Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Aleviler ve üç karanfil / Hüsnü ÇAVUŞ

Aleviler ve üç karanfil / Hüsnü ÇAVUŞ

04 Ağustos 2017, 17:29

''HDP’li vekillerin Amed’de başlatıp İstanbul’da devam ettikleri „Vicdan ve Adalet Nöbeti“ne bütün Alevi kurumları akın etmeli ki, kardeşliğin köprüsünü yıkmak isteyenlerin sevinçleri kursaklarında kalsın.''

Türkiye devleti tarihinde hiç bu kadar kendini teşhir ve rezil etmemişti. Öyle ki, adaletsizliğin uygulayıcıları bile, bu kadar adalete muhtaç olacakları bir sürece hiç bu kadar hızla yuvarlanmamışlardır. Yönetemez duruma gelecek kadar batmış olan muktedirler, artık gerçekten de çok zorlanıyorlar ve çok hata yapıyorlar. Ama geri de dönemiyorlar. Tam bir paradoks içindeler. Diğer yandan yoksullar ve iktidardan rahatsız olan herkes de artık rahat nefes olmak istiyor. Evine aş götürebileceği işten atılma ve gelecek korkusu duymadan bir işyerinde çalışmak istiyor. Ama olmuyor. Bıçak kemikte. 

Türkiye’de hukuk sadece iktidarın işlerinin yapıldığı ahlaktan yoksun bir uygulamanın adı olmuş. Kavramlar ve kuramların içerikleri gerçek anlamlarından kopartılıp tanınmaz hale getirilerek, bu kavramların toplum nezdindeki itibarı da yok edilmek üzere. Toplum yukarıdan aşağıya; devlet eliyle bir toplum kırımla yeniden dizayn edilmekte ve kendilerine benzemeyen herşey-herkes değiştirilmek istenmektedir. Yani adaletin üzerine kara bir örtü, kadınlara kara bir çarşaf ve erkeklere de kara sakallarıyla erkekliğin hakim olduğu bir toplumsuz sistem vadedilmektedir. 

Eğitim sistemi cihatçı çocuklar yetiştirmeye başlamanın startını vermiştir. Daha doğrusu başlatılmış olanın ilanı ve yasal dayanağını hazırlama ve genele uygulama aşamasına gelinmiştir. Kız çocukları daha sokağında oyun bile oynayamadan nikah masasına oturtulacaktır. İmamlara verilen resmi nikah yetkisi de buna hizmet içindir. Zaten bu günlerin geleceği, daha geçen yıl İstanbul’da bir semtin camisine “burada çocuk nikahı kıyılır“ afişinin asılmasından belliydi.

Kürtler her zamanki gibi kendi özgürlükleri için kavgalarını sürdürüyorlar. Gazeteciler, vekiller, aktivistler, özgür kadınlar kısaca muhalif olanlar zindanlara doldurulmaya devam ediyor. Meclis göstermelikte olsa halkın temsil mekanı anlamındaki meşruiyetini tamamen yitirmiş durumda. Ve Dersim barajlarla sinsice bölünüyor. İleride de çevre illere bağlanarak haritadan silme planları yapılıyor. 1930’ların Kemalist planı AKP eliyle devam ediyor. Söz konusu Kürtler ve Aleviler olunca iktidarların kendi aralarındaki her türden zıtlıklar teferruat olarak kalıyor. Ve Kılıçdaroğlu buna ilişkin tek laf etmiyor.

İşte böyle bir ortamda Aleviler sokaklarda mücadele kararlılığını dostlarıyla birlikte göstermeyle karşı karşıyadır. Sorunlar ortaktır. Adalet, eşitlik ve özgürlük toplumsal bir talep olarak herkesi kapsamaktadır. Ülke elden gidiyor, toplum parçalanıyor. Peki Aleviler neden sokaklarda adalet nöbetlerini başlatmıyor? Her dergahı birer direniş odağına çeviremiyor? Bu kadar acil durum varken, neden „Alevilik nasıl tanımlanmalıdır“ sorusuyla enerjisini kendi içinde tüketiyor? Bu, evi yanan insanları kahveye tavla oynamaya çağırmak kadar zamansız, gereksiz, erken ve yersiz bir tartışma değil midir? Aleviler birbirleriyle uğraşsın ve birbirlerini yıpratsın diye sevinenlere hizmet değil midir? 

Alevilerin nereye gittikleri tartıştığı konulardan belli olur. Hiç kimse kuşku duymasın ki, eğer IŞİD Kobanê’de Kürtlerin direnişiyle yenilmeseydi, bugün Aleviler Êzîdîlerin Şengal’de yaşadıklarının beterini yaşayacaklardı. Hala Kobanê ruhuyla direnen o güzel insanlar, bugün de IŞİD denen o soysuzlar çetesini Rakka’da sıkıştırmış ve ellerindeki esirleri kurtarıyorlar. Onlar olmasa Alevinin de Êzîdînin, Hıristiyan ve müslümanın da geleceği yoktur. Yani demem o ki, tehlike devam ediyor ve Aleviler çok büyük katliamlara uğrama riskiyle karşı karşıya iken, kendi öz savunmalarını nasıl yapabileceklerinin ve demokrasi güçleriyle ortak bir cephe de nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin derdine düşselerde, yarın acılarının ağıdını değil de sevinçlerinin deyişlerini haykırsalar, yani geç kalmasalar daha iyi olmaz mı?

HDP’li vekillerin Amed’de başlatıp İstanbul’da devam ettikleri „Vicdan ve Adalet Nöbeti“ne bütün Alevi kurumları akın etmeli ki, kardeşliğin köprüsünü yıkmak isteyenlerin sevinçleri kursaklarında kalsın. Nasıl ki, sayın Osman Baydemir, Madımak Oteli’nin önüne üç karanfili özgür kardeşlik adına yiğitçe bıraktıysa, Aleviler de „Vicdan ve Adalet Nöbeti“ne sazlarına takılı üç karanfille giderek uzatılan kardeşlik elini yiğitçe tutmalı ve birlikte özgürleşmenin sözünü Pir Sultan’ın deyişleriyle vermelidirler. Unutmayalım ki, bin yıllardır yalan ve iftiralarıyla Alevi Sünni, Kürt Türk ayrımları ve iftiralarıyla insanları birbirine düşürenler, aynı oyunlarından vazgeçmiş değillerdir. Aleviler de buna karşı direnişlerinden vazgeçmediklerini göstermelidirler. İçerden ve dışardan gelen bozguncu, parçalayıcı ve mücadeleden koparıcı korkak seslere verilecek en anlamlı cevapta bu olacaktır.

Politika

 

Bu haber 486 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 4. Olağan Genel Merkez Kongresi’ni Dersi..