Lütfen bekleyin..
Munzur Haber / Figen Yüksekdağ duruşması başladı

Figen Yüksekdağ duruşması başladı

04 Temmuz 2017, 21:08

HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması başlıyor. Yüksekdağ mahkeme salonuna alkışlar, ıslıklar ve sloganlar eşliğinde geldi. Duruşma avukatların yoklamasıyla başladı. Salona alınmayan çok sayıda kişi "Figen başkan onurumuzdur" sloganı attı.

ANKARA- HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ. 244 gün sonra hakim karşısına çıkarıldı. Abluka ve engellemelerin gölgesinde yapılan duruşmaya getirilen Yüksekdağ, "Figen Yüksekdağ onurumuzdur", "Jin jiyan azadi" sloganlarıyla karşılandı. Çok sayıda kişi duruşma salonuna alınmadı. Yüksekdağ, salona girerken kendisini yalnız bırakmayanları el sallayarak selamladı. Yüksekdağ'ın sağlığı ve moralinin iyi olduğu görüldü.

Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşması, daha büyük salona sahip olan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. 300 kişilik salon tamamen dolarken, avukatlar ayakta kaldı. En ön tarafa iki sıra polis yerleştirilerek kalkanlarla izleyicileri ile sanık bölümü kapatıldı. Polislere ek olarak jandarmada Yüksekdağ ile izleyenler arasında duvar ördü.

Mahkeme salonuna önce avukatlar ve HDP milletvekilleri alındı. Mahkeme salonunun bulunduğu koridor çevik kuvvet polisleri tarafından abluka altına alınırken, salona girişleri engelleyen polisi ortamı provoke eden tutum sergiledi. Polisin tutumu üzerine salon girişinde arbede yaşandı.

20:55 Avukat Yoleri, iddianamede çok dikkat çekici şeylerden birisinin DTK ile ilgili suçlamalar olduğunu belirterek, "İddianamede 90 küsur sayfalık bölümde suçlamayı bırakın teşekkür etmeniz gereken bir tablo var. Hem yayınlanan deklarasyon, hem açıklamalarında diyor ki 'Ortak yaşam, demokratik siyaset'. Çözüm süreci içerisinde muhatap alınan, yeni anayasa çalışmaları yapılırken Meclis'e davet edilen DTK'nin yasa dışı olduğunu siyasal iktidar şimdi mi anladı" diye sordu.

İktidarın özyönetim alerjisi olduğunu kaydeden Yoleri, "Avrupa yerel yönetimler şartını izlediğinizde özyönetime dair şeyleri görebileceğinizi biliyorsunuz. Tamamen biat ettirmek isteyen bir iktidar zihniyeti var. Son referandumdan sonra da bunun neye benzediğini görmeye başladık. KHK ile ortaya çıkan hukuksuzluk, yaşadığımız bu süreç bize bu zihniyetin ne olduğunu gösterdi. İddianameyi önyargısız okumazsak, bu yargılamayı anlamak açısından, ülkenin gidişatını anlamak açısından pek bir şansımız olmaz" diye konuştu.

Devletin gizlemek istediklerinin Yüksekdağ gibi siyasetçiler tarafından ortaya çıkarıldığını kaydeden Yoleri, "Onların sözlerinden cımbızlanarak suç ortaya çıkartılmış. Oysa bir yerde bir zulüm varsa direnmek haktır. Bunu biz söylemiyoruz. Ve bir yerde bir zulüm var, annesinin kucağında bebekler vuruldu o süreçte. Taybet anne çocuklarının gözü önünde sokak ortasında kan kaybından öldü. Bir siyasetçi bunu ne yapar, eleştirir, iktidarı uyarır. Ama fezlekelerde hiç bundan bahsedilmiyor. Sanki orada böyle bir olay yoktu, sanki eleştirilmesi gereken bir durum yoktu da siyasetçiler orada halkı kine teşvik ediyordu. Bu gerçek değil" dedi.

Yoleri şunları söyledi: "Bu iddianameleri okuyunca oradan suç çıkarılmaz, hatta HDP'li olasınız gelir. Bakıyorsunuz demokrasi, bakıyorsunuz barış."

Avukat Gülseren Yoleri, Yüksekdağ hakkında hazırlanan 8 fezleke olduğunu belirterek, bu fezlekelerle ilgili birleştirme talebinde bulunacaklarını söyledi. 8 fezlekeden 2'ncisinin yine Ankara'da görüldüğünü kaydeden Yoleri, bu mahkemede karar çıktığını ve mükerrer yargılama olduğu için fezlekenin yargılama dışı bırakılması gerektiğini belirtti. Yoleri, müvekkili Figen Yüksekdağ'ın bir an önce serbest bırakılmasını istedi.

20:45 Avukat Gülseren Yoleri, Yüksekdağ hakkında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği cezanın hukuksuz olduğunu hatırlattı. Bu davanın heyeti ile önümüzdeki davanın savcısının kader birliği yaptığını söyleyen Yoleri, "Adana heyeti FETÖ'den açığa alındı ve tutuklu. Üzerinde konuştuğumuz iddianameyi hazırlayan savcının da sürgün edildiğini gördük. Daha geriye gidince Kurtça Eker hakkında da FETÖ iddiaları olduğunu gördük. Burada bütün kötülükleri FETÖ yaptı diye bir iddiam yok. Bugünkü iktidarın zihniyeti de FETÖ'nün işlediği suçları ortadan kaldırma niyetinde değil" dedi.

İktidarın Yüksekdağ şahsında ortak yaşama idealini cezalandırmak istediğini kaydeden Yoleri, "Yüksekdağ hakkında Anayasanın 83. maddesi ile ilgili oluşan ihlal sadece kendisi ile kendi idealleri ile ilgili değil. Onun bugün burada olması, onu seçen 6 milyon seçmenin, gerçeklerin açığa çıkmasının, siyasetin bütün gün toplumun ihtiyacı olduğunu düşünürsek cezalandırılan toplumun tüm kesimidir" diye konuştu.

