamasında “anti demokratik ve radikal popülizm merkezli” bir seçim kampanyasında kendisini araçsallaştırmayacağını belirtti. Haluk Yıldız da bunun üzerine Erdoğan’ın Alman partileri tarafından “şeytanlaştırıldığı“ ve buradan bir kar elde etmeye çalıştığını iddia etti. BIG, 2019’da eyalet parlamento seçimlerinin yoğunlaşacağı dönemde, Almanya’daki Türk seçmenlerin oy kullanma oranını yükseltmeyi hedefliyor. Yıldız, BIG’in diğer partilerden ayıran özellikleri ve tüm başarısızlıklarına rağmen Almanya’daki Türk toplumun hak ve çıkarları doğrultusunda bir çatı altına almanın sadece BIG ile olacağını savunuyor.
ADD: Türk-AfD
BIG’in yanı sıra ciddiye alınması gereken bir diğer rakip parti Alman Demokratlar Birliği (ADD). BIG’in içerisinde büyüyen bu parti, 2016’da Federal Parlamento’nun Ermeni Soykırım tasarısını kabul etmesinin hemen ardından Türk işadamı Remzi Aru tarafından kuruldu. Kuruluşlarını, “Bugünden itibaren Türkler için hiçbir Alman parti seçilmeye uygun değildir” argümanıyla ilan ettiler. Aru, Maischenberger veya Phoenix-Runde gibi televizyon programlarına katılıp Erdoğan’ı şiddetli bir şekilde savundu; Sevim Dağdelen ve Cem Özdemir gibi Sol Parti ve Yeşiller Partisi milletvekillerini ‘terör sempatizanları’ olarak aşağılamaktan da sakınmadı. Diğer iki parti kurucuları ise kuyumcu Halik Ertem ve avukat Ramazan Akbaş’tır.
ADD ile AfD’nin parti kısaltmalarının benzerliğine yönelik AfD’nin hukuki itirazı üzerine ADD partisi, seçimlerde sadece AD-Demokraten adıyla kampanya sürdürebildi. Oysa iki partinin sadece parti logoları değil, seçim programlarında yer alan muhafazakar değerleri ile ekonomik neoliberal ve milliyetçi bakış açıları konusunda da benzerlikleri var. ADD-Programı, kopyalanmış “Türk-AfD” programı gibidir. Parti, feminizmi ve toplumsal cinsiyeti tehlike oluyor görüyor. Evliliği toplumun “temeli” olarak görürken, yalnızca kadın ve erkek arasında olabileceğini öngörüyor. Okul zorunluluğu yerine eğitim zorunluluğunu talep eden ADD, okul dışı (dışarıdan) farklı eğitim alanlarının olmasını da istiyor. Bu da belki devlet okulların ötesinde dini eğitimler için bir kapı aralamaktır. ADD, “Ülkemizin küçük ve basit insanların sesiyiz” dese de, sadece büyük kapitalleri kullanan işçi düşmanı Serbest Ticaret Anlaşmaları TTIP ve CETA’yı destekliyor.
Erdoğan afişleriyle federal seçimlere
ADD, ilk kez Mayıs’ta NRW eyalet parlamentosu seçimlerine katılmıştı. 200 bin Türkiyeli’nin seçmen olduğu eyalette ADD, 12 bin 688 (yüzde 0,1) oy almıştı. Aynı seçmene hitap eden rakip parti BIG partisi ise 17 bin 421 oy almıştı. Federal seçimlerine sadece NRW eyaletinde katılan ADD, 41 bin 178 (yüzde 0,4) oy alarak, eyalet seçimlerinde aldığı oyunu üçe katladı. Rakip parti BIG’in federal seçimlerine Erdoğan’ın “Türkiye düşmanları partileri olan CDU, SPD ve Yeşiller’e oy vermeyin” ifadelerini kullanarak yaptığı boykot çağrısı üzerine katılmaması seçimlerde ADD’ye bir artı kazandırmadı. ADD, Erdoğan’ın fotoğrafının yer aldığı, Erdoğan’ın ağzından “Türkiye dostları- Onlarla beraber olun. Onlara oyunuzu verin. Onları büyütelim” sözlerinin yer aldığı afişlerle dikkat çekti. Seçmenlere Erdoğan’ın ağzından ADD’ye oy verilmesi çağrısında bulundu.
