Erdoğan, Hamburg’da katıldığı G20 Zirvesi’nin bitiminde basına konuştu. Bir yerde Selahattin Demirtaş ile ilgili bir soru üzerine, “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizde değildir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir teröristtir ki, bütün Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, 53 Kürt kardeşimi öldürten bir teröristtir. Bunlar bizim arkamızda PKK var, YPG var diye meydan okuyan kişilerdir” dedi.
Aslında o söyleşide G20’yi, Türkiye’nin dış ilişkilerini, AB’yi, Adalet Yürüyüşü’nü, Kıbrıs’ı, Katar’ı ilgilendiren birçok konuda konuşmuştu. Türkiye’de işin farkına varmayan basın ilk etapta Erdoğan’ın sözlerini diğer başlıklar üzerinden verdi. Kısa sürede durum değişti, birçok gazete, dergi, internet sitesi Erdoğan’ın demecini Demirtaş’a söylediği sözler üzerinden de gördü.
Tabi basın kurumlarının her biri kendi cephesinden görmüştü. AKP yanlısı medya, allandıra ballandıra Demirtaş’ın teröristliğini ispata soyunurken, diğerlerinin bir kısmı işin hukuki boyutuna baktı, Erdoğan’ın yargıyı yönlendirdiğini yazdı. Basının bir kısmı da teröristin kim olduğunu örnekleriyle anlatmaya çalıştı.
Asıl olan ise akşam saatlerine doğru sosyal medyada yapılan kampanyada yaşandı. Demirtaş’a yönelik Erdoğan’ın sözlerini protesto edenler, tepkilerini gösterenler #DemirtaşBizleriz tagı ile paylaşımlarda bulunmaya başladılar. Bir anda binlerce, onbinlerce twit yağmaya başladı. Tag kısa sürede hem Türkiye, hem dünya gündemi sıralamasına girdi ve her ikisinde de birinci sıraya oturdu.
Bu tür tagların bir kısmını gündeme yerleştiren etkenlerden birinin karşıtların yaptığı saldırılar olduğunu biliyoruz. #DemirtaşBizleriz tagında öyle olmadı. Ezici, hem de çok ezici bir çoğunluk Demirtaş’a sevgisini ifade eden twitlerle onu ve tutumunu, daha doğrusu o boyun eğmeyen dik duruşunu sahiplenirken, az sayıda Erdoğan yanlısı hesap çırpınarak durumu tersine çevirmeye çalışıyordu.
Elbet, sosyal medya gösterge değil. Özellikle Demirtaş’a olan sevgi, ama onun şahsında HDP’li vekilleri, DBP’li belediye eş başkanlarını, diğer seçilmişleri, HDP ve DBP yöneticilerini sahiplenme duygusu, onları cezaevinden çıkarmaya yetmese de bilinen bir şeydi. Ancak burada görünen o ki kendiliğinden bir doğal sahiplenme duygusu da devreye girmişti, Erdoğan’ın yaklaşımına dönük sorgulamalar Demirtaş'a sevgi seli olarak akmış, adeta bir iç dökmeye dönüşmüştü.
Sadece iç dökme yaşanmadı tabii ki. Erdoğan’ın Demirtaş’a terörist derken gündeme getirdiği 6-7 Ekim olayları sorgulandı. Yaşamını yitirenlerin kimler tarafından nasıl katledildiği birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından tek tek örneklendirilerek paylaşıldı.
Selahattin Demirtaş’ın geçmişteki konuşmalarından videolar paylaşıldı. Demirtaş’ın teröristleri tanımladığı konuşmalar, sanki Erdoğan’ın Hamburg konuşmasına cevap vermiş denebilecek kadar günceldi. Bir diğer anlatımla sözü kesilen, cezaevine konulan Demirtaş, Erdoğan’ın Hamburg konuşmasını önceden görmüş gibi 2 yıl, 3 yıl öncesinden cevaplar veriyordu Erdoğan’a…
Bir tek bunlar mı? Cizre’de, Şırnak’ta, Sur’da, Nusaybin’de gerçekleştirilen katliamlar da tek tek gündeme taşındı. Hacı Lokman Birlik’in Şırnak’ta panzerin arkasına takılarak yerden sürüklenen cenazesine yapılan alçaklık da sorgulandı. Demirtaş’ın bu görüntüyü “unutmayacağız” mesajıyla paylaştığı eski sözleri sayfalara taşındı.
Tüm bunlar bir yanıyla asıl teröristin kim(ler) olduğunu da gözler önüne seriyordu.
Bir diğer anlaşılan da şuydu: Erdoğan, Demirtaş’a terörist diyerek kimseyi ikna edememişti. Kendi yandaşları bile çaresizce çırpınmalarına rağmen asıl teröristlerin kimler olduğu gerçeğini gizleyememişti.
Yani aslında Erdoğan, Demirtaş'a terörist diyerek baltayı taşa vurmuştu...
artigercek