Uygarlığın yükseldiği Mezopotamya'da, Fırat ve Dicle kıyılarının ev sahipliği yaptığı antik şehirler sırasıyla barajlarla yok ediliyor. Üstelik bir barajın ömrü 50 ila 100 yıl arasında değişirken yok edilen kentlerin ve yerleşim alanlarının her biri en az 5 bin yıllık. 50 yıl için tarih yok ediliyor. Bu kıyımı sırasıyla yaşayan kentlerden biri bugün Hasankeyf. Dün ise Samsat idi.
Adıyaman Samsat; bugünlerde her ne kadar deprem ve göç ile gündeme gelse de aslında daha önce de baraj sularıyla nefesi kesilmiş antik bir kent. Kommegene Krallığı'na başkentlik yapan Samsat, 1983'te yapımına başlanan Atatürk Barajı nedeniyle 88'de bulunduğu yerden 5 kilometre uzağa taşındı. Evler ve halk taşınsa da Mezopotamya'nın tarihi taşınamadı. Tarihi M.Ö. 7 bin yılına dayanan ve dünyanın flaş belleği gerçek Samsat, Kürt kentlerindeki birçok tarihi alan gibi sulara gömüldü.
İnsanlığa ev sahipliği yapan, Kommagene Krallığı'nın kışlık başkenti Samsat, Hitit, Asur, Roma, Pers, Part, Babil, Sasani, Emevi, Abbasi ve Osmanlı'nın da izlerini taşıyan bir kentti. Mezopotamya'nın kalbi Samsat, iskeleti ise Hasankeyf olarak kabul edilir.
Adıyaman Müzesi'nde sergilenen Samsat tarihi
Samsat ve Kalesi'nin yapılan kazı çalışmaları sonucu tarihin bir çok dönemine tanıklık ettiği bulgulanmıştır. Ortaçağ'dan günümüze izler taşıyan Samsat kazılarında, bugün Adıyaman Müzesi'nde sergilenen tarihi eserler ortaya çıkmıştır.
Ortaçağ'ın geç evrelerine tarihlenen tabakalardaki kazılarda MS 12. – 13. yüzyıllara ait sikkeler tanımlanmıştır. Bunlardan Selçuklu sultanlarından I. Gıyaseddin Keyhusrev (1192-1195), Ala el-Din Keykübad'ın, (1219-1236), II. Gıyaseddin Keyhusrev'in (1236-1246), IV. Rükn el-Din Kılıç Arslan'ın (1257-1264) sikkeleri yanı sıra Selahaddin Eyyubi'nin (1170-1193) Harran'da basılmış sikkesi sayılabilir. Aşağı şehrin II. katında bulunan ayaklı kadehler, bardak ve kâselerden oluşan cam eşya koleksiyonu oldukça zengindir. Diğer buluntular arasında kandiller, fildişi bir tarak, koku şişesi, pişmiş toprak kandiller, kemik kaşıklar, yaprak şeklinde mermer aplik ve sikkeler sayılabilir. Sağlam bir Bizans suru üzerine kurulmuş Selçuklu Dönemi surları sağlam korunmuştur. Bu surlardaki kazılarda kireçtaşı üzerine çalışılmış, usta bir hattatın elinden çıkmış olan kitabe, Diyarbekir Şahı Karaaslan'a aittir. Sarayın merkez avlusu olduğu düşünülen bölümü 14,65 X 20,55 metre ölçülerinde olup mozaik köşelidir. İslam Dönemi'ne ait 1,8 metre çapındaki bir kuyuya atılmış beş kişinin iskeleti bulunmuştur. En altta yüzükoyun yatan iskeletin boyun hizasında Abbasi Dönemi'nden beş altın sikke ve gümüş sikkeler vardır. Altın sikkelerden biri Harunürreşid (766 – 709), ikisi ise Mütevekkil'e (822 – 861) aittir.
8 yıllık çalışma
Samsat'taki son kazılar ise Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden Prof. Nimet Özgüç'ün başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle 8 yıl boyunca her yılın 3 ayı boyunca yapıldı. 1979 -1987 yılları arasında 20 kişilik bilim insanın da katılımıyla yapılan kazılarda Kommagene Kralı'nın sarayı tamamen ortaya çıkarıldı. 8 yıl boyunca ağır aksak süren kazı çalışmalarında 35 metre olan kalede ancak 9 metreye kadar inilebildi. Bu kazılarda altın takılar, cam ve porselen kaplar, Hellenistik Döneme ait bir beze sarılı olarak altın süs eşyası, bilezikler, gerdanlık ve küpler bulundu. Küplerde ise yine gümüş sikkeler, altın ve gümüş ziynet eşyaları, kıymetli taşlardan yapılmış boncuklar, küpeler ve bilezikler bulundu. Kale dışında yapılan kazılarda da paha biçilemez tarihi eserler ortaya çıktı.