20:30 Avukat Gülseren Yoleri, "Siz müvekkilimin bilgilerini işsiz olarak girdiniz, ama o savunmasıyla birkez daha çok iyi bir siyasetçi olduğunu gösterdi" dedi.

20:12 Figen Yüksekdağ'ın savunması bitti. Avukatlardan Gülseren Yoleri söz aldı.

20:02 Yüksekdağ: İddianamede saçmalık silsilesi olarak tanımlayacağım şeyler var. Terör örgütü yöneticiliğiyle itham ediliyorum, DTK yöneticisi olmam hasebiyle. İddianameyi hazırlayan savcıya, size bir kere daha söylemek istiyorum. Biz eğer bir örgüt kurduysak, bir örgütün yöneticisi olduysak onu çatır çatır savunuruz. Bakın HDP'yi nasıl savunuyorum. DTK yöneticisi olduğum iddiasını tüzüğündeki 'her milletvekili doğal delegedir' ifadesine dayandırıyorlar. Bu kadar komik bir şey olamaz. DTK yöneticisi olsam bunu göğsümü gere gere söylerdim, olmadan da DTK'yi savunuyorum. Kayıtlara geçsin; DTK demokratik bir kurumdur, çözüm için çalışmıştır, devletin temasa geçtiği bir kurumdur, terör örgütü ilan edilemez. Ben bir siyasi partinin eş genel başkanıyım. DTK savunulamayacak bir örgüt mü? Ben yöneticisi olduğum örgütü savunmayacak bir profile mi sahibim? Bu kadar derme çatma bir iddia. Hukuki bir savunma yapmayı da gerekli ve yararlı görmüyorum.

Sokağa çıkma çağrısı kadar meşru bir çağrı yoktur. Yaptık, yine yaparız. İktidar da yapıyor. Biz insanlara silahlanın çağrısı yapmadık. Siyasi iktidar da sokağa çıkma çağrısı yapıyor. İktidar bizi sokağa çıkma çağrısı yapmakla suçlayarak kendi suçunu örtmeyi amaçlıyor. O dönemde hangi paramiliter güçler sokaktaydı, hangi silahtan hangi kurşun çıkmıştı? Biz bunları biliyoruz. Bunların hepsini ayrıntılarıyla ortaya koyacağız. Dikkate alacak bir mahkeme bulur muyuz Allah kerim. Ama tarihe geçecek. Provokasyon yaptılar, HDP'nin hem ivmesini keselim hem de sorumluluğumuzu onlara boca edelim diye oluşturulmuş bir iddiadır bu. O üzücü süreçte ölenlerin çoğu HDP'lidir. Bize bu zulmü yaşatanlar utanmadan bizi suçluyorlar. Ama gerçekler inatçıdır. Bizim canımızı yaktılar, yakmaya devam ediyorlar, hesabını vermemek için yalan beyanlarla ilerleyebileceklerini sanıyorlar.

Duruşmanın devamında her iddia karşısında ayrıntılı, somut kanıtlarıyla, hatta tanıklarıyla değerlendirmelerimi yapacağım.

20:00 Yüksekdağ: Ben fezlekelere konu olan sözleri söyledim yine söylerim. Hepsi çözüm gayesiyle söylenmiş sözlerdir. Bu sözleri söylediğimiz için bizi yargılayanlar bunun hesabını vermelidirler. 7-8 fezleke derlenmiştir. En kritik olanı DTK kongresinde söylediğim sözdür. 'Türkiye'de savaş olmadan çözüm sağlanabilir' dedik. Bu çözümün yolunu, yöntemini önerdik. Anayasa tartışılırken nasıl bir anayasa önerdiğimizi paylaştık, bunu da dünya aleme ilan ettik. Doğru, Türkiye'deki rejimin demokratik tahribatını içeren sözlerdi. Türkiye'de barış sorumluluğunu birilerinin üstlenmesi, risk alması gerekiyordu. Siyasi iktidar risk almadı. Biz birileri risk almalı dedik ve o çağrıyı yaptık.

19:58 Yüksekdağ: Bu yargılama tarihte anılacak bir yargılama ve bu süreç yarını belirleyecek bir süreçtir. Biz bu süreçte söylediğimiz sözlerin değil bizleri bu mahkeme salonuna getiren anlayışın yargılanması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'deki yargıda, siyasette bu tavrı hak etmiyor. İktidar çözemediği bütün sorunları yargının önüne boca ediyor, maşa olarak kullanıyor. Yargıyı da siyaset kurumunu da kurban ediyor. Geriye dönüp baktıklarında sarayları, tek başına iktidarları kalıyor. Bu da demokrasi değildir.

19:55 Yüksekdağ: 4 gün önce duydum basından, iş insanları hakimin karşına çıkıyor, AKP'liler rüşvet karşılığı kendilerini bıraktırabileceklerini söylüyorlar. Mahkeme koridorlarında ailesiyle pazarlık yapıyor. Bu cüreti nereden buluyor bir partinin ilçe yöneticisi? Bir partinin ilçe yöneticisi yargı yönetmeye kalkıyorsa bu memlekette adalet sadece bir tabeladır. Bugün beni savunma yapmadan önce yorup, savunmayı kısaltma yöntemi izlediniz.

Son olarak şunu söylemek istiyorum; HDP bu ülkenin geleceğidir. Ben de bu partinin tutuklu eş genel başkanı olarak HDP'nin, Türkiye'nin bugünü ve geleceği olduğunu en net şekilde yeniden ifade ediyorum. Biz olduğumuz müddetçe bu topraklarda umut tükenmeyecek. Hayallerini zafere dönüştüren insanlar tükenmeyecek. Çoban çocukları, benim gibi köylü kızları milletvekili olacak. Biz olduğumuz müddetçe kadınlar, işçiler, emekçilerin merkezi siyasette sesi olacak. Türkiye'de merkezi siyaset para sahibi bir avuç elitin, para babasının malı olmayacak. Bizim tek suçumuz bu. Dedik ki Meclis sizin babanızın malı değil. Köylü kızı Figen de gelir milletvekili olur, Şırnak'taki çobanın oğlu Ferhat da gelir milletvekili olur, bir işçi de gelir milletvekili olur dedik. Buraları size bırakmayacağız dedik. Bu nedenle cezalandırılıyoruz.

