Kürtlere yönelik en büyük soykırım katliamı olarak tarihe geçen Halepçe’nin üzerinden 28 yıl geçti. Tarihin Kürtler için tekerrür ettiği Türkiye’de rejim zihniyetinin sürdürücüsü AKP iktidarının eliyle Kürdistan kentleri yine katliamlara tanıklık ederken, dünya vahşete gözlerini ve kulaklarını kapatıp yine sessizliği tercih etti. “Ortadoğu’nun Hiroşiması-Halepçe” adlı araştırma kitabını yazan Necmettin Salaz, dünyanın o dönem Saddam ile işi olduğu için Halepçe’yi seyrettiğini belirterek, “Şimdi Suriye’den akan insan seli Avrupa’yı kavurmasın diye de Erdoğan’ın her yaptığını görmezden geliyorlar. Sabırlarını taşıracak bir adım atana kadar da ne Cizre, Nusaybin, Silopi ve Sur’daki soykırımı görecekler ne de diğer kasaba ve şehirlerimizi. Anlayacağınız şimdilik her yer Halepçe” dedi.
Yüzbinlerce Kürdü katleden Baas rejimi benzeri bir anlayışla iktidarını sürdüren Erdoğan ve AKP zihniyeti de bugün Kürtlere karşı aynı düzeyde katliam gerçekleştiriyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan yazar Necmettin Salaz, bugün Kuzey Kürdistan’da olan her şeyin Halepçe’de gerçekleştiğine dikkat çekerek, Batılı güçlerin kendi çıkarları gereği Sur ve Cizre’deki vahşeti görmediğine dikkat çekti.
Saddam Hüseyin yönetimindeki BAAS Rejimi tarafından tüm dünya devletleri ve halkların gözü önünde, 16 Mart 1988 tarihinde başlatılan ve 3 gün süren hava saldırılarında özellikle Irak Kürdistan’ındaki Halepçe Kasabası ve civarı kimyasal silahlarla bombalanmış ve bu saldırıda çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan 12 bin kişi yaşamını yitirdi. 14 bin 765 kişi ise ağır yaralandı. Günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümüne, 61 bin 200 kişinin de sakat kalmasına sebep olduğu tahmin edilen bu kimyasal saldırılar, dünyanın en büyük insanlık trajedilerinden biri olarak tarihe geçti.
Baas Rejimi Lideri Saddam Hüseyin tarafından Halepçe’de Kürt kıyımı yapılırken, gelinen noktada AKP’nin iktidarda olduğu Türkiye katliamcı zihniyetin sürdürücü misyonunu üstlendi. 90’lı yıllarda PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle 4 bin 500 köy yakılırken, milyonlarca insan yerlerinden göç ettirilerek Kürdistan adeta insansızlaştırılmak istendi. Kuzey Kürdistan Kürtlerinin özyönetim talebine vahşice saldıran AKP iktidarı ise, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin, Gever ve Sur başta olmak üzere birçok Kürdistan kentinde yüzlerce insanı katlederek, Kürtlere karşı işlenen son katliama imza attı.
Avrupa’nın iki yüzlülüğü
Bugün Halepçe katliamı için hemen hemen tüm devletler “üzüntülerini” dile getirse de, katliamın gerçekleştirildiği günlerde sessizliğe bürünerek, izlemekle yetindi. İnsanların kıyımdan geçirildiği günlerde “bihaber” bir politika izleyen ABD, çıkarları için Saddam Hüseyin ve BAAS Rejimi’ni devirmek için Halepçe’yi argüman olarak kullandı. İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı yıllarca destek verdiği Irak’ın böyle bir şey yapmış olması ABD’ye göre mümkün değildi.
Yıllar sonra Kürdistan’da tekrar AKP eliyle devreye konulan katliamlara karşı dünya devletlerinin tavrı ne hikmetse yine değişmedi. Kürdistan kentlerinde AKP’nin özel savaş güçleri tarafından yürütülen katliamlara karşı ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri yine derin bir sessizliğe gömüldü. Suriye savaşı ile birlikte içinden çıkılmaz bir hal alan mülteci sorununa karşılık AKP’nin Avrupa ülkeleri ile Kürdistan’daki katliamlar üzerinden pazarlık yaptığı bilinen bir gerçeklik.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan ve Halepçe katliamı üzerine “Ortadoğu’nun Hiroşiması-Halepçe” adlı araştırma kitabını yazan Necmettin Salaz, Halepçe katliamı sırasında batının birbirleriyle savaşan ülkelere silah sattığını belirterek, asıl meselenin emperyalizmle ilgili olduğuna vurgu yaptı. Salaz şunları kaydetti: “Batı dünyasının daha anlaşılır bir dille emperyalizmin teşviki ve isteği ile başlayan İran-Irak savaşında ‘ana amaç İran’ın güç kaybına uğraması ve bu petrol zengini iki ülkeye silah satışıydı.”