AKP’nin amacı nedir?
Ancak ADD’nin NRW’de sadece 0,4 oy alması, tehlikenin geçtiğinin anlamına gelmez. Çünkü ADD, sadece NRW’de yaşayan Türklere seslendi ve onların 5’te birinin oyunu aldı. Mayıs 2017’de Correctiv.Ruhr tarafından yapılan ankete göre NRW’deki Türkiyelilerin 3’te biri ya ADD ya da BIG partisini seçme potansiyeli taşıyor. Türk ve Alman basının yoğun ilgisi de daha fazla tanınmasına yol açtı.
Türk hükümetinin buradaki esas amacı ne Almanya’daki uydu partilerle Almanya’daki milletvekillerini etkilemek (ki arka planda ipleri UETD’nin çektiği biliniyor) ne de burada casusluk suçlamasıyla baskı altına alınan DİTİB (ki bunlar da rejimin buradaki politik kolu). Türk hükümetin esas amacı, diasporada yaşayanları Erdoğan rejiminin ruhu ile etkilemektir.
Hollanda’da hızla büyüyen DENK
Basında “Avrupa’nın ilk göçmen partisi” olarak nitelendirilen DENK partisi, Hollanda’daki 2017’deki parlamento seçimlerinde kendilerinin deyimiyle “tarihi bir an” yaşayarak yüzde 2,1 oy oranıyla üç milletvekilini Parlamento’nun İkinci Odası‘na sokmayı başardı. Rotterdam ve Den Haag büyükşehirlerinde yüzde 8,1 ve yüzde 7,1 ile Sosyal Demokratları geçen DENK’in seçim başarısı, İslam nefreti kışkırtıcılığıyla bilinen aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nden (Partei der Freiheit) Geert Wilders’e karşı tepki üzerine kazanıldı. Yaklaşık 400 bin Türkiyelinin yaşadığı Hollanda’da parlamento seçimleri sırasında Türk bakana referandum için düzenlemek istediği mitingin yasaklandığı da göz önünde bulundurmalı.
Parti ismi iki dilde değerlendirilebilir. Türkçe’de “eşdeğer (denk)” Hollandaca “düşün” anlamına geliyor. DENK, Şubat 2015’te Türk kökenli milletvekilleri Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu tarafından kuruldu. Söz konusu milletvekilleri daha önce Sosyal Demokratların İşçi Partisi’nde (PvdA) yer alıyordu. Öztürk ve Kuzu, PvdA’yı entegrasyon konseptiyle uyuşmadıkları gerekçesiyle terk etmişlerdi. PvdA, İslami kurum ve kuruluşları, Diyanet’e bağlı cami dernekleri, Milli Görüş’ü, Süleymancıları ve Gülen Hareketi’nin daha yakından izlenmesini talep ediyor. Öztürk ve Kuzu, sosyal demokrat bakanı Lodewijk Asscher’in, Hollanda’daki Türk gençlerin terör örgütü IŞİD’e sempati duydukları yönündeki araştırmasını eleştirmişti.
Kurucularının açıklamasına göre DENK, “Göçmenlerin sesi” olduğu gibi Geert Wilders’in de yer aldığı faşist ve İslam düşmanı Özgürlük Partisi’ne (PVV) karşı bir hareket. DENK, siyasi manifestosunun “faşizm ve kriminalizasyona karşı mücadele” olduğunu söylüyor. Talepleri, ırkçı ve İslam düşmanlığı yapan memurların isimlerinin yazıldığı “faşist kayıt defteri” tutmak. Manifestolarında yazılan “Entegrasyon zamanı geçti” biçimindeki provokatif değerlendirme aslında paralel İslam topluluğu kurmayı hedefliyor.
