CHP, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasından sonra bıçak kemiğe dayandı diyerek bir Adalet Yürüyüşü başlatmıştır. Bıçak kemiğe dayandı denilmesi, Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli faşist iktidarının tüm uygulamalarının artık kabul edilemez hale geldiğinin ifadesidir. Zaten bu faşist iktidarın Türkiye’de yeni bir hegemonik sistem kurmak için baskısını arttırması, adaleti ortadan kaldırır. Adaletsizlik, tüm baskıların bileşkesi ve sonucu olarak ortaya çıkar. Bu açıdan adaletsizliğe karşı çıkmak sadece Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına değil, tüm baskılara ve tutuklamalara karşı çıkmaktır. Adaletsizlik her yeri sarmışsa, bu baskı ve zulüm herkese yönelmiştir demektir. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu diktatörlükten söz etmektedir. Günümüzün diktatörleri esas olarak faşisttirler. Özcesi Türkiye’de faşist bir iktidar vardır. Türkiye’de tümüyle faşist olacak bir düzen kurulmak istenmektedir.
Faşist iktidarlar esas olarak bir zümrenin çıkarını temsil ederler. Bu nedenle toplumun çoğunluğu üzerinde otoriter, totaliter sistemler kurmak isterler. Toplumu birden karşısına alarak hegemonyalarını kurmaları zordur. Bu nedenle muhalif olacak güçleri adım adım saf dışı ederler. Eğer AKP Türkiye’nin eski partisini etkisizleştirmeye yönelmişse, şimdiye kadar adım adım birçok gücü saf dışı etmiş demektir. İşte bu saf dışı edişlerde CHP hep sessiz kalmıştır. AKP iktidarına koltuk değneği olmuştur. CHP’nin 20 Temmuz Olağanüstü Hal darbesinden sonra Yenikapı’da AKP’ye yedeklenmesi, bu konuda yapılmış en büyük hatalardandır. Böylece o günden bugüne AKP’nin yaptığı saldırılara meşruiyet kazandırmıştır. Bizler defalarca CHP AKP’nin politikalarına meşruiyet kazandırmasaydı AKP bu düzeyde pervasızca saldırılarda bulunamayacağı değerlendirmesi yaptık. CHP 20 Temmuz darbesine o zaman daha açık tavır alsaydı bugünkü gibi bir mücadele yaklaşımı gösterseydi, AKP ne şimdiye kadarki uygulamaları yapar, ne de bugünkü saldırganlığı yapabilirdi. Bu açıdan AKP’nin bugünkü duruma gelmesinde CHP sorumluluğunu görmelidir.
Eğer bundan sonra demokrasi güçleri ve CHP doğru politikalar yürütüp adımlar atacaksa bu gerçekler bilinmelidir. Bu gerçekleri CHP bundan sonra başarılı olması ve demokrasi mücadelesinde etkin yerini alması için hatırlatma gereği duyduk. Ancak şu anda yapılan Adalet Yürüyüşü doğru bir adımdır. Çıkışında eksiklikler ve yetersizlikler olsa da eğer bu yürüyüş kararlılıkla sürdürülürse, Türkiye’ye adalet gelene kadar mücadele yürütülürse, bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli gelişmelere yol açabilir. Çünkü adalet, özgür ve demokratik yaşamın özüdür. Adalet şuna buna göre olmaz; adaletin ölçüsü herkese aynı düzeyde uygulanır. Bu nedenle adalet terazisini elinde tutanın gözleri kapalıdır. Adaletsizliğe son vereceğiz, bu ülkede adalet gelene kadar mücadele edeceğiz demek büyük bir iddiadır. Çünkü bu iddia tarih boyu peygamberlerin, özgür ve demokratik yaşam arayışında olan bilgelerin, filozofların, sosyalist önderlerin, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren hareketlerin iddiası olmuştur. Bu karakterdeki kişiler her zaman tutarlılıklarıyla tanınmış ve anılmıştır. CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na ise geçmiş politikasından dolayı kuşkulu bakışlar vardır.
Kuşkusuz CHP’nin geçmiş pratiği için eleştiriler getirilebilir. Bu, gelecek için uyarı anlamı da taşır. Ancak şu anda öncelikli olan yaklaşım, bu yürüyüşün başarıyla sonuçlanmasını istemektir. Şu anda bir pratik vardır. Bu pratiğin başarılı olması, adalet isteyen, adaletten zarar gören herkesin çıkarınadır. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenlerin de en temel amacı, adaletli sistem yaratmaktır. Çünkü adalet eşitlik demektir, özgürlük demektir, demokratik yaşam demektir. Diktatörlükten zarar gören herkesin etrafında birleşeceği bir amacı ifade etmektedir.
Tayyip Erdoğan-Bahçeli faşist ittifakına karşı (bunlara Doğu Perinçek’in Vatan Partisini ve Tayyip Erdoğan’ın her gün teşekkür ettiği Hüda Par’ı da eklemek gerekir) bir demokrasi ittifakı ve blokuyla böyle bir yürüyüşe-mücadeleye başlamak daha doğru olurdu. Çünkü faşist iktidarlar tek başına alt edilemezler. Ancak adalet öyle bir amaçtır ki, herkesi fiili olarak birleştirir. Nitekim bu yürüyüş etrafında her kesim bileşmektedir. CHP’nin kaçındığı demokrasi ittifakı pratikte oluşmaktadır. Bu yürüyüş bu açıdan da anlamlıdır. Faşist şefler Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli kendi etraflarında bir faşist blok oluşturmuşlardır. Bu yürüyüş vesilesiyle demokrasi güçleri bir ittifak oluşturmalıdırlar ya da bu yürüyüş sırasında oluşan doğal ittifak bundan sonra daha organik ve sistemli hale getirilmelidir. Tüm adalet savaşçılarının önündeki görev budur. Adalet ittifakı demokrasi ittifakı haline gelirse, bu gücün önünde Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli ittifakı duramaz. Zaten şimdiden Erdoğan’ı korku sarmıştır. Bu nedenle her gün tehdit üzerine tehdit savurmaktadır.
Bu yürüyüşü 15 Temmuz darbesine destek vermek ve Fethullahçılıkla suçlanmak ne kadar sıkıştıklarını göstermektedir. Ancak maymuncuk gibi kullandığı bu suçlama adalet arayışçılarına sökmeyecektir. Adalet arayışçılığı demokrasi rüzgarı haline gelecek, Tayyip Erdoğan’ın saltanatına son verebilecektir. Yeter ki bu yürüyüş tutarlıca sürdürülsün ve bir demokrasi ittifakı temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesine kilitlenilsin.
Hüseyin Ali / Politika