Dersim Soykırımı’nı hangi CHP’liye sorsanız aynı cevabı alırsınız; “Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı’ydı ama hastaydı uyuyordu, Celal Bayar Başbakan’dı ama haberi yoktu, ne yaptıysa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak yaptı” falan deyip İsmet İnönü’nün 28 Aralık 1937’de Başbakanlık’tan istifa etmesini de getirip “Dersim harekatını tasvip etmediği için istifa etti”ye bağlayacak kadar çelişik kafalılar. Oysa 1937 baharında başlatılan ilk soykırım harekatında İnönü Başbakan’dı ve “Kurtuluş Savaşı”nı başarmış ordusu Dersim’in tüm cephelerinde yenilgiye uğramış, özellikle Laç Deresi savaşında tarihi bozgun yaşamıştır. Mustafa Kemal’in Laç Deresi savaşını bizzat komuta ettiği, orada yaralandığı iddiaları ise -tanıkların video kayıtlarıyla birlikte- şimdilik dursun. Denilebilir ki Seyid Rıza ve arkadaşlarının tuzağa düşürülüp idam edilmesi ve 38 baharında başlatılıp üç ay süren acımasız katliamın temelinde 37 yenilgisinin öfkesi de var.
Dersim Soykırımı dönemi tek partili dönemdi ve o tek parti CHP’ydi, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti tam olarak -şimdiki gibi- “parti devleti”ydi, 1923’ten 1950’ye kadar sadece CHP iktidardı, 1946’da çok partili döneme geçildi ama 50’ye kadar hep iktidardı. Durum böyleyken eski ve yeni kuşak “Tuncelili CHP’liler” soykırımı CHP’nin yapmadığını iddia ederler, zaten dünyadan bihaber olan Atatürk’ten sonra en çok da İsmet İnönü’yü “masum” gösterirler.
Ama atın ayağı öyle değil...
Bakın İsmet İnönü aslında kimdir, Kazım Güder anlatıyor, özetle: “Babamı ve amcamı Ovacık’ın Kızılviran köyünde başlarını keserek katlettiler. Biz kaçıp kurtulduk. Sonra beni annemden ayırarak o çocuk yaşta tek başıma Bolu’ya sürgün ettiler. Bir gün İsmet İnönü Bolu’ya geldi, eşi ve kızı yanındaydı, önüne çıktım, durumumu anlattım ve beni annemin yanına göndermelerini istedim. Elini başıma koyup ‘Etmeydiniz bulmaydınız’ dedi. Böyle deyince eşi ellerini göksünde bağdaştırarak İnönü’ye sertçe baktı, sonra hiçbir şey demedi, çekip gittiler.”
Kazım Güder, işadamı Ali Haydar Veziroğlu’nun babasıdır, geçen yıl dünyaya veda etti. Veziroğlu, TBMM 16. Dönem CHP Tunceli Milletvekili’ydi, Dersim Soykırımı-CHP bağlamında önemli bir semboldür, ailesini doğrudan, babasının tanıklığında katleden CHP’nin milletvekili olmuştur, tartışmasız bir süngü artığı olarak gidip ailesini katleden o süngünün sapını tutmuştur, bu bir trajedidir, CHP içindeki durumu ayrıca trajiktir, 1978’de Maraş Katliamı yapılırken CHP koalisyon hükümetinde birinci partiydi, Ecevit Başbakan, Veziroğlu milletvekiliydi, CHP günler süren Alevi katliamına karşı sessizdi, tek ses çıkaran Veziroğlu oldu, bir grup milletvekilini toplayıp parti içi eleştiri geliştirdi ve kısmen de olsa CHP’yi katliama karşı hareketlendirdi. Büyük bir travmaydı yaşadığı, mükerrer bir trajediydi, 12 Eylül’den sonra CHP geleneğiyle bir daha diyalog kurmadı, 94’te parti kurarak siyaset yapmak istedi, başarılı olamadı ve siyasetten tamamen çekildi.
Şimdi CHP’nin başında Kemal Kılıçdaroğlu var, kendisini Nasrettin Hoca’nın torunu sansa da Dersim Nazımiyeli’dir, zaten fıkra gibi adamdır, 1987’de, Dersim Soykırımı sırasında İçişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil’le röportaj yapmıştı ve Çağlayangil Dersim’de nasıl bir katliam yaptıklarını bizzat anlatmıştı. Kılıçdaroğlu’nun trajedisi de bundan sonra başladı, geldi, halkını topyekün soykırıma tabi tutan CHP’nin genel başkanı oldu, trajik hayat fıkrasını ise bir televizyon programında “Seyid Rıza kimdir size göre?” sorusuna bocalayarak verdiği “Seyid Rıza bir insan” cevabıyla tamamladı.
Ama artık fıkra değil Kılıçdaroğlu, yeni bir misyonla yeni döneme girdi, PKK’nin öldürdüğü iddia edilen ve benim hiç tasvip etmediğim öğretmenin öldürülmesi konusunda CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol’u görevlendirip Dersim’e sosyal, siyasal ve onursal soykırım başlattı. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüyüş ve 50 kişilik miting düzenleyen -Mustafa Karasu’nun tabiriyle kürsüde yırtınarak konuşan- Gürsel Erol Pertek’lidir, Pilvenk Aşireti’ndendir ve Pilvenkliler soykırım sırasında katliama uğrayan, ağır bedeller ödeyen onurlu bir toplumdur. Kılıçdaroğlu, 38’de Pilvenk Aşireti’ne saplanan süngüyü, süngü artığı Gürsel Erol’un eline vermiş, Dersim’in onuruna saplamaya çalışıyor, bu düpedüz onursuzluktur.
HDP’nin, CHP’nin sözde AKP karşıtı, adalet yanlısı yürüyüşüne verdiği desteğe karşı çıkıp bunun “celladını beslemek” olduğunu söylemem şimdi daha da doğrudur, sen Gürsel Erol ve Kemal Kılıçdaroğlu olarak AKP’nin OHAL faşizmi sürecinde Dersim’de öldürülen 5 köylünün cenazesine bile gitmezken öğretmenin öldürülmesi için yürüyüş ve miting düzenliyorsan sen benim celladımsındır tabi ki.
İlk öldürülen genç Mesut İlkbahar benim köylümdür, Alişan’ın oğludur, dostumdur, karakolun önünde babasının gözleri önünde öldürüldü, Alişan çıldırdı, ölmek üzere, sonra Şükrü Abay, ardından 71 yaşındaki Naciye Özdemir öldürüldü, Munzur Vadisi’nde öldürülen Bornekli Ersin Demir de Mesut gibi arkadaşımdı, Ali Haydar’ın oğludur, ailecek dostumdurlar, ardından İrfan Top ve son olarak Kılıçdaroğlu’nun memleketi Nazımiye’de Ercan Güneş öldürüldü, hangisinin cenazesine gitti bu şahıslar veya hangi aileye başsağlığı dilediler?
Bu cellat maşalığıdır.
Dersim cellatlığı geleneğini sürüdüren ve yeni boyutlar kazandıran bu şahıslara oy verenler dahil, Dersim’in onurlu halkı tek umudumdur, bu halk celladını beslemeyecektir.
Umur HOZATLI / Politika