Almanya’da Federal Parlamento için, 24 Eylül 2017’de 19. milletvekili seçimleri yapılacak. Parlamento’da grubu bulunan ya da bulunmayan tüm partiler, şu anda oldukça hareketli bir seçim çalışmaları içinde. Hazırlıklara, partilerin pozisyonlarına ve anketlere şöyle bir göz atalım;
Son anketler, ‘Kardeş Partiler’ Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ve Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CDU/CSU) aktüel oy oranını yüzde 38 olarak gösteriyor. Bu oran, şu anda CDU/CSU’yu birinci parti olarak gösterse de her iki partiden oluşan ittifak, 2013 seçimlerine göre yüzde 3.5 oranında gerilemiş durumda. Anlaşılan CDU/CSU, kriz olarak takdim edilen göçmen akışının yarattığı sorunları atlatmış.
İlk kez 2005 yılında Başbakan seçilen Angela Merkel’in, son anket sonuçlarına göre yine başbakan seçilmesi yüksek bir ihtimal gibi görünüyor.
Anketlerde ikinci parti, yüzde 25 ile Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD). Ocak ayında yüzde 20 oy kaybıyla büyük düşüş yaşayan SPD, Genel Başkanlığa Martin Schulz getirilmesi ile oylarının bir kısmını yeniden kazanmış görünüyor. Schulz, 2012’den, 2017’ye kadar Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanlığı’nı kesintisiz şekilde yürüttü. Schulz’un SPD’nin başına geçmesi ile Merkel’den sonra en güçlü Federal Başbakan adayı olarak görülüyordu. Merkel’i oldukça zorlayacağı tahmin ediliyordu.
Artıları ve eksileriyle Schulz
SPD’nin sağladığı oy artışına bakıldığında Schulz’un halkın güveninin kısmen de kazandığı görülüyor. 2017’nin başında Schulz’un gereksiz yere AP’de masraf yaptığı ve bundan dolayı kınandığı dikkate alınırsa, bu halkta ciddi bir tepkiye yol açmadı. Ancak zaman, onun ve partisinin başbakanlık hayalini zayıf bir ihtimale çevirdi.
Oylarının daha da artmamasında yeni bir emeklilik yasası ve emeklilik yaşını 70’e çıkarma istemi olsa gerek. Ayrıca,
Eski SPD’li eski Başbakan Gerhard Schröder’in 2003-2005 uygulamaya koyduğu emekçiler ve yoksullar aleyhindeki ‘Agenda 2010’ politikalarının tekrar devreye koymak istemesinin de onu zayıflattığı söylenebilir. Bu, halkın desteğinin sınırlı kalmasında başlıca faktör.
FDP, Federal Parlamento’ya dönecek
Geçen genel seçimlerde baraj altı kaldığı için Almanya Federal Parlamentosu’na giremeyen Hür Demokratik Partisi’nde (FDP) bu yıl ciddi oy artışı görülüyor.
2013 yılında FDP, yüzde 19,8 oy kaybıyla yüzde 4.8 oranında oy aldı ve yüzde 5’lik seçim barajının altında kaldı. Son anketlere göre FDP oy oranını yüzde 3.7 arttırarak yüzde 8.5’le Parlamento’ya girmeyi garantilemiş görünüyor.
Başarısının sırrı
Baraj altı kalan bir partinin ikinci bir seçimde tekrar parlamentoya girmesi büyük başarı sayılır. Zira, parlamenter sistemde baraj altı kalan partilerin, istikrarlı bir şekilde bu pozisyonunu sürdürdüğü ve bunun bir nevi kronik hale geldiği yaygın bir durum. Sürprizler olmazsa ve bundan dolayı da anketler yanılmazsa, FDP sadece Federal Parlamento’ya girmeyecek aynı zamanda CDU/CSU’nun koalisyon ortağı olacak.
FDP’nin bu başarısında 2013 yılında Christian Lindner’in FDP Genel Başkanlığı‘na seçilmesinin etkisi büyük. Philipp Rösler’in seçim fiyaskosundan sonra geri çekilmesi ile Lindner, FDP’nin tabanında güvenini kazanmayı başardı.
Sol Parti stabil
Almanya Sol Parti (Die Linke) geçen seçimden bu yana oy oranında istikrarı koruyor. Geçen seçimde yüzde 8,6 ile Federal Parlamento’da yer alan Parti, anketlere göre bu yıl da aynı oy oranına sahip. Sol Parti, bu seçime Dietmar Bartsch ve Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht ile katılacak.
Bartsch, 2015 yılında Federal Meclis’te Eşbaşkan olarak yerini alarak göreve başladı. Wagenknecht’in uzlaşmaz ve katı bir çizgide olması kendi seçmenleri tarafından eleştirilmekteydi.
Bartsch’ın daha esnek ve pragmatist olması, seçmenlerin eleştirisel tutumunu, tepkilerini yumuşatması ve oyları artırması bekleniyordu. Fakat sonuç ortada.
