Şapatan ve Gevaş’taki işkence vakalarının da yer aldığı raporda, suçlanan insanlara polis gözetimi altında işkence yapıldığı, başka insanların da kaçırıldığı belirtildi.
HRW raporunda gözaltında ağır insan hakları ihlali vakasına ilişkin 11 farklı olayda delillere de yer verdi. HRW, söz konusu vakaların çok sayıda insanı kapsadığını, biri dışında diğerlerinin son 7 ay içerisinde vuku bulduğunu açıkladı.
Raporda sunulan bulguların avukatlar ve mağdur yakınlarıyla yapılan görüşmelerle mahkeme kayıtlarına dayandığını ve polis gözetimi altındaki şahısların ağır şekilde darp ve tehdit edildiğine, çırılçıplak soyulduğuna ve bazı vakalarda cinsel tacizle tehdit edildiğine veya cinsel tacize uğradığına ilişkin iddialara da yer veren İnsan Hakları İzleme Örgütü, Ankara ve İzmir’de Mart - Haziran 2017 arasında vuku bulmuş ve zorla kaybolma vakası olması muhtemel 5 insan kaçırma vakasını da bu raporda belgeledi. Zorla kaybolma, bir şahsın gözaltına alındığı ancak yetkililerin sonradan bunu inkar ettiği veya şahsın nerede olduğuna ilişkin bilgi vermeyi reddettiği durumlar da söz konusu olduğunu açıkladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson, polis gözetimi altında işkence vakalarının Türkiye’ye geri dönmüş olduğuna ilişkin delillerin arttığını belirterek, hükümetin acilen bu iddiaları soruşturması ve bunu durdurması gerektiğini kaydetti.
150 BİN KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
HRW raporunda, resmi rakamlara göre geçtiğimiz yıl içinde 150 bin kadar kişinin “terörizm, silahlı örgüt üyesi olma veya Temmuz 2016 darbe girişimine katılma” gibi suçlarla bağlantılı olarak polis tarafından gözaltına alındığını kaydedildi.
Gözaltına alınanların işkenceye maruz bırakıldıklarını belirten HRW, bir çok avukatın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne müvekkillerinin kendilerine işkenceden bahsettiğini ya da onlara işkencenin fiziksel delilini gösterdiğini bildirdiğini, ancak bir çok mağdurun suç duyurusunda bulunmaktan çekindiği, aile üyelerine karşı yapılabilecek misillemelerden korktuklarını anlattıkları bildirildi.
‘TÜRKİYE’DE CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ BELGELİ’
İnsan Hakları İzleme Örgütü avukatların mesleki görevlerini ifa ederken çok sayıda engelle ve riskle karşılaştıklarını da tespit etti. Avukatların müvekkilleriyle polis görevlilerinin olmadığı bir ortamda görüşmesi sık sık engelleniyor. Avukatların kendileri de önemli baskılara maruz kalabiliyorlar ve avukatların Türkiye’deki meslek örgütleri (Türkiye Barolar Birliği ve İl Baroları) onların müvekkillerinin maruz kaldığı işkence ve kötü muameleyi belgeleme çabalarını desteklemekte yetersiz kalıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, üç avukat derneğinin kapatıldığı, yüzlerce avukatın tutuklu olarak cezai soruşturma altında olduğu veya yargılandığı OHAL koşullarında, Türkiyeli avukatların, bir misillemeye maruz kalabileceklerini bile bile müvekkillerini temsil edebilmelerinin çok güç olduğu sonucuna vardı.
Ağır insan hakları ihlalleriyle suçlanan devlet görevlilerine yönelik Türkiye’de yerleşik bulunan cezasızlık kültürünü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ile birlikte diğer kurumlar da uzun yıllardan beri belgelendirmiş durumdalar. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de Türkiye aleyhine çok sayıda karar vermesine yol açmıştı.”
TÜRK YETKİLİLERE ÇAĞRI
Türkiyeli yetkililerden acilen işkence, kötü muamele ve zorunlu kaybolmalara yönelik mutlak yasağa riayet etme kararlılıklarını göstermesini isteyen HRW, “Yetkililer, kolluk kuvvetlerine, istihbarat servislerine ve gözaltındaki şahıslara işkence yaptığı veya kötü muamele ettiği, ya da şahısları özgürlüklerinden kanunsuz olarak mahrum ettiği iddia edilen diğer tüm devlet görevlilerine yönelik olarak hızlı ve etkin soruşturmaların başlatılmasını sağlamalıdır.