7 Haziran'da yüzde 13 almasaydık bizi idare edebilirlerdi, ama bu sınırları tanımadık. Çünkü biz korkuyla siyaset yapmıyoruz. Kaybetmekten korkmuyoruz. Kaybedersek ayağa kalkarız, zaferler için yürümeye devam ederiz. Kazanırsak da daha büyük kazanmak için gene yürümeye devam ederiz. Düşüncelerimize inanmaktan vazgeçmeyiz. Ama siyasi iktidar tüm düşüncesini hep kazanmak üzerine kilitlemiş. Meclisin, devletin benim dışımda sahibi olmasın diyor. Tek sahibi ben olayım diyor. Hiç kimseyle ortak olmaya niyetleri yok, toplum kavramları yok. Haris, aç gözlü bir iktidar var. Biz de onun o mülkiyetçiliğini, o tavrını çiğnedik geçtik. Sınırları da aşarız, eş genel başkanlık da uygularız, kadınlardan grup da kurarız dedik.

19:45 Yüksekdağ: Bana dönük gerçekleştirilen siyasi linç operasyonlarında en çok hedef alınan özelliğim cinsiyetim, kadınlığım oldu. Biz bu zihniyete karşı ömrümüzce mücadele ettik. 'Bir kadın olarak sus', 'Fazla konuşma' diyen bir zihniyet kadının merkezi siyasette güç olmasına tahammül edemez. HDP merkezi siyasette, Meclis'te bu kadar büyük bir güç olunca kadınların kolektif gücü de Meclis'e taşındı. Bizim ilk yaptığımız, Meclis'te kadın parlamento grubu kurmak oldu. Bu kadın parlamento grubu kendi toplantılarını yaptı, kadınların taleplerini Meclis kürsüsüne taşıdı. Kadınların taleplerinin doğrudan merkez siyasete aktarılmasını sağlayan bir kanal açıldı. Ama geldiğimiz noktada partimize karşı başlayan operasyonların ardından milletvekilliği düşürme hareketine ilk maruz kalan ben oldum. İki milletvekilimiz var milletvekillği düşürülen, biri ben, diğeri Diyarbakır'dan kadın milletvekili Nursel Aydoğan. Bunları tesadüf olarak görmem mümkün değil. Siyasi iktidarın sistematik kadın düşmanlığının göstergesi.

Şunu söylüyorlar, 'Bir kadın olarak benim çizdiğim sınırları geçme, benim belirlediğim ses tonu dışında konuşma beni kendinin eşiti olarak görme.' Bana ve kadın siyasilere bunu söylediler. Ama diğer taraftan kadınların sözleri, eylemleri karşısında bu söz ve iradeyle eşit, ona denk bir söz ortaya koymadılar. Sözü sözüme denk değil. Sözü kifayetsiz, düşüncesi kifayetsiz, niteliksiz. Sözü, bilinci, siyasi duruşu kadının siyasi duruşuna eşit değil. Evet ortada bir eşitsizlik var, ama bizim zayıflığımızdan değil erkek egemen siyasetin zayıflığından kaynaklı bir eşitsizlik. Onlar kadının özgür gücüyle baş edemeyecek güçteler. Benim sözümle baş edemeyenler bugün beni hapsedebiliyor. Biz bu adaletsizliğe karşı mücadele yürütüyoruz. Adil olan kadınlar, Aleviler, işçiler emekçiler için demokrasi ve barışın yoludur. Türkiye'de gerçek anlamda demokrasi tesis edilmezse kimse için adalet olmayacak. Bugün bizleri adaletsizlikle karşı karşıya bırakanlar adalet arayacaklar.

Çok kötü iktidar görmüştür bu memleket, ama adalet kavramını kendi tabelasına dönüştüren bir partiyi ilk defa görmüştür. Adalet sadece iktidar partisinin tabelasında var.

19:31 Yüksekdağ: Kadınlara gözdağı vermek istediler. kadınlar Türkiye'de kazandıkları her hakkı dişe diş bir mücadeleyle kazanmıştır. Hayatımız hiçbir zaman kolay olmadı. Evde de siyasette de hiçbir kadının yaşamı kolay olmadı. Ama bu kötü şey bize iyi bir şey öğretti; tüm zorluklara karşı birlikte mücadele etmeyi.

Kadınların bu kolektif direnci HDP'de bir siyasi güce dönüştü. Kadınlar her yerde güçtür. Görünür, görünmez bütün alanlarda emeği vardır, ama merkezi siyasette kadının gücü bu kadar görünmemişti. Ne zaman ki HDP eşbaşkanlık sistemini Türkiye siyasetine yerleştirdi, Meclis'e kalabalık kadın vekiller ile girdi, o zaman HDP’nin önünü keserek kadınların da önünü kesmek istediler.

19:27 Yüksekdağ: Bizlerin tutuklanması ve HDP'ye dönük siyasi operasyonun başlamasıyla şu mesaj verildi; 'Demokratik siyaset yapmayın; çok tehlikeli, mayınlı alan.'

Ben gençlerin ne düşündüğünü merak ediyorum. Meclis'e gideceksin, yargılanacaksın, söylediğin sözlerden dolayı yargılanacaksın. Zaten iç tüzüğü değiştirmeye hazırlanıyorlar. Meclis'te ağzını açmak, elini kaldırmak yasak. Biz şükür, iyi günlerini gördük. Yarın öbür gün sola sağa dönmek cezaya bağlanır. Bu da iktidarın niyetini gösteriyor. Demokratik siyaset yapmayacaksınız mesajı verildi. Demokratik siyaset anlayışının gelişmesi onların önündeki en büyük engel. Cezalandırdıklarını sanıyorlar, bizler zulmün karşısında direnmeyi onur sayarız.