Bartsch, Eşbaşkan seçildiği süreden beri halkın istediği bir siyasetçi profilini çizemedi. Siyasette tanınan bir figür olduğu söylenemez.
Yeşiller’in yeni bir vizyona ihtiyacı var
Geçmişte olduğu gibi Yeşiller Partisi yine eşbaşkanlarla yeni bir seçime gidiyor. Katrin Göring-Eckardt ve Cem Özdemir, Yeşiller’in şu anki Eşbaşkanlar.
Katrin Göring-Eckardt, 2005 ila 2013 tarihleri arasında Federal Başbakan Yardımcılığı yapmış, tanınan siyasi bir kişilik.
Yeşiller Partisi içinde muhafazakar olarak bilinen Göring-Eckardt, genelde Sol Parti çizgisini en çok eleştiren ve bunun yanı sıra CDU/CSU ile koalisyon kurma fikrinin de savunucularındandır.
Anketlere göre Yeşiller Partisi’nde yüzde 0.4’lük bir düşüş söz konusu. Bu sonuca bakılırsa Yeşiller Partisi’nde yüzde 8.0’lik oranla stabil bir durum sözkonusu. Ancak biraz daha gerilerek gidip anketlere bakarsak, Yeşiller Partisi’nde ciddi bir oy kaybından söz edebiliriz.
Anketlere göre 2016 yılının başında bu partinin oy oranı 14’tü. Yani mevcut durumda yüzde 6’lık bir oy kaybı var.
Bu düşüşün nedenlerinden biri, Yeşiller Partisi’nin yeni bir parti konsepti ve arayışının olmamasıdır.
Yeşiller’in zamanında en büyük konsepti, nükleer santrallerin kapatılmasıydı. Bunu koalisyon hükümeti, 2011 yılında karar altına almasıyla, Yeşiller Partisi açısından halkın ilgisini çekecek yeni bir konsept ortaya çıkmadı.
AfD düşüşte
Aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD) seçime, Alice Weidel ve Eşbaşkanı Alexander Gauland ile katılacak. Anketler AfD’nin ciddi bir oy kaybı olduğunu gösteriyor.
Almanya’ya göçmen girişi ile 2016 yılının sonunda AfD’nin yüzde 14’lük oya sahip olduğunu anketlerden izlemiştik.
Hem, kriz olarak kamuoyuna takdim edilen göçmen akışında zaman içinde farklı çözümlerin devreye konulması, hem de parti içindeki çelişki ve çatışmalar, bu partinin oy oranını yüzde 7.5 olarak gösteriyor. Bu tablo, popülist politikanın yarı yarıya gerilediğini de gösteriyor.
Bu düşüşte Fransa’daki genel seçim sonucu da etkili olmuş olabilir. Emmanuel Macron’un başarısı (yüzde 66) ve Le Pen’in ağır yenilgisi (yüzde 33). Bu sonuç, sağcı lobiler üzerinde bir demoralizasyon etkisi yaratmış olabilir.
Ama ne olursa olsun iyi olmuştur. Sonuç itibariyle Avrupa’da dalgalanan sağcı popülist zihniyet, Almanya’da AfD nezdinde çöküş sürecine girmiştir.
Tahminen partilerin alacağı milletvekilleri
Tahminlere göre Federal Parlamento’nun 598 koltuğunun siyasi partilere göre dağılımı şöyle:
* CDU/CSU: 239 sandalye,
* SPD 158 sandalye,
* FDP 54 sandalye,
* Sol Parti 50 sandalye,
* Yeşiller Partisi 50 sandalye
* AfD 47 sandalye
Koalisyon ihtimalleri
24 Eylül 2017 seçimlerinden olası koalisyonlar ise şöyle:
* Birinci ihtimal Büyük Koalisyon: CDU/CSU ile SPD.
* İkinci ihtimal Jamaika Koalisyonu: CDU/CSU, FDP ve Yeşiller Partisi.
CDU, FDP veya CDU ile Yeşiller ya da SPD, Sol Parti ve Yeşiller koalisyonu şu an için pek de mümkün görünmüyor.
Bu sonuç ile SPD lideri Martin Schulz’un siyasi kariyeri için geriye iki seçenek kalıyor. Bunlardan biri, CDU/CSU ile koalisyon kurup bir federal bakan olarak görevini sürdürme. İkinci seçenek ise FDP-CDU/CSU koalisyonu karşısında ana muhalefet liderliğini yürütmek.
Schulz’un modern kölelik anlamına gelen emeklilik yasasını halk tarafından büyük tepkiyle karşılandığını ve partisinin temsil ettiği sosyal devlet ilkeleriyle uyuşmadığını anlaması gerekiyor. Aksi halde, yeni göreve geldiği SPD liderliğinde diğerleri gibi başarılı bir profil ortaya koyamaz.