Türkiye'de herkes yoğun siyasi gündemle meşgulken, "Avrupa'nın En Çok Tehlikede Olan 7 Kültür Mirası"ndan biri olan Hasankeyf ve Dicle Vadisi'nin varoluş savaşı hala sürüyor. Ilısu Barajı, UNESCO Dünya Kültür Mirası kriterlerinin 10'undan dokuzuna sahip dünyadaki tek yer Hasankeyf ve Dicle Vadisi'ni mezara sokacak diyorduk ki, Hasankeyf antik kenti sınırları içindeki baraj inşaatı için yapılan dinamitle patlatma görüntüleri kamuoyunda son derece tepki çekti. Konuyla ilgili yetkililerden net bir açıklama gelmezken, yapılan açıklamalar da daha çok durumu geçiştirmeye yönelikti.
Yıkım tehlikesi olan kayalar için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Ocak 2017 tarihinde ODTÜ'ye bir rapor hazırlatma kararı almış.
ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Tamer Topal, antik kent içinde yer alan bölgede tehlike arz eden kaya bloklarını numaralandırarak, bunların düşürülmesi gerektiğine dair bir değerlendirme raporu yazmış. Rapordaki ifadelere göre, Kültür Bakanlığı da, bu kayaların düşürülmesinde herhangi bir sakınca olmadığı yönünde görüş belirtmiş. İkinci karar ise geçen hafta alınmış. Sürece dair belirsizlik hakim...
Geçtiğimiz günlerde dinamitle patlatılan kayaların raporda yer alan listede olup olmadığını bölgedeki aktivistler bile henüz bilmiyor. Süreç tamamen şeffaflıktan ve kamuoyunu bilgilendirmekten uzak, birilerinin insafına kalmış şekilde ilerliyor.
Hasankeyf'e yönelik süregelen vandalizm hareketiyle önce neler kaybedeceğiz bir hatırlayalım, sonra bu patlatma faaliyeti neden yapılıyor ona geçeceğim.
Ilısu Barajı'nın tamamlanmasıyla 250'ye yakın höyük, 5 binden fazla mağara, tarihi camiler, minareler, kilise kalıntıları, sahabe kabirleri, türbeler, tarihi köprüler gibi eşsiz değerler ya sular altında kalacak, ya da bu patlatma faaliyetleriyle un ufak edilecek.
Hasankeyf ilçesinin yüzde 90 gibi büyük bölümü barajdan etkilenecek, aralarında köy ve mezraların da bulunduğu 199 yerleşim yeri sular altında kalacak. Sular altında kalacak yerleşim yerleri Batman'ın Beşiri, Hasankeyf ve Gercüş ilçeleri, Diyarbakır'ın Bismil ilçesi, Siirt'in Merkez, Kurtalan ve Eruh ilçeleri; Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi ile Mardin'in Dargeçit ilçesine bağlı köy ve mezralar. Barajın bitmesiyle 10 bini aşkın kişinin büyük kentlere göç edeceği tahmin ediliyor.
Öte yandan, antik kent içinde yer alan dokuz tarihi eserin taşınma faaliyeti sürüyor. Zeynel Bey Türbesi, Er-Bu İnşaat ve Hollandalı Bresser Eurasia tarafından taşındı. Türbe lastik tekerlekli SPM-T adlı araçla bulunduğu yerden 90 santimetre kaldırılarak, 2 kilometre eğimli mesafedeki yeni yerine taşındı. Taşıma işlemi sırasında hiçbir riskin olmadığı iddia edilirken, yolda çökmeler oluştu, yollara beton döküldü, platformun altına yerleştirilen araçların tekerlekleri patladı. Türbenin taşınması yaklaşık 16 milyon liraya mal oldu. Türbenin taşınması sürecinin hükümet tarafından şova dönüştürülmesinden hiç bahsetmiyoruz tabi...
Sırada İmam Abdullah Külliyesi ve Artuklu Hamamı var. Daha sonra sırayla Baldekan türbeleri, El Rızk Camii, Süleyman Koç Camii, Kızlar Camii ve Ortakapı bölümü taşınacak. Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, Zeynel Bey Türbesi'nde olduğu gibi İmam Abdullah Külliyesi'nin taşınması için yapılan ihalenin de gizli kapaklı bir şekilde yapıldığını, bahsedilen ihaleye dair bilgi edinilemediğini belirtiyor.
Taşınsa da sular altında kalması beklenen eserler ise şöyle sıralanıyor: "Kasımiye semti ve içerideki harabeler, tarihi köprü ucunun bu sokağa birleştiği yerdeki eski şehir kapısı kalıntıları, Süryani mahallesi ve rahip evi, revakla avlusu olan külliye, seramik fırınları ve atölyeleri bölgesi, Zeynel Bey Türbesi etrafındaki harabeler, hamam, kale eteğinde kanyon içindeki Uzun Dere yolunda bulunan kilise ve mağaraları ile hücreleri olan manastır, şehrin oturduğu kaya tepe, rampadaki orta kapı, büyük sarayın güney doğusunda mezarlığın altındaki muazzam höyük, asıl sarayın doğu bölümlerini barındıran kısım, Roma Saray Kilisesi üzerinde oturan bunun doğu yakasında altta roma taşları üstte Artuklu blok taşları ile örtülü muazzam bir cephe duvarı ve o tarzda bir giriş kapısı."
Şimdi düşünün ki, bir yandan su altında kalacak olan tarihi eserlerin taşınma işlemleri devam ederken, bir yandan da su altında kalacak olan yerlerin jeolojik ve jeoteknik bakımdan güçlendirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Daha önce dinamitle patlatma olmayacak denmesine rağmen, patlatılıyor. O kayaların da tarihsel bir değeri var sonuçta..
Kayalar düşürülüyor, vadilerin dolgusu yapılarak antik liman yapılıyor.
Aslında tam da kritik nokta burada. Zira, baraj sonrası oluşturulacak Yeni Hasankeyf'ten Eski Hasankeyf'e botlarla gezinti yapılacak, buralarda eskiden hangi eserler olduğu anlatılacak. Burada gerçekleştirilecek antik liman için başka yerlerden hafriyat taşımanın daha maliyetli olacağı, ucuza getirmek adına kayaların dinamitle patlatılarak hafriyat yaratıldığı belirtiliyor. Zaten kayalar gerçekten risk teşkil ediyorsa, riski gidermek için en uygun yöntem neyse o uygulanmalıydı. Örneğin, çelik fileler gibi.
Açık hava müzesi haline getirilerek, 12 bin yıllık insanlık mirasını yerinden oynatmadan sergilemek varken, tarih yine 50 yıl ömrü olacak baraja, betona ve tarihi dokuyla ilgisi olmayan uyduruk birtakım projelere teslim ediliyor.
Ben buna söyleyecek söz bulamıyorum, ayıp, ahlak, günah, zulüm gibi kavramlar bu durumu tanımlamak için yetersiz kalıyor.
artigercek