Rakka ve Musul’da sona gelirken, Katar krizi gibi yeni gelişmelere de tanıklık edeceğiz.
Türkiye-Suudi Arabistan ve Katar’ın, son ana kadar her türlü desteği verdiği çeteler HPG, YPG, YPJ ve QSD güçleri karşısında büyük bir bozgun yaşayarak yenilmişlerdir. El Kaide, El Nusra, DAİŞ, Ahraruş Şam, ÖSO, Selahattin Tugayları vs. Irak ve Suriye’de Kürtlere yenilmeseydi eğer, "Katar krizi” de çıkmayacaktı.
ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu ziyareti ile başlayan Katar krizi, zıt kutuplarda ve birbirine düşman devletler arasında değil; dinsel, mezhepsel ve ideolojik olarak güçlü ortaklıkları bulunan devletler arasında çıkmıştır.
22 Mayıs 2017 tarihinde, Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde 55 ülkenin katılımıyla, ABD-Arap ve İslam Ülkeleri Zirvesi'nin ardından, "Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi”nin açılışı gerçekleştirilmişti.
"Radikal düşünce sahipleri ve bunları destekleyenler kimlerdi?” sorusu, ABD Başkanı Trump’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman ve Mısır Cumhurbaşkanı Sisi arasına girerek çektirdiği fotoğrafın gölgesinde kaybolup gidiyordu.
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar cephesi yenilmiştir. Yenilginin maliyeti ve faturası da bu cepheye yazılacaktır. Suudi Arabistan bu maliyetin önemli bir bölümünü, "ABD tarihinin en büyük anlaşması” olarak adlandırılan 110 milyar dolarlık silah anlaşması ile üstlenmiştir. "Kriz” denilen şey, geriye kalan miktarın Katar tarafından ödenmesi ile ilgili ihtilafın adıdır.
Bir kaç gün önce ABD ile Katar arasında yapılan 12 milyar dolarlık F15 uçağı anlaşması, ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in açıklamasına göre, ABD’deki 42 eyalette 60 bin kişiye istihdam olanağı yaratsa da, devede kulak sayılır. Katar gerisini de bir şekilde ödemek zorundadır.
Ödeyecek beş parası olmayan, ama faturayı başka türlü ödemek zorunda kalacak olan Ortadoğu’nun "Maho Ağa”sı Tayyip Erdoğan’dır. Arabistan ve Katar, çetelerle ilişkilerini "parasını basarak” telafi edeceklerdir. Türk devletinin ise ödeyebileceği hiçbir şeyi yoktur. Katar krizinde, Katar Emiri’nden daha çok Erdoğan’ın telaşlanması da bu gerçekle ilgilidir.
Erdoğan’ın paniklemesinin başka nedenleri de var. Türk lirasının dolar karşısında değer kaybettiği günlerde, piyasayı kontrol edebilmek amacıyla, Katar’dan Türkiye’ye paletlerle dolar taşındığı; bu yasadışı para transferine karşılık, Çay-Kur’la birlikte, Trabzon ve Rize’deki kamu arazilerini Katar’a teminat verildiği bilinen gerçekler.
Tayyip Erdoğan sıkıştığı an kaçacağı ülke olarak da Katar’ı hazırlamış, kendisi ve ailesi için orada mülk satın almış ve servetini oraya taşımıştır. Telaşının başka bir nedeni de bu yatırımın heba olma olasılığıdır.
Katar’ın istikrarsızlaşması halinde Türkiye ile birlikte sarsıntı ve başağrısı yaşayacak ikinci ülke de Fransa’dır. Nikolas Sarkozy döneminde, Katar’ın parlamentoda ve Paris’teki "itibarı” artmıştı. Bu itibarın Katar’dan gelen para, uçak ve villa gibi "hediye”lerle sağlandığı da bir gerçek. Total, EADS, Areva şirketlerinin ortaklığı, Paris-Saint-Germain futbol takımının satın alınması sadece birkaç örnek.
Üç gün önce ilginç bir görüşme gerçekleşti. Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, telekonferans aracılığıyla bir görüşme yaptılar. Bu görüşme "üçlü”nün ilk görüşmesi değil.
Fransa, Katar ve Türkiye’nin organizasyonu ile 31 Mayıs 2011’de Antalya’da, 16 Temmuz 2011’de ise İstanbul’da iki ayrı konferans organize ettiler. Bu konferanslar Libya, Suriye ve Irak’ta çıkarılacak savaşların hazırlık konferansları; katılımcılar da savaşacak çetelerin temsilcileriydi. Nitekim ilk grup Libya’ya gitti ve yönetim düşünceye kadar savaştı. İşleri bitince Katar tarafından Türkiye’ye taşındılar. Türkiye’de bakıma alınan bu çeteler, "tecrübe” ve "deneyim”lerini Irak ve Suriye’de sergilemek üzere zincirlerinden salındılar.
Son on yılda Türkiye, Katar’la birlikte sonu Lahey’de bitecek birçok katliama ve kirli işe bulaştı. Katar’da geçmişi sahiplenmeden, "reddi miras” yapacak olası yeni bir yönetim, Türk devletinin suçlarını ve Tayyip Erdoğan’ın icraatlarını iyot gibi açığa çıkaracaktır.
Erdoğan’ın korkusu, telaşı ve paniği ondandır.
Özgür Politika