Hz. Ali demiş ya 'direniriz, bu duruşumuzla bu saldırganlık karşısında direniriz, halkımızın duygusuna tercüman oluruz'. Onur sahibi Türkiye yurttaşlarının bu zulmün karşısında direneceğinden eminiz. Bizler mahkeme salonlarında, hapishanelerde direniyoruz. Kimileri adalet için kilometrelerce yol yürüyor. Kimileri özgürlük, barış demekten vazgeçmeyerek direniyor. Kadınlar yaşamın her alanında kendilerine dayatılan haksızlığa karşı dimdik durarak direniyor.

Türkiye halklarının kazanma iradesi cezalandırılmak isteniyor. HDP eşbaşkanları, siyasetçileri nezdinde Türkiye halkları cezalandırılmak isteniyor. Türkiye'de barış ve demokrasi projesi uzak bir hayal, marjinal siyaset alanının konusu olarak görülürdü. Başarıya ulaşmayacak bir alan hep muhalefette kalmanın göstergesi olarak görülürdü. Ama 7 Haziran ile birlikte bu hayallerin gerçeğe dönüşebileceğine kendileri de inandı, bütün Türkiye'yi de inandırdı. HDP bütün Türkiye halklarının hayalden gerçeğe zaferidir. Tüm Türkiye halklarının hayallerinin başarıya dönüşmesi hikayesidir. Bu hikayeyi zulümle noktalamak istediler. Ama çok şükür o hayaller hala hayatta. Hayal etmeyi ve kazanmayı bilenler oldu hep. Bu ülkenin insanları hiçbir zaman umudunu kesmeyecek. Kazandık gene kazanacağız. Bu karanlık günlerin geçeceğine yürekten inanıyoruz.

19:23 Yüksekdağ: Bu ülke çok büyük acılar yaşadı. Türkiye hala bunların kabuk bağlamayan yaralarıyla boğuşuyor. Bugün bi yara daha açtılar. Ölümcül bir yara açtılar. Siyasi iktidar referandumdan çıktık, zaten iktidar cepte diye düşünebilir, ama hiç de öyle değil. Biz ne için yargılanıyoruz? Çözüm yeri parlamento, siyaset yapmak gerek, tamam eyvallah. Ondan sonra, 'Hop tamam bu kadar olmaz.' Siz demediniz mi Meclis'te siyaset yapın. E geldik, buyrun. O fezlekelerdeki sözlerin hepsini Meclis'te de söyledim ben.

Beni bu zamana kadar tanıdıysa Türkiye kamuoyu, herhalde biliyordur. Ben Meclis kürsüsünde söylemeyeceğim sözü miting meydanında söylemem. Meclis kürsüsünde egemenin yüzüne söylemediğim sözü toplantıda, açıklamada söylemem. Sözümü 3 gün sonra inkar etmem. Her konuşmam Meclis kürsüsünde savunulmuş sözlerdir. Kürsü dokunulmazlığı denen de, kürsüde söylenen sözlerin başka yerlerde tekrar edilmesi olarak tanımlanır. Bu evrensel bir tanımdır. Kürsüde söylediğim sözü her yerde onurla gururla tekrar etmişimdir.

Parlamento'da söylediği sözlerden cayanlar hesap vermelidir. Dün bize söz verenler, demokratik siyaset, parlamentoda siyaset diyenler, o çağrıları yapanlar, Kürt halkını yıllarca oyalayanlar nerede? Onlar şimdi sadece savaş sözü söylüyor, dillerinden ellerinden kan damlıyor.

19:20 Yüksekdağ: Davalar açılabilir, yargılamalar yapılabilir. Milletvekilliği bittikten sonra yasama süreci kapandıktan sonra hüküm uygulanır, ardından hükmün uygulanması ertelenir. Bizlerin tutuklanması ile beraber artık bu içtihat kaldırıldı. Nasıl yapıldı? Meclis'teki haksız çoğunluk kullanılarak Anayasa devrildi. Bakın bu yanlışı yapan partilerden biri kendisini yollara vurmuş adalet arıyor. İnsanlar oyunu sana emanet etmiş. Yargıya mı emanet etti Van halkı oyunu. Beni 400 bin nüfuslu Van halkının yüzde 70'i seçti. 6 milyon yurttaş bizi seçecek, sonra 3 kişilik bir mahkeme heyeti hükmü yoktur diyecek ve benim vekaletim devre dışı kalacak.

Kendi sorununu ve krizini başkaları üzerine atmakta çok ustadır bu iktidar. Attılar mahkeme heyetinin üzerine, korsan bir şekilde anayasa değişikliği gerçekleştirdiler. Sonra sorumluluğu yargının üzerine atacaklar.

Bu kadar inandırıcılıktan yoksun bir şey olabilir mi? Hukuk, evrensel kriterler bunun neresinde? Bunun üzerinden hala siyasi operasyonları sürdürebileceklerini sanıyorlar, ama bu sürdürülebilir değil. Her tekçi rejim, kendisini her şeyin yerine koyan her rejim gitmiştir. Arkasında iyi izler bırakmadan, çoğunlukla kötü izler bırakarak gitmiştir. Bu iktidar içinde aynı akıbet söz konusudur.

Ben ben değilim ki. 6 milyonu hangi duruşma salonuna dolduracaksınız? Benim sözlerimin altına imza atan 6 milyon var. Hatta ben onların sözlerini söylüyorum. 6 milyon insanı alacak duruşma salonu icat edilmedi ki.