Türkiye Barolar Birliği ve il Baroları tüm şüphelilerin etkin savunma hakkını, şüpheli profiline bakmaksızın kamuoyu önünde desteklemeli ve Türkiyeli yetkililerin gözaltına alınan tüm şahısların haklarını gözetmeleri için baskı uygulamalıdır” diye kaydetti.
‘AB İNSAN HAKLARI İLE İLGİLİ KAYGILARI MERKEZE ALMALI’
Avrupa Birliği ve AB üyesi devletler de dahil olmak üzere, Türkiye’nin tüm uluslararası ortaklarının Türkiye ile ilişkilerinde insan hakları ile ilgili kaygılarını merkeze almasını isteyen HRW, “Özellikle Avrupa Birliği üyesi devletler önümüzdeki hafta yapılacak Dışişleri Konseyi ve AB liderleri Avrupa Birliği Konseyi toplantılarının sunduğu fırsatları kullanarak, ülkedeki insan hakları durumu ile ilgili kaygılarını kamuoyu önünde dile getirmelidirler, zira Türkiye her iki toplantının da gündeminde yer almaktadır. AB üyesi devletler Türkiyeli yetkililere, polis gözetiminde yaşanan işkence vakalarına ilişkin şikayetlerdeki artışı mümkün olan en acil şekilde dile getirmeli ve bildirilen bütün işkence ve kötü muamele ve zorla kaybolma vakalarının etkin ve etraflı bir şekilde soruşturulmasını kamuoyu önünde açıkça talep etmelidir” ifadelerine yer verdi.
Direktör Williamson, “Türkiye’de savcı ve hakimlerin işkenceyi görmezden geldiği bu dönemde, Baroların adalet ve insan hakları için dik durması yaşamsal önemde” diyor ve ekliyor: “Türkiye’nin uluslararası ortaklarının zorla kaybolma ve işkence meselelerini Türkiye hükümeti ile ilişkilerinde dile getirmesi de aynı ölçüde önemli.”
RAPORDA YER ALAN MADDELER
Raporda İnsan Hakları İzleme Örgütü, Şapatan’da işkence gören köylüler, Gevaş’ta mantar toplamaya giderken gözaltına alınıp darp edilen ve fotoğrafları servis edilen 3 köylü olayına da raporda yer vererek, anılan işkence vakalarını da şöyle sıraladı:
* Haziran ayında gözaltındayken polislerin kendisiyle birlikte iki kuzenini de tekmeleyerek darp ettikten sonra, twitter ve medyada dolaşıma giren kan revan içindeki fotoğraflarını çektiğini iddia eden bir iş sahibi;
* Tutuklu olarak cezaevindeyken, ayrı ayrı polis gözetimine geri sevk edilen ve burada polis tarafından sorgulanırken başlarına çuval geçirildiğini, darp ve tehdit edildiklerini anlatan görevden çıkartılmış bir öğretmen ve bir öğretim görevlisi. Bu adamlardan biri bacağına iki defa elektrik şoku verildiğini de söyledi;
* Güneydoğuda, evlerinden toplanarak yaşadıkları köyde defalarca darp edilen ve sonra polis merkezinde de sopa ve hortumla dövülen onlarca köylü;
* Nisan ayında polis gözetimi altındayken işkence gördüğünü iddia eden ve sonra, kaburgasında bir kırık bulunduğunu gösteren bir röntgenin varlığına rağmen savcılık tarafından ciddiye alınmayan bir polis memuru;
* Gözaltındayken ağır bir şekilde darp edildiğini bir savcıya ve bir hakime defalarca söylemesine rağmen iddiaları görmezden gelinen bir muhasebeci;
İnsan Hakları İzleme Örgütü, insanların Ankara ve İzmir’de gün ortasında kaçırıldığı, gizli yerlerde alıkonduğu ve vuku buluş biçimleri itibariyle zorla kaybolma vakaları olabilecekleri izlenimini doğuran vakaları da belgeledi. Raporda yer alan vakalar şunlar:
* İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, güvenlik güçleri üyesi olduğu zannedilen adamlar tarafından kaçırıldığını, alıkonduğunu ve işkence gördüğünü öğrendiği iki adam. Bu adamlar ancak aylar sonra serbest bırakıldılar; ve
* Haziran ortasında İzmir’de kaçırılan hastane muhasebecisi Murat Okumuş. Güvenlik kamerası kayıtları kaçırılma anını gösteriyor ve olaya ilişkin şahitler var. Kendisi hala kayıp.