Sibel HÜRTAŞ / ANKARA
Büyükada’da toplantı yaparken gözaltına alınan insan hakları savuncularından Nalan Erkmen ve Özlem Altıparmak’ın ifadesi bitti. Silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanan insan hakları savunucularının hepsi Vatan Emniyet’e götürülürken; gözaltı süreleri 7 güne uzatıldı.
2-7 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Büyükada’da 8 insan hakları savunucusunun bir araya geldiği eğitim seminerine dün polis müdahale etmişti. Polis, Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acu, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan, Yurttaşlık Derneği’nden Özlem Dalkıran, eski Mazlum Der'li aktivist Şeyhmus Özbekli ile toplantılara moderatörlük yapan Ali Garawi gözaltına almıştı.
Gözaltına alınan insan hakları savunucuları, bugün İstanbul’daki farklı karakollara götürüldü. Gözaltına alınan Ali Garawi ve Peter Frank Steudtner, Büyükada’da tutulurken; İdil Eser ve İlknur Üstün, Maltepe Karakolu’na, Veli Acu ve Günal Kurşun, Topselvi Karakolu’na, Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan, Pendik Esenyalı Karakolu’na, Nalan Erkem ve Özlem Altıparmak, Kartal Şehit Aslantepe Karakolu’na götürüldü.
Nalan Erkem ve Özlem Altıparmak’ın Kartal Karakolu’ndaki gözaltı işlemleri tamamlandıktan sonra, ifadeleri alınmak üzere Vatan Emniyeti’ne götürülürken, Erkem ve Altıparmak’a “terör örgütü üyeliği” suçlamasının yöneltildiği öğrenildi.
İLGİLİ HABER: AB İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINI SORDU
CIA İHBARI
Büyükada’daki insan hakları toplantısına yönelik gözaltı işleminin bir ihbardan kaynaklandığı öne sürüldü. İsmi açıklanmayan ihbarcının “Bir yıl önce 15 Temmuz öncesi CIA çalışanının katıldığı bir toplantı yapıldı. Buna benzer bir toplantı yapılıyor” yönündeki ihbarı üzerine, insan hakları savunucularının toplantısına müdahale edildiği ortaya çıktı.
İNSAN HAKLARI DERNEKLERİNDEN TEPKİ
İnsan Hakları Dernekleri, gözaltı işlemine tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası AF Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnsiyatifi, Kadın Koalisyonu, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Kaos GL tarafından yapılan ortak açıklamada şöyle denildi:
“İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi ve Yurttaşlık Derneğinin kurucusu ve üyesi olduğu İnsan Hakları Ortak Platformu’nun 7-9 Nisan 2017 tarihinde yaptığı paylaşma toplantısında, insan hakları savunucularına yönelik olarak bir dizi eğitim semineri gerçekleştirilmesi için almış olduğu ortak bir karar sonucu;
2-7 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Büyükada’da eğitim semineri gerçekleştirmek için bir araya gelen 8 insan hakları savunucusu ve 2 uzman dün (5 Temmuz 2017) öğleden önce gözaltına alındılar. Seminer, insan hakları savunucularının özellikle olağanüstü dönemlerde hak savunuculuğuna devam edebilmelerini sağlayacak tekniklerin ve becerilerin kazanılmasına yönelik bir içerikle düzenlenmiştir.
Önce Büyükada Polis Karakolu’nda tutulan insan hakları savunucuları, savcılığın verdiği kısıtlılık kararı sonucu avukatlarına, ailelerine ve arkadaşlarına haber vereme hakkından yoksun bırakıldılar. Arkadaşlarımızın gözaltına alındığını, saatler sonra, akşam 21.14’te tesadüfen öğrenebildik. Ve yine bu kısıtlılık kararı nedeniyle insan hakları savunucusu arkadaşlarımızın akıbetlerini, hala Büyükada’da tutulup tutulmadıklarını, sevk edildilerse nereye gönderildiklerini öğrenemiyoruz. İnsan hakları savunucularının gözaltına alındığının aileleri dâhil hiç kimseye bildirilmemesi, soruşturmada kısıtlılık kararı olması nedeniyle bilgi alınamaması, söz konusu göz altıların OHAL hukukunu da aşacak biçimde “gözaltında tecrit (incommunicado detention)” karakteri taşıdığını göstermektedir.