Tüm sırlarıyla sulara gömüldü!
ABD Arkeolog Richard Ellıes de yaptığı kazılarda buldukları dışında birçok eserin de toprak altında kaldığını ileri sürmüştür. Kalenin içerisinde yapılan kazılarda da gizli koridorlar tespit edilmiş ancak yolun tamamının nereye çıktığı bulunamadan kale sular altında kalmıştı. Böylece yapılan araştırmalarda ve kazılarda tarihin beşiği sayılan Samsat tüm sırlarıyla birlikte bugün dünyanın en büyük barajlarından olan Atatürk Barajı suları altında kaldı 1988'de. Böylece tarihi bir kent daha haritadan da hafızalardan da silindi. Üstelik bu kent sular altında kalırken kayda değer bir tepki gösterilememiş, tarihin suya gömülmesini engellemek için bir çaba sarf edilmemişti.
Dünün Samsat'ı, yarının Hasankeyf'i
Sulara gömülen tarihi miras ne yazık ki Samsat ile sınırlı değil. Dün Samsat'ı tüm sırlarıyla sulara gömenler bugün de Mezopotamya'nın iskeleti sayılan Hasankeyf'te aynı akibete neden olacaklar. Üstelik bugün Hasankeyf sadece Türklerle Kürtlerin değil dünyanın kültür mirası olarak kabul edilmekte. Dünya mirasına, tarihi hafızasına sahip çıkarak Samsat'ın kaderini Hasankeyf'in de yaşamasına izin vermemeli. Hasankeyf'e konan kazı yasakları kaldırılmalı, dünyanın önde gelen arkeologlarının tarihi ortaya çıkarmasına izin verilmeli. Ancak Samsat'ta olduğu gibi yılın 3 ayı değil her gün kazı ve kazıdan elde edilecek tarihi kültürel miras kalıntılarının taşıma işlemi yapılmalı. Geçtiğimiz Mayıs ayında Batman Hasankeyf'te bulunan 650 yıllık Zeynel Bey Türbesi Hasankeyf'teki Yeni Kültürel Park alanına taşınmıştı. Zeynel Bey Türbesi'nin taşınmasıyla Ilısu Barajı'yla sular altında kalacak olan 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf için tepkiler yeniden gündeme gelmeye başlamıştı. Ancak bu tepkiler bu tarihi, kültürel miras kıyımını durduracak düzeyde değil. Eğer Hasankeyf'in de Samsat'ın kaderini yaşaması engellenmezse, 250'ye yakın höyük, 5 binden fazla mağara, tarihi camiler, minareler, kilise kalıntıları, türbeler, tarihi köprüler de sırlarıyla suların karanlığına gömülecek. Üstelik yine binlerce insan da nar taneleri gibi dört bir tarafa dağılacak, zorunlu göçe maruz kalacak...
Samsat'ı kaderine terk ettik, Hasankeyf'i etmeyelim!
Haritadan çıkan tarih...
Samsat Kalesi ve çevresinde yapılan araştırmalarda toprak katmanlarındaki tabakalara göre bir tapı katları haritasına ulaşılmıştır. Buna göre 3. katta Ortaçağ, 4. Katta Roma dönemi, 5. ve 6. katta Helenistik dönem, 7. katta Yeni Babil dönemi, 8. ve 11. katta Demir Çağı, 12 ve 13. katta Son Tunç ve Orta Tunç Çağı, 14. katta Asur Koloni Çağı, 15. katta M.Ö 19. yüzyılın kalıntıları keşfedilmiştir. Ayrıca 16 ve 19. katta İlk Tunç Çağı, 20.katta Son Kalkolitik Çağ'dan İlk Tunç Çağı'na geçiş ve 21 ile 27. Katlarda ise Kalkolitik Çağ'ın izlerine rastlanmıştır.
Sırlarıyla sulara gömülen kentler; Dünün Samsat'ı, yarının Hasankeyf'i
Bilal AKDAĞ - Bas Gazetesî