ARTI GERÇEK - 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam bir yıl geçti. Darbe girişimi sırasında 62'si polis, 5'i asker, 173'ü de sivil olmak üzere toplam 240 kişi yaşamını yitirdi. Darbe girişiminin ardından hükümet OHAL ilan etti. OHAL süresi boyunca 120 bini aşkın kişi hakkında işlem yapıldı. 21 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 87 bin kişi çeşitli kamu kurumu ve kuruluşlarından ihraç edildi, 35 bin kişi açığa alındı.
CHP’nin Mart 2017 tarihinde hazırladığı 'OHAL Bilançosu Hak İhlalleri Raporu'na göre; 15 Temmuz darbesi sonrasında hakkında işlem yapılan şüpheli sayısı 103 bin 850. Haklarında işlem yapılanlardan 71 bin 274 kişi gözaltına alınırken, 41 bin 326 kişi darbe soruşturmaları kapsamında tutuklandı. 35 bin 495 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
155 BASIN KURULUŞU KAPATILDI
OHAL’den sadece devlet kurumunda çalışanlar etkilenmedi. Yayınlanan KHK’lar ile 155 basın kuruluşu kapatıldı. Kapatılan yayın kuruluşları arasında sol, sosyalist ve Kürtçe başta olmak üzere çok dili yayın yapan 12 TV ile 11 radyo kanalı bulunuyor. DİSK Basın İş'in verilerine göre; Basın Yayın ve Gazetecilik iş kolunda gözüken şirketlerde sigortalı 2 bin 308 işçi işsiz kaldı.
BÖLGEDE 14 BİN 298 KİŞİ KAMUDAN İHRAÇ EDİLDİ
Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi’nin (SAMER) verilerine göre, Kürt kentlerinde toplam 14 bin 298 kişi kamudan ihraç edildi. KHK’larla 462 dernek, 11 sağlık kurumu, 139 okul, 26 öğrenci yurdu, 27 vakıf, 18 gazete, 2 üniversite, 3 TV kanalı, 1 radyo kanalı kapatıldı.
OHAL BÖLGEDE DE YIKICI OLDU
Ülke genelinde uygulanan OHAL’in ilan edilme gerekçesi, 15 Temmuz girişimi ve FETÖ ile mücadeleydi. Başbakan Binali Yıldırım, ‘Devlet kendine karşı OHAL ilan etti’ açıklaması ile hükümetin OHAL kapsamını tarif ediyordu. Ancak süreç pek de böyle işlemedi. OHAL ilanı ile birlikte HDP ve DBP hedef alındı. HDP’li milletvekillerine yönelik gözaltı furyası başladı, DBP’li belediye başkanları görevden alındı. OHAL’in bölgeye yansıması yıkıcı oldu.
ÇOĞU KADIN 3 BİN BELEDİYE ÇALIŞANI İŞSİZ KALDI
OHAL döneminde HDP ve DBP üzerinde çok ciddi baskı kuruldu. HDP Eş Genel Başkanları dahil 13 milletvekili tutuklandı, 86 DBP’li belediyeye kayyum atandı. 92 belediye eş başkanı tutuklandı. Tutuklananlardan 21 kişinin tahliye olmasının ardından tutuklu eşbaşkan sayısı 71’e düştü. Atanan kayyumlar, belediyeye bağlı 52 kadın kuruluşunu kapattı. Bu kurumlarda kadın çalışanları dahil, toplam 3 bin belediye çalışanı işsiz kaldı. Belediyelere kayyum atanması ile daha önceki belediye yöneticileri tarafından verilen park, anıt ve sokakların isimleri de değişti.
BÖLGE KHK’LARLA BASKI ALTINA ALINDI
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından bölgede yaşanılanları Artıgerçek’e değerlendirdi. 15 Temmuz’un ardından OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile ihlallerin daha da belirgin duruma geldiğini anlatan Türkdoğan, bölge illerinde bir yıl boyunca yaşanılanları şöyle sıraladı: “Kürt belediyelerine el konulması en önemli yansımalardan biriydi. Özellikle kamu çalışanları bakımından Kürt aktivistlerin neredeyse tümünün ihraç edilmesi bir başka boyut… Dernek statüsündeki Kürt kültür kurumlarının, bu konuda faaliyet gösteren bazı hukuk örgütlerinin kapatılması, bunlar çok bariz öne çıkan uygulamalardı. Bir de geçici köy koruculuğunun daha kurumsal bir hale getirilerek, ‘güvenlik korucusu’ biçiminde kadro aktarımıyla yaygınlaştırılmasıydı. Bunlar çok bariz olarak bölgeye yönelik öne çıkan ihlallerdi. Kürt basını da OHAL’den en çok nasibini alanlardan oldu. Kürt basını özellikle tamamen nefessiz bırakıldı. İnsan hakları açısından gözaltı ve tutuklamalarda sayı arttı.”
KESİNTİSİZ BİR YARGI BASKISI OLUŞTURULDU
Kürt illerinde gözaltı ve tutuklamaların OHAL öncesinde de yaşandığını ifade eden Türkdoğan, “OHAL sürecinde tutuklamalar inanılmaz boyutlara ulaştı. Sürekli bir gözaltı ve tutuklama, sürekli bir baskı politikası uygulandı. Hiç nefes aldırmadan… Bu da OHAL KHK’larının verdiği yetkiyle yapılıyor. Türkiye toplumu bir kere baskı altındaysa bu OHAL ilanı ve KHK’larla bölge birkaç kere baskı altına alınmış oldu. Dokunulmazlıkların kaldırılması OHAL’den önceydi ama milletvekillerinin tutuklanması OHAL koşullarında oldu. Özellikle HDP ve DBP üzerinde kesintisiz bir yargı baskısı oluşturuldu” diye konuştu.