‘Kürtlerin aradan çıkarılması amaçlandı’
Irak-İran devletleri arasında yaklaşık 8 yıl süren savaşta, Kürtlerin de aradan çıkarılmasının tasarlandığına dikkat çeken Salaz, dünyanın tüm bu olanları görüp bildiğini fakat ses çıkarmadığını söyledi. Salaz, o dönemde Irak’ın Kürtlerle ilgili ne düşündüğü ve dünyanın Kürt katliamına karşı sessizliğini şu şekilde ifade etti: “O dönemin Irak devlet başkanı olan Saddam Hüseyin El Tikriti, bu savaş boyunca beynindeki başka bir savaşı da gündemine almış, ‘Enfal’ adıyla anılan bir ‘iç’ operasyonu da yürütmeye başlamıştı. Hazır savaş varken ve dünyanın gözü kulağı sadece bu başlığa yoğunlaşmışken ‘hain Kürtler’i de aradan çıkarmak hiç fena olmazdı. İyi ve çok bilinen bir program uygulanmaya kondu. Gecenin bir yarısı, yarısı boş, yarısı askerlerle dolu onlarca askeri araç bir Kürt köyüne geliyor, köyün tamamından, yani kadın erkek çoluk çocuk ayırmadan meydanda toplanmaları isteniyor, sonra tamamı boş askeri araçlara bindirilerek çöldeki kazılmış büyük çukurların olduğu alana taşınıyor, orada kurşuna dizildikten sonra bu çukurlara gömülüp üzerleri kumla kaplanıyordu. Bu uygulama yüzlerce köyde yapıldı. Dünya, duydu, gördü, bildi, istihbarat aldı ama sadece seyretti.”
Türkiye’de benzer uygulamalar
Irak Kürtlerine karşı bu katliamlar gerçekleşirken, Türk devletinin de boş durmadığına işaret eden Salaz, Türk devletinin milyonlarca Kürdü yerlerinden ederek ve binlercesini öldürerek, Irak ve İran’ın faşist uygulamalarına benzer yaklaşımlarda bulunduğunu söyledi. Türk devletinin Kuzey Kürtlerine benzer bir uygulama yapmakla meşgul olduğunu söyleyen Salaz, “Yaklaşık 4 bin köyün halkı çok ciddi zulüm sonrasında şehirlere göçertildi” dedi.
“Peki ya şimdi? Varto, Lice ve Silvan ile başlayan ve giderek Silopi, Nusaybin, Cizre, Sur, İdil, Gever ile devam eden vahşi uygulamaların Halepçe’den bir farkı var mı?” diye soran Salaz, Irak ve İran devletlerinin benzer uygulamalarının bugün Kuzey Kürdistan Kürtlerine AKP’nin eliyle yapıldığına dikkat çekti.
Salaz, “Kimyasal gazsa gaz, tanksa tank, topsa top. Neleri eksik? En vahşi uygulamaları yapan İran bile önce ‘yargılayıp’ sonra asıyor Kürtleri. Peki şimdi Kuzey parçamızdaki sömürgeciler ne yapıyor? Esir alma kalktı, mahkeme kalktı yürürlükten. Savaş hukuku tümden kalktı. Yaralıların üzerine benzin dökülüp yakılarak öldürülüyor. 25 yıl önce köyler boşaltılıp insansızlaştırılıyordu, şimdi şehirler ve kasabalar” diye konuştu.
‘Dünya yeni katliamı görmüyor’
Devletlerin işlerine geldiği zaman ve istedikleri şekilde gerçekleri görmeye başladığını söyleyen Salaz, o dönem çıkarları çerçevesinde Halepçe Katliamına nasıl yaklaşıldıysa bugünde aynı mantıkla yaklaşıldığına dikkat çekti.
Dünyanın o dönem Saddam ile işi olduğu için Halepçe’yi seyrettiğini aktaran Salaz, şunları aktardı: “Ne zamanki Saddam haddini aşıp Kuveyt’e girdi ve petrol devi olmaya başladı, Kürtler ve Halepçe o zaman batılıların aklına geldi. Geldiler ve öldürdüler Saddam’ı. Şimdi Suriye’den akan insan seli Avrupa’yı kavurmasın diye de TC ve Erdoğan’ın her yaptığını görmezden geliyorlar. Gün olur Erdoğan ve TC sabırlarını taşıracak bir adım atana kadar da ne Cizre, Nusaybin, Silopi ve Sur’daki soykırımı görecekler ne de diğer kasaba ve şehirlerimizi. Anlayacağınız şimdilik her yer Halepçe.”
DİHA/ANKARA