19:15 Yüksekdağ: Başkan, ben nasıl ikna olacağım adil yargılandığımdan. Benim ilk ceza aldığım davada karar çıktı, TV'de alt yazılar geçmeye başladı. Alt yazıyla birlikte İçişleri Bakanı dedi ki; "Figen Yüksekdağ'a sırtını dayaması için 4 duvar verdik." Bakın, bir ülkenin İçişleri Bakanı bunu söylüyor. Sen mi verdin o 4 duvarı, sen mi verdin o kararı. Çıksak desek ki kararı siz veriyorsunuz, hakimleri canlarından bezdiriyorsunuz, bunu söyleyin desek bu kadar güzel itiraf edemezlerdi. Sonraki günlerde aynı mahkeme milletvekilliğimin düşürüldüğü gün, benim hakkımda son savunmamı dahi almadan ceza vermek istiyordu. O gün karar vermesini avukatlarım engellemişler, hukuki olarak. Sonra vardığım sonuç şu; Benim milletvekilliğimin düşürüldüğü gün o mahkemeye karar çıkarması için talimat verilmiş. Aynı gün Selahattin Demirtaş'a ceza verildi. İdris Baluken yeniden gözaltına alındı, benim vekilliğim düşürüldü, bana da ceza vererek tabloyu tamamlamak istediler. Sanki bir merkez, bir hukuk masası var tüm yargılama süreçlerini ince ince hesaplıyor tüm ayrıntılarıyla planlıyor ve bunlar sahada karşımıza çıkıyor.

Bizim bu mahkemelerde gerçek anlamda bir yargılama yapıldığını düşünmemiz olanaksız.

Türkiye'de bazı mekanizmalar normal işleyebilseydi, yargı mekanizması da siyaset mekanizması da normal güzergahında gitseydi mahkeme salonunda da gerilimler yaşanmazdı. Bu mahkemenin diğerleri gibi olmayacağı da açık. Evet sizin üslubunuz var, ama bu mahkemede haksız hukuksuz milletvekilliği düşürülmüş, temsiliyeti yargı kararlarının üstünde olan biri yargılanıyor.

Oy nedir, demokrasinin en temel kriteridir. Demokratik hukuk devletinin temel ölçütü seçme ve seçilme hürriyetini ne kadar uygulayıp uygulamadığından geçer. Hayatın olağan akışı diye bir şey kalmamış ki. Hiçbir şey olağan akmıyor. OHAL var, olağanüstü siyaset var, bürokrasi var, her şey olağanüstü.

19:09 Yüksekdağ: Türkiye toplumu anayasa değişikliği ile gelen rejim değişikliğine karşı. Bunun böyle olduğu bilinmesine rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davranmamızı bekliyorlar. Bu şizofren bir haldir. Ben bu ülkenin tek akıllısıyım demiyorum. Ama bu ülkeyi şizofrene çevirecekler.

Gayrı meşru bir Anayasa; Türkiye toplumu onay vermiyor ama, yaptım oldu diyor, silahı, gücü, yargıyı, devlet mekanizmalarını elinde tutanlar. Böyle bir zorlama sadece siyaset kurumunda değil aynı zamanda tüm toplumsal yapı içinde ciddi travmalara yol açar. Bana göre Türkiye'yi kendilerine benzetmeye çalışıyorlar, ama başaramayacaklar. Türkiye toplumu çok ciddi badireler atlattı, ama Türkiye toplumu hiçbir zaman böyle zorbalar karşısında boyun eğmedi. Mutlaka tutacağı bir dal oldu. O dal HDP'dir; o dalı kırmak istediler.

Türkiye’de yurttaşların tutabileceği bir dal vardı ve bu dal yeşeren güçlenen bir daldı. Bu dalı kırarsak sorun çözülür dediler. Sorun çözüldü mü, biz buradayız. Ben buradayım; ha Meclis’te ha burada. Beni bu mahkeme salonlarına zorla getirenler utanacaklar. Beni bu mahkeme salonlarında halkımın temsil hakkını savunduğum için yargılayabileceğini sananlar yargılanacaklar. Bizim saklayacağımız, gizleyeceğimiz bir şey yok. Haram oy, haram para yemedik. Birileriyle bir gün dost bir gün düşman olmamışız. Bir o tarafa bir bu tarafa dönmemişiz. Biz gayet rahat mahkemede bulunuruz, ama onlar rahat edemeyecekler.

19:05 Yüksekdağ: Karşımızda şöyle bir siyasi yapı var; tek adam, tek yargı, tek düşünce ve dışında kalan herkes terörist. Türkiye'de "terör örgütü" patlaması oldu. "Terör propagandası" patlaması oldu. Bu, tarihsel kırılma anlamına gelir. İktidar hiçbir sorumluluk hissetmeden herkesi terörist ilan ediyor. Ama şunu hesaba katmıyor, bir ülkenin kendisine duyduğu güven açısından ne anlama geliyor. Bu, sosyolojik çürümedir. 100 bin terör örgütü propagandası yapan, 50 bin örgüt üyesi var. Bir ülkede yüz binlerce terör örgütü propagandası yapan varsa, iktidarın dönüp kendisine kendi propagandasına bakması lazım. Acaba ben ne propagandası yapıyorum, Türkiye ne kadar kendine ait hissediyor.

18:55 Yüksekdağ: Bu 2 yıllık süreç, HDP, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13 oy alınca geri dönülemez ve hala dönemeyeceğimiz biçimde bozuldu. Çünkü siyasi iktidar barıştan demokrasiden kendisine ekmek çıkmayacağını gördü.

7 Haziran'dan sonra ortalık kan deryasına döndü ve iktidar sahipleri gözümüzün içine baka baka, '400 vekil verseydiniz bunlar olmazdı' dedi. Biz o zaman bu mahkeme salonlarına geleceğimizi biliyorduk. Daha fazlasını da biliyorduk ya, Allah'ın sevgili kuluyumdur, bana biraz daha yaşa demiştir. O nedenle buradayım.

