2 Temmuz katliamının üzerinden 24 yıl geçti. Sivas şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Dünyada benzeri görülmemiş bir katliamı yapmış olanlar cezalandırılmadı. Yargılanan bazıları da AKP iktidarı tarafından serbest bırakıldı. Tayyip Erdoğan, bu bırakılmalar için “adalet yerini buldu” dedi. AKP iktidarı gazetecileri, aydınları, siyasetçileri zindanlarda çürütürken, insanları diri diri yakan katilleri serbest bıraktırmıştır. İnsanları öldürüp evlerde gömen mezar evlerinin faillerini serbest bıraktırmıştır. İşte AKP iktidarının adalet anlayışı budur. Zaten bu nedenle Türkiye’nin en temel sorunu adalet haline gelmiştir. Esasında Kürt sorununu da, Alevi sorununu da, kadınların, emekçilerin ve tüm toplumsal kesimlerin sorunlarını da yaratan adalet sorunudur. Adaletin olmadığı yerde vicdansızlık, ahlaksızlık, eşitsizlik, zulüm, baskı, sömürü, her şey olur.
Sivas katliamı bilinçli planlamış bir katliamdır. Sivas’taki dinsel bağnazlık, Alevi ve Kürt düşmanlığı kışkırtılarak katliam yaratılmıştır. Kuşkusuz tarih boyu Alevi ve Kürt düşmanlığını kışkırtanlar bu katliamdan sorumludurlar. Sivas’ta Alevi düşmanlığı bilinçli biçimde ayakta tutulmuştur. Bunda hem devletin, hem de İslam adına hareket ettiğini söyleyen din adamlarının payı vardır. Bu açıdan bu katliam sadece devletin üzerine ya da Sünni din adamlarının üzerine yıkılarak anlaşılamaz. Her iki taraf da bu katliamdan sorumludur. Bazıları sadece devlete yüklüyorlar, bu yanlış. Eğer Sivas’ta böyle bağnaz bir dincilik ve Alevi düşmanlığı olmasaydı, ne kadar provokasyon yaratılsaydı da bu olay olmazdı. Sadece bağnaz dincileri suçlamak da yetmez; çünkü bu olayın olacağını bile bile bazı amaçları için göz yuman ve amaçlarına ulaşmada bu katliamı kullanan devlet ve o günkü iktidar da bu katliamdan suçludur.
Bu katliamdan sonra yaşananlar bu olayın gerçek faillerini de suç ortaklarını da işaret etmektedir. Katliamın yapıldığı yıl, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşın şiddetli biçimde sürdürüldüğü yıldır. Gerilla Fırat’ın batısından, Amanoslardan Karadeniz’e kadar yayılmıştır. Sivas ve çevresinde de gerillalar üslenmiş, Türk ordusuna ve polisine darbeler vurmuştur. 1993 yılı aynı zamanda Kürt’ü ve Türk’üyle Alevi gençlerin özgürlük mücadelesine yoğun olarak aktığı yıllardır. Binlerce Alevi genci gerilla saflarında Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürdistan’ın özgürleşmesi mücadelesi vermektedir. Türkiye demokratikleşmeden Aleviler inançlarıyla, kültürleriyle özgür ve demokratik yaşama kavuşmaları mümkün değildir. Kürtler özgürleşmeden de Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir. İşte bu nedenle Alevi Kürt halkı özgürlük mücadelesini güçlü biçimde desteklediği gibi, binlerce Alevi genci de soykırımcı faşist Türk devletine karşı yürütülen savaş içinde yer almıştır. Çünkü Türk devleti sadece etnik değil, inanç soykırımı da yapmaktadır.
Soykırımcı sömürgeciler Alevilerin özgürlük mücadelesine verdiği desteği görerek, Sivas’ta Pir Sultan’ı anma etkinliğinde bağnaz dincilerin göstereceği tepkiyi kullanarak Sivas ve çevresinden Alevilerin kaçırtılması ve göçertilmesini hedeflemişlerdir. Alevilerin çoğunluğu Kürt olduğundan Sivas da Kürtsüzleştirilmiş olacaktır. Öte yandan Sivas, Tokat ve Erzincan gibi yerlerde Alevilerin göçertilmesi sağlanmış olacaktır. Nasıl ki 1978 Maraş katliamından sonra Maraş ve Malatya’daki Alevilerin çoğunluğu topraklarından koparılmışsa, Sivas katliamından sonra Sivas’ta da Alevi Kürt nüfusu topraklarından koparılmıştır. Eskiden Alevi ve Kürt olarak bilinen Sivas, nüfus olarak şu anda Sünni bağnazlığın hakim olduğu bir şehir haline gelmiştir. Eskiden Alevi oylarıyla milletvekillerinin çoğunluğunu CHP’nin aldığı Sivas’ta şu anda CHP bir milletvekilini zor çıkarmaktadır. İstanbul’da nüfus olarak neden en fazla Sivaslılar vardır? Neden Avrupa’da en fazla Maraşlılar, Sivaslılar, Malatyalılar ve Dersimliler vardır?
