Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / "Batı'nın PKK yaklaşımı değişmeli"

"Batı'nın PKK yaklaşımı değişmeli"

20 Ağustos 2017, 12:38

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Avrupa’nın ve bir bütün olarak Batı'nın PKK'ye yönelik yaklaşımını değiştirmesinin kendi çıkarına da olacağını söyledi.

Cenevre Sözleşmesi'ne bağlı olmayı sürdüren Kürtlerin özgürlük mücadelesiyle yetinmeyip insanlık için de savaşan PKK'nin, halen soğuk savaş döneminin bakış açısıyla sadece Türkiye'yi memnun etmek için 'terör listesi'nde tutulmasının ahlaki olmadığı gibi siyaseten de ilkesiz ve tutarsız olduğunu belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, şunun altını çizdi: "Avrupa ya da Almanya PKK'ye sempati duyan Kürtlerin karakterine, zihniyetine, yaşamına bakmalıdır. Buna bakarak bile PKK'nin nasıl bir örgüt olduğuna karar verilebilir. PKK'ye sempati duyan toplumun hiçbir terör örgütünün zihniyeti, uygulaması içinde olduğu söylenebilir mi?"

Tichys Einblick adıyla yayınlanan aylık dergi ve internet gazetesi muhabiri Tomas Spahn, Koma Ciwakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’la PKK’nin amaçları, Ortadoğu’daki amaç ve rolü ile Almanya ve Avrupa’nın Kürtlere karşı pozisyonu üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Tomas Spahn, Osmanlı’nın sonundan bu yana bağımsız bir devlet talebi olan Kürtlere 1920 yılında Fransa ve İngiltere tarafından tanınan referandum hakkının 1923’te Lozan Antlaşması’yla tek taraflı olarak kaldırıldığını hatırlattı.

ALMANYA'YA DA ULAŞTI

Kürtlerin o tarihten bu yana 4 ayrı devlet tarafından paylaşılan ülkelerde yaşadığını kaydeden Spahn, Türk siyasetinin ise Kürtleri ‘Dağ Türkleri’ olarak nitelendirerek asimilasyona tabi tuttuğuna dikkat çekti. Buna karşın Kürtlerin isyanlara başvurduğunu ve Türk hükümetlerinin Kürtlere karşı halen de savaştığını dile getirdi.

Spahn, tüm bunların sonucu olarak sadece Almanca konuşulan ülkelerde 1 milyon Kürt'ün göçmen olarak yaşadığını yazdı. Spahn, böylelikle de Kürt sorununun henüz Türkiyeli misafir işçilerin geldiği dönemden bu yana Almanya’ya da ulaştığına dikkat çekti.

1970'LERDE BAŞLAYAN MÜCADELE

Gazeteci Tomas Spahn, Türkiye’nin asimilasyoncu politikasına karşı PKK öncülüğünde 1970’lerde mücadelenin başladığını; PKK’nin faaliyetlerinin uzun süredir ‘terörizm’ suçlamasıyla Almanya’da yasak olduğunu hatırlattı.

ATEŞKESİ ERDOĞAN BOZDU

PKK ile Türk hükümeti arasında Kürt sorununun barışçıl çözümü için defalarca ateşkes ilan edildiğini yazan Tomas Spahn, Erdoğan’ın son olarak 2015’te ateşkesi bozduğunu ve o tarihten bu yana da Türkiye, Güney Kürdistan ve Rojava’da Kürtlerle savaş halinde olduğunun altını çizdi.

PKK’nin ve ‘Suriye’deki müttefiklerinin’ ABD’yle birlikte DAİŞ’e karşı başarılı bir mücadele verdiğini vurgulayan Spahn, Cemil Bayık ile söyleşisinde cevabını aradığı soruları şöyle sıraladı: “PKK ve müttefikleri ne amaçlıyor? Özgürlük savaşçısı mı yoksa teröristler mi? Almanya, Türkiye kökenli 3 milyon insan üzerinden derinden Alman siyasetine giren bu çatışmada nasıl bir pozisyon alıyor? PKK Ortadoğu’nun geleceğini nasıl görüyor ve kendisine burada nasıl bir rol biçiyor?”