Gözaltına alınan arkadaşlarımızın insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi için gösterdikleri olumlu çabaların tanığıyız. Daha önce de defalarca vurguladığımız gibi, insan haklarını savunmak temel bir insan hakkıdır.
Keyfi bir şekilde gözaltına alınan insan hakları savunucularının nerede tutuldukları ve haklarındaki suçlamayla ve durumlarıyla ilgili bilgi ailelerine, yakınlarına ve avukatlarına bildirilmelidir. Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukuk normlarına göre, OHAL keyfî değil aksine hukukî bir rejimdir ve bir dizi temel (çekirdek) haklar hiçbir şekilde sınırlanamaz. Dolayısıyla gözaltına alınan insan hakları savunucularının bu nitelikteki başta yaşam hakkı olmak üzere, işkence ve onur kırıcı muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarına sonuna kadar saygı gösterilmelidir.”
HDP’Lİ BEŞTAŞ İNSAN HAKLARI KOMİSYONU’NA BAŞVURDU
HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş da konuyu Meclis gündemine getirdi. Beştaş, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı’na bir dilekçe vererek, konunun acilen gündeme alınmasını istedi. Türkiye’nin önde gelen insan hakları örgütlerinin temsilcilerinden 9 kişi ve eğitim çalışmasında görevli 3 kişi gözaltına alındığını belirten, yakın zamanda da Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Şubesi başkanı Taner Kılıç’ın tutuklandığını anımsatan Beştaş, Komisyon’a gönderdiği dilekçede şu ifadelere yer verdi:
“Ülke genelinde son 2 yıl içerisinde hakları örgütlerinin kapatılması, hakeza düzenledikleri raporlar nedeniyle soruşturmalara maruz kalmaları ve faaliyetlerinden ötürü hak savunucuları hakkında davalar açıldığı, gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldıkları olağanüstü şartlar hâkimdir. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 9 Aralık 1998 tarihinde kabul ve ilan edilen kısa adıyla “İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi”, insan hakları savunucularının haklarını, ödevlerini ve aynı zamanda devletlerin sorumluluklarını düzenleyen bir belge olup bu belge hükümetlere taahhüt ettikleri yükümlülükler vermiştir. İnsan hakları savunucularının tanınması, korunması ve faaliyetlerinin kolaylaştırılması hükümetlerin sorumluluğu gereğidir. Ancak gelinen aşamada hak savunucularının bulundukları otelden adeta kaçırılarak gözaltına alınmaları hükümetin sorumluluğunu yerine getirmediğinin açık kanıtı niteliğindedir.
Konu hakkında bu başvuruyu yapmak ve Komisyonunuzu konu hakkında bilgi vermek zarureti hâsıl olmuştur. Zira insan hakları savunuculuğu yapan kişilerin gözaltına alınması durumu bizatihi ha ihlallerinin açık ve net bir biçimde yok sayıldığı anlamına gelmektedir. Hak savunuculuğunun kriminalize edilmiş olması hak ve özgürlük alanının adeta demir parmaklıklarla örüldüğünün resmidir. Bu tablonun Komisyonunuzca değerlendirilmesi ve hâlihazırda gözaltına alınan hak savunucuları için derhal harekete geçilmesi tarihi ve hayati önemdedir. Çünkü gelinen aşama tam da bir kırılma noktasına tekabül etmektedir. Bu bahisle talebimin ivedilikle değerlendirilmesini ve hâlihazırda gözaltına alınan hak savunucuları için bir çalışma yürütülmesi gereğini bildiriyorum.”