Sayısız ölüm tehditleriyle, taammüden ölüm girişimleriyle karşı karşıya kaldık. Selahattin Demirtaş da aynı şekilde. Biz o tarihten itibaren bu ülkede barışın kazanabileceği tavrımızın saldırıya uğrayacağını biliyorduk. Tutuklanıncaya kadar da bu taarruzlar hiç bitmedi. Binlerce arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Sadece biz tutuklandıktan sonra partimin 500 üye ve yöneticisi tutuklandı. Enis Berberoğlu ile birlikte tutuklu milletvekili sayısı 12. Bunları kimse unutmayacak. Figen Yüksekdağ'ı da HDP'yi de kimse unutmayacak. Bunlar zulmün zorbalığıyla yazılıyor. Tarihin bir evresinde zulüm güçlüyse, direniş de onun kadar güçlüyse asla unutulmaz. Ve mutlaka hesabı sorulur.

18:51 Yüksekdağ: Biz HDP olarak Türkiye için bir çıkış projesi önerdik. Bakın dedik dengeler değişiyor, etrafımız ateş çemberine dönmüş, zaten Türkiye'nin çözmediği kendi içinde önemli sorunlar var. En temel çıkış siyasi çözümdür. Başlatanlar da onlar bitirenler de onlar, muhatap olanları yargılayanlar da onlar. Bu kadar büyük bir tutarsızlık olabilir mi?

Ama Türkiye’yi yöneten siyasi iktidar bu işi böyle yürütebileceğini düşünüyor. Bu kabul edilebilir mi? Birilerinin buna dur demesi gerekiyordu. HDP işte tarihsel olarak böyle bir rolle siyaset sahnesine çıktı. Türkiye’de çözümün demokratik yaşamın partisi olmak. O süreçte görüşmeler, diyaloglar devam ederken çatışmaların durduğu, ölümlerin yaşanmadığı yaklaşık 2 buçuk yıl geçirdik.

18:50 Yüksekdağ: Türkiye çok acı gördü, çok zulüm gördü ve artık çıkış istiyor. Ne zamana kadar bu iktidar konuşanı zorla bastırarak, hukuku devre dışı bırakarak yönetmeye devam edecek. Etrafımız kaynıyor. Etrafımız ateş çemberi. Kendilerini dokunulmazlık zırhıyla kuşatılmış ilahi bir varlık olarak mı görüyorlar?

18:47 Yüksekdağ: Hukuktan bahsediyorlar. Hukuki savunmalar yapıyor değerli avukatlarım. Ama bu sürecin benim yargılanmamın, bizim yargılanmamızın hukukla hiçbir alakası olmadığını herkes biliyor. Herkesin bildiği, kiminin izlediği kiminin mağduru kiminin müsebbibi olduğu bir süreç yaşıyoruz.

Bizler bu sürece mahkum değiliz. Ben mahkeme salonlarıyla ilk defa karşı karşıya gelmiyorum. Ben ensesi kalınlarla ilk defa karşılaşmıyorum. Ben bu ülkede bir kadın olarak hep mücadele ettim ve zulmün her türlüsünü gördüm. Daha fazlasını da görebilirim sorun değil. 100 yıl ceza isteniyor. Emin olun birkaç ömrüm daha olsa aynı şeyleri yeniden yaparım. Yeter ki bir asra değecek bir davamız olsun. Bizim bir asra değecek davamız var, o da barış ve demokrasi davası.

18:41 Yüksekdağ: Türkiye'de bu faciayı sadece ben yaşamıyorum. Ülke sınırları içinde soluk almaya çabalayan her bir yurttaş yaşıyor. Bu, acılar onlara yaşatılıyor.

Buraya girmeyi başaramayan ciddi müdahalelerle karşılaşan arkadaşlarım var. Doğal hakkını, açık yargılama hakkını kullanmak isteyen arkadaşlarım, seçmenlerimiz var. Biraz önce gözlerimizin önünde iktidar mahkemeye müdahale etti ve buraya giren yabancı heyeti dışarı çıkardı. Saklama gereği duyulmuyor. Her gün demokratik siyasetin zemini zaten dinamitlendi. Bağımsız yargı tavrının, zemininin dinamitlenmesi içinde her gün elinden geleni yapıyor.

Nur topu gibi bitmeyen bir OHAL yapmışlar, zaten onun yanı sıra sokakta 3 kişiyi bir arada yürütmeme gibi operasyonlar devam ediyor. Bugün Ankara Valiliği bu mahkemeye çalışıyor. Ne kadar büyük bir görev aşkı. Mümkünse burada Yüksekdağ'ın yargılandığından kimsenin haberi olmasın. Biraz önce gözümün önünde oldu. Adalet Bakanlığı kararıyla ne demek? Adalet Bakanı bu hakkı nereden buluyor kendinde? Ben Almanya'ya gittim. Yargılanan Türklerin duruşmasına katıldım. Bu siyasi iktidar kendisini, bu ülkeyi rezil etmeye vakfetmiş. Rezilliklerine bir rezillik daha eklediler.

18:39 Yüksekdağ: Elbette Türkiye'de hiçbir zaman yargı sorunsuz gitmedi. Bizlerde siyasi olarak eleştirdik ve eleştirdiklerimizi çözüm gücüne dönüştürmek için gittik yasamada mücadele vermeye başladık. Yasama organında Türkiye'nin hukuk devleti haline dönüşmesi için çalışmamız, emek vermemiz baltalandı.

18:38 Yüksekdağ: Bugünkü yargılamanın siyasi anlamda, tarihsel anlamda yargılama olmadığını net biçimde görürüz. Siyasi bir taarruzdur yaşanan. Bana, şahsıma, temsil ettiğim partiye dönük bir taarruz, bir hücum vardır. Türkiye'de adalet mekanizmasından söz edemediğimiz için rutin bir yargı mekanizmasından da söz edemiyoruz.

18:37 Yüksekdağ: Bütün engelleri, zorlukları aşıp buraya gelen başta kadınlar olmak üzere tüm katılımcıları, avukatlarımızı selamlıyorum. Zorlu engelleri aşarak buraya geldiler. Buraya gelmeyi başaramayanları da selamlamak istiyorum. Kimisi Diyarbakır, kimisi Adana dışında tutuldu. Buraya gelemeyen avukatlarım bile var, otobüsleri bağlandı, fiilen gözaltına alındılar.