GAZETECİLER İŞ BULAMIYOR
Gazeteciler Sendikası Diyarbakır Temsilcisi gazeteci Mahmut Oral, OHAL’den en fazla bölge illerinin etkilendiğini söyledi. OHAL süreciyle gazeteciler çalıştıkları kurumların kapatılması nedeniyle işsiz kaldıklarını, serbest gazetecilik bile yapamadıklarını belirten Oral, “Bir yıllık süre zarfında gazeteciler açısından adeta bir kabus iklimine girildi denilebilir. Çünkü OHAL ile birlikte zaten OHAL’in de ruhunda olduğu gibi bir yasaklar silsilesi sökün etti. Bölgede OHAL’den kaynaklanan çok ciddi bir güvenlik kontrolü söz konusu. Kent merkezleri ve şehirler arası yolculuklarda kurulan güvenlik ve arama noktalarından geçerken de gazeteciler ciddi sorunlar yaşıyor. Gazeteciler aslında OHAL ile birlikte çok daha kötü durumlarla karşı karşıya kaldılar” diye konuştu.
159 GAZETECİ TUTUKLU
“Her gün neredeyse bir gazeteci arkadaşımız gözaltına alınıyor” sözleri ile gazeteciler üzerinde uygulanan baskıyı anlatan Oral, şunları söyledi: “Şu anda 159 gazeteci arkadaşımız Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde gün sayıyor. Pek çoğu hakkında iddianameler hazırlanmış değil. Bugün Antep’te iki gazeteci gözaltına alındı. Daha dün Medyascope çalışanı gazeteci Mehmet Çakmakçı, “örgüt üyesi” olmak suçlamasıyla tutuklandı. Mahkemeler gazetecilerin savunmalarını dikkate almıyor, direk tutuklama veriyor. Bizim gazeteci olarak arzumuz bu OHAL cenderesinde hiç olmazsa gazeteciler, biraz daha özgür çalışabilsinler. Elbette gazeteciler hakkında soruşturma açılabilir, ancak asıl olan bizim inancımıza göre gazetecilerin tutusuz olarak yargılanmasıdır.”
AKP OHAL’İ SÜRDÜRMEKLE ÖVÜNÜR HALE GELDİ
15 Temmuz’un ardından ilan edilen OHAL’in batı illerinde kısa süreliğine hissedildiğini anlatan Oral, “OHAL döndü durdu, yine gelip bölgeyi buldu” dedi. OHAL ilanının ardından bölge ilerlinde var olan güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarıldığını ifade eden Oral, “OHAL’in uygulanmasının ardından bölgede karakolların önündeki yollar kapatıldı. STK temsilcileri ve solcu, ilerici kamu çalışanları açığa alındı, ihraç edildi. Bölgede aktif olan dernekler kapatıldı. OHAL sanki yine bölgeye yönelik olarak ilan edildi. Oysa 1978’den buyana sıkı yönetim, OHAL süreçlerini yaşadık. 2002 yılında AKP bunu kaldırmakla övünüyordu ama AKP bunu devam ettirmekle övünür bir hale geldi” dedi.
30 BİN İNSANIN GIDAYA ULAŞIM HAKKI ENGELLENDİ
Bölgede KHK’larla kapatılan derneklerde bulunuyordu. Bu derneklerden en çok tartışılanı ekonomik durumu kötü olan ailelere yardım eden Sarmaşık Derneği’ydi. Derneğin kapatılmasının ardından açlık sınırında yaşayan 5 bin 400 ailenin yardımdan mahrum kaldığını anlatan Sarmaşık Derneği Başkanı Şerif Camcı, derneklerin kapatılması ile örgütlenme özgürlüğünün ve dayanışmanın engellendiğini söyledi. Camcı şunları söyledi: “12 yıldan bu yana 5 bin 4 yüz aile, yaklaşık 30 bini aşkın kişi en zorunlu gereksinimleri olan gıdaya ulaşım hakkını elde ediyorlardı. Derneğin kapatılması ile bu koparılmış oldu. İnsanlar mevcut geleneksel yardım anlayışı ağına mahkum edilmiş oldular. Yararlanıcılarımız şuan cidden çok kötü durumdalar. Bu insanlar, bir öğün destek alamadıklarında geceyi aç geçirme riski ile karşı karşıya olan ailelerdi. Bunların durumu diğer örgütlenmeler karşısında daha bir mağduriyeti beraberinde getiriyor. Bu aileler, kamu kurumları ya da başka yerlerden aldıkları kimi desteklerle yaşama tutunmaya çalışıyor olsalar dahi süreklilik olmamasından kaynaklı sıkıntılı günler yaşıyorlar.”
İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ
Derneklerinin kapatılmasının ardından 30 bin insanın gıdaya erişim hakkının engellendiği gerekçesiyle dava açtıklarını belirten Camcı, “Sadece tüzel kişiliği olan bir dernek kapatılmadı. 30 bin insanın gıdaya erişiminin kamu eliyle engellendiği iddiasıyla dava açmış durumdayız. Bunun insanlığa karşı işlenmiş bir suç statüsünde olduğuna inanıyoruz. Yaklaşık bir yıldır dava görülüyordu ancak OHAL Komisyonu’nun kurulması ile dava oraya devredilebilir. Bu da bir yıllık dava sürecinin boşa geçtiği ve başa dönüldüğü anlamına geliyor. Komisyonun kurulma amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bazı şeyleri aklamak, devlet açısından çok zor duruma düşmemek ise bir diğeri de hak arama yollarını biraz daha geciktirme olduğunu düşünüyoruz. Nihayetinde komisyon da olsa pek fazla bir beklentimiz yok bu konuda” dedi. Hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceklerini belirten Camcı, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını söyledi.