'TERÖR' TANIMLAMASININ NEDENLERİ

Tichys Einblick'ten Gazeteci Tomas Spahn'ın Cemil Bayak ile söyleşisinin ilk bölümünü paylaşıyoruz. İşte Bayık'ın, Tomas Spahn'ın sorularına verdiği yanıtlar:

Sayın Bayık, Batı'da PKK halen terör örgütü olarak görülüyor. Onlar sizi Türkiye’deki Kürtlerin meşru temsilcileri olarak reddediyor. PKK’nın kanlı geçmişini göz önüne aldığımızda bu tanımlamayı doğru buluyor musunuz?

Şunu özellikle altını vurgulamak isterim; Avrupa ülkelerinin PKK'yi hala terör örgütü olarak görmesi, esas olarak siyasi nedenlerledir. Siyasi bir kararla PKK terör örgütü listesine alındı. Bu haksız ve siyasi kararın verilmesini Almanya başlattı. Kasım 1993'te Avrupa’da PKK yasağı başlatıldı; PKK'nin sembollerine yasak konuldu. Bu tür bir kararın alındığı süreci izah etmem gerekiyor. 1993, Kürdistan'da kirli savaşın yoğun yürütüldüğü bir yıldır. 17 bin 'faili meçhul' cinayet işlendi; binlerce köy yakılıp yıkıldı; binlerce insan işkencelerden geçirilip zindanlara atıldı. O kadar insanlık dışı saldırılar vardır ki, bunlar karşısında isyan etmek için bırakalım Kürt olmak, insan olmak yeterlidir. Bu açıdan 1993’te Avrupa’da yaşayan Kürtler bu saldırılara karşı protesto eylemleri gerçekleştirdi.

OTOBAN EYLEMLERİ ANLAŞILMALIYDI

Avrupa kamuoyu bu gerçekleri çok iyi görsün diye otobanlar işgal edildi. Çünkü bu kirli savaşa Avrupa destek vermekteydi. Kürdistan'da yaşanan vahşet, insanlık dışı uygulamalar dikkate alındığında o dönemde Avrupa’daki Kürtlerin bu tür eylemler yapmaları anlaşılır bir durumdur. Belki yasal eylemler değildi, Kürtlerin otobana çıkmasından insanlar rahatsız oldu. Ancak Kürdistan'da bir soykırım yaşanıyordu; doğup büyüdükleri, tüm geçmişlerinin yaşandığı köylerin yakılıp yıkılması ne demektir? Binlerce 'faili meçhul' cinayetin işlenmesi ne demektir? Türk devleti Kürdistan'da öyle insanlık dışı uygulamalar, baskı, zulüm yapmıştır ki, şimdi bunları dile getirsek okuyucular şok olurlar. Bu açıdan Almanya’nın PKK yasağını getirmesine gerekçe yaptığı eylemlerin hangi koşullarda yapıldığını anlaması, anlam vermesi gerekiyor.

ÇETE PRATİĞİ MAHKUM EDİLDİ

Kuşkusuz 1980’li yılların sonunda bazı korucu köylerine yapılan eylemlerde hiç istemediğimiz ve karşı olduğumuz biçimde siviller hayatını kaybetti. Bu üzücü durumları Önder Apo da PKK'nin kongreleri ve Merkez Komiteleri de mahkum etti. Bu sivillerin öldürülmesini çete pratiği olarak değerlendirdi. Zaten bunu yapanların bazıları örgütten kaçtı, bazıları da bu pratiklerinden dolayı cezalandırıldı. Bu açıdan PKK'nin 1980’nin sonunda yapılan ve mahkum ettiği bazı olaylardan dolayı yasaklar sürdürülüyorsa bunun mantıklı olmadığı açıktır.