18:36 HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın savunmasına geçildi.

18:35 Savcı, Yüksekdağ'ın dokunulmazlığının hukuka uygun şekilde kaldırıldığını iddia ederek, avukatların davanın reddi yönündeki talebinin reddedilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin hukuken düşürüldüğünü belirterek, iddianameye konu eylemlerin kürsü dokunulmazlığı kapsamında olmadığını savundu. Heyet, avukatların davanın reddi talebini oy birliğiyle reddetti.

18:25 Avukat Yıldız İmrek, yasama sorumsuzluğu ile ilgili usule ilişkin itirazlarda bulundu. İmrek, Anayasa'nın 83. maddesine göre yasama sorumsuzluğu kapsamına giren fiillerin yargılama konusu yapılamayacağını hatırlatarak, davanın düşürülmesini istedi.

Figen Yüksekdağ'a yöneltilen suçlamaların tamamının milletvekili olduğu döneme ait olduğuna dikkat çeken İmrek, "Temsilen yapılan görüşler, katıldığı gösteriler, yaptığı konuşmaların tamamı yasama sorumsuzluğu kapsamındadır" dedi.

İmrek, "Yüksekdağ'ın vekilliği hukuka aykırı olarak düşürüldü. Ancak yargılandığı olayların tamamı milletvekilliği dönemine ilişkin olduğu için yasama dokunulmazlığını tartışmamız gerekiyor" dedi. Halen süren yargılamada bu kuralların tamamının çiğnendiğine işaret eden İmrek, bir hukuk katliamı ve siyasi kıyım yaşandığını kaydetti.

Yüksekdağ'ın Meclis'in 3. büyük partisinin eş genel başkanı, yani iktidar alternatifi olan bir örgütün eş genel başkanı olduğunu hatırlatan İmrek şunları söyledi: "Siyasi partiler çoğulcu demokrasinin vazgeçilmezidir. Demokratik yönetimleri diktatörlükten ayıran ise muhalefet hakkıdır. Siyasal iktidar HDP'yi terörle itham edip kriminalize etmeye çalışıyor."

İktidarın, HDP'nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden başarıyla çıkmasına tahammül edemediğini ve dokunulmazlıkları kaldırdığını hatırlatan İmrek, "Sürecin siyasi baskı ile yürüdüğü açık" dedi.

11 milletvekilinin farklı savcılıklarca yürütülen soruşturmalar olmasına rağmen aynı gün gözaltına alınıp tutuklandığını anımsatan İmrek, bunun bağımsız bir yargı işleyişine değil siyasi mekanizmaya işaret ettiğini söyledi.

İmrek, hukuksuz anayasa değişikliğine rağmen, Anayasa'nın 83. maddesine göre yasama sorumsuzluğu kapsamına giren fiillerin yargılama konusu yapılamayacağını belirterek, davanın düşürülmesini istedi.

Avukat İmrek, talebini içeren 13 sayfalık dilekçeyi mahkeme heyetine sundu.

17:48 Mahkeme heyeti başkanı, iddianamenin tamamını okumazken, ana hatlarıyla maddeleri belirteceğini kaydederek, iddianamedeki suçlamaları okumaya başladı.

17:45 Duruşma HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın kimlik tespitiyle sürüyor.

Yüksekdağ, mahkeme başkanının "Ne iş yaparsınız" sorusuna, "Bu zor bir soru, mesleki anlamda bir iş yapmıyorum" yanıtını verdi. Mahkeme başkanı tutanaklara "İşsiz" diye geçirdi.

Aylık geliri ve mal varlığı da sorulan Yüksekdağ, ikisine de "Hayır" yanıtını verdi.

17:42 Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Yüksekdağ'ın duruşmasını izlemek üzere gelen uluslararası heyetten 5 kişinin salona alınması kararından vazgeçti. Heyete müdahale mi edildiği sorularını akıllara getirilen kararın ardından uluslararası heyet dışarı çıkarıldı. Mahkeme heyeti başkanı, bakanlık aracılığıyla akredite olmaları gerektiğini söyledi. Yüksekdağ, heyete el sallayarak "Teşekkür ederim" dedi.

Avukatların itirazı üzerine mahkeme başkanı, "Ya savunmaya geçelim ya da erteleyelim" diye tehdit etti. Yüksekdağ'ın avukatları, yabancı heyetin izlemek için izne ihtiyacı olmadığını söyledi. Mahkeme heyeti, "Kurallara uysunlar, neticede yabancı bunlar" yanıtını verdi.

17:32 Figen Yüksekdağ, salondakilere el sallayarak "Hepinizi seviyorum" diye seslendi.

17:25 Avukatların talepleri üzerine mahkeme savcısı, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın en çok 3 avukat ile savunulması yönünde karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, örgüt suçlarında 3 avukat sınırlaması olduğunu, ancak dosyada başka suçlamalar da olması nedeniyle 3 avukat sınırlaması uygulanamayacağı yönünde karar verdi. Duruşmaya katılan avukatlar sayı sınırlaması olmadan Yüksekdağ'ı savunabilecek.

17:20 Avukat Yıldız İmrek, "3 avukat sınırlaması olamayacağı açık ve net. Sınırlama hukuken hukuk devleti gereğince yapılamaz" dedi.

17:18 Avukat Abdullah Koç, savunma hakkının yaşama hakkı değerinde olduğunu belirterek, siyasal iktidarın KHK ile savunma hakkını kısıtlamasının yargıya müdahale anlamına geldiğini kaydetti.

KHK'nın Meclis'te hala görüşülmediğini, idarenin keyfi kararının söz konusu olduğunu ifade eden Koç, bu karar ile adalete olan güvenin sarsılacağını, adil yargılama hakkının ihlal edileceğini kaydetti.