Madımak katliamı bir etnik ve inanç soykırımıdır
Tüm bu gerçekler Sivas katliamının devletin asker ve polisi tarafından neden önlenmediğini, hatta onların gözü önünde yapıldığını açıklamaktadır. Sonuçları itibariyle Sivas Madımak katliamı bir etnik ve inanç soykırımıdır. Türk devleti sadece Kürtlerin hak kazanmasını bölücülük olarak görmüyor; Alevilerin hak kazanmasını, kendi inançlarıyla yaşamasını da bölücülük olarak görüyor. Nitekim Avrupa’nın Aleviler konusunda gösterdiği hassasiyet Türkiye’yi bölmek olarak ele alınmaktadır. Zaten Türk devleti ve onun bugünkü hükümeti AKP ve faşist ortakları Kürt’ü ve Alevi’yi bitirerek Türk İslam bir toplum yaratıp kendilerine göre Türkiye’yi bölünmekten kurtarmayı hedefliyorlar. Bu nedenle Kürt ve Alevi düşmanlığı yapıyorlar. Eğer Aleviler Türk devletinin Aleviler üzerinde uyguladığı stratejiyi ve bunun uygulamalarını iyi anlamazlarsa tümden yok olmaktan kurtulamazlar. Ya da marjinalleşerek bu devlete hizmet eder hale gelirler.
Aleviler, Aleviliğin doğduğu topraklarda var olmazlarsa, kapitalist modernite koşullarında Türkiye’nin ve Avrupa’nın metropollerinde yok olmaya mahkumdurlar. Sivas katliamını, Maraş katliamını, Çorum ve Malatya katliamını anlamayanlar inanç olarak yok oluşlarını da önleyemezler. Eğer Sivas katliamında şehit düşenlerin anılarına doğru bağlı kalacaksak, onların özlemlerini gerçekleştireceksek, Sivas katliamının amacını boşa çıkarmak, bu katliamdan beklenenin tersine gelişmeler yaratmak gerekmektedir. Bu da boşaltılan Sivas’a dönmek, bu topraklarda Aleviliği canlandırmakla olur. En önemlisi de, Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesinde aktif yer almakla olur. Zaten Türkiye demokratikleştiğinde herkes Alevi inancını var eden topraklarda özgürce yaşama imkanına kavuşur. Aleviler yeniden kendilerini var eden toprakları yurt edinirler.
Aleviler için en temel ihtiyaç
demokrasi mücadelesidir
Alevilerin varlığının güvencesi, demokrasi mücadelesi ve demokratikleşmedir. Aleviler açısından en büyük ibadet demokrasi mücadelesidir. En büyük cem, demokrasi mücadelesi içinde yer almaktadır. Kim Alevileri demokrasi mücadelesinden alıkoyuyorsa, o, Alevilerin inanç soykırımına uğramasına hizmet ediyordur. Kim Alevilerin diğer demokrasi güçleriyle ortaklaşmasını önlüyorsa, o, Alevilerin soykırıma uğramasına hizmet ediyordur. Bu yönüyle Türkiye’deki demokrasi mücadelesinde Alevilerle Kürtler stratejik müttefiktirler. Zaten Alevilerin çoğunluğu Kürt’tür. Dolayısıyla Alevilerin Kürtlerin özgürlük mücadelesine duyarlı olması şarttır. Aleviler Kürtlerin özgürlük mücadelesine duyarlı olmazlarsa kendilerinin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde de tutarlı olmazlar. Bu nedenle Kürtlerin, Çerkezlerin, Hıristiyanların, kadınların demokrasi mücadelesinden bize ne diyemezler.
Sivas katliamını yapan ve yaptıran zihniyet bugün iktidardadır. AKP hem dinsel bağnazlığın temsilcisi, hem de etnik ve inanç soykırımının savunucusu ve temsilcisidir. Tayyip Erdoğan bugün tek millet, tek vatan, tek devlet ve tek bayrak demektedir. Aslında bu dört tekin yanında tek dil, tek din ve inanç da vardır. Ancak gerçek yüzünün görülmemesi için tek din ve tek dil diyemiyor. Bu açıdan Aleviler Tayyip Erdoğan-Bahçeli faşist ittifakına karşı mücadeleyi tüm demokrasi güçleriyle birlikte geliştirmelidirler. Alevi gençleri, kadınları bu mücadele içinde aktif yer almalıdırlar. Eğer AKP iktidardan düşürülmezse Alevileri çok zor yıllar beklemektedir. Maraş ve Sivas katliamıyla hızlandırılan soykırım, AKP’nin hakim kılmak istediği faşist sistemle tamamlanmak istenecektir.
Şu anda Aleviler için ekmek, su, hava kadar ihtiyaç olan, demokrasi mücadelesi yürütmek olmalıdır. Aleviler, erimelerini ve yok oluşlarını seyretmeyeceklerse aktif biçimde demokrasi mücadelesi içinde yer almaları gerekmektedir. Sivas Madımak şehitlerinin anılarına ancak böyle cevap verilebilir. Gerçek anma, demokrasi mücadelesi içinde yer alınarak yapılabilir. 2 Temmuz 1993’te gerçekleşen Madımak katliamının yıldönümünde şehitleri minnet ve saygıyla anıyor, onların özlemlerinin demokratik Türkiye ile taçlanacağına inanıyoruz.
Politika