ki kız kardeş, iki yoldaş... Şîmal Amara ve Dorşîn Şîmal. Biri 2006'da Amed'de özgürlük yolunu tutar. Biri de ondan 5 yıl sonra, 2011 yılında katılır kervana. Yıllarca farklı alanlarda kalan ve birbirbirlerini görmeyen ancak hep birbirlerini düşünen bu iki özgürlük savaşçısı, en sonunda Medya Savunma Alanları'nda karşılaşır. Şîmal Amara ve Dorşîn Şîmal katılımlarını ve karşılaşmalarını ANF'ye anlattı.
İlk önce sözü büyük kardeş Şîmal Amara alıyor ve şöyle başlıyor: "2006 yılında Önderlik üzerinde uygulanan tecrit ve izolasyona karşı bir tepki olarak katılım kararı aldım. Benim katılım kararı almamdaki bir diğer etken de 2004 yılında heval Serhildan'ın şehit olmasıydı. Dağda çobanlık yaparken görüyordum sürekli. Onun şehadetinden etkilenmiştim. O zaman katılmak istedim ama arkadaşlar 'yaşın küçük' diyerek kabul etmediler. 2004'te katılma kararı aldım ama 2006'da katıldım."
Şîmal'in katılımı sonrası aile üzerinde devlet baskılarının gelişmeye başladığını dile getiren Dorşîn, "Şîmal hevalin katılmasından sonra düşmanın yoğun baskısı vardı. Benim de bir arayışım vardı. Ama ani bir çıkış gerçekleşti. Ben de hem Şîmal hevalin etkisiyle, hem de ulusal sorundan dolayı 2011 yılında katıldım" diyor.
FARKLI MEKANLAR, AYNI DUYGULAR
Şîmal Amara, kendisinden sonra bir kardeşinin kendisiyle yoldaş olmak için saflara katıldığı haberini nasıl aldığını da şu sözlerle anlatıyor: "2010 yılından beri de Çarçela alanındayım. 2012 yılında yaralandığımda hastanedeydim. O zaman bana bir not geldi ve içinde bir de fotoğraf vardı. Fotoğrafa baktığımda tanımadım. Hangi arkadaştır, nerede beraber kaldık, diye düşünüyordum. Notu okuduktan sonra kız kardeşim olduğunu anladım ama hangisi olduğunu çıkaramadım. Fotoğrafa biraz daha dikkatli bakınca kaşlarından tanıdım. Çok heyecanlandım ve ağlamaya başladım. Doktorlar başıma toplanıp serum falan taktılar. 2011 yılında katılmış ve 2012'de benim haberim oluyordu."
Dorşîn ise katıldıktan sonra Şîmal'i görmek için hep bir arayışının olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Katıldıktan sonra Şîmal hevalin nerede olduğunu bilmiyordum ama hep bir arayışım da vardı. Amed'de katıldıktan sonra Dersim'e geçtim. Herkese Şîmal hevali soruyordum ama kimse tanımıyordu. Mesela bazen cihaz üzerinde bazı arkadaşlarla konuşunca acaba bu konuştuğum Şîmal mi, diye soruyordum, kendi kendime. Not gönderiyordum ama cevap gelmiyordu. Ulaşıyor mu ulaşmıyor mu, onu da bilmiyordum."
Şîmal, kardeşinin kendisiyle yoldaş olmak için aldığı kararın kendisinde yarattığı duyguya ilişkin de "Orada duyduğum heyecan kardeşimin hakikat yolcusu olması ve benimle yoldaş olmasıydı. Bir kadının böyle bir karar alması daha önemliydi. Orada yaşadığım duygu yoğunluğunun nedeni oydu. Benim için çok büyük bir moral kaynağı oldu. Ondan sonra da ara ara cihazdan konuşuyorduk ama karşılaşmamıştık" diyor.
Dorşîn de en zor zamanlarında "eskiden kardeşi, şimdi ise yoldaşı olan Şimal'in kendisine güç verdiğini" dile getirerek, şunları söylüyor: "Onunla aynı mücadelenin içinde olmak bana hep güç veriyordu. Yani nerede olduğunu bilmesem de bana güç veriyordu. Belki beni buraya kadar getiren de o güçtü. Az önce kendisi de belirtti ya, farklı bir tanım gerekiyor. Doğru aslında. Bazen en zor yolda bile onu düşünüp yürümek büyük bir güçtü."
'GERİLLA KIYAFETLERİ İÇİNDE MERAK EDİYORDUM'
Şîmal, her zaman kardeşini gerilla kıyafetleri içinde merak ettiğini söylerken, şunları belirtiyor: "Ben buraya geldiğimde ise son zamanlarda onu rüyamda görmeye başlamıştım. Daha sık görüyordum. Bana yakın olduğunu hissediyordum. Benim haberim yoktu, sonra arkadaşlar onun da eğitim için buraya geldiğini söylediler. Gece yarısı görmek için yanına gittik. Öncesinde fotoğraflarını görmüştüm ama gerilla elbiseleri içinde, raxtlı, silahlı halini çok merak ediyordum. O duyguyu insan anlatamıyor."
Dorşîn, ara sıra Şîmal ile iletişim kursa da her zaman onu görmenin özlemi içinde olduğunu dile getiriyor. Dorşîn, "Beş yıl Dersim'de kaldıktan sonra sonra arkadaşlar eğitim için Güney'e gönderdiler. Gelmeden önce onunla konuştuk. Ama bir ara o benim şehit düştüğümü sanmıştı. Yani öyle bir bilgi almıştı. Sonra tekrar bağlantımız oluştu. Büyük bir özlem vardı. Hep bir iletişim kanalı arıyordum" diyor.
'ÜÇÜNCÜ BİR TANIM GEREKİYOR'
Şîmal, kardeşi ve yoldaşı Dorşîn ile karşılaşma anını da "üçüncü bir tanım gerekiyor" diyerek nitelendiriyor ve o anı şu sözlerle aktarıyor: "Arkadaşlar oyun oynadılar. İşte gidip ona heval Şimal hastadır, seni görmek istiyor, diyeceklerdi. Ben yapmayın dedim ama beni arabaya kapattılar. Sonra baktım, heval Dorşîn geliyor. Onun kapıyı açmasıyla sarılmamız bir oldu. İnsan anlatamıyor. Çok farklı bir duygu. Aynı dava için mücadele etmek, silah arkadaşı olmak çok farklı bir duygu. Yani kardeşliğin ötesinde bir şey. Yoldaşlıktan da farklı. Aslında üçüncü bir tanım gerektiriyor ama... Tanımlamaya çalıştım, bir kavram bulamadım."
"İki kardeşin ve iki yoldaşın" karşılaşma anını Dorşîn de şöyle dile getiriyor: "Binbir zorlukla buraya geldiğimde ise arkadaşlar gelip heval Şîmal çok hastadır, başka yere kaldıracağız, dediler. Ben de 'bu ne şimdi, daha görmeden gidiyor mu' dedim kendi kendime... İşte karşılaştıktan sonra üç gün beraber kaldık ama ben hep farklı bir duygu yaşıyordum. Acaba rüya mı, diye düşünüyordum."
ANF