17:15 Avukatlar aralarında çeşitli ülkelerden milletvekillerinin de bulunduğu uluslararası heyetin mahkeme salonuna alınmamasını mahkeme heyetinin gündemine getirdi. Konuyu değerlendiren mahkeme başkanı uluslararası heyetten 5 kişinin mahkeme salonuna alınması yönünde karar verdi.

17:10 Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Avukat Murat Yılmaz, siyasal iktidarın KHK'lara bazı maddeler koyarak savunma hakkını ihlal ettiğine dikkat çekti.

Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi "Avrupa ne diyorsa desin, sözleşme ne diyorsa desin, AiHM ne diyorsa desin ben bildiğimi okurum" denilemeyeceğini kaydetti. Av. Yılmaz KHK'ların hukuki olmadığına da dikkat çekti.

17:05 Avukat Ruken Gülağacı, Yüksekdağ hakkındaki bu davanın siyasi ve tarihi bir dava olduğuna dikkat çekti. Yüksekdağ'ın Türkiye'nin 3 büyük partisi ve 6 milyon oy almış bir partinin eşbaşkanı olduğunu hatırlatan Gülağacı, Yüksekdağ'ın ayrıca birçok kesimden kadının temsilcisi ve umut sembolü olduğuna dikkat çekti.

3 avukatın savunma yapabileceği şeklindeki kısıtlamaya tepki gösteren Gülağacı, "Bu kısıtlamayla esasında müvekkil şahsında kadın iradesi kısıtlanmak istenmektedir. 8 aydır burada söz söylemeyi bekleyen müvekkilimiz ve bizler sözümüzü söylemeyi istiyoruz. Mahkeme hakimi olarak takdir yetkinizi kullanarak, kararı geri çekmenizi istiyorum"

17:00 Avukat Öztürk Türkdoğan, müvekkili Figen Yüksekdağ'ın savunma hakkının, hapishanede sesli ve görüntülü avukat görüşmesiyle aylarca kısıtlandığına dikkat çekerek, "Şimdi de 3 avukat kısıtlamasıyla savunma hakkı ortadan kaldırılmak istenmektedir. Bu durum silahların eşitliği ilkesinin ihlalidir" dedi.

Masumiyet karinesinin savaş halinde bile korunması gerektiğini ifade eden Türkdoğan, kimsenin dininden, inancından, siyasi düşüncesinden dolayı yargılanamayacağını söyledi.

İki yıldır fiili yönetim olduğunu ve 16 Nisan'da bu fiili duruma yasal kılıf getirildiğini kaydeden Türkdoğan, "Hiçbir şekilde kısıtlanamayacak bir hakkı nasıl kısıtlarsınız. Siyasi iktidar bu gücü nereden alıyor. Siz yargıçların bunu durdurması gerekiyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi sadece anayasayada yazan bir kağıt parçası mı? Anayasa Mahkemesi kararları, yargı içindeki operasyonlar cesarat kırıcı olabilir, ama biz savunma hakkını her şart altında savunmak durumundayız. Aksi halde düşman ceza yargılaması olur. İddia makamı suçlar, biz suçsuz olduğumuzu kanıtlamak zorunda kalırız. Oysa iddia makamı suçlamalarını delilleriyle ortaya koyması gerekir. Adil yargılama hakkı savunma hakkı konusunu sürekli ifade ediyoruz. Sürekli sizlere cesaret vermeye çalışıyoruz. Bu dönemde hiç değilse asgari olarak savunma hakkının mahkemelerde amasız fakatsız uygulandığını görmek istiyoruz" dedi.

16:55 Avukat Hasip Kaplan, savunmanın özgür ve kutsal sınırsız olması gerektiğini söyledi. "Kutsal savunma hakkı herkese lazım oluyor" diyen Kaplan, avukatların farklı konularda hazırlık yaptığını belirterek, sınırlamanın kaldırılmasını istedi. Darbeciler için ilan OHAL'in, darbeye karşı imza vermiş bir partinin Eş Başkanı olan müvekkili Figen Yüksekdağ'a uygulanmak istendiğini kaydeden Kaplan, "Buradaki en önemli konu yasama sorumsuzluğudur. Müvekkilin yasama sorumsuzluğu vardır" diye konuştu.

16:50 Av. Emin Aktar söz aldı. Duruşmanın iki buçuk saatlik gecikmeli başladığını belirterek, savunmanın 3 avukat ile sınırlandırılmasına tepki gösterdi.

Bunun adil yargılama ilkesine ve yasaya aykırı olduğunu söyleyen Aktar, bu düzenlemenin OHAL kapsamında KHK ile getirildiğini ve yasaya KHK ile bir cümle eklendiği için OHAL sonrası da geçerli olacağından Anayasa'ya aykırı olduğunu kaydetti. Anayasanın 36. madde ile AiHM'e aykırı olduğunu ifade eden Aktar, Anayasaya göre suçlanan kişinin tarafsız ve bağımsız bir mahkemede bir ya da birden fazla avukat tarafından savunulabileceğinin belirtildiğini ifade etti. Mahkemenin bu kararıyla baştan suçlu kabul edildiğine işaret eden Aktar, bu durumun mahkemenin davadan çekilmesini gerektirdiğini söyledi.

Hangi avukatın savunma yapacağına mahkeme heyetinin karar veremeyeceğini belirten Aktar, bütün avukatların savunmaya katılmasını istedi.

16:33 Duruşma avukatların yoklamasıyla başladı. Onlarca avukat duruşma salonunda hazır bekliyor.

16:30 Uluslararası heyetler gerekçesiz bir şekilde duruşma salonuna alınmadı.

16:15 300 kişilik salon doldu. Çok sayıda kişi salona alınmadı. Salon dışındaki kitle "Figen Başkan onurumuzdur" sloganları attı.

etha

Bu haber 783 kere okundu
  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Kategorisindeki Diğer Haberler
Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Dersim’deki tarikat örgütlenmesinde Munzur Üniver..