AKP’ye yakınlığı aşikardır
Avusturya’daki NBZ veya Almanya’daki ADD ve BIG’in aksine DENK, “Türkler partisi” görünümünden biraz daha uzak. DENK partisinde TV sunucusu Karayipli Sylvana Simons partide tanınan bir yüz. Parti sözcüsü Farid Azarkan ile partide Faslı bir temsilci ve eski “Miss Hollanda” olan Makedon anne ve Polen-Hollandalı babadan Tatjana Maul’un basın sözcülüğü yapmasıyla parti daha geniş bir imaj kazandı. Tatjana Maul’un yerine ise daha sonra başka bir Türk geçti. Tüm bu “imajlara” rağmen DENK’in AKP’ye yakınlığı çok açıktır.
DENK, 2017 seçimi için hazırladığı parti programında Türklerin Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere yaptığı soykırımı açıkça inkar etmiş; dünya çapındaki tarihçilerin çoktan belgeledikleri soykırım için “Uluslararası Bağımsız Soruşturma” talep etmişti. Parlamentoda Ermeni Soykırımı’na yönelik yapılan meclis oylama sırasında Almanya Federal Parlamentosu’nun Ermeni Soykırım oylamasında “evet” oyu kullanan Türkiyeli milletvekillerini “teşhir” amaçlı bir video paylaşmıştı. DENK milletvekilleri, Hollanda’daki Türkiyeli gazeteci Ebru Umar’ın Metro gazetesinde Erdoğan’ı eleştiren bir yazıyı kaleme aldığı gerekçesiyle Nisan 2016’da Türkiye’de tutuklanmasını haklı çıkarma çabasına girmişti/destekledi.
Irkçı partiler politikayı sağa kaydırdı
DENK, NBZ, ADD ve Fransa’daki PEJ (Eşitlik ve Adalet Partisi) gibi partiler, Avrupa’nın Türkiyeli göçmenler ile milyonların gücü sayılan Erdoğan’ın uzun koludur. Bu partilerin liderleri anti demokratik, otoriter ve Türkiye’de soykırım eğilimleri olan faşist rejimine saygı duyanlardır. Böyle partilerin göçmen ve Müslümanların sesi olmayı kısmen başarması, birçok göçmenin dışlanma ile ilgili yaşadıkları güncel sorunlardan kaynaklıdır. Buna bir de giderek yükselen ve açıkça ırkçılık ve İslam düşmanlığı yapan partiler de ekleniyor: Avusturya’daki Özgürlükler Partisi (FPÖ), Fransa’daki Ulusal Cephe (FN), Hollanda’da Geert Wilders’in partisi, PVV ve Almanya’daki AfD (Almanya için Alternatif) bunlara örnek. Bu durum sosyal demokratların ve muhafazakar partilerin de gündemini daha da sağa kaydırdı.
Bunun yanında kurulan partiler göçmen üye ve adaylarıyla ilişkilerinde araçsal bir biçimde bir bağı var.
Siyasete katılım sağlamaktan çok seçmen yelpazesini genişletmeyi amaçlıyorlar. Dışarıya karşı göçmenlerin sosyal çıkarlarını savunmak için kendi öz örgütlenmeleri önemlidir. Fakat AKP’nin uyduları bununla ilgilenmiyor. Daha çok Türkiyeli göçmenlerin uğradığı kriminalizasyonu kullanarak onları Türk hükümetinin lobi alanına çekmek istiyorlar. Bu partiler tüm göçmen ve Müslümanlar adına konuşurken aslında Türkiyelileri bölmekten başka bir şey yapmış olmuyorlar. Oysa ırkçılığa karşı mücadele ortak olmalıdır.
Çözüm ortak mücadelede
Birkaç nesildir Avrupa’da yaşayan göçmenler yaşadıkları toplumun bir parçasıdır ve o toplumun işsizlik, eğitim, giderek yükselen kira gibi sorunlarını paylaşıyorlar. Gerçi göçmenler yaşadıkları ülkenin sosyal sorunlarından yerlilerinden daha çok etkileniyor. Fakat bunun çözümü toplumun çoğulcu yapısıyla bağını keserek kendi mağarasında yaşamak değil; yaşanılan ülkedeki demokratik güçlerle birlikte eşit, sosyal ve demokratik haklar için mücadele etmektir.
* Tarihçi/Yazar
Çeviren: Dilan Biçer
Politika