Halife yani Erdoğan kişiliği kedi misali hep dört ayak üzerinde duran bir kişiliktir. Durum ne olursa olsun, bir yolunu bulup torbada tavşan çıkaran sihirbaz misali o da hep bir çıkar ve çözüm yolu bulmasını bugüne kadar bilmiştir. Kişilik olarak ilkesizliğin de ötesinde omurgasız kişiliğinden kaynaklı bir et yığını olarak her duruma göre form alabiliyor. Su misali engel ne olursa olsun çıkan sorunları bugüne kadar kendi lehine çevirmesini de bilmiştir.
Erdoğan deyip geçmemek bu bağlamda çok önemli. Hokkabazlığın daniskasını profesyonelce yapıyor. Öyle ki kendisinin yaptıklarını, söylediklerini ve düşündüklerini başkalarının yaptığını, söylediğini ve düşündüğünü hiçbir tereddüt göstermeden ve yüzü de renk vermeden hararetle ifade edebiliyor. Dahası, başkalarının güzel sözlerini, eylemlerini ve düşüncelerini ise sanki kendisininmiş, sanki onları savunuyormuş gibi bir edayla da tüm topluma kabul ettirerek, tüm toplumu kandıra da biliyor.
Geçmişte böyle bir kişiliğe bukalemun derlerdi. Her şarta göre durum alan, renk değiştiren ve uyum sağlayan böylesine kişilikler esasta ilkesiz kişiliklerdir. Ancak Erdoğan kişiliği için bukalemun kişiliği hafif kalıyor. Geçmişte bu gibi bir tipinin karakterini Aziz Nesin Zübük adlı eserinde müthiş yazmış ve aynı görkemlik de ise Kemal Sunal oynamıştı.
Evet, Zübük kişiliği pragmatizmin de ötesinde bir kişiliktir. Tekeden süt çıkarma misali, bu durumu Erdoğan; kazan kazan diye formülasyona kavuşturarak, hep kazanan olmasını bugüne kadar bilmiştir. İlkesiz, karaktersiz derken çıkarcı, dolandırıcı, ahlaki değerlerden düşme derken bir insanda toplum dışı ne kadar özellik varsa hepsini kendisinde barındırarak, ona en yakın duranları zamanla ezmiş, ötelemiş ve dıştalamıştır. Bu yetmemiş mahkemelere sürmüştür. Fethullah Gülencilerin haline bakmak bile yeterlidir. Öyle bir kişilik ki birlikte hareket ettiği kişileri tek tek tasfiye ederek adeta bir vantuz gibi kan emerek bugüne kadar gelmiştir.
Evet, Erdoğan bugüne kadar bir yolunu bulup suyun üstünde kalmasını başarmış, dört ayaküstüne inmesini de bilmiştir. O kadar karışık, karmaşık olayların içerisinde yağdan kıl çekercesine çıkmasını bilmek gerçekten de belki de sadece Erdoğan’a mahsus bir özelliktir. Pragmatizmin en ahlaksızını taktik beceri ile birleştirmek, nerede bir kâr sağlama varsa onun kokusunu erkenden alarak kârını kendi hanesine yazmak bir beceridir.
Ancak öyle görülüyor ki Katar ile birlikte onca hilenin, hurdanın sonuna gelinmiştir. Sünni blokla Şii bloku çevreleyerek, bu çevreleme işinde ise başkalarını eşek misali öne sürerek, Amerika’yı da bir şekilde makaraya sararak, ortaya çıkacak ayranın ve sütün yağını ve kaymağını kendisi yeme temelinde bir politika izlerken, birden kimsenin belki de beklemediği bir tarzda, Erdoğan’a kanka olan Katar hedef tahtasına oturtuldu. Gerekçe ise; İhvanlara destek, Hamas’a destek, El Nusra’ya destek, DAİŞ’e destek. Tuhaf olan ise Erdoğan’ın resmi olarak İhvan’ın yanında olduğunu hep söylemesidir. Mursi’yi kurtarmak için ne kadar takla attığı ise ortadadır. Dahası en son AKP kongresinde ise rabia yani İhvanların işaretini kendilerinin resmi işareti olarak kabul etmeleridir.
Yani Katar’ı terörist olan İhvancılara destek vermekle suçlayanlar, yaptırımlara gidenler, birden bire Erdoğan ile karşı karşıyadırlar.
Dahası, Erdoğan Hamas’ın hep yanında oldu. Hamas’ı en çok destekleyen oldu, kongrelerine liderlerini getirdi, bir halife olarak yanı başında tuttu. Ancak Katar bir de “terörist” örgüt olarak ele alınan Hamas’a destek sunmakla yargılanıyor, diplomatik ilişkileri kesiliyor. Ve işte Hamas’a en yakın durupta her türlü desteği sunan Erdoğan’a acaba bu kez hem suni blok hem de ABD ne diyeceklerdir?
El Nusra’yla Erdoğan’ın kankalığı ayan beyan ortadadır. Halep’te çeteleri çıkarırken bunlarla ilişkilerinin derinliği görüldüğü gibi Astana’da çetelerin abisi olma durumu ise ayrı bir sorundur. Şimdi Katar bu çetelere destek vermekle suçlanıyor. Peki Katar’ı markaja alanlar acaba Erdoğan’a ne diyeceklerdir diye sormak yanlış olur mu?
DAİŞ’i saymayalım. Bırakılan DAİŞ’çiler, eğitilen DAİŞ’çiler, Erdoğan’ın onlara verdiği silahlar, onlarda petrol almalar vesaire.
Olup bitenlere bakıldığında bu kez Erdoğan’ın torbada yeniden bir tavşan çıkarması çok mu ama çok zor görülüyor. Bir kedi misali bu hengamede dört ayaküstüne düşmesi de zor görülüyor.
Katar bahane Erdoğan şahane misali, Halifenin çöküşü dediğimiz gerçeklik budur. Bu kez mesele ciddidir. Erdoğan’ın sokalayanlar onun kankalarıdır. Hep bir yolunu bulup yol arkadaşlarını sokalayan Erdoğan’ı, bu kez başkaları sokalamışlardır.
Halifenin çöküşü önce Kürt halkına ardından da Arap ve Ortadoğu halklarına şimdiden hayırlı olsun…
Politika