PKK CENEVRE SÖZLEŞMESİ'NE BAĞLI

Dünyada birçok savaş yaşanmıştır, ulusal kurtuluş mücadeleleri verilmiştir. 20. yüzyılda bu yönlü birçok savaş olmuştur. Eğer araştırılırsa 20. yüzyılda yaşanan savaşlar içinde, ulusal kurtuluş savaşları içinde, Avrupalıların özgürlük mücadelesi olarak tanımladığı savaşların içinde insan haklarına en fazla dikkat edenin PKK olduğu görülür. PKK'nin hiçbir zaman sivillere yönelik eylem yapma anlayışı olmadı, olan eylemleri de kınadı. PKK, 1994 yılında Avrupa’da Cenevre Savaş Sözleşmesi'ni onaylayıp buna uyacağını taahhüt etti. O günden bugüne de o taahhüdüne bağlıdır.

AVRUPA'NIN YAKLAŞIMI DEĞİŞMELİ

Bu açıdan PKK'nin hala terör örgütü olarak görülmesi, Kürt halkının büyük çoğunluğu tarafından desteklenmesine rağmen Kürtlerin meşru temsilcisi olarak görülmemesi tamamen politik bir karardır. Türkiye'yi memnun etmekle ilgilidir.

Türkiye NATO üyesi bir devlettir. NATO’da olan Türkiye'ye karşı bir mücadele verildiğinde NATO üyelerinin bu tür yaklaşımlar içine girmesi anlaşılır bir durumdur. Ancak soğuk savaşın ortadan kalktığı, NATO’nun işlevinin değiştiği bir dönemde soğuk savaş koşullarında ortaya konmuş bir yaklaşımı bugün sürdürmek doğru değildir. PKK'nin mücadelesi de yaptığı eylemler de ortadadır. PKK açık bir örgüttür. PKK kadar açık bir örgüt yoktur. Kendi iç eleştirilerini de açık yapmaktadır, dışa yönelik eleştirilerini de açık yapmaktadır, politik yaklaşımını ve uygulamalarını da açıkça ortaya koymaktadır. Bu açıdan biz Avrupa’nın ve bir bütün olarak Batı'nın PKK'ye yönelik yaklaşımını değiştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sadece Kürt halkı açısından değil, insanlık açısından ve Avrupa’nın çıkarına olacak karar da budur.

Avrupa ya da Almanya PKK'ye sempati duyan Kürtlerin karakterine, zihniyetine, yaşamına bakmalıdır. Buna bakarak bile PKK'nin nasıl bir örgüt olduğuna karar verilebilir. PKK'ye sempati duyan toplumun hiçbir terör örgütünün zihniyeti, uygulaması içinde olduğu söylenebilir mi?

ALMANYA İLKESİZ VE TUTARSIZ

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkiye’nin talebi olan Alman topraklarında PKK’ye karşı daha güçlü bir angajman uygulamasını kabul etti. Türkler özellikle Almanya’daki Kürtlerin mali desteğinin kesilmesini istedi. Bu talep PKK’nin bir suç örgütü gibi çalıştığına dair iddialarına dayanıyor. Acaba PKK Almanya’da bir mafya gibi mi hareket ediyor? 

Almanya’nın Türk devletinin isteklerine göre hareket etmesi kadar ayıp ve kabul edilemez bir durum olamaz. Türkiye'nin karakterini bugün tüm dünya görmektedir, Almanya bilmektedir. Türk devleti kendisine karşı hiçbir muhalif güç istemiyor. Türkiye bütün muhalifleri üzerinde en ağır baskıları ve saldırıları yürütüyor. Türk devleti bırakalım Türkiye içinde, Suriye'de, Irak'ta, İran'da ve dünyada nerede bir Kürt varsa o Kürt’ün siyasi irade olmasını, özgür ve demokratik yaşama kavuşmasını istemiyor. Bugün sadece Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtlere karşı değil, Suriye'deki Kürtlere karşı bile dünyanın kendisi gibi düşünmesini, yaklaşmasını istiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu konuda Almanya çok ilkesizdir, tutarsızdır. Türkiye'nin isteğini dikkate alarak Rojava’da özgürlük mücadelesi veren, IŞİD'e karşı savaşan PYD’nin, YPJ’nin, YPG’nin bayraklarını yasakladı. Bu bile Almanya’nın Türkiye'nin taleplerini kabul etmesinin nasıl bir karakterle ilgili olduğunu, nasıl bir ilişkiyle ilgili olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

MESELE PKK DEĞİL KÜRTLERDİR

Türk devletine kalsa Kürtlere hava bile yasak olmalıdır; Kürtler dünyada hiçbir yerde nefes almamalıdır. Türk devletinin bu yönlü Kürt politikası bilinmiyor mu? Bu PKK ile ilgili bir durum da değildir. Başka bir Kürt örgütü olsaydı da Türk devletinin yaklaşımı aynı olacaktı. Çünkü soykırımcıdır, Kürtlerin kökünü kazımak istiyor, varlığını kabul etmiyor. Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeniler soykırıma uğratıldı. Şimdi de Almanların desteğiyle Kürtler mi soykırıma uğratılacak?

ALMANYA ORTAK OLMASIN

Almanya’nın Türk devletinin isteklerini yerine getirmesi, aslında Türk devletinin Kürtler üzerinde uyguladığı soykırım politikasına ortak olmaktır. Bunu açıkça belirtiyoruz. Almanya bu soykırıma ortaklık yapmaktan vazgeçmelidir. Çünkü Türk devletinin politikası kesinlikle soykırım politikasıdır. Eğer Almanya Türk devletinin Kürtler üzerinde uyguladığı politika soykırım politikası değildir diyorsa bu ayrı bir konudur. Bu Almanya’nın ayıbıdır. Ya da çıkarlar gereği soykırım politikasını görmemektir.

ALMANYA PKK'YI İYİ TANIYOR

Türk devleti Almanya’dan Kürtlerin mali desteğinin kesilmesini istemiş! Kürtlerin Avrupa’daki örgütlenmesi açıktır. Bu örgütlenmenin nasıl olduğunu en iyi de Almanya biliyor. Almanya, en az benim kadar PKK'yi tanıyor. Avrupa’daki Kürtlerin nasıl bir örgütlenme içinde olduğunu, nasıl bir yaşam içinde olduğunu çok iyi biliyor. Almanya’nın Almanya’da örgütlenen Kürtler konusunda bilmediği bir şey mi vardır? Bu kadar açık örgütlenen Kürt toplumuna mafya gibi hareket ediyor denilebilir mi?

Kuşkusuz Almanya’daki Kürtler de, Avrupa’daki Kürtler de Türkiye'deki Kürtler gibi Kürt Özgürlük Hareketi'ne sempati duymaktadırlar. Türkiye içindeki Kürtler bütün baskı koşullarına ve zulme rağmen PKK'ye sempati duyuyorsa Almanya’daki Kürtlerin de PKK'ye sempati duyması kadar doğal bir şey olabilir mi? Kaldı ki Almanya’ya iltica edenlerin büyük çoğunluğu Türk devletinin kirli savaşından kaçmış gitmişlerdir. Yani PKK'nin taraftarı, sempatizanıdırlar. Zaten birçoğu da PKK’lilikle suçlandığı için Avrupa’ya gitmiş, “ben PKK’lilikle suçlanıyorum, Türkiye'de yaşama imkanım kalmamıştır” diye ilticacı olmuştur; pasaport almıştır. Almanya’daki Kürtler yasal demokratik örgütlenme içindedirler; Alman yasaları, Avrupa yasaları çerçevesinde örgütlenmektedirler ve bu çerçevede de Kürdistan'daki zulme karşı protestolarını ortaya koymaktadırlar.

KÜRTLER ELBETTE PROTESTO EDECEK

Türk devletinin karakteri şudur: istiyor ki kendisi soykırım politikası yapacak, kimse de bunu protesto etmeyecek. Amerika’da sadece Kürtler değil, Ermeniler, Süryaniler, Türk devletinden zarar gören birçok kesim Erdoğan’ı protesto etti. Tayyip Erdoğan ne yaptı? Ona bile tahammül etmedi, korumalarını saldırttı, oradaki protestocuları yerlerde sürükletti. Böyle bir Türkiye gerçeği var. Bu gerçeği Avrupa’daki Kürtler protesto etmeyecekler mi? Bu yönüyle Avrupa’daki Kürtlerin PKK ile gönül bağı içinde olması anlaşılır bir durumdur. Önder Apo ve PKK sempatizanı olan Kürtlerin Avrupa’da Avrupa yasalarını çiğneyen ne bir uygulaması vardır, ne de bir eylem pratiği vardır.

AHLAKİ OLMAYAN İLİŞKİ BİÇİMİ

Zaman zaman Kürtlerin Türkiye'deki baskılar nedeniyle duygusal tepkilerini ortaya koyması, eylemlerinin sertleşmesi de anlaşılır bir durumdur. Belki de dünyada bir halka bu kadar zulüm yapılsaydı, onlar da Avrupa’da, şurada burada yaşasaydı daha sert tepki koyabilirlerdi. Çünkü bir soykırım sisteminden söz ediyoruz. Bu yönüyle Almanya’nın Kürt yurtseverleri tutuklaması, zindanlara atması tamamen politik nedenlerledir. Türkiye ile ekonomik çıkarları var, siyasi çıkarları var; bunların bozulmaması için Kürtlere karşı sert uygulamalar yapmaktadır. Zaten dünyada şimdi kim Türk devletinden taviz koparmak istiyorsa, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istiyorsa PKK düşmanlığı yapıyor, Kürt düşmanlığı yapıyor, Kürtlere saldırıyor ve böylelikle Türkiye'den rant elde ediyor, çıkar sağlıyor. Bu ahlaki midir? Türkiye ile çıkar ilişkileri nedeniyle PKK'ye ve Kürtlere saldırma politikasının bırakılması lazım. Bu gerçekten ahlaki değildir. Biz bu tür yaklaşımları kabul etmiyoruz. Bunları Avrupa’nın ve Almanya’nın ayıbı olarak görüyoruz. Avrupa da Almanya da Türk devletinin politikalarını görmelidir. Bunu göreceğine, mazlum Kürt halkının örgütlenmelerine saldırma, Kürtleri tutuklama, Kürt yurtseverleri zindana atmak gerçekten kabul edilir bir durum değildir.

KÜRTLER ALMANYA'YA KARŞI DEĞİL

Bu tür yaklaşım ve politikalarla aslında Almanya’nın itibarı zedeleniyor. Almanya’yı bu duruma düşürmek gerçekten kabul edilemez. Kürtlerin Almanya’ya karşı herhangi bir olumsuz tutumu olmamıştır. Bugün Önder Apo'nun zihniyetinde olan güçler Ortadoğu'da IŞİD'le savaş içerisindedir. Binlercesi şehit düşmüştür. Yüzlerce demiyoruz, binlercesi şehit düşmüştür. Avrupa, Almanyalılar Türk devletinin taleplerini yerine getirme yaklaşımı göstereceklerine, IŞİD'e karşı savaşta yaşamlarını ortaya koyanların duygularını anlamaya çalışmalıdır.

Bu haber 606 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Dersim İnşa Kongresi (DİK) dahil Avrupa'daki 8 sivil toplum